AYM 2019/30514 Başvuru Numaralı AYTAÇ DURAK Başvurusuna İlişkin Karar

Abaküs Yazılım
İkinci Bölüm
Esas No: 2019/30514
Karar No: 2019/30514
Karar Tarihi: 2/2/2022

AYM 2019/30514 Başvuru Numaralı AYTAÇ DURAK Başvurusuna İlişkin Karar

 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

AYTAÇ DURAK BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/30514)

 

Karar Tarihi: 2/2/2022

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Basri BAĞCI

Raportör

:

Selçuk KILIÇ

Başvurucu

:

Aytaç DURAK

Vekili

:

Av. Kemal DERİN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, görevden uzaklaştırma tedbirinin iki ay süreyle uzatılmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan dava süresince görev yapması engellendiği için seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkının; yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvurular 21/8/2019 ve 28/8/2019 tarihlerinde yapılmıştır.

3. Ekli tabloda sıralanan başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyonlara sunulmuştur.

4. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Kişi yönünden hukuki irtibat nedeniyle ekli tablonun (B) sütununda numaraları belirtilen başvuru dosyalarının aynı tablonun (1) numaralı satırında yer alan 2019/30514 numaralı bireysel başvuru dosyası ile birleştirilmesine ve incelemenin bu dosya üzerinden yapılmasına karar verilmiştir.

6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

8. Başvuru formları ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

9. Başvurucu, Adana Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevini yürüttüğü sırada göreviyle ilgili olarak üzerine atılı iddialar nedeniyle hakkında devam eden davaların ve soruşturmaların bulunduğu gerekçesiyle İçişleri Bakanlığının 28/3/2010 tarihli işlemi ile görevden uzaklaştırılmıştır. Söz konusu uzaklaştırma kararı müteaddit defalar iki ay süreyle uzatılmıştır.

10. Başvurucu tarafından, görevinden uzaklaştırılmasına dair işlemin iki ay süreyle uzatılmasına ilişkin 28/11/2010, 25/1/2011, 19/7/2011 ve 16/7/2012 tarihli İçişleri Bakanlığı işlemlerinin iptali istemiyle ayrı ayrı Adana 1. İdare Mahkemesinde ve Adana 2. İdare Mahkemesinde (Mahkemeler) davalar açılmıştır.

11. Mahkemelerin 14/4/2011, 27/5/2011, 30/3/2012 ve 25/3/2013 tarihli kararları ile davaların reddine hükmedilmiştir. Kararların gerekçesinde özetle; belediye başkanlarının görevleri ile ilgili olarak suç işlediklerine ilişkin iddiaların önemi, ciddiyeti ve ağırlığı ile soruşturma ve kovuşturmanın sağlıklı bir şekilde yürütülüp sonuçlandırılabilmesi için görevde kalmalarının sakıncalı olması durumunda ilgililerin geçici bir önlem olarak kesin hükme kadar görevden uzaklaştırılabileceği, devamında kamu yararı bulunması hâlinde de söz konusu uzaklaştırmanın uzatılabileceğinin kuşkusuz olduğu vurgulanmıştır. Buna göre başvurucunun yargılanmasına ve soruşturulmasına konu isnatların niteliği ve içeriği gözönünde bulundurulduğunda inceleme ve soruşturmaların sağlıklı bir şekilde yürütülerek sonuçlandırılabilmesi amacıyla tesis edilen işlemlerde kamu yararına, ve hizmet gereklerine hukuka aykırılık bulunmadığı belirtilmiştir.

12. Başvurucunun temyiz yoluna müracaatı üzerine Danıştay Sekizinci Dairesinin (Daire) 4/7/2014 tarihli ve benzer gerekçeli kararlarıyla temyiz isteminin kabulüne ve Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir. Temyiz merci kararının gerekçesinde; başvurucu hakkında Cumhuriyet Savcılığınca yürütülen soruşturma hakkında takipsizlik kararı verildiği, hâlen yargılaması süren bir kısım ceza davası dosyasının çok sanıklı ve teknik bir incelemeyi gerektirir nitelikte olması nedeniyle ilgilinin görev süresinin sonuna kadar sürme ihtimalinin yüksek olduğu, yargılandığı bazı suçlardan dolayı aldığı cezaların mahiyet ve niteliğinin belediye başkanlığından düşürmeyi gerektirir nitelikte olmadığı ve bu cezaların da temyiz sürecinden geçerek kesinleşmediği, bir kısım davanın da beraatle sonuçlandığı, soruşturma ve davaların geldiği safahat gözönüne alındığında delilleri karartma durumunun ortadan kalktığı belirtilmiştir. 18/10/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası"nın 127. maddesi hükmüne göre geçici tedbir niteliğinde başvurulması gereken görevden uzaklaştırma uygulamasının süreklilik arz edecek tarzda kalıcı hâle dönüştürülmesi nedeniyle ilgilinin kadrosundan alınarak belediye başkanlığı görevine fiilen son verme sonucunu doğurduğu ve idareye tanınan takdir yetkisinin mevzuatta belirtilen amacına uygun olarak kullanılmadığı kanaatine varıldığı vurgulanmıştır. Bu durumda, başvurucu hakkındaki yargılama ve soruşturmaların geldiği safahatın, delillerin toplanma durumunun, ilgilinin aldığı cezaların mahiyetinin ve niteliğinin birlikte değerlendirilmesi neticesinde başvurucunun görevinden sürekli olarak uzaklaştırılması sonucunu doğuracak biçimde tesis edilen işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı ifade edilmiştir.

13. Davalı idarenin karar düzeltme istemleri, Dairenin 29/12/2014 ve 9/2/2015 tarihli kararlarıyla reddedilmiştir.

14. Mahkemelerce bozma kararına uyularak 12/3/2015, 13/3/2015, 19/3/2015 ve 4/6/2015 tarihlerinde aynı gerekçelerle dava konusu işlemlerin iptaline karar verilmiştir.

15. Davalı idarenin temyiz istemleri, Dairenin 26/12/2017 tarihli kararları ile reddedilerek Mahkemelerin kararları onanmış; kararın düzeltilmesi istemleri de Dairenin 21/6/2019 tarihli kararları ile reddedilmiştir.

16. Nihai kararlar 26/7/2019, 29/7/2019 ve 5/8/2019 tarihlerinde tebliğ edilmiş; başvurucu 21/8/2019 ve 28/8/2019 tarihlerinde bireysel başvurularda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

17. 3/7/2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanunu"nun "Görevden uzaklaştırma" kenar başlıklı 47. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Görevleriyle ilgili bir suç nedeniyle haklarında soruşturma veya kovuşturma açılan belediye organları veya bu organların üyeleri, kesin hükme kadar İçişleri Bakanı tarafından görevden uzaklaştırılabilir.

Görevden uzaklaştırma kararı iki ayda bir gözden geçirilir. Devamında kamu yararı bulunmayan görevden uzaklaştırma kararı kaldırılır.

Görevden uzaklaştırılanlar hakkında; kovuşturma açılmaması, kamu davasının düşmesi veya beraat kararı verilmesi, davanın genel af ile ortadan kaldırılması veya görevden düşürülmeyi gerektirmeyen bir suçla mahkûm olunması durumunda görevden uzaklaştırma kararı kaldırılır..."

B. Uluslararası Hukuk

18. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) Türkiye"nin taraf olduğu ek 1 No.lu Protokolün 3. maddesi şöyledir:

"Yüksek Sözleşmesi Taraflar, yasama organının seçilmesinde halkın kanaatlerinin özgürce açıklanmasını sağlayacak şartlar içinde, makul aralıklarla, gizli oyla serbest seçimler yapmayı taahhüt ederler."

19. AİHM içtihatlarına göre anılan maddede geçen “yasama” ifadesi mutlak anlamda ulusal parlamento anlamına gelmemekte, söz konusu ifadenin devletlerin anayasal yapısı ışığında yorumlanması gerekmekte, federal devletlerde federe devletlerin parlamentoları da bu madde anlamında “yasama” organı olarak kabul edilmektedir (Mathieu-Mohin ve Clerfayt/Belçika, B. No: 9267/81, 2/3/1987; Matthews/Birleşik Krallık, B. No: 24833/94, 18/2/1999, § 40).

20. Bunun yanı sıra AİHM, kapsam ve güç bakımından yeterli yasama yetkisine sahip olmayan yerel yönetim seçimlerini “yasama organı” seçimi kapsamında görmemektedir (X/Birleşik Krallık, B. No: 7215/75, 5/11/1981; Clerfayt, Legros/Belçika, B. No: 10650/83, 17/5/1985; Booth-Clibborn/Birleşik Krallık, B. No: 11391/85, 5/7/1985; Malarde/Fransa, B.No: 46813/99, 5/9/ 2000; Molka/Polonya, B. No: 56550/00, 11/4/2006).

V. İNCELEME VE GEREKÇE

21. Anayasa Mahkemesinin 2/2/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Seçilme ve Siyasi Faaliyette Bulunma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

22. Başvurucu; seçimle en fazla beş yıllığına seçilmesine karşın dört yıl boyunca görevden uzaklaştırıldığını, hakkındaki davalara yönelik yargılama süreci uzatılarak müteaddit defalar görevden uzaklaştırma tedbiri uygulanmasına yasal zemin oluşturulduğunu, kararın siyasi olduğunu, haksız kararlar nedeniyle görev yapmasının engellendiğini, Mahkemelerin iptal kararlarının görev süresi sona erdikten sonra verilmesi nedeniyle herhangi bir hukuki sonuç doğurmadığını belirterek Anayasa"nın 2., 10., 13., 36., 40., 67. ve 76. maddelerinde yer alan haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

23. Bakanlık görüşünde, başvurucu tarafından lehine olan mahkeme kararlarının gereğinin yerine getirilmesi talebiyle ilgili idareye verilen bir dilekçenin veya başvurunun bulunmadığı, yine başvurucunun lehine hükmedilen idare mahkemesi kararlarının gereğinin yerine getirilememesi nedeniyle uğradığı zararların tazmin edilmesi yolunda da herhangi bir hukuki girişimde bulunmadığı vurgulanmıştır. Bakanlık ayrıca, başvurucunun seçilme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddialarının Anayasa ve Sözleşme"nin ortak koruma alanına girmediğini belirtmiştir.

24. Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvurucu, görevden uzaklaştırma kararlarına karşı açılan davaların keyfi olarak sürüncemede bırakıldığını, seçim dönemi sona erdiği için iptal kararlarının sonuç doğurmadığını, maddi ve manevi zararları yönünden de ayrıca tazminat davası açtığını ifade etmiştir.

2. Değerlendirme

25. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu, her ne kadar Anayasa"nın farklı maddelerini temel almak suretiyle ihlal iddiasında bulunmuş ise de şikâyetlerin özünün seçildiği görevini icra etmesinin engellendiğine yönelik olduğundan şikâyetin seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkının ihlal edildiği iddiası kapsamında değerlendirilmesi uygun görülmüştür.

26. Anayasa"nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

"Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir..."

27. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye"nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir."

28. Anılan Anayasa ve Kanun hükümlerine göre, Anayasa Mahkemesine yapılan bir bireysel başvurunun esasının incelenebilmesi için, kamu gücü tarafından müdahale edildiği iddia edilen hakkın Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Sözleşme"nin ve Türkiye’nin taraf olduğu ek protokollerinin kapsamına da girmesi gerekir. Bir başka ifadeyle, Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18; Adnan Oktar, B. No: 2012/917, 16/4/2013, § 16).

29. Sözleşme kapsamında korunan hak, yasama organının seçimi ile ilgili olup Anayasa’nın 127. maddesi uyarınca mahalli idare seçimi ve sonrasına yönelik ihlal iddiaları, bağımsız bir hak olarak Sözleşme kapsamında değerlendirilmediğinden, bu hakka yönelik ihlal iddialarının bireysel başvuru konusu yapılabilmesi mümkün değildir.

30. Buna göre, belediye başkanı seçilme hakkına ilişkin bulunan somut başvurunun konusunun Anayasa’da güvence altına alınmış ve Sözleşme kapsamında olan temel hak ve özgürlüklerin koruma alanı dışında kaldığı anlaşılmaktadır.

31. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

32. Öte yandan başvurucu tarafından, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı ile bağlantılı olarak Anayasa"nın 40. maddesinde düzenlenen etkili başvuru hakkının ihlal edildiği iddiasında bulunulmuş ise de seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı yönünden konu bakımından yetkisiz olunmasına istinaden kabul edilemezlik kararı verildiğinden anılan hakla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiği iddiasının incelenmesine gerek görülmemiştir.

B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

33. Başvurucu, uzun süren yargılamalar nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

34. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

35. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği tarih, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 50-52).

36. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 41-45).

37. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında ekli tablonun (G) sütununda belirtilen yargılama sürelerinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.

38. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

C. 6216 Sayılı Kanun"un 50. Maddesi Yönünden

39. 6216 sayılı Kanun"un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…

 (2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

40. Başvurucu, ihlalin tespiti ile maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

41. Başvuruda, adil yargılanma hakkı kapsamındaki makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

42. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvuruya konu her bir davanın özel koşulları dikkate alınarak hesaplanan ekli tablonun (H) sütununda belirtilen net tutarlarda manevi tazminatın başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

43. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Talepte bulunan başvurucunun bu konuda herhangi bir belge sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.

44. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 1.458,40 TL harç ve 4.500 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 5.958,40 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Başvurucuya ekli tablonun (H) sütununda belirtilen net tutarlarda manevi tazminatın her bir başvuru için AYRI AYRI ÖDENMESİNE, başvurucunun diğer tazminat taleplerinin REDDİNE,

D. 1.458,40 TL harç ve 4.500 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 5.958,40 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin bilgi için ekli tablonun (D) sütununda belirtilen mahkemelere GÖNDERİLMESİNE,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 2/2/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Hemen Ara