AYM 2020/16856 Başvuru Numaralı ÇETİN GÜL Başvurusuna İlişkin Karar

Abaküs Yazılım
İkinci Bölüm
Esas No: 2020/16856
Karar No: 2020/16856
Karar Tarihi: 2/2/2022

AYM 2020/16856 Başvuru Numaralı ÇETİN GÜL Başvurusuna İlişkin Karar

 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ÇETİN GÜL BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/16856)

 

Karar Tarihi: 2/2/2022

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Basri BAĞCI

Raportör

:

Yüksel GÜNARSLAN

Başvurucu

:

Çetin GÜL

Vekili

:

Av. Erol YAZICI

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, kanun yolu incelemesi aşamasında ileri sürülen ve kararın sonucunu değiştirebilecek nitelikteki esaslı iddiaların karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 19/6/2020 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.

4. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

5. Başvuru formu ile eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:

6. Başvurucu 1977 doğumlu olup olayların geçtiği tarihte Altındağ Tapu Müdürlüğünde memur olarak görev yapmaktadır.

7. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Tarım Reformu Genel Müdürlüğü, 20/8/2015 tarihli yazı ile Ankara"nın Altındağ ilçesinde bulunan tarımsal nitelikteki üç farklı taşınmazın 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu"na aykırı şekilde hisselendirme yapılarak satıldığı hususunu Ankara Valiliğine ihbar etmiştir. Söz konusu yazıda; gerçekleştirilen işlemler ile ilgili olarak Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının görüşünün alınmadığı, satışın ilgili Kanun"a uygun olup olmadığının yetkili olmayan Altındağ ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlıklarına soru konusu edilerek gerçekleştirildiği ifade edilmiştir.

8. İhbar yazısına konu edilen hisseli satış yasağı, 5403 sayılı Kanun"un 8. maddesinin (3) numaralı fıkrasında, tarım arazilerinin ilgili bakanlıkça belirlenen asgari büyüklüklerin altında ifraz edilmesi ve hisselendirilmesinin mümkün olmadığı ancak belirli koşullarda ilgili bakanlığın uygun görüşü ile daha küçük parseller oluşturulabileceği şeklinde düzenlenmiştir. Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Tapu Dairesi Başkanlığının 5403 sayılı Kanun uygulamaları konulu 12/6/2014 tarihli ve 34306 sayılı talimatında, tapu sicilinde tarımsal niteliğiyle kayıtlı taşınmazın imar planı kapsamında olduğunun taraflarca beyan edilmesi durumunda öncelikle belediye/valiliklerden talep konusu parselin planı olup olmadığı, planı varsa kullanım amacı soru konusu edilerek alınacak cevaba göre işlem yapılacağı bildirilmiştir.

9. Ankara Valiliği İl İdare Kurulu Müdürlüğünün 3/11/2015 tarihli talep yazısına istinaden başvurucu ve aynı kurumda müdür yardımcısı olarak görev yapan H.B. hakkında Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Müfettişliği (Müfettişlik) tarafından ön inceleme işlemlerine başlanmış ve 10/12/2015 tarihli ön inceleme raporu düzenlenmiştir. Anılan rapora göre söz konusu taşınmazlar ile ilgili olarak ilk defa 20/5/2015 tarihli hisseli satış başvurusunda bulunulmuş ancak taraflar arasındaki anlaşmazlık nedeniyle işlem tamamlanamamıştır. Aynı taşınmazlarla ilgili olarak 21/5/2015 tarihinde ikinci defa hisseli satış başvurusunda bulunulmasının ardından Altındağ İlçe Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü ve Altındağ Belediye Başkanlıklarına yazılan yazılar ile hisseli satışın uygun olup olmadığı sorulmuştur. Tapu Müdürlüğünün gönderdiği yazıya Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü cevap vermemiştir. Altındağ Belediyesi, verdiği cevap yazısında ise sorunun Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığına yöneltilmesi gerektiğini bildirmiştir. Bunun üzerine 25/5/2015 tarihli yazı ile konu Büyükşehir Belediye Başkanlığına sorulmuş ancak bu yazıya cevap gelmeden işlemden vazgeçilmiştir.

10. Ön inceleme kapsamında beyanlarına başvurulan Tapu Müdür Yardımcıları R.Ö. ve M.Ş., iş sahiplerinden M.G.nin geçmiş tarihli bir yazı vermeleri hâlinde Altındağ Belediyesinden geçmiş tarihli bir uygunluk yazısı alabileceği teklifinde bulunduğunu ancak kendilerinin M.G.ye bunun mümkün olmadığını izah ettiklerini ifade etmiştir. Rapora göre Müdür Yardımcısı H.B., iş sahibi M.G.nin diğer müdür yardımcıları tarafından reddedilen teklifini kabul etmiş, bu kapsamda başka bir işlem ve taşınmaza ilişkin olarak yapılan ancak tamamlanmadığı için açık kalan 13/4/2015 tarihli ve 18419 numaralı başvuruya ait kayıtları Tapu ve Kadastro Bilgi Sistemi (TAKBİS) üzerinden 4/6/2015 tarihinde değiştirmiştir. H.B. sistemdeki verileri gerçeğe aykırı olarak değiştirdikten sonra Altındağ Belediye Başkanlığına hitaben geçmiş tarihli (22/4/2015) olarak düzenlediği yazıyı M.G.ye elden teslim etmiştir. M.G., Tapu Müdürlüğünün geçmiş tarihli yazısına istinaden Altındağ Belediye Başkanlığından yine geçmiş tarihli (22/4/2015) bir uygunluk yazısı temin ederek Tapu Müdürlüğüne sunmuştur. Hisseli satışa ilişkin uygunluk yazısının temini sonrasında işlem, Müdür Yardımcısı H.B. tarafından aynı kurumda memur olarak çalışan başvurucuya havale edilmiştir. Başvurucu satışla ilgili olarak harç tahsili ve resmî senet hazırlanması işlemlerini gerçekleştirmiştir. Müdür Yardımcısı H.B.nin başvurucunun hazırladığı resmî senedi imzalaması ile incelemeye konu taşınmazlar 8/6/2015 tarih ve 18031 yevmiye numarası ile Y.E. isimli kişiye 5403 sayılı Kanun"a aykırı şekilde hisseli olarak satılmıştır.

11. Müfettişlik tarafından hazırlanan 10/12/2015 tarihli ön inceleme raporunun sonuç bölümünün ilgili kısmı şöyledir:

"Altındağ ilçesi Aydıncık köyü [...] nolu parsellerde kain taşınmazlarda 5403 sayılı kanuna aykırı bir şekilde hisselendirme yapılmak suretiyle satış yapıldığı iddiası ile ilgili olarak yapılan ön incelemede; yukarıda ayrıntılı olarak anlatıldığı üzere [M.G.] ve [A.E.nin] 20 ve 21 Mayıs 2015 tarihlerinde iki defa Altındağ Tapu Müdürlüğüne başvuru yaptıkları, ilk başvurudan taraflar arasındaki pürüz nedeniyle vazgeçildiği; ancak ikinci başvuru sonucunda Altındağ Belediye Başkanlığından olumlu görüş gelmemesi ve konunun Ankara Büyükşehir Belediyesine soru konusu edilmesi gerektiği yönünde cevap gelmesi; Büyükşehir Belediyesi ve Tarım Müdürlüğüne yazılan yazılara cevap gelmemesi sonucu işlemden vazgeçildiği; işlemin yapılamayacağının anlaşılması sonrasında [M.G.nin] Müdür Yardımcıları [M.Ş.] ve [R.Ö.ye] giderek kendisine geçmiş tarihli yazı verilmesi durumunda Altındağ Belediye Başkanlığından geçmiş tarihli uygunluk yazısı alabileceği teklifine adı geçen Müdür Yardımcılarının olumsuz yanıt vermesine rağmen diğer Müdür Yardımcısı[H.B.nin] bu teklife uygun geçmiş tarihli başka bir işleme ait başvuruyu kullanmak ve Altındağ Belediye Başkanlığına geçmiş tarihli yazı yazmak suretiyle gelen uygunluk yazısı sonucu işlemi Memur Çetin GÜL"e [başvurucu]havale ederek sonuçlandırdığı...

B-Yukarıda belirtilen hukuka aykırı işlemin kendisine havale edilmesi sonucu bu işlemi görevlerinin gereklerine aykırı olarak gerçekleştirerek [H.B.nin] eylemine iştirak eden Altındağ Tapu Müdürlüğü görevlisi Memur Çetin Gül"ün eylemi 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun 204. [m]addesinin 2. fıkrasına göre suç unsuru taşıdığından hakkında 4483 sayılı yasaya göre yetkili merci olan Ankara Valiliğince SORUŞTURMA İZNİ VERİLMESİ kararının verilmesi gerektiği ... "

12. Müfettişliğin başvurucu hakkında düzenlediği raporu doğrultusunda Ankara Valiliği İl İdare Kurulu Müdürlüğü tarafından soruşturma izni verilmesine dair karar verilmiştir. Başvurucunun anılan karara yaptığı itirazın kesin olarak reddi sonrasında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) tarafından yürütülen soruşturma neticesinde başvurucu ile Müdür Yardımcısı H.B., iş sahipleri M.G. ve Y.E. hakkında kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği suçunu işlediklerinden bahisle iddianame düzenlenmiştir.

13. İddianamenin kabulü ile açılan dava Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesinin (Mahkeme) 2016/285 Esas sırasına kaydedilerek görülmeye başlanmıştır.

14. Başvurucu 12/10/2016 tarihli ilk celsede alınan savunmasında üzerine atılı suçlamayı kabul etmediğini beyan etmiştir. Başvurucunun anılan celsedeki savunması şöyledir:

"Ben üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum, ben sadece bana verilen görevi yaptım, yapılan başvurula[r] yetkili müdür yardımcıları tarafından havale edilir, havale edilen evrak mevzuata uygun ise memur hazırlar, ben Cumhuriyet Savcılığı aşamasında yazılı savunma sunmuştum, yapılan başvuruları memur olarak değiştirme, müdahale etme yetki ve görevim yoktur, bana işlem havale edildiği için bende işlemi gerçekleştirdim, başvurunun geçmiş tarihli olup olmadığı hususunun değerlendirilmesi müdür yardımcılarının işidir, ben başvurunun eski tarihli olduğunu bilmiyordum, yazılı savunmamı tekrar ederim, yapılan satış işlemi 5403 sayılı yasaya aykırı değildir, bu konuda Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü Tapu Dairesi Başkanlığının 5403 sayılı kanunun uygulanması hususunda yayınladığı 12/06/2014 tarihli genelge vardır, yapılan işlemler bu genelgeye uygundur,"

15. Mahkeme 19/1/2017 tarihli celsede "5403 sayılı yasa kapsamında olayın sanıkların görevleri ile birlikte görev gerekleri dikkate alınarak, olay hakkında rapor tanzim etmeleri ve kişilerin eylemlerinin ayrı ayrı sahtecilik yönünden tespiti için Kadastro ve Tapu işlerinden anlayan Adalet Komisyonu listesinden resen seçilecek bilirkişilere dosyanın tevdi ile rapor düzenlemelerinin istenmesine" karar vermiştir. Ara kararı üzerine bilirkişiler H.A., D.A. ve Ş.İ. tarafından hazırlanan 23/2/2017 tarihli raporda, başvurucunun "suça konu fiil ve eylemlerdeki katkısının suçun oluşumunda etkisinin bulunmadığı, ilgili açısından suçun unsurları itibariyle oluşmamış olduğunun kabulünün gerektiği" ifade edilmiştir.

16. Diğer sanık H.B.nin müdafiinin anılan bilirkişi raporuna itiraz ederek yeni bir rapor alınmasını talep etmesi üzerine Mahkeme 30/3/2017 tarihli celsede yeniden bilirkişi raporu alınmasına karar vermiştir. Bilirkişiler Z.B., A.Y. ve Ö.Y. tarafından hazırlanan 23/5/2017 tarihli bilirkişi raporunun sonuç kısmı şöyledir:

"2015/18419 nolu başvuru bilgileri TAKBİS (Tapu ve Kadastro Bilgi Sistemi) üzerinden; 04.06.2015 tarihinde saat 15:57"de tk30638 kullanıcı kodlu [H.B.] tarafından başvuru üzerinde; işlem konusunun "SATIŞ", başvuru sahibi isminin "[A.E.]" olarak başvuruda bulunan kişi bilgilerinde değişiklik yaparak, yetki alanında bulunmayan tk42077 kullanıcı kodlu Çetin GÜL adına havale yaptığı,

Yine kullanıcı [H.B.] tarafından 08.06.2015 tarihinde saat 13:38"de taşınmaz bilgilerinde; "AYDINCIK mah. [...], AYDINCIK mah. [...], AYDINCIK mah. [...] olarak (hisseli satışlara konu taşınmazları eklenerek) değişiklik yapıldığı,

Bu değişiklikler 04.06.2015 tarihinde olmasına rağmen Altındağ Belediyesi İmar ve Şehircilik Müdürlüğüne, Aydıncık Köyü [...] parsellere ait hisse satışı konulu[H.B.] imzalı yazının 22.04.2015 tarihli olarak düzenlendiği,

Davaya konu Altındağ İlçesi Aydıncık mahallesinde bulunan [...] nolu parsellere ait hisseli satış işleminin 08/06/2015 tarihinde 18031 nolu yevmiye ile Tapu Müdür Yardımcısı [H.B.] ve Memur Çetin Gül tarafından gerçekleştirildiği,

İşleme konu taşınmaz niteliklerinin TARLA olmasından dolayı 5403 sayılı Yasa gereği ilgili ilçe Tarım müdürlüğü ile ilgili ilçe belediyesinden hisse satışının uygun olup olmadığının usulüne uygun olarak sorulmadığı,

Söz konusu işlem ile ilgili olarak menfaat temin edildiğine ilişkin herhangi bir bilgi ve belgeye dosya kapsamında rastlanmadığı ..."

17. Başvurucu ile birlikte yargılanan sanıklardan H.B., aşamalardaki savunmalarında açık bırakılan başvuru bilgilerinin değiştirilmesi ve Altındağ Belediyesine geçmiş tarihli yazı yazılması şeklindeki işlemleri kendisinin gerçekleştirdiğini beyan etmiştir. Mahkeme tarafından dinlenen tanıklar M.Ş., R.Ö., Z.K., A.K. ve E.Ö. ile diğer sanıklar M.G. ve Y.E. başvurucunun isnat edilen suçu işlediği veya H.B.nin eylemine iştirak ettiği hususunda herhangi bir beyanda bulunmamıştır.

18. Mahkeme; yargılama neticesinde başvurucu, H.B. ve M.G.nin kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği suçundan 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına 13/3/2018 tarihinde karar vermiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:

"Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Müfettişliğinin ihbarıyla başlatılan soruşturmada, Ankara Valiliği İl İdare Kurulu Müdürlüğünün 14/12/2015 tarihli ve 498.01.02-S-224 sayılı kararı ile soruşturma izni verilen Altındağ Tapu Müdürlüğü İdari İşler Müdür Yardımcısı [H.B.] ile aynı birimde memur Çetin Gül"ün, geçmiş tarihli başka bir işlem ve başka taşınmaza ait açık bırakılan bir başvuruyu kullandığı, buna uygun geçmiş tarihli bir yazı alınmak ve Altındağ Belediye Başkanlığından uygunluk yazısının alınmasını sağlamak suretiyle 5403 sayılı Kanuna aykırı şekilde hisseli satış gerçekleştirdiği, alıcı [M.G.nin], Altındağ Tapu ve Kadastro Müdürlüğüne giderek geçmiş tarihli yazı istediği ve bu yazıyı vermeleri halinde Altındağ Belediye Başkanlığından geçmiş tarihli yazı alarak zaman yönü ile olmayacak hisseli satış işlemini yaptırabileceğini söylediğinin, aynı Tapu Müdürlüğü müdür yardımcıları olan [M.Ş.] ve [R.Ö.nün] ifadeleriyle belirlenmiş bulunduğu, Bilgi Teknolojileri Dairesi Başkanlığından alınan raporla da müdür yardımcısı [H.B.nin] geçmiş tarihli başvuruyu alıp geçmiş tarihli yazı yazmak suretiyle Altındağ Belediyesinden geçmiş tarihli yazı alarak aslında hisseli satışı mümkün olmayan Aydıncık köyü [...] parsellerdeki taşınmazların hisseli satışına dair işlemin havalesini memur Çetin Gül"e yaptığı ve bu işlemin de Çetin Gül tarafından yapıldığı şeklinde gerçekleştiği kabul edilen oluşa göre;

Bilindiği üzere, 5403 sayılı Kanunda 2007 yılında yapılan değişiklikle, tarım alanlarının korunması amacıyla 20 dönümün altındaki tarlaların satılması mümkün bulunmayıp, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünce, 5403 sayılı Kanunun uygulanmasına yönelik çıkarılan 12/06/2014 tarihli Genelgede, taşınmazların imar planı, bölge planı veya çevre düzeni planı kapsamında kalıp kalmadığı, eğer kalıyorsa hangi amaca yönelik tahsis edildiğinin bildirilmesi durumunda tahsis edilen alan konut alanı ise 97/12 sayılı Genelge gereğince satılabileceği düzenlenmiş, tarla sahiplerinin ihtiyaçları doğrultusunda 20 dönümün altındaki miktarda satış yapmak istemeleri durumunda hisseli yerlerle ilgili olarak 97/12 sayılı Genelge uyarınca satış yapılmasının önü açılmıştır. Dava konusu yere ilişkin olarak Altındağ Tapu Müdürlüğü ile Altındağ Belediyesinin, bu genelge doğrultusunda işlem yapılmasını karara bağladıkları, bu satışlarla ilgili olarak Altındağ Tapu Müdürlüğünün Altındağ Belediyesine görüş sorduğu, 2015 yılında bu hisseli yerlerin satışlarından sonra çıkan sorunlar nedeniyle Altındağ Belediye Başkanlığının 25/06/2015 tarihli yazısıyla bu tip hisseli satışların durdurulması, satışlara izin verilmemesi hususunun Altındağ Kaymakamlığı vasıtasıyla Altındağ Tapu Müdürlüğüne bildirildiği, ayrıca daha önceki hisseli satışlarla ilgili yazılan yazılara yönelik de tüm işlemlerin durdurulmasının bildirildiği, geçmişe yönelik uygun görüşlerin de iptali için 10/07/2015 tarihli yazının Altındağ Tapu Müdürlüğüne gönderildiği, dava konusu işlemin tarihinin 08/06/2015 tarihi olduğu anlaşılmıştır.

...

Mahkememizce kabule şayan görülen (Bilirkişiler [Z.B.], [A.Y.] ve [Ö.Y.] tarafından düzenlenen) 23/05/2017 tarihli bilirkişi raporu ile 19/12/2017 tarihli ek raporuna göre, dava konusu parsellerin tarla vasfında olduğu, parsellerin maliki [A.E.] ile alıcı [M.G.nin] 20/05/2015 tarihinde, aynı malikle bu defa alıcı [Y.E.nin] 21/05/2015 tarihinde hisseli satış talebinde bulundukları fakat daha sonra işlemden vazgeçildiği, müdür yardımcısı [H.B.] tarafından, 04/06/2015 ve 08/06/2015 tarihlerinde, 13/04/2015 tarihli açık bırakılan başka bir işlem ve kişiye ait başvurunun kullanılarak bilgilerde değişiklik yapıldığı ve yetki alanında bulunmayan kullanıcı olarak memur Çetin Gül"e havale edildiği, Altındağ İlçesi İmar ve Şehircilik Müdürlüğüne yazılan yazı tarihinin 22/04/2015 olarak düzenlendiği, taşınmazın niteliği tarla olduğundan dolayı yazının muhatabının, ilgili ilçe tarım müdürlüğünün olması gerektiği, hisse satışının 08/06/2015 tarihinde gerçekleştiği, 06/04/2016 tarihinde de bu hisselerin başka bir kişiye satılmış bulunduğu anlaşılmıştır.

Bu nedenlerle; sanıklar [H.B.] ve Çetin"in, geçmiş tarihli başka bir işlem ve farklı nitelikteki taşınmaza ait açık bırakılan bir başvuruyu kullanarak gerçeğe aykırı ve yanlış muhataba yazı yazmak suretiyle, usulsüz ve yasaya aykırı gerçekleştirdikleri hisse satışı eylemlerinin, görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmî bir belgeyi gerçeğe aykırı olarak düzenlemek suçunu oluşturduğu sabit olmakla TCK"nın 204/2 hükmü gereğince mahkûmiyetlerine...[karar verilmiştir.]"

19. Başvurucu; mahkûmiyet hükmüne karşı istinaf isteminde bulunmuştur. Başvurucu 28/5/2018 tarihli gerekçeli istinaf dilekçesinde özetle lehine bilirkişi raporu bulunmasına rağmen son düzenlenen raporla yetinilerek karar verildiğini, geçmişe yönelik olarak alınmış başvuruyu kendisinin düzenlemediğini, ilgili kurumda memur olarak çalışması nedeniyle işleme müdahale etme ve işlemi değiştirme ihtimalinin bulunmadığını, dosya kapsamındaki delillerden H.B. tarafından havale edilen işlemi gerçekleştirdiğinin anlaşıldığını, söz konusu işlemler ile menfaat elde edilmediği gibi kamu zararının da oluşmadığını, bu suretle isnat edilen suçun yasal unsurları itibarıyla gerçekleşmediğini ileri sürmüştür.

20. Başvurucu 2/4/2019 tarihli ek istinaf dilekçesi ile Müfettişlik tarafından konuya ilişkin olarak hazırlanan ve başvurucunun Müdür Yardımcısı H.B.nin eylemine iştirak ettiğine ilişkin bir tespit yapılamadığı yönündeki 5/7/2018 tarihli raporu dosyaya sunmuştur. Anılan raporun ilgili kısmı şöyledir:

"İzin yazısı için neden geriye dönük tarihli yazı istendiğinin tam olarak açık olmadığı zira Aydıncık Köyündeki hisseli satış taleplerinin olumlu karşılanmaması yönündeki yazının bahse konu köy [...] parsel sayılı taşınmazlardaki hisseli satış tarihinden (08.06.2015) sonraki bir tarih (25.06.2015) olduğu, diğer bir deyişle geriye dönük tarihli yazının başvuru ile uyumlu hale getirilmesi amaçlı olabileceği anlaşılmıştır.

...

Bu itibarla konuyu ceza hukuku yönünden değerlendirdiğimizde; geçmiş tarihli başka bir işlem ve taşınmaza ait açık bırakılan bir başvuruyu kullanan ve buna uygun bir şekilde geçmiş tarihli bir yazı yazmak suretiyle Altındağ Belediye Başkanlığından uygunluk yazısının alınmasını sağlayan Müdür Yardımcısı [H.B.nin] bilerek ve isteyerek kasıtla suç işlediği açıktır.

...

Ancak iş bu incelememize konu talepte bulunan Memur Çetin GÜL"ün ise gerçeğe aykırı belge düzenlemek kastıyla hareket ederek usulsüz bir satış işlemi yaptığına dair bir kanaat Başmüfettişliğimde oluşmamıştır.

Zira daha önce ön inceleme yapan müfettişlerin ön inceleme raporunda Memur Çetin GÜL"ün Müdür Yardımcısı [H.B.] ile iştirak halinde hareket ettiğine dair somut bir delil bulunmadığı gibi, başmüfettişliğimce yapılan değerlendirmede de böyle bir somut delil olmadığı anlaşılmaktadır.

Zira işlemlerin başlangıcından itibaren Memur Çetin GÜL"ün işlem sahibi vatandaşlarla muhatap olmadığı, bütün görüşmelerin Müdür Yardımcısı[H.B.] tarafından yapıldığı, izin yazılarının Müdür Yardımcısı tarafından oluşturulduğu, işlem evrakı ikmal edilerek, ondan sonra işlemin resmi senedini hazırlaması için Memur Çetin GÜL"e evrakın verilerek işlemin ona havale edildiği anlaşılmaktadır.

Dolayısıyla ön inceleme raporuna konu ifadeler bir arada değerlendirildiğinde; Çetin GÜL"ün, [H.B.nin] talimatı ile hareket ettiği açıktır. Nitekim Çetin GÜL dana önce ön inceleme sırasında müfettişlere verdiği ifade[de] de geçmiş tarihli başvuru alındığından haberi olmadığını, [H.B.nin] ricasını kırmadığını, Altındağ Belediye Başkanlığından gelen yazı ve başvuru istem belgesindeki tarihlere dikkat etmediğini ifade etmiş olup, Başmüfettişliğime verdiği ifadede de kendisine [H.B.] tarafından getirilen ve Aydıncık Köyü [...] parsel sayılı taşınmazların satışına ilişkin belgelerin onun tarafından daha önce incelenmiş olduğunu düşündüğünü ve tekrar kontrol ve imza için ona götüreceğinden evrakları incelemediğini ve dolayısıyla başvuru istem belgesindeki ve belediyeye yazılan yazıdaki tarihin dikkatini çekmediğini ifade etmiştir.(Ek:2/1-6)

Bu şekildeki ifadesi ilgi (b) ön inceleme raporunu düzenleyen müfettişlerce yeterli görülmeyerek suç isnat edildiği ve bunda Çetin GÜL"ün işleminin havale edildiği tarihte başka bir müdür yardımcısına bağlı olmasına rağmen [H.B.nin] kendisine bağlı memurlar yerine onu seçmesinin de etkili olduğu anlaşılmaktadır.

Ancak ekte sunduğumuz belgelerden görüleceği üzere 2015 yılı Nisan ayı içinde ve aynı yılın Haziran ayı içinde Çetin GÜL"ün bağlı olmadığı [H.B.] dışındaki diğer müdür yardımcılarının da işlemlerini hazırladığı görülmüştür. (Ek.2/2-3)

...

Başmüfettişliğimizin görüşüne göre Çetin GÜL"ün, Müdür Yardımcısı[H.B.] ile iştirak halinde hareket ettiğine dair şüpheden uzak somut bir delilin bulunmadığı, o nedenle evrakta sahtecilik suçlamasında bulunmanın mümkün olmadığı, suçun unsurları yönüyle değerlendirildiğinde eylemin TCK 257/2 maddesinde tanımı yapılan görev ihmal suçunu içerdiği değerlendirilmektedir."

21. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Ceza Dairesi (Daire) başvurucunun istinaf talebinin esastan reddine 24/1/2020 tarihinde kesin olarak karar vermiştir. Dairenin gerekçeli kararının ilgili kısmı şöyledir:

"Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanıkların suçunun sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin, cezayı artırıcı ve azaltıcı sebeplerin nitelik ve derecesi takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle red edilmiş ve incelenen dosyaya göre verilen hükümde bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanık [M.G.] müdafii, sanık [H.B.] müdafii ve sanık Çetin Gül müdafiin istinaf talepleri yerinde görülmemiş olmakla, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 280/1-a maddesinin ilk cümlesi uyarınca İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİNE... [karar verildi.]"

IV. İLGİLİ HUKUK

22. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun "Kararların gerekçeli olması" kenar başlıklı 34. maddesi şöyledir:

"(1) Hâkim ve mahkemelerin her türlü kararı, karşı oy dahil, gerekçeli olarak yazılır. Gerekçenin yazımında 230 uncu madde göz önünde bulundurulur. Kararların örneklerinde karşı oylar da gösterilir.

 (2) Kararlarda, başvurulabilecek kanun yolu, süresi, mercii ve şekilleri belirtilir."

23. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun "Faillik" kenar başlıklı 37. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"(1) Suçun kanuni tanımında yer alan fiili birlikte gerçekleştiren kişilerden her biri, fail olarak sorumlu olur."

24. 5237 sayılı Kanun’un "Resmi belgede sahtecilik" kenar başlıklı 204. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

"(2) Görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmi bir belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren, gerçeğe aykırı olarak belge düzenleyen veya sahte resmi belgeyi kullanan kamu görevlisi üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. "

25. 5403 sayılı Kanun’un "Tarım arazilerinin sınıflandırılması, asgari tarımsal arazi büyüklüklerinin belirlenmesi" kenar başlıklı 8. maddesinin üçüncü fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

"...Tarım arazileri Bakanlıkça belirlenen büyüklüklerin altında ifraz edilemez, hisselendirilemez, Hazine taşınmazlarının satış işlemleri hariç olmak üzere pay ve paydaş adedi artırılamaz. Ancak, tarım dışı kullanım izni verilen alanlar veya çay, fındık, zeytin gibi özel iklim ve toprak ihtiyaçları olan bitkilerin yetiştiği alanlarda arazi özellikleri nedeniyle belirlenen asgari tarımsal arazi büyüklüğünden daha küçük parsellerin oluşması gerekli olduğu takdirde, Bakanlığın uygun görüşü ile daha küçük parseller oluşturulabilir. (Ek cümle: 19/4/2018-7139/40 md.) Yatırım programında yer alan kamu yatırımı projeleri muhtevasında yapılan zorunlu ifraz işlemlerinde Bakanlık onayı aranmaz.

..."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

26. Anayasa Mahkemesinin 2/2/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

27. Başvurucu; mahkûmiyet gerekçesinde belirtilen eylemlerin tamamının diğer sanık H.B. tarafından gerçekleştirildiğini, H.B.nin eylemlerine iştirak ettiğinin somut bir şekilde ortaya konulamadığını, bu husustaki tek gerekçenin Müdür Yardımcısı H.B.ye bağlı olmamasına rağmen onun tarafından havale edilen işlemi yapmış olması olduğunu beyan etmiştir. Başvurucu; müdürlükte işlerin birikmemesi ve vatandaşların mağdur olmaması için kendisine verilen tüm işleri yaptığını, istinaf incelemesi sırasında dosyaya giren 5/8/2018 tarihli Müfettişlik raporunda da olay tarihi ve öncesinde H.B. dışında bağlı bulunmadığı diğer müdür yardımcıları tarafından verilen işleri yaptığı tespitine yer verildiğini, bu hususların Mahkeme ve Daire tarafından değerlendirme konusu yapılmadığını ve gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

28. Bakanlık görüşünde;

i. Başvurucunun şikâyetlerinin esas itibarıyla yargılamanın sonucuna, delillerin değerlendirilmesine, hukuk kurallarının yorumuna ve uygulanmasına ilişkin olduğu, Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasına göre kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Ayrıca Anayasa Mahkemesinin derece mahkemelerinin delilleri takdirinde bariz bir takdir hatası veya açık keyfîlik bulunmadıkça bu takdire müdahalesinin söz konusu olamayacağını birçok kararında dile getirdiği ve somut olayda dosyadaki bilgi ve belgeler dikkate alınarak yapılan yargılama ve kurulan hükümde herhangi bir bariz takdir hatası veya açıkça bir keyfî bir durum olmadığı belirtilmiştir.

ii. Derece mahkemesinin dava konusu maddi olay ve olguları, delilleri değerlendirmesini, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanmasını, uyuşmazlıkla ilgili vardığı sonucu ve kullandığı takdir yetkisinin sebeplerini gerekçelendirdiği ifade edilmiştir.

29. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı cevabında başvuru formundakine benzer iddialarda bulunmuştur.

2. Değerlendirme

30. Anayasa"nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."

31. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetinin özü, mahkemenin gerekçeli kararda esaslı iddiaları tartışmadığına yöneliktir. Bu nedenle başvurucunun iddialarının gerekçeli karar hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

32. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

i. Genel İlkeler

33. Anayasa"nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak gerekçeli karar hakkından açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa"nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında "Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır." denilerek kararlarını gerekçeli olarak yazma yükümlülüğü mahkemelere yüklenmiştir. Anayasa"nın 36. maddesi, 141. maddesinin üçüncü fıkrası ışığında yorumlandığında adil yargılanma hakkının gerekçeli karar hakkını da güvence altına almaktadır. Öte yandan adil yargılanma hakkı, doğası gereği gerekçeli karar hakkını da içermektedir. Bu sebeple gerekçeli karar hakkı Anayasa"nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının temel güvencelerinden biridir (Hilmi Kocabey ve diğerleri, B. No: 2018/27686, 17/11/2021, § 77).

34. Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamaktadır. Tarafların muhakeme sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip incelenmediğini bilmeleri ve ayrıca demokratik bir toplumda kendi adlarına verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de gereklidir (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34).

35. Mahkemelerin anılan yükümlülüğü, yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya karar gerekçesinde ayrıntılı yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Ancak derece mahkemeleri, kendilerine sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda değilse de (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 56) davanın esas sorunlarının incelenmiş olduğu gerekçeli karardan anlaşılmalıdır.

36. Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği davanın niteliğine ve koşullarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili olması, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunması hâlinde davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile yanıt verilmesi gerekir (Sencer Başat ve diğerleri, § 35). Aksi bir tutumla mahkemenin davanın sonucuna etkili olduğunu kabul ettiği bir husus hakkında ilgili ve yeterli bir yanıt vermemesi veya yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddiaların cevapsız bırakılmış olması hak ihlaline neden olabilecektir (Sencer Başat ve diğerleri, § 39).

37. Öte yandan istinaf/temyiz merciinin yargılamayı yapan mahkemenin kararını uygun bulması hâlinde bunu ya aynı gerekçeyi kullanarak ya da bir atıfla kararına yansıtması yeterlidir. Burada önemli olan husus istinaf/temyiz merciinin bir şekilde istinafta/temyizde dile getirilmiş ana unsurları incelediğini, derece mahkemesinin kararını inceleyerek onadığını ya da bozduğunu göstermesidir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Yasemin Ekşi, § 57). Ancak istinaf/temyiz incelemesi sırasında ayrı ve açık bir yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddiaların istinaf/temyiz mercilerince cevapsız bırakılmış olması gerekçeli karar hakkının ihlaline neden olabilir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Caner Kandırmaz, B. No: 2013/3672, 30/12/2014, § 31).

38. Zira bir davada tarafların hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri için usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün içerik ve kapsamı ile bu hükme varılırken mahkemenin neleri dikkate aldığı ya da almadığını gösteren bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması gerekçeli karar hakkı yönünden zorunludur (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Sencer Başat ve diğerleri, § 38).

39. Anayasa Mahkemesinin gerekçeli karar hakkı bağlamındaki görevi uyuşmazlığın esası yönünden önem taşıyan meselelere ilişkin olarak derece mahkemelerinin ilgili ve yeterli bir gerekçe ortaya koyup koymadıklarının incelenmesinden ibarettir. Anayasa Mahkemesinin derece mahkemesinin gerekçelerinin hukuka uygun olup olmadığını denetleme gibi bir görevi bulunmadığı gibi derece mahkemesi kararlarındaki hukuka aykırılıkları gidermek de Anayasa Mahkemesinin görevi değildir (Halit Kabadağ, B. No: 2019/3589, 23/11/2021, § 30).

ii. İlkelerin Olaya Uygulanması

40. Somut olayda başvurucu, kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği suçundan Mahkeme tarafından 2 yıl 6 ay hapis cezasına mahkûm edilmiştir. Bu hüküm istinaf incelemesinden geçerek 24/1/2020 tarihinde kesinleşmiştir.

41. Başvurucu; diğer sanık H.B. tarafından gerçekleştirildiği sabit olan eylemlere iştirak ettiğine ilişkin somut bir gerekçe ortaya konulmadığını, istinaf aşamasında dosyaya sunulan Müfettişlik raporunda belirtilen hususlara dair değerlendirme yapılmadığını ve isnat edilen suçu işlediğine ilişkin şüphelerin makul gerekçeler ile giderilmediğini savunmuştur.

42. Mahkûmiyet gerekçesine göre geçmiş tarihli başka bir işlem ve taşınmaza ait açık bırakılan başvuruyu kullanan ve buna uygun bir şekilde geçmiş tarihli bir yazı yazmak suretiyle ilgili belediyeden uygunluk yazısı alınmasını sağlayan kişi Müdür Yardımcısı H.B.dir. Nitekim H.B. aşamalardaki savunmalarında açık bırakılan başvuru bilgilerinin değiştirilmesi ve Altındağ Belediyesine geçmiş tarihli yazı yazılması şeklindeki işlemleri kendisinin gerçekleştirdiği yönünde ikrarda bulunmuştur. Gerekçeli karar ve hükme esas alınan diğer belge ve anlatımlarda başvurucunun bizatihi başka bir işleme ait açık bırakılan başvuruda değişiklik yaptığına veya belediyeye yazılan yazıyı sahte olarak düzenlediğine ilişkin herhangi bir isnada yer verilmemiştir.

43. Mahkemenin gerekçeli kararında başvurucunun -diğer sanık H.B.nin gerçekleştirdiği hususunda kuşku bulunmayan- sahtecilik eylemine ne şekilde iştirak ettiğine dair ayrıntılı bir değerlendirme yapılmamıştır. Kararda geçen "müdür yardımcısı H.B. tarafından, 04/06/2015 ve 08/06/2015 tarihlerinde, 13/04/2015 tarihli açık bırakılan başka bir işlem ve kişiye ait başvurunun kullanılarak bilgilerde değişiklik yapıldığı ve yetki alanında bulunmayan kullanıcı olarak memur Çetin Gül"e havale edildiği" şeklindeki ifadeden, Mahkemenin başvurucunun bağlı olmadığı müdür yardımcısı tarafından kendisine havale edilen işlemi yapmış olmasıyla atılı suçu işlediğini kabul ettiği anlaşılmıştır.

44. Başvurucu 2/4/2019 tarihli ek istinaf dilekçesiyle suça iştirak kastının bulunmadığını, suçun yasal unsurları itibarıyla oluşmadığını, hükümden sonra yapılan inceleme neticesinde düzenlenen 5/7/2018 tarihli Müfettişlik raporunda bu hususları destekleyen tespitlere yer verildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu, anılan müfettişlik raporunu ek istinaf dilekçesi ekinde Daireye sunmuştur.

45. Mahkûmiyet hükmü, yalnızca başvurucunun bağlı olmadığı H.B. isimli müdür yardımcısı tarafından havale edilen işlemi hazırladığı kabulüne dayanmaktadır. Buna karşın Mahkeme kararında, başvurucunun bağlı bulunmadığı H.B. dışındaki diğer müdür yardımcıları tarafından verilen işleri de yaptığı olgusuna ilişkin bir değerlendirme mevcut değildir. Başvurucu aşamalarda suça konu eylemlerin H.B. tarafından gerçekleştirildiğinin sabit olduğunu, kendisinin H.B.nin eylemlerine iştirak ettiğine dair herhangi bir delil bulunmadığını ve kendisine havale edilen işi gereğine uygun şekilde yapmak dışında bir amaçla hareket etmediğini savunmuştur. Başvurucu tarafından ileri sürülen bu hususları doğrulayan 5/7/2018 tarihli Müfettişlik raporunda da başvurucunun davaya konu işlemlerin gerçekleştirildiği 2015 yılı Nisan ve Haziran aylarını kapsayan dönemde H.B. dışındaki bağlı bulunmadığı diğer müdür yardımcılarının da işlemlerini hazırladığı ve H.B.nin eylemine iştirak ettiğine ilişkin herhangi delil bulunmadığı tespitlerine yer verilmiştir. Söz konusu raporun içeriği dikkate alındığında istinaf incelemesi yönünden sonuca etkili olduğu, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte olduğu değerlendirilmiştir.

46. Dairenin 24/1/2020 tarihli istinaf başvurusunun reddi kararında 5/7/2018 tarihli Müfettişlik raporunun değerlendirildiğine ilişkin bir ifade yer almamaktadır. Başvurucu lehine tespitler içeren ve H.B.nin eylemine iştirak etmediği yönündeki savunmalarını destekleyen raporun hükümden sonra tanzim edildiği, bu nedenle derece mahkemesi gerekçeli kararında tartışılamadığı dikkate alındığında Dairenin ilk defa kanun yolu başvurusunda ibraz edilen delili dikkate alarak inceleyip incelemediği gerekçeli karardan anlaşılamamaktadır.

47. Sonuç olarak ilk derecedeki yargılama sırasında mevcut olmayan, ilk defa istinaf kanun yolu aşamasında ortaya çıkan ve bu sebeple Dairenin ayrı ve açık yanıt vermesini gerektiren bir hususun varlığına rağmen davanın sonucuna etkili olabilecek nitelikteki rapor içeriğinde yer alan lehe tespitlerin karşılanmadığı anlaşılmıştır. Bu sebeple yargılama süreci bir bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

48. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa"nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

B. Diğer İhlal İddiaları

49. Başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verildiğinden delillerin takdirinde hataya düşüldüğü, isnat edilen suçun yasal unsurları itibarıyla oluşmadığı ve hakkaniyete aykırı şekilde cezalandırıldığına ilişkin diğer şikâyetleri hakkında kabul edilebilirlik ve esas yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.

C. 6216 Sayılı Kanun"un 50. Maddesi Yönünden

50. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2016/285, K.2018/80) GÖNDERİLMESİNE,

D. 446,90 TL harç ve 4.500 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 4.946,90 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 2/2/2022tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Hemen Ara