Esas No: 2019/5648
Karar No: 2019/5648
Karar Tarihi: 3/2/2022
AYM 2019/5648 Başvuru Numaralı SANCAK HAVAYOLLARI A.Ş. Başvurusuna İlişkin Karar
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
SANCAK HAVAYOLLARI A.Ş. BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2019/5648) |
|
Karar Tarihi: 3/2/2022 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Hasan Tahsin GÖKCAN |
Üyeler |
: |
Hicabi DURSUN |
|
|
Muammer TOPAL |
|
|
Recai AKYEL |
|
|
Selahaddin MENTEŞ |
Raportör |
: |
Kamber Ozan TUTAL |
Başvurucu |
: |
Sancak Havayolları A.Ş. |
Vekili |
: |
Av. İhsan YEMİŞÇİ |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, aleyhe açılan bakım sözleşmesinden kaynaklı tazminat davasının yeterli inceleme yapılmaksızın kabul edilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 8/2/2019 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. A.K.ya ait bir helikopterin bakım işlerinin yapılması hususunda başvurucu Şirket ile A.K.nın mirasçıları arasında 1/2/2010 tarihinde bakım sözleşmesi imzalanmıştır. Başvurucu Şirkette çalışan teknisyen ile pilot tarafından 31/8/2010 tarihinde gerçekleştirilen deneme uçuşu sırasında yere sert iniş yapan helikopter zarar görmüştür.
8. R. Sigorta Anonim Şirketi (Sigorta Şirketi) sert iniş nedeniyle helikopterde ortaya çıkan zararı sigortalı A.K.nın mirasçılarına 201.949,09 Amerikan doları (USD) ödemek suretiyle tazmin etmiştir. Sigorta Şirketi yaptığı ödemeye dayalı olarak başvurucu Şirket aleyhine 24/8/2011 tarihinde rücuen tazminat davası açmıştır. Söz konusu dava Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesinde (Mahkeme) görülmüştür.
9. Helikopterin maliki A.K.nın mirasçıları 26/8/2011 tarihinde başvurucu Şirket aleyhine tazminat davası açmıştır. Mirasçılar kaza nedeniyle ortaya çıkan zararın tazmini için 743.000 USD"nin başvurucu Şirketten tahsilini talep etmiştir. Sigorta Şirketinin açtığı dava ile mirasçıların açtığı dava birleştirilmiş ve mahkeme önünde yargılamaya devam edilmiştir. Birleşen davadaki davacı mirasçıların yargılama sırasında Sigorta Şirketinden bir miktar ödeme almaları nedeniyle Sigorta Şirketi ödediği kısım yönünden kanuni halef olarak davacı sıfatını kazanmıştır.
10. Başvurucu Şirket; açılan davalara karşı cevabında, bakım sözleşmesi gereğince bakım faaliyetlerine nezaret ettiğini ve sözleşme yükümlülüklerini yerine getirdiğini savunmuştur. Bakım çıkış sertifikasının düzenlenmesinden sonra helikopterin sorumluluğunun davacılara geçtiğini ve meydana gelen kazada herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını belirtmiştir.
11. Mahkeme, dava konusu olay hakkında tarafların tanıklarını dinlemiştir. Başvurucu Şirketin delil listesinde göstermiş olduğu bir şirketten ilgili belgelerin temini için Mahkeme tarafından istinabe yolu ile Amerika Birleşik Devletleri"ne ve İngiltere"ye müzekkere yazılmıştır. İstinabe taleplerinden biri cevaplandırılmamış, diğeri ise eksiklik nedeniyle iade edilmiştir.
12. Mahkeme asıl dava kapsamında uçak yüksek mühendisi, iki makine mühendisi, mali müşavir ve hukuk fakültesi öğretim üyesinden oluşan beş kişilik kuruldan bilirkişi raporu almıştır. Söz konusu raporda; test uçuş süresinin yeterli olmadığı, motora ait yağ basınç ve sıcaklık değerlerinin kayıt altına alınmadığı, bakım sırasında müdahale edilmemesi gereken bir parçaya müdahale edildiği, dolayısıyla başvurucu Şirketçe yapılan bakım ve bakım sonrası kontrollerin eksik ve yanlış yapıldığı, ayrıca test pilotu ve teknisyenin yer kontrolü ve uçuş testi kontrolünü eksik yaptığı açıklanmıştır. Bilirkişi raporunda, test uçuşu sorumluluğunun da başvurucu Şirkete ait olduğu ve pilotun başvurucu şirket adına test yaptığı belirtilerek zarardan başvurucu Şirketin tamamen sorumlu olduğu kanaatine varılmıştır. Raporda kaza nedeniyle helikopterde meydana gelen hasarın 634.967,38 USD olduğu belirtilmiştir.
13. Başvurucu, sorumluluk ve zarar miktarına ilişkin bilirkişi raporundaki değerlendirmelere itiraz etmiştir. Davacılar da zarar miktarı yönünden bilirkişi raporuna itiraz etmiştir. Bilirkişi raporuna tarafların itirazı üzerine alınan bilirkişi ek raporunda da sorumluluk hususunda benzer değerlendirmelerde bulunulmuştur. Bununla birlikte yeni sunulan belge kapsamında kaza nedeniyle helikopterde meydana gelen zarar ile yapılan harcamaların toplam 932.666,01 USD olduğu belirtilmiştir.
14. Başvurucu Şirket 3/2/2015 tarihinde uzman görüşü sunmuştur. Uzman görüşünde pilotun iniş şekli nedeniyle zararın ortaya çıktığı ifade edilmiştir.
15. Mahkeme 15/6/2015 tarihinde asıl davanın kabulü ile 201.949,09 USD"nin faiziyle birlikte davacı Sigorta Şirketine ödenmesine, bu miktarın 98.816,88 USD"sine, 20/1/2011 tarihinden kalanına ise 20/5/2011 tarihinden itibaren devlet bankalarının Amerikan doları cinsine 1 yıl vadeli mevduat hesabına uyguladığı en yüksek faiz oranının uygulanmasına, birleşen davanın ise kısmen kabulü ile 184.640.26 USD"nin 23/7/2012 tarihinden itibaren devlet bankalarının Amerikan doları cinsine 1 yıl vadeli mevduat hesabına uyguladığı en yüksek faiz oranıyla birlikte davacı Sigorta Şirketine ödenmesine ve 546.076,66 USD"nin 1/4/2011 tarihinden itibaren devlet bankalarının Amerikan doları cinsine 1 yıl vadeli mevduat hesabına uyguladığı en yüksek faiz oranıyla faiziyle birlikte davacı mirasçılara ödenmesine karar vermiştir.
16. Mahkeme kararının gerekçesinde, dava dosyası kapsamına göre ve özellikle bilirkişi raporundaki tespitler doğrultusunda başvurucu Şirketin zararı ortaya çıkaran eylemde tam kusurlu olduğunu belirtmiştir. Asıl dava yönünden Mahkeme; taraflar arasında bakım sözleşmesi akdedildiğini, başvurucunun bakım sonrasındaki kontrolleri eksik ve yanlış yaptığını, test pilotu ve teknisyen tarafından yer kontrolleri ile uçuş testi kontrollerinin kısa ve eksik yapıldığını açıklamıştır. Mahkeme, pilotun başvurucu Şirket adına test yaptığını, söz konusu testin bakım personelince yapılması gerektiğini ve davaya konu olayın başvurucunun sorumluluğunda olan bakım doğrulama testi kısmında gerçekleşmesinden dolayı başvurucunun tam kusurlu olduğunu ve helikopterdeki toplam hasarın 932.666,01 USD olduğunu belirtmiştir. Mahkeme, Sigorta Şirketi tarafından sigortalıya ödenen bedeller ile bu ödemeler dışında kalan bedel yönünden başvurucu Şirketin hizmet sözleşmesi kapsamında ortaya çıkan zarar yönünden sorumlu olduğunu açıklamıştır. Birleşen dava yönünden ise Mahkeme; A.K.nın mirasçıları olan davacıların tazminat haklarının bulunduğunu, yargılama sırasında ödeme nedeni ile kanuni halef durumuna geçen davacı Sigorta Şirketin ödediği miktarı talep edebileceğini açıklamıştır.
17. Başvurucu Şirket, Mahkeme kararını temyiz etmiştir. Başvurucu Şirket; kazanın meydana gelmesinde hiçbir kusuru bulunmadığını, kazanın pilot hatasından kaynaklandığını ve hükme esas alınan bilirkişi raporunun hatalı olduğunu belirtmiştir. Başvurucu, yurt dışına yazılan müzekkere cevaplarının beklenmediğini ve Mahkemece kaza ile ilgili yeterli incelemenin yapılmadığını ifade etmiştir.
18. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi (Yargıtay Dairesi) 7/10/2016 tarihinde başvurucu Şirketin temyiz itirazlarını reddederek usul ve yasaya uygun bulduğu mahkeme kararını onamıştır. Başvurucu Şirket, temyiz itirazları kapsamında karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
19. Yargıtay Dairesi 20/11/2018 tarihinde karar düzeltme nedenleri bulunmadığını belirterek başvurucunun istemini reddetmiştir.
20. Nihai karar 9/1/2019 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
21. Başvurucu 8/2/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
22. Anayasa Mahkemesinin 3/2/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
23. Başvurucu Şirket, kazanın ilgili mevzuata uygun olarak incelenmediğini, bakım sözleşmesinin hatalı değerlendirildiğini ve bakım sözleşmesine göre bakım sonrası test sorumluluğunun işletene ait olduğunu belirtmiştir. Mahkemenin işleten pilotunun yaptığı test uçuşunun sorumluluğunun kendisine yüklenmesine ilişkin değerlendirmesinin hatalı olduğunu belirten başvurucu, bilirkişi raporundaki onarım bedellerinin hesaplanmasında ve değiştirilen parçalara ilişkin yetersiz inceleme yaptıklarını iddia etmiştir. Başvurucu, pilotun kaza tarihinde 65 yaş üstü olması nedeniyle mevzuat uyarınca pilotluk yapamayacağına dair itirazlarının Mahkemece değerlendirilmediğini ifade etmiştir. Başvurucu; bakım sözleşmesi yükümlülüklerini yerine getirdiğini, iş sahibinin kendi kusuruyla zararın ortaya çıkmasına neden olduğunu ve test uçuşunun başvurucu Şirket adına yapıldığına dair tanık beyanları dışında ek bir araştırma yapılmadığını belirtmiştir. Hava hukuku ile ilgili bir bilirkişiden rapor alınmadığını ve raporları hükme esas alınan bilirkişilerin yeterli niteliğe haiz olmadıklarını ileri süren başvurucu, motor aksamı ile ilgili yabancı bir şirkete yazılan müzekkere cevabı gelmeden karar verildiğini belirtmiştir. Sonuç olarak bu gerekçelerle adil yargılanma ve mülkiyet haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
24. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu Şirket, mahkeme kararı ile aleyhine hükmedilen tazminat nedeniyle adil yargılanma hakkının yanında mülkiyet hakkının da ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bununla birlikte derece mahkemeleri önündeki uyuşmazlığın ortaya çıktığı an itibarıyla ortada başvurucuya ait bir mülkün bulunmaması, dava konusunun başvurucu yönünden bir mülk içermemesi ve başvurucunun esas itibarıyla yargılama sürecinden şikâyetçi olması gözönüne alındığında başvurucunun bütün şikâyetlerinin adil yargılanma hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
25. Anayasa"nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlık konusunda varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (konuya ilişkin birçok karar arasından bkz. Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013).
26. Adil yargılanma hakkının en temel unsurlarından biri olan mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelir. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka ifadeyle mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).
27. Gerekçeli karar hakkı, yargılamada ileri sürülen tüm iddialara ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Bu nedenle gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı kararın niteliğine göre değişebilir (Mehmet Yavuz, B. No: 2013/2995, 20/2/2014, § 51). Kanun yolu incelemesi yapan mercinin yargılamayı yapan mahkemeyle aynı sonuca ulaşması ve bunu aynı gerekçeyi kullanarak veya atıfla kararına yansıtması, kararın gerekçelendirilmiş olması bakımından yeterlidir (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 57).
28. Yapılan yargılama sırasında tanık dinletme hakkı da dâhil olmak üzere delillerin ibrazı ve değerlendirilmesi, adil yargılanma hakkının unsurlarından biri olarak kabul edilen silahların eşitliği ilkesi kapsamında kabul edilmektedir (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 38). Silahların eşitliği ilkesi, davanın taraflarının usule ilişkin haklar bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması anlamına gelir (Yaşasın Aslan, B. No: 2013/1134, 16/5/2013, § 32).
29. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda bir ihlal bulunmadığı açık olan başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
30. Başvuruya konu olayda bakım sözleşmesi kapsamında özel hukuk kişileri tarafından başvurucu şirket aleyhine tazminat davası açılmıştır. Yargılama aşamasında tanıklar dinlenmiş, keşif yapılmış ve bilirkişi raporları alınmıştır. Mahkeme, başvurucu Şirket aleyhine açılan asıl ve birleşen davaları kabul ederek toplam 932.666,01 USD tazminata hükmetmiştir. Başvurucu tarafından temyiz edilen karar onanmış ve başvurucunun karar düzeltme istemi de reddedilmiştir. Başvurucu şirket, bakım sözleşmesinde öngörülen yükümlülüklerini yerine getirdiğini, kazada sorumluluğunun bulunmadığını ve Mahkemece yeterli inceleme yapılmaksızın karar verildiğini ileri sürmüştür.
31. Somut olayda başvurucu Şirket, davalı sıfatıyla yer aldığı yargılamada iddia ve itirazlarını ileri sürmüş; kendisini avukat ile temsil ettirmiş ve karara karşı kanun yoluna gidebilmiştir. Başvurucunun bilirkişi raporuna itirazı üzerine Mahkemece ek rapor tanzim ettirilmiştir. Dosya kapsamında toplanan delilleri yeterli gören Mahkeme, davayı sonuçlandırmıştır. Yapılan yargılama sonunda davanın sonucuna etkili olabilecek tüm iddia ve savunmaların tartışıldığı, kararda hükme ulaşılması için yeterli gerekçe bulunduğu görülmektedir. Kanun yolu incelemesi sonucunda verilen kararda, Mahkemenin hüküm ve gerekçesinin hukuka uygun bulunduğu anlaşılmıştır. Başvurucunun ihlal iddialarının delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının uygulanmasına ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Bununla birlikte bu yönde derece mahkemeleri kararlarının bariz bir takdir hatası veya açık keyfîlik içerdiği söylenemeyecektir.
32. Başvuru konusu olayda özel hukuk kişileri arasındaki bakım sözleşmesi yükümlülüklerinin yerine getirilmediği gerekçesiyle tam kusurlu bulunan başvurucu meydana gelen zarardan sorumlu tutulmuştur. Dava konusu olayın koşulları, başvurucuya sağlanan usule ilişkin güvenceler ile tarafların tutum ve davranışları gözönünde bulundurulduğunda menfaatlerin adil bir şekilde dengelendiği değerlendirilmiştir. Bu durumda aleyhine açılan tazminat davasında başvurucunun usule ilişkin güvencelerden etkin biçimde yararlanmasının sağlandığı, kararlarda yer verilen tespit ve gerekçelere göre yargısal makamların takdir yetkilerinin sınırının aşılmadığı kanaatine varılmıştır.
33. Açıklanan gerekçelerle başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 3/2/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.