Esas No: 2019/16896
Karar No: 2019/16896
Karar Tarihi: 3/2/2022
AYM 2019/16896 Başvuru Numaralı BİLAL İNCİ Başvurusuna İlişkin Karar
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
BİLAL İNCİ BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2019/16896) |
|
Karar Tarihi: 3/2/2022 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Hasan Tahsin GÖKCAN |
Üyeler |
: |
Hicabi DURSUN |
|
|
Muammer TOPAL |
|
|
Recai AKYEL |
|
|
Selahaddin MENTEŞ |
Raportör |
: |
Ayhan KILIÇ |
Başvurucu |
: |
Bilal İNCİ |
Vekili |
: |
Av. Tarık AYDOĞAN |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; askerlikten muaf olan kişiye askerlik yaptırılması sebebiyle zorla çalıştırma yasağının, tam yargı davasının hakkaniyete uygun olmayan değerlendirmeler yapılarak reddedilmesi sebebiyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 21/5/2019 tarihinde yapılmıştır.
3. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucu 1994 doğumlu olup Bursa"da ikamet etmektedir.
7. Başvurucu 2015 Kasım celp döneminde Kırıkkale Askerlik Şubesi tarafından gerekli işlemleri yapılarak askerliğe sevk edilmiştir. Başvurucu, yoklamada uygulanan sağlık durumu hakkında bilgi formunda yer alan "Genel Olarak Sağlığının Ne Durumdadır?" sorusuna "Çok iyi", "Sağlık Sorununuz Var Mı?" sorusuna "Hayır" ve "Sağlığınızla İlgili Bir Endişeniz Var Mı?" sorusuna "Hayır" şeklinde cevaplar vermiştir.
8. Başvurucu 1/11/2015 tarihinde Manisa 1. Er Eğitim Tugay Komutanlığında acemi eğitimine başlamıştır. Başvurucu 4/12/2015 tarihinde de Tunceli 3. Ordu Komutanlığı 4. Tugay Komando Tugay Komutanlığında usta birliğine başlamıştır.
9. Başvurucu -kendi beyanına göre- bir kene ısırması vakasından sonra 12/7/2016 tarihinde Elâzığ Asker Hastanesine, oradan da Gülhane Askerî Tıp Akademisine (GATA) sevk edilmiştir. GATA tarafından 29/8/2016 tarihinde düzenlenen raporda sol agenetik böbrek (sol böbreğin doğuştan bulunmadığı) tanısı konularak başvurucunun askerliğe elverişli olmadığı tespiti yapılmıştır. Başvurucu bu tarihte terhis edilmiştir.
10. Başvurucu askerliğe elverişli olmamasına rağmen askere sevk edilmesi sebebiyle uğradığını öne sürdüğü zararın tazmini istemiyle 28/9/2016 tarihinde Millî Savunma Bakanlığına (İdare) başvurmuştur. Başvurucunun talebi, cevap verilmemek suretiyle zımnen reddedilmiştir.
11. Başvurucu 6/12/2016 tarihini içeren dilekçeyle Askerî Yüksek İdare Mahkemesi İkinci Dairesinde, İdareye karşı tam yargı davası açmıştır. Dava dilekçesinde, başvurucunun sol böbreği olmadığı hâlde askerlik yaptırılması sebebiyle fiziksel ve psikolojik rahatsızlık yaşadığı belirtilmiştir. Başvurucu, bir böbreğinin bulunmadığının son yoklama sırasında tespit edilmesi gerektiğini, bu aşamadaki eksiklik sebebiyle askerlikten muaf olduğunun geç belirlendiğini iddia etmiş; İdarenin hizmet kusuru sebebiyle oluşan zararının karşılanmasının zorunlu olduğunu ifade etmiştir. Başvurucu, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 1.000 TL maddi ve 15.000 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
12. 16 Nisan 2017 tarihinde yapılan halkoylaması sonucu kabul edelin 21/1/2017 tarihli ve 6771 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun"un 17. maddesiyle Anayasa"ya eklenen geçici 21. maddenin birinci fıkrasının (E) bendiyle Askerî Yüksek İdare Mahkemesi kaldırılmıştır. Dava dosyası, Anayasa"nın geçici 21. maddesinin birinci fıkrasının (E) bendinin (b) alt bendi uyarınca Kırıkkale İdare Mahkemesine gönderilmiştir. Yargılamaya Kırıkkale İdare Mahkemesinde (İdare Mahkemesi) devam edilmiştir.
13. İdarece sunulan savunma yazısında, 12/11/2015 tarihli ve 29530 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanan Türk Silahlı Kuvvetleri Genel Sağlık Yeteneği Yönetmeliği"nin (Yönetmelik) 5. maddesinin (5) numaralı fıkrasına göre yükümlü tarafından beyan edilmeyen ya da fiziki muayene sınasında belirti ve bulgusuna rastlanmayan çeşitli hastalık ve arızaların ortaya konması veya taranması için laboratuvar veya görüntüleme tetkiki gibi ileri tetkiklerin yapılamayacağı belirtilmiştir. Yazıda, kişilerin doğuştan gelen hastalık veya arızalarının tespiti için tüm toplumun detaylı tetkikten geçirilmesinin mümkün olmadığı ifade edilmiştir. İdare, herhangi bir sağlık sorunu bulunmadığını beyan eden başvurucunun askerlik sırasında yaşadığı bir rahatsızlıkla bağlantılı olarak yapılan tetkikler sırasında askerliğe elverişli olmadığının anlaşılmasında bir hizmet kusurunun bulunmadığını iddia etmiştir.
14. İdare Mahkemesi 11/12/2018 tarihinde oyçokluğuyla davayı reddetmiştir. Kararın gerekçesinde; başvurucunun askere sevk sırasında rahatsızlığı ile ilgili olarak hiçbir bilgi ve belge ortaya koymadığı ve rahatsızlığını beyan etmediği vurgulanarak İdareye atfedilebilecek bir kusurun bulunmadığı belirtilmiştir. Kararda; hiçbir şikâyeti olmayan, muayene bulgusu vermeyen doğumsal hastalık sahibi kişilerin tanısı için tüm toplumu kapsayacak şekilde tetkik yapılması imkânının bulunmadığı, idareye bu derece ağır bir külfet yüklenemeyeceği vurgulanmıştır. Kararda ayrıca askerliğinin devam ettiği sırada askerliğe elverişli olmadığı anlaşılır anlaşılmaz başvurucunun derhâl terhis edildiğine işaret edilmiştir. Kararda son olarak başvurucunun askere gitmeden önce herhangi bir işte çalışmadığı belirtilmiş, askerlik yükümlülüğünü yerine getirirken katlanması gerekenin ötesinde elem, üzüntü ve acı yaşadığıyla ilgili olarak herhangi bir bilgiye rastlanılmadığı açıklanmıştır.
15. Karara muhalif kalan mahkeme başkanı, son yoklama sırasında başvurucunun askerliğe elverişli olmadığının tespit edilememesi ve askerliğe elverişli olmayan birisinin askere alınması sebebiyle hizmetin kusurlu işlediğini belirtmiş; sağlığı elvermediği hâlde on ay süreyle askerlik gibi ağır bir yükümlülüğü yerine getirmek zorunda kalan başvurucuya tazminat ödenmesi gerektiği sonucuna ulaşmıştır.
16. Başvurucu, bu karara karşı istinaf yoluna başvurmuştur. Ankara Bölge İdare Mahkemesi 10. İdari Dava Dairesi (Bölge İdare Mahkemesi) 10/4/2019 tarihinde istinaf istemini esastan ve kesin olarak reddetmiştir. Nihai karar 9/5/2019 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
17. 21/6/1927 tarihli ve 1111 sayılı mülga Askerlik Kanunu"nun 1. maddesi şöyledir:
"Türkiye Cumhuriyeti tebaası olan her erkek, işbu kanun mucibince askerlik yapmağa mecburdur."
18. 1111 sayılı mülga Kanun"un 2. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Askerlik çağı her erkeğin nüfus kayıtlarında yazılı olan yaşına göredir ve yirmi yaşına girdiği yılın ocak ayının birinci gününden başlayarak kırk bir yaşına girdiği yılın ocak ayının birinci gününde bitmek üzere en çok yirmi bir yıl sürer. Bu süre, Cumhurbaşkanı kararıyla beş yıla kadar uzatılabilir veya kısaltılabilir."
19. 1111 sayılı mülga Kanun"un 8. maddesi şöyledir:
"Her sene yoklamaları sonucunda askere elverişli oldukları tespit edilenler, Genelkurmay Başkanlığının teklifi üzerine Millî Savunma Bakanlığınca belirlenecek celp ve sevk esaslarına göre 21 yaşına girdikleri sene askere alınmak üzere çağrılırlar."
20. 1111 sayılı mülga Kanun"un 10. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Askerlik yükümlülüğüne tabi tutulma ve bu yükümlülüğün nasıl yerine getirilmiş sayılacağına dair esaslar aşağıda gösterilmiştir.
...
8. Türk Silahlı Kuvvetleri Sağlık Yeteneği Yönetmeliğine göre bedeni kabiliyeti askerliğe elverişli olmayanlar askerlik hizmetinden muaf tutulurlar.
..."
21. 1111 sayılı mülga Kanun"un 14. maddesinin yoklama tarihinde yürürlükte bulunan hâli şöyledir:
"Yükümlülerin sağlık muayenelerinin yapılarak askerliğe elverişli olup olmadıkları, öğrenim durumları, meslekleri ve niteliklerinin belirlenmesi işlemine yoklama denir.
Askerlik çağına gireceklerin kimlik bilgileri İçişleri Bakanlığınca her yıl ekim ayında Millî Savunma Bakanlığına bildirilir.
Askerlik çağına girenler ile bunlarla işleme tabi olanların yoklaması, her yıl 1 Ocak günü başlar ve o yıl askerlik çağına giren doğumluların silah altına alınacağı ilk celp ve sevk tarihinin bitimine kadar devam eder.
Yükümlülerin sağlık muayeneleri Türk Silahlı Kuvvetleri sağlık yeteneğine ilişkin yönetmelikte belirtilen usul ve esaslara göre yapılır. Bu muayeneler, askerlik şubesinin bulunduğu yerde öncelikle varsa kayıtlı olduğu aile hekimi tarafından, yoksa en yakın resmi sivil sağlık kuruluşunda veya asker hastanelerinde tek tabip tarafından yapılır. Aile hekimince veya resmi sivil sağlık kuruluşunca hakkında karar verilemeyenler en yakın asker hastanesine sevk edilirler.
Yükümlüler hakkında ertesi yıla bırakma, sevk geciktirmesi veya askerliğe elverişli değildir kararlı sağlık raporlarını tanzim etmeye yetkili makam, asker hastanesi sağlık kuruludur. Ancak, yatalaklar ile gözle görülür rahatsızlığı bulunanlar hakkında ertesi yıla bırakma, sevk geciktirmesi veya askerliğe elverişli değildir kararlı sağlık raporları, askerlik şubesi başkanı veya vekili ile mülki amirliklerce görevlendirilen resmi iki sivil (varsa biri aile hekimi) tabipten teşkil edilecek geçici sağlık kurulunca verilebilir. Geçici sağlık kurulunca karar verilemeyen yükümlüler askerlik şubelerince en yakın asker hastanesine sevk edilirler.
Yoklama döneminde düzenlenen her türlü sağlık kurulu raporu, Millî Savunma Bakanlığının onayını müteakip kesinleşir.
Aile hekimi, resmi sivil sağlık kuruluşu veya asker hastanelerinde bu madde kapsamında yapılacak sağlık muayenelerinden herhangi bir ücret veya katkı payı alınmaz.
Askere sevk edileceklerin sınıflandırma işlemleri, Millî Savunma Bakanlığı tarafından yürürlüğe konulan yönetmelikte belirtilen usul ve esaslara göre yapılır."
22. 1111 sayılı mülga Kanun"un 28. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Yoklamaları yapılanlar, askerliğe elverişli olanlar veya askerliğe elverişli olmayanlar olarak ikiye ayrılırlar. Askerliğe elverişli olmayanlar asker edilmezler."
23. Yönetmelik"in 5. maddesi şöyledir:
"(1) 1111 sayılı Kanun gereğince yükümlülerin sağlık muayeneleri, askerlik şubelerinin bulunduğu yerlerde, öncelikle varsa kayıtlı olduğu aile hekimi tarafından, yoksa en yakın resmi sivil sağlık kuruluşunda veya asker hastanelerinde tek tabip tarafından aşağıdaki şekilde yapılır.
a) Yükümlülerin tam bir fizik muayeneleri yapılır, boy ve ağırlıkları tespit edilir. Yükümlüler tarafından, içeriği askeralma yönergesinde belirlenen yükümlülere yoklamada uygulanacak sağlık durumu hakkında bilgi formu doldurularak imzalanır. Ayrıca aynı formda yer alan "Aile Hekimi/Tek Tabip Değerlendirmesi" bölümündeki sorgu ve değerlendirmelere ilişkin bilgiler muayeneyi yapan tabip tarafından doldurulur. Muayene sonunda;
1) Sağlamlar ile tespit edilen hastalık veya arızaları nedeniyle Hastalık ve Arızalar Listesinin (A) diliminden kod verilenler hakkında "Askerliğe Elverişlidir" kararı,
2) Tespit edilen hastalık ve arızası nedeniyle askerliğe elverişli olma durumu hakkında karar verilemeyenlerin ise en yakın asker hastanesinin ilgili birimine sevk edilmesi gerektiğine dair karar,
yoklama belgesine yazılır.
(2) Muayene sırasında yükümlünün rızası alınmak kaydıyla, varsa yükümlünün özgeçmişine ait tıbbi belgelerin birer suretleri de yükümlülere yoklamada uygulanacak sağlık durumu hakkında bilgi formuna eklenir. Askerlik şubeleri tarafından bu formun ve ekli belgelerin birer sureti askerlik şubesindeki dosyasında alıkonulur, birer sureti ise duruma uygun olarak yükümlünün birliğine ya da ileri tetkik için hastaneye sevk belgesine eklenerek yükümlüye teslim edilir.
(3) Yükümlünün beyan ettiği hastalık veya arızası ya da fizik muayene ile saptanan bozuklukları nedeniyle muayene sonucunda karar verilemeyenlerle; gözlem altında bulunmaları, uzman tabip tarafından değerlendirilmeleri veya laboratuvar ya da görüntüleme gibi ileri tetkiklerle değerlendirilmeleri gerekenler, şayet aile hekimi ya da resmi sivil sağlık kuruluşunda görevli tek tabip tarafından muayene edilmiş ise askerlik şubesi tarafından ilgili uzman tabibin bulunduğu en yakın asker hastanesine sevk edilir. Yükümlü, asker hastanesinde tek tabip tarafından muayene edilmiş ise ilgili uzman tabibe yönlendirilir.
(4) Yükümlüler hakkında "Ertesi Yıla Bırakma", "Sevk Geciktirme" veya "Askerliğe Elverişli Değildir" kararlı sağlık raporlarını tanzim etmeye yetkili makam, asker hastanesi sağlık kuruludur. Ancak, yatalaklar ile gözle görülür rahatsızlığı bulunanlar hakkında "Ertesi Yıla Bırakma", "Sevk Geciktirme" veya "Askerliğe Elverişli Değildir" kararlı sağlık raporları, askerlik şubesi başkanı veya vekili ile mülki amirliklerce görevlendirilen resmi iki sivil (varsa biri ilgilinin kayıtlı olduğu aile hekimi) tabipten teşkil edilecek geçici sağlık kurulunca verilebilir. Geçici sağlık kurulunca haklarında karar verilemeyen yükümlüler askerlik şubelerince en yakın asker hastanesine sevk edilir.
(5) Yükümlü tarafından beyan edilmeyen ya da fizik muayene sırasında belirti ve bulgusuna rastlanmayan çeşitli hastalık ve arızaların ortaya konması veya taranması için laboratuvar veya görüntüleme tetkiki gibi ileri tetkikler yapılması gerekmez. Yükümlülerin bu şekilde gerçekleştirilen sağlık muayenelerinde askerliğe elverişli bulunmaları, kendilerinin muayene tarihinde tam sağlıklı olduklarını göstermez ve silahaltına alındıktan sonra saptanan hastalık ve arızalarının askerlik sırasında ortaya çıktığının kanıtı veya karinesini tek başına oluşturmaz.
(6) Askerlik görevinin bitiminde erbaş ve erler hakkında birlik tabibi veya birliğin bulunduğu yerdeki resmi sivil sağlık kuruluşundaki tek tabip veya aile hekimi tarafından, içeriği askeralma yönergesinde belirlenen terhis öncesi uygulanacak sağlık durumu hakkında bilgi formu düzenlenir ve diğer formlarla birlikte askerlik şubesinde yükümlünün şahsi dosyası imha edilinceye kadar muhafaza edilir."
24. Yönetmelik"in 6. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Askerlik çağına giren yükümlüler, yoklamaları sonucunda aşağıda açıklanan askerliğe elverişli olanlar ve askerliğe elverişli olmayanlar olmak üzere iki gruba ayrılır.
...
b) Askerliğe elverişli olmayanlar: Hastalık ve arızaları, Hastalık ve Arızalar Listesinin (B) ve (D) dilimlerine girenlerdir."
25. Yönetmelik"e ekli "Hastalık ve Arızalar Listesi"nin ilgili kısmı şöyledir:
"MADDE 53
...
D)
...
5. Bir böbreğin çıkarılması ya da fonksiyon bakımından yok hükmünde olması.
..."
B. Uluslararası Hukuk
26. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"nin (Sözleşme) 4. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"1. Hiç kimse köle ya da kul durumunda tutulamaz.
2. Hiç kimse zorla çalıştırılamaz ve zorunlu çalışmaya tabi tutulamaz.
3. Aşağıdaki haller, bu madde anlamında “zorla çalıştırma ya da zorunlu çalışma” sayılmaz:
...
b) Askeri nitelikli herhangi bir hizmet veya vicdanî reddin meşru sayıldığı ülkelerde, vicdanî reddi seçen kişilere zorunlu askerlik hizmeti yerine gördürülebilecek başkaca bir hizmet;
..."
27. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Sözleşme"nin "zorla çalıştırma ve zorunlu çalışma"yı yasaklayan 4. maddesinin ikinci fıkrasının demokratik toplumun temel değerlerinden birini düzenlediğini belirtmektedir. AİHM, diğer birçok maddi hükmün aksine Sözleşme"nin 4. maddesinin herhangi bir istisnaya yer vermediğini ve bu maddede düzenlenen hakkın ulusal güvenliği tehdit eden olağanüstü durumlarda dahi Sözleşme"nin 15. maddesinin ikinci fıkrasına göre askıya alınmasına izin verilen haklardan olmadığını vurgulamaktadır (Zarb Adami/Malta, B. No: 17209/02, 20/6/2006, § 43).
28. AİHM, başvurucunun yapmakla yükümlü tutulduğu hizmetin "zorla çalıştırma ve zorunlu çalışma" yasağı kapsamına girip girmediğini tespit ederken 4. maddede altı çizilen amaçların ışığında somut olayın tüm koşullarını dikkate almaktadır. AİHM, "zorla çalıştırma ve zorunlu çalışma" kavramının kapsamadığı hususların belirlenmesinde ikinci ve üçüncü fıkraların bir bütün olarak gözetilmesi gerektiğini ifade etmektedir (Steindel/Almanya (k.k.), B. No: 29878/07, 14/9/2010).
29. AİHM, Sözleşme"nin 4. maddesinin "zorla çalıştırma ve zorunlu çalışma" kavramını tanımlamadığına dikkat çektikten sonra bu kavramların anlamlandırılması ve kapsamının belirlenmesi için -neredeyse Avrupa Konseyine üye tüm devletlerce kabul edilen- 29 Numaralı Cebri ve Mecburi Çalıştırma Hakkında ILO Sözleşmesi"ne (29 No.lu Sözleşme) müracaat etmiştir (Van Der Mussele/Belçika [GK], B. No: 8919/80, 23/11/1983, § 32). 29 No.lu Sözleşme"nin 2. maddesinde "cebri veya mecburi çalıştırma" ifadesinin herhangi bir kişinin ceza tehdidi altında ve bu kişinin tam isteği olmadan mecbur edildiği tüm iş veya hizmetleri ifade edeceği hükme bağlanmıştır.
30. AİHM "zorla çalıştırma" (forced labour) kavramının maddi ya da manevi zorlamayı (cebri) akla getirdiğine işaret etmiş ve somut olayda maddi ve manevi cebir uygulanmasının söz konusu olmadığını ifade etmiştir. "Zorunlu çalışma" (compulsory labour) kavramına ilişkin olarak ise AİHM, bunun herhangi bir yasal yükümlülük ve zorunluluğa delalet etmediğinin altını çizmiştir. AİHM"e göre sırf taraflardan birinin diğerine çalışma edimi yüklemesi ve edim yükümlüsünün bağıtladığı bu edimini yerine getirmemesi durumunda müeyyideye maruz kalması, serbest iradeyle akdedilen bir sözleşmenin gereği olan çalışma yükümlülüğünün Sözleşme"nin 4. maddesi kapsamında görülmesini gerektirmez. Bu anlamda AİHM ilk olarak 29 No.lu Sözleşme"de yapılan tanımda yer alan "ceza tehdidi altında" ibaresine vurgu yapmıştır. Buna göre zorla çalıştırmanın ceza tehdidi altında yapılması gerekmektedir. İkinci olarak Mahkeme "kişinin tam isteği olmadan" ibaresinden hareketle bu çalışmanın kişinin iradesine rağmen olması gerektiğini belirtmiştir (Van Der Mussele/Belçika, § 34).
31. AİHM, Sözleşme"nin 4. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (b) bendine göre askeri nitelikteki herhangi bir hizmetin ya da vicdani ret hakkını tanıyan ülkelerde zorunlu askerlik yerine ikame edilen hizmetin zorla çalıştırma ya da zorunlu çalışma olarak kabul edilemeyeceğini vurgulamıştır (Chitos/Yunanistan, B. No: 51637/12, 4/6/2015, § 80). Ancak AİHM Sözleşme"nin 4. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (b) bendindeki istisnanın sadece zorunlu askerlik hizmetini kapsadığı, muvazzaf askerlik hizmetini içermediğini ifade etmiştir (Chitos/Yunanistan, §§ 83-87).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
32. Anayasa Mahkemesinin 3/2/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Zorla Çalıştırma Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
33. Başvurucu; son yoklama sırasında şikâyetleri yeterince değerlendirilmeden ve gereken tetkikler yapılmadan askerliğe sevk edildiğinden yakınmıştır. Başvurucu ilgili mevzuata aykırı olarak askerlik hizmeti yaptırılması sebebine dayanılarak açtığı tazminat davasının reddedilmesinin Anayasa"nın 2., 6., 9., 10. 11., 12., 18., 35., 60., 61, 125. ve 153. maddelerini ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
34. Anayasa"nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak 18. maddesi şu şekildedir:
"Hiç kimse zorla çalıştırılamaz. Angarya yasaktır.
Şekil ve şartları kanunla düzenlenmek üzere hükümlülük veya tutukluluk süreleri içindeki çalıştırmalar; olağanüstü hallerde vatandaşlardan istenecek hizmetler; ülke ihtiyaçlarının zorunlu kıldığı alanlarda öngörülen vatandaşlık ödevi niteliğindeki beden ve fikir çalışmaları, zorla çalıştırma sayılmaz."
35. Anayasa"nın 72. maddesi şu şekildedir:
"Vatan hizmeti, her Türkün hakkı ve ödevidir. Bu hizmetin Silahlı Kuvvetlerde veya kamu kesiminde ne şekilde yerine getirileceği veya getirilmiş sayılacağı kanunla düzenlenir"
36. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun, sol böbreğinin doğuştan oluşmaması sebebiyle mevzuat gereğince askerlikten muaf olduğu hâlde İdarece askerlik yapmak zorunda bırakıldığı yolundaki iddianın zorla çalıştırma yasağı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
37. Anayasa"nın 18. maddesinin birinci fıkrasında hiç kimsenin zorla çalıştırılamayacağı belirtilmiş, angarya yasaklanmış; ikinci fıkrasında ise zorla çalıştırma kapsamında olmayan hâller sayılmıştır.
38. Zorla çalıştırma, kişinin iradesi dışında ve yaptırım tehdidi altında çalıştırılmasıdır (Yasemin Balcı [GK], B. No: 2014/8881, 25/7/2017, § 63). Anayasa"nın 18. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca (1) hükümlü ve tutukluların şekil ve şartları kanunla düzenlenmek üzere hükümlü veya tutuklu bulundukları süreler içinde çalıştırılması, (2) vatandaşların olağanüstü hâllerde çalıştırılması, (3) vatandaşların ülke ihtiyaçlarının zorunlu kıldığı alanlarda vatandaşlık ödevinin bir gereği olarak bedenî ve fikrî emeklerinden yararlanılması zorla çalıştırma olarak görülemez (Yasemin Balcı, § 64). Öte yandan Anayasa"nın 72. maddesinde düzenlenen zorunlu askerlik hizmeti de zorla çalıştırma yasağının istisnası olarak kabul edilmelidir. Zorunlu askerlik hizmeti Anayasa"nın 72. maddesinden doğan bir yükümlülük olup bu yükümlülüğün ifası için yapılan çalışmanın Anayasa"nın 18. maddesindeki yasağın bir istisnası olduğunun kabulü Anayasa hükümlerinin tutarlı bir biçimde yorumlanması açısından mecburidir. Nitekim Sözleşme"nin 4. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (b) bendinde de zorunlu askerlik hizmeti zorla çalıştırma ve zorunlu çalışma yasağının kapsamı dışında tutulmuştur (bkz. §§ 26, 31).
39. Somut olayda başvurucunun şikâyet ettiği çalışma zorunlu askerlik hizmetine ilişkindir. Anayasa"nın 18. maddesinin Anayasa"nın 72. maddesi ışığında yorumlanması sonucu, zorunlu askerlik hizmetinin zorla çalıştırma yasağının kapsamı dışında olduğu anlaşılmaktadır.
40. Bu durumda zorla çalıştırma yasağının ihlal edildiği iddiasının açıkça dayanaktan yoksun olması sebebiyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekmiştir.
B. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
41. Başvurucu, askerlik sırasında fiziksel ve psikolojik rahatsızlığının arttığını ileri sürmüştür. Başvurucu, yeterli tetkiklerin yapılmış olması hâlinde askerliğe elverişli olmadığının anlaşılmış olacağını, muaf olduğu askerlik hizmetini İdarenin yeterli inceleme yapmaması sebebiyle ifa etmek zorunda bırakılmasının hizmet kusuru oluşturduğunu iddia etmiştir. Başvurucu ayrıca tam yargı davasında verilen davanın reddi yönündeki kararın adil yargılanma hakkı ile etkili başvuru hakkını ihlal ettiğini belirtmiştir.
2. Değerlendirme
42. Anayasa"nın "Hak arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
43. Başvurucunun, idarenin hizmet kusurunun bulunduğu sebebiyle açtığı tazminat davasının reddedilmesine yönelik şikâyetlerinin adil yargılanma hakkı kapsamında görülmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
44. Anayasa"nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı suç isnadına bağlı yargılamaların yanında bir kimsenin medeni hak ve yükümlülüklerinin karara bağlanmasıyla ilgili yargılamalarda da uygulanır. Anayasa"nın 36. maddesinin (1) numaralı fıkrasının medeni meselelerde uygulanabilmesi için ortada hukuk düzeni tarafından kişiye tanınmış veya en azından savunulabilir temeli bulunan bir hakkın bulunması gerekir. Bu hakkın Anayasa"da doğrudan veya dolaylı olarak tanımlanan ve güvence altına alınan bir hakka ilişkin olması zorunlu değildir. Bu bakımdan kanunla kişilere tanınan ve savunulabilir bir temeli bulunan hak ve ayrıcalıklar da -mahkemelerde ileri sürülebilmesi koşuluyla- Anayasa"nın 36. maddesi bağlamında hak kavramına dâhildir (bazı farklarla birlikte bkz. Mehmet Güçlü ve Ramazan Erdem, B. No: 2015/7942, 28/5/2019, § 28; M.B., [GK], B. No: 2018/37392, 23/7/2020, § 67).
45. Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu Yusuf Günkan kararında askere alma işlemlerine ilişkin uyuşmazlıkların medeni hak ve yükümlülükler kapsamında olup olmadığını değerlendirmiştir (Yusuf Gürkan, [GK], B. No: 2014/11067, 18/10/2017, §§ 35-39). Anılan kararda devletin bir bireye, salt egemenlik yetkisini kullanarak tanıdığı hak ya da yüklediği yükümlülüklerin medeni hak ve yükümlülük kapsamında değerlendirilemeyeceği vurgulanmıştır. Kararda; askerlik ve askere alma işlemlerinin de devletin egemenlik yetkisinin tezahürü olan ve müdahaleye kapalı bulunan çekirdek alanını oluşturduğu, Anayasa"da vatandaşlık bağından kaynaklanan kamusal bir hak ve ödev olarak düzenlenen askerlik hizmetinin "medeni hak ve yükümlülük" kapsamında olmadığı belirtilmiş, bu sebeple askerlik yükümlülüğünü konu alan ya da "askere alma kararları"na ilişkin olan iş ve işlemler nedeniyle açılan davalardaki yargılama süreçleriyle ilgili adil yargılanma şikâyetlerinin Anayasa ve Sözleşme"nin ortak koruma alanı dışında olduğu kabul edilmiştir (Yusuf Gürkan, § 35).
46. Anayasa Mahkemesi askerlik hizmetinin kişinin maddi ve manevi varlığı ya da iç hukukta korunan başka hakları üzerinde birtakım etki ve sonuçlar yaratabileceğine, dolayısıyla askere alma kararından kaynaklanan bir uyuşmazlığın bu tür uzantılarının ve sonuçlarının da olabileceğine işaret etmekle birlikte uyuşmazlığın "medeni hak ve yükümlülük" kapsamında kalıp kalmadığının belirlenmesi bağlamında yapılacak bir incelemede dikkate alınması gereken ölçütün, davada tartışılacak "mesele"nin niteliği olduğunu belirtmiştir. Buna göre -tazminat talebine ilişkin bile olsa- bir davada devletin "askere alma kararı", diğer bir anlatımla askere alma yetkisinin kullanılmasına ilişkin iş ve işlemleri değerlendirme konusu olacak ise bu uyuşmazlığın medeni hak ve yükümlülük kapsamında görülmesi mümkün olmaz (Yusuf Gürkan, § 36).
47. Somut davada başvurucunun askerliğe engel teşkil edecek nitelikte bir rahatsızlığının bulunduğunun (sol böbreğinin olmadığının) askere sevki sırasında idare tarafından tespit edilmesi ve askerlikten muaf tutulması gerektiği ileri sürülmektedir. Başvurucu, idarenin bu konudaki yükümlülüğünü gereği gibi yerine getirmemesi neticesinde rahatsızlığının tespit edilememesi nedeniyle kendisine askerlik hizmeti yaptırılmış olması olgusuna dayanmış; askere sevk sürecindeki bu uygulamaların ve sevk işleminin hukuka aykırılığından bahsetmiştir.
48. Buna göre bireysel başvuruya dayanak davanın açılmasına sebep olan olgu, askerliğe elverişli olmadığı ileri sürülen bir kimsenin askerlik hizmeti yapmakla yükümlü tutulmuş olmasıdır. Davanın çözümünde tartışılması gereken temel mesele "askere alma kararı"dır. Dolayısıyla uyuşmazlığın özünün devletin askere alma yetkisinin kullanımıyla ilgili olduğu anlaşılmaktadır. Bu itibarla devletin salt egemenlik yetkisinin kullanımının tezahürü mahiyetinde olan askere alma yetkisiyle doğrudan bağlantılı görülen ve "askere alma kararı"nın tartışılmasını gerektiren bu uyuşmazlığın medeni hak ve yükümlülük kapsamında değerlendirilemeyeceği açıktır (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. Yusuf Gürkan, § 38).
49. Öte yandan Anayasa Mahkemesi askerlik yapmanın doğal sonuçları dışında bedensel veya ruhsal bütünlüğün zarar gördüğünün temellendirilmesi hâlinde uyuşmazlığın Anayasa"nın 36. maddesi kapsamına incelenmesinin mümkün olduğunu kabul etmiştir (Yusuf Gürkan, § 39). Somut olayda başvurucu, askerlik sırasında fiziksel ve psikolojik yönden rahatsızlığının arttığını ileri sürmekteyse de bu iddiasını destekleyen herhangi bir bilgi ve belge ibraz etmemiştir. Tüm bu değerlendirmelere göre medeni hak ve yükümlülük kapsamında yer almayan askerlik hizmeti yükümlülüğüne ilişkin olduğu anlaşılan uyuşmazlığın Anayasa ve Sözleşme"nin ortak koruma alanı dışında kaldığı sonucuna varılmaktadır.
50. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Zorla çalıştırma yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 3/2/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.