AYM 2019/27274 Başvuru Numaralı NURSEL BEBEK Başvurusuna İlişkin Karar

Abaküs Yazılım
İkinci Bölüm
Esas No: 2019/27274
Karar No: 2019/27274
Karar Tarihi: 2/2/2022

AYM 2019/27274 Başvuru Numaralı NURSEL BEBEK Başvurusuna İlişkin Karar

 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

NURSEL BEBEK BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/27274)

 

Karar Tarihi: 2/2/2022

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Basri BAĞCI

Raportör

:

Selçuk KILIÇ

Başvurucu

:

Nursel BEBEK

Vekili

:

Av. Ayfer UZUNIRMAK

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, taşınmazın bulunduğu alanın nâzım imar planında bölge parkı olarak belirlenmesi nedeniyle mülkiyet hakkının, plana karşı açılan davada bilirkişi incelemesi yapılmaması nedeniyle silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesinin, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 2/8/2019 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

5. Başvurucunun maliki olduğu Bursa"nın Gemlik ilçesi sınırları içinde yer alan taşınmazı da kapsayan alan, Bursa Büyükşehir Belediye Meclisinin 16/11/2006 tarihli kararıyla kabul edilen 1/25.000 ölçekli Gemlik Bölgesi Nâzım İmar Planı ile bölge parkı olarak belirlenmiştir.

6. Başvurucu tarafından, askı süresi içerisinde yaptığı itiraza cevap verilmemesi üzerine imar planının iptali istemiyle 26/3/2007 tarihinde Bursa 3. İdare Mahkemesinde (Mahkeme) dava açılmıştır.

7. Mahkemece 29/2/2008 tarihinde davanın reddine karar verilmiştir. Kararın gerekçesinde, uyuşmazlığa konu taşınmaza yönelik imar planında imar mevzuatına, şehircilik ilkeleri ile planlama esaslarına ve kamu yararına aykırılık bulunmadığı sonucuna varıldığı belirtilmiştir.

8. Başvurucu tarafından temyiz edilen karar, Danıştay Altıncı Dairesinin (Daire) 4/5/2009 tarihli kararı ile onanmıştır.

9. Kararın düzeltilmesi istemi ise Dairece yerinde görülerek 21/2/2013 tarihinde Mahkeme kararının bozulmasına hükmedilmiştir. Kararın gerekçesinde; aynı planın iptali istemiyle açılan başka bir davada, dava konusu işlemin iptaline karar verildiği ve kararın temyiz ile kararın düzeltilmesi aşamalarından geçerek kesinleştiği vurgulanarak söz konusu karardaki gerekçeler doğrultusunda yeniden karar verilmesi gerektiği ifade edilmiştir.

10. Mahkemece bozma kararına uyularak uyuşmazlığa konu taşınmazı da kapsayan planlama alanının bütününe yönelik olarak açılan davada, planın tamamının iptal edildiği ve davanın konusuz kaldığı gerekçesiyle 25/10/2013 tarihinde konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

11. Başvurucu tarafından temyiz edilen karar, Dairenin 18/5/2015 tarihli kararı ile onanmış; kararın düzeltilmesi istemi ise yerinde görülerek Dairenin 7/6/2017 tarihli kararı ile Mahkeme kararı bozulmuştur. Kararın gerekçesinde, Mahkemece kararına dayanak olarak alınan idare mahkemesi kararının farklı kullanım kararlarına ve farklı alana yönelik olduğu, bölge parkı kullanım kararına ilişkin herhangi bir aykırılık tespitinin ve iptal kararının bulunmadığı ve bu nedenle Mahkemece söz konusu husustan bağımsız bir inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir.

12. Mahkeme tarafından bozma kararına uyularak 31/10/2017 tarihinde davanın reddine karar verilmiştir. Kararın gerekçesinde özetle; uyuşmazlığa konu 112 ada 1 parsele komşu olan 111 ada 3 parsel için yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen 17/12/2007 tarihli Bilirkişi Raporunun dayanak alındığı vurgulanmıştır. Söz konusu Raporda, yaklaşık olarak 750.000 m²lik bir alanı kapsayan bölge parkının 655.000 m²sinin kamu arazisi, 94.000 m²sinin özel mülkiyet olduğu, taşınmazın bulunduğu alanın sazlık ve kumluk alan olduğu, ayrıca bölge parkına tahsis edilen özel mülkiyetteki taşınmazların askerî bölge ile konut alanları arasında tampon bölge oluşturduğu belirtilmiştir. Yapılan değerlendirmede uyuşmazlığa konu alanın gerek ulaşım akslarına yakınlığı gerekse bir bütün olarak planlanmış olan bölge parkı sürekliliğinin içinde yer almasının ileride oluşturulacak kentsel tasarım ve peyzaj düzenlemesi ile kent yaşamına katılması nedeniyle kent ve kentlinin büyük ölçekli park ihtiyacını karşılayacağı, tüm kentten erişirliğin rahatlıkla sağlanacağı vurgulanmıştır. Ayrıca bölge parkının Bursa kentine araçla 30-60 dakikalık bir mesafede bulunması gerekliliğini de sağladığı, büyüklük açısından da bölge parkı olmaya elverişli olduğu ve üst ölçekli planlara da uygun bulunduğu kanaatine yer verilmiştir. Mahkemece de Bilirkişi Raporundaki tespitler doğrultusunda, uyuşmazlığa konu imar planında imar mevzuatına, şehircilik ilkeleri ile planlama esaslarına ve kamu yararına aykırılık bulunmadığı sonucuna varıldığı ifade edilmiştir.

13. Başvurucu tarafından temyiz edilen karar, Dairenin 28/11/2018 tarihli kararı ile onanmış; kararın düzeltilmesi istemi de yine Dairenin 28/5/2019 tarihli kararı ile reddedilerek karar kesinleşmiştir.

14. Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden yapılan incelemede, yargılama sürecinde vekil olarak görev yapan ve bireysel başvuruda da vekil olarak başvurucuyu temsil eden başvurucunun avukatı Ayfer Uzunırmak tarafından ilgili kararın 2/7/2019 günü saat 11.54.21’de açılarak okunduğu tespit edilmiştir.

15. Bununla birlikte Dairenin nihai kararı 5/7/2019 tarihinde tebliğ edilmiş, başvurucu 2/8/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

16. Anayasa Mahkemesinin 2/2/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

17. Başvurucu; imar affına müracaat ederek uyuşmazlığa konu taşınmaz üzerindeki evin tapusunu aldığını, söz konusu alanın kamu arazisi olmadığını, imar planında kıyı kesimindeki yapılaşmanın dikkate alınmadığını, kişi yararı ile kamu yararı arasındaki dengenin zedelendiğini, müdahalede gereklilik ve orantılılık bulunmadığını belirterek mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ifade etmiştir. Başvurucu ayrıca, taşınmazına yönelik bilirkişi incelemesi yaptırılmadığını, delillerin tam olarak toplanmadığını, emsal dosyadaki bilirkişi raporunun karara gerekçe yapıldığını, Mahkemece eksik inceleme ve mevzuatın yanlış yorumlanması suretiyle karar verildiğini, hükmün hukuka aykırı olduğunu ve bireysel başvuru konusu yargılamanın makul bir süre içerisinde tamamlanmadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

18. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un "Bireysel başvuru usulü" kenar başlıklı 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:

"Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir. Haklı bir mazereti nedeniyle süresi içinde başvuramayanlar, mazeretin kalktığı tarihten itibaren onbeş gün içinde ve mazeretlerini belgeleyen delillerle birlikte başvurabilirler ... "

19. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü"nün (İçtüzük) "Başvuru süresi ve mazeret" kenar başlıklı 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir."

20. Bireysel başvurunun ön şartlarından biri de otuz günlük süre kuralıdır. Sürenin başvurunun her aşamasında dikkate alınması gerekir (Deniz Baykal, B. No: 2013/7521, 4/12/2013, § 32). Otuz günlük süreye ilişkin başlangıç tarihinin tespitinde kanun hükmü gereği öğrenme tarihi esas alınmalıdır.

21. Bireysel başvurunun süre koşuluna bağlanmasıyla hukuki istikrarın sağlanması hedeflenmektedir. Dolayısıyla anayasal bir hak arama yolu olan bireysel başvurunun yapılması için belli sürelerin öngörülmesi hukuki istikrar ilkesinin bir gereğidir ve bu süre -bireysel başvuru yapılmasını imkânsız kılacak ölçüde kısa olmadıkça- bireysel başvuru hakkına aykırılık oluşturmaz.

22. Bireysel başvuruların 6216 sayılı Kanun"un 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası ile İçtüzük"ün 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekmektedir. Anılan düzenlemelerde başvuru yolu öngörülen durumlarda bireysel başvuru süresinin başlangıcına ilişkin olarak başvuru yollarının tüketildiği tarihten söz edilmekte ise de haberdar olunmayan bir hususta başvuru yapılamayacağı dikkate alınarak bu ibarenin nihai kararın gerekçesinin öğrenildiği tarih olarak anlaşılması gerekir (A. C. ve diğerleri [GK], B. No: 2013/1827, 25/2/2016, § 25).

23. Bireysel başvuru süresinin işlemeye başlaması yönünden nihai kararın gerekçesinin tebliği, öğrenme şekillerinden biridir (Mehmet Ali Kurtuldu, B. No: 2013/5504, 28/5/2014, § 27). Ancak öğrenme, gerekçeli kararın tebliği ile sınırlı olarak gerçekleşmez; başka şekillerde de öğrenme söz konusu olabilir. Başvurucunun nihai kararın gerekçesini dava dosyasını incelemek suretiyle öğrenmesi mümkündür. Bu doğrultuda dosyadan suret alınması gibi hâllerde başvurucunun gerekçeli kararı öğrendiği kabul edilebilir. Başvurucuların nihai kararın gerekçesini öğrendiklerini beyan ettikleri tarih de bireysel başvuru süresinin başlangıcı olarak ele alınabilir (İlyas Türedi, B. No: 2013/1267, 13/6/2013, §§ 21, 22).

24. Diğer yandan somut olayın koşullarında başvurucunun nihai karardan daha erken bir tarihte haberdar olması gerektiğinin değerlendirilmesi durumunda Anayasa Mahkemesi, başvuru süresinin başlangıcı için bu tarihi de esas alabilir (Ögeday Akın, B. No: 2014/2345, 10/6/2015, § 38).

25. Bu bağlamda Anayasa Mahkemesi, henüz avukatına tebliğ edilmemiş olmakla birlikte nihai karar olan gerekçeli Yargıtay ilamının ilk derece mahkemesine ulaştığı, başvurucunun avukatının ise bireysel başvuru formunda bu karardan haberdar olduklarını belirttiği tarihten daha önce ilk derece mahkemesine söz konusu ilamın tebliğe çıkarılması için birden fazla talepte bulunduğunun anlaşıldığı bir bireysel başvuruda başvuru süresinin avukatın ilk yazılı talep tarihinden itibaren işlemeye başladığını kabul etmiştir. Anılan kararda Anayasa Mahkemesi, gerekçeli nihai karar ilk derece mahkemesine ulaştığından başvurucunun haberdar olduğu ve bu durumda UYAP Avukat Bilgi Sistemi"ni kullandığı görülen başvurucu vekilinin nihai karar sonucunu ve gerekçesini kesin olarak öğrenme olanağına sahip bulunduğu konusunda şüphe olmadığını ifade etmiştir (Suat Bircan [GK], B. No: 2014/16800, 1/12/2016, §§ 25-27).

26. UYAP, kullanıcıların kendilerini ilgilendiren bilgi ve belgelere ihtiyaç duymaları hâlinde hızlı ve kolay şekilde ulaşabilmelerini sağlamaktadır. Her türlü bilgi ve belge alışverişi de UYAP üzerinden elektronik ortamda ve anlık denebilecek kısa sürede gerçekleştirilebilmektedir (Hüseyin Aşkan, B. No: 2017/15649, 21/7/2020, § 26).

27. Yargı sisteminin parçası olarak avukatlar; sistemde vekâleti bulunan dava dosyalarını internet üzerinden UYAP"tan yararlanarak inceleyebilmekte, bu dosyalardan suret alabilmekte, elektronik imza ile sistemdeki dava dosyalarına evrak ekleyebilmekte, yeni dava dosyası açabilmekte ve harç ödeyebilmektedirler. Ayrıca nihai kararın gerekçesine erişmenin mümkün hâle geldiği durumlarda başvurucu avukatları bu sistemi kullanmak suretiyle nihai kararın gerekçesini kesin olarak öğrenme imkânını da elde etmektedirler (Hüseyin Aşkan, § 27).

28. Tüm bu işlemler yapılırken bilgi ve belgelerin son hâli, değişmez ve güvenli bir şekilde veri tabanında saklanmakta ve belgeler üzerinde yapılan işlemler UYAP evrak işlem kütüğünde kayıt altına alınmaktadır. Evrak işlem kütüğü, evrak üzerinde yapılan işlemleri (doküman oluşturma, düzenleme, imzalama, açma, okuma ve yazdırma gibi) kayıt altına almaktadır. Kayıt altına alınan evrak üzerindeki işlemleri yapan şahsın adı soyadı, sıfatı, birimi, yapılan işlemin niteliği, tarih ve saati sistemde saklanmaktadır (Hüseyin Aşkan, § 28).

29. Yargılama sürecinde nihai karar olan Danıştay ilamına ilişkin olarak UYAP evrak işlem kütüğü üzerinde yapılan incelemede ilgili kararın başvurucunun avukatı Ayfer Uzunırmak tarafından 2/7/2019 günü saat 11.54.21’de açılarak okunduğu tespit edilmiş ve buna ilişkin olarak ekran çıktısı alınıp dosya arasına konulmuştur. Dolayısıyla bu işlemi yapan ilgililerden işlem sırasında nihai kararın sonucunu öğrenmeleri beklenir. Böyle bir durumda işlem yapılırken nihai kararın sonucunun öğrenildiği kabul edileceğinden bireysel başvuru süresinin bu tarihten itibaren başlatılması gerekir.

30. Somut olayda; Danıştay ilamının başvurucunun avukatı tarafından UYAP üzerinden okunduğu, bu kapsamda 2/7/2019 tarihinde bireysel başvuruya ilişkin nihai karardan haberdar olunduğunun ve bu doğrultuda bireysel başvuru süresinin 2/7/2019 tarihinden itibaren işlemeye başladığının kabul edilmesi gerekir. Nitekim ilgili usul kuralları uyarınca sürenin münhasıran tebliğden itibaren işlemeye başlayacağının kabul edildiği uygulamaların aksine bireysel başvuru yolunda başvuru süresi, ihlalin öğrenilmesi esasına bağlanmıştır (benzer yönde karar için bkz. Mehmet Özcan, B. No: 2019/6266, 15/1/2020, § 27).

31. Sonuç olarak bireysel başvuru konusu yargılama sürecine ilişkin nihai karardan 2/7/2019 tarihinde haberdar olduğu anlaşılan başvurucunun otuz günlük bireysel başvuru süresinden sonra, 2/8/2019 tarihinde gerçekleştirdiği bireysel başvurunun süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurunun süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 2/2/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Hemen Ara