AYM 2018/29841 Başvuru Numaralı DUYGU DİKMENOĞLU ÖZKAN VE DİĞERLERİ Başvurusuna İlişkin Karar

Abaküs Yazılım
Birinci Bölüm
Esas No: 2018/29841
Karar No: 2018/29841
Karar Tarihi: 3/2/2022

AYM 2018/29841 Başvuru Numaralı DUYGU DİKMENOĞLU ÖZKAN VE DİĞERLERİ Başvurusuna İlişkin Karar

 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

DUYGU DİKMENOĞLU ÖZKAN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2018/29841)

 

Karar Tarihi: 3/2/2022

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Hicabi DURSUN

 

 

Muammer TOPAL

 

 

Recai AKYEL

 

 

Selahaddin MENTEŞ

Raportör

:

Çağlar ÖNCEL

Başvurucular

:

1. Duygu DİKMENOĞLU ÖZKAN

 

 

2. Hamza KURAL

 

 

3. Sedat GÜMÜŞ

 

 

4. Senem DİKMENOĞLU AKBAL

 

 

5. Senih ÖZAY

 

 

6. Tahsin SEZER

Başvurucular Vekili

:

Av. Senih ÖZAY

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; İzmir"in Bergama ilçesi Ovacık bölgesinde bulunan altın madeni için çevresel etki değerlendirmesinin uygun bulunması nedeniyle özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının; yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 28/9/2018 tarihinde yapılmıştır.

3. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

4. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.

5. Başvurucular, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:

7. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı (Çevre Bakanlığı) tarafından 18/2/2009 tarihinde Koza Altın İşletmeleri Anonim Şirketi (Şirket) adına İzmir"in Bergama ilçesi Ovacık, Çamköy ve Narlıca köyleri sınırlarında altın ve gümüş madeni işletilmesi amacıyla "Çevresel etki değerlendirmesi olumludur." (ÇED olumlu kararı) kararı verilmiştir.

8. Başvurucular, bu kararın iptali istemiyle 14/4/2009 tarihinde İzmir 1. İdare Mahkemesinde Çevre Bakanlığı aleyhine dava açmıştır. Dava dilekçesinde, 2004 yılında sunulan nihai çevresel durum değerlendirme raporunun iptal edilmesi üzerine, bu defa birkaç ek yapılıp adı ÇED raporu olarak değiştirilen aynı rapora ÇED olumlu görüşü verildiği, ÇED raporunun tamamen eski, güncelliğini yitirmiş, yargı kararlarıyla açıkça aykırılığı kanıtlanmış nitelikte olduğu belirtilmiştir. Dilekçede ayrıca, 1997 yılında Danıştayın, siyanür liçi yöntemiyle maden işletmeciliğini kamu yararına aykırı bulduğu, bu karardan sonraki tüm işlemlerin Danıştayın kararının arkasından dolanma amacıyla yapıldığı belirtilerek anılan kararın iptali talep edilmiştir.

9. İzmir 1. İdare Mahkemesi 22/4/2009 tarihinde dava dilekçesinde bulunması gereken temel unsurların bulunmadığı gerekçesiyle dilekçenin reddine kesin olarak karar vermiştir.

10. Başvurucular, bu karar üzerine 26/5/2009 tarihinde aynı mahkemede yeniden dava açmış, Şirket ve çok sayıda Şirket çalışanı bu davaya müdahil olarak katılmıştır. İzmir 1. İdare Mahkemesi 11/3/2010 tarihinde davanın İzmir 3. İdare Mahkemesinde (Mahkeme) derdest olan dava ile birleştirilmesine ve dosyanın Mahkemeye gönderilmesine karar vermiştir.

11. Mahkeme, 4/10/2011 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Gerekçede altın madeni işletmesine dayanak yönetmelik hükmünün Danıştay tarafından iptaline karar verildiği, bu iptal kararından sonra 17/7/2008 tarihli ve 26939 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanan Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği"nin yürürlüğe girdiği ifade edilmiştir. Bu çerçevede işletmeci tarafından yapılan başvuru üzerine gerçekleştirilen işlemler neticesinde tesis edilen ÇED olumlu kararında mevzuata ve hukuka aykırılık görülmediği vurgulanmıştır.

12. Başvurucular temyiz talebinde bulunmuştur. Temyiz dilekçesinde Mahkemenin yetersiz inceleme yaptığı belirtilerek usul ve yasaya aykırı kararın bozulması talep edilmiştir. Danıştay Ondördüncü Dairesi (Daire), 16/4/2014 tarihinde kararın bozulmasına karar vermiştir. Bozma gerekçesinde; uyuşmazlığın çözümünün özel ve teknik bilgi gerektirdiği, bu nedenle işleme konu proje hakkındaki ÇED olumlu kararının uzman bilirkişilere mahallinde yaptırılacak keşif ve bilirkişi incelemesi sonucuna göre değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir.

13. Mahkemenin bozma kararına gereğince aldığı 12/5/2016 tarihli bilirkişi raporda; davaya konu ÇED raporunun ilgili yönetmeliğe uygun olarak alındığı, siyanürleme işleminde, su kaynaklarının kullanımında ve çevresel izleme programında mevzuat ve uygulama açısından eksiklik gözlenmediği belirtilmiştir. Raporda ayrıca, maden işletme sahasının flora ve faunası ile ilgili rapor bölümünün arazi gerçeğini yansıtmadığı, deprem riski ve taşkın açısından maden işletmesine ait ÇED raporunda özensizlik ve bilimsel eksiklikler bulunduğu ifade edilmiştir. Mahkeme, aynı bilirkişi heyetinden ek rapor alınmasına karar vermiştir. 15/11/2016 tarihli ek raporda ÇED kapsamındaki alanın deprem riski açısından değerlendirilmesi için konunun uzmanları tarafından uzun süreli saha çalışmasının yapılması gerektiği belirtilmiştir.

14. Mahkeme, 25/4/2017 tarihinde davanın kabulü ile dava konusu işlemin iptaline karar vermiştir. Gerekçede, bilirkişi raporuna atıfla davaya konusu alana ilişkin düzenlenen ÇED raporunun flora ve faunaya ilişkin hususlar dışında hukuka uygun olarak hazırlandığı ancak, bu alanın gerçek flora, fauna ve diğer canlı grupları bakımından tür çeşitliliği, popülasyon zenginliği, Türkiye"deki dağılışı, yok olma durumu belirlenmeden hazırlandığı anlaşıldığından 18/2/2009 tarihli ÇED olumlu kararının iptalinin gerektiği belirtilmiştir.

15. Çevre Bakanlığı ve Şirket, temyiz talebinde bulunmuştur. Temyiz dilekçelerinde; hükme esas alınan bilirkişi raporundaki tespitlerin hatalı olduğu, nitekim aynı işlemin iptali istemiyle 2004 yılında açılan bir davada ÇED raporunun bilimsel olarak yeterli kapsam ve detayda olduğunun belirlendiği ifade edilmiştir.

16. Daire, 26/4/2018 tarihinde Mahkeme kararının bozulmasına ve davanın reddine kesin olarak karar vermiştir. Bozma kararında, bilirkişilerce alanda bulunan veya bulunması muhtemel endemik, nadir ve nesli tehlike altında olan flora ve fauna türlerinden hangilerine ÇED raporunda yer verilmediğinin somut olarak ortaya konulmadığı belirtilmiştir. Buna karşın, ÇED raporunda flora ve fauna ile ilgili tür çeşitliliğine, popülasyon zenginliğine, Türkiye"deki dağılışına ve yok olma durumuna yeterince değinildiği belirtilerek ÇED olumlu kararında hukuka aykırılık bulunmadığı ifade edilmiştir.

17. Nihai karar, başvurucular vekiline 28/8/2018 tarihinde tebliğ edilmiştir.

18. Başvurucular 28/9/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

19. Anayasa Mahkemesinin 3/2/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık Görüşü

20. Başvurucular, İzmir"in Bergama ilçesi Ovacık altın madeni işletmesine verilen izin nedeniyle yörenin flora ve faunasının önemli ölçüde zarar gördüğünü, Mahkemenin ÇED olumlu kararının iptaline karar vermesine karşın, Danıştayın hukuka aykırı olarak bu kararın bozulmasına karar verdiğini belirtmişlerdir. Maden işletmesi nedeniyle yörede tarımın bitme noktasına geldiğini, içme suyu kıtlığı oluştuğunu, kanser vakıalarında artışlar yaşandığını, yargılamanın çok uzun sürdüğünü ifade eden başvurucular, makul sürede yargılanma hakkı, çevre hakkı, yaşama hakkı ve kişinin maddi ve manevi varlığının korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.

21. Bakanlık görüşünde; konuya ilişkin yargı süreci hakkında bilgi verilerek, nihai olarak Çevre Bakanlığının 18/2/2009 tarihli ÇED olumlu kararının geçerliliğini sürdürdüğü belirtilmiştir. Görüşte, anılan kararın alınmasına dayanak teşkil eden kriterlere yer verilmiş ve Şirketin madencilik faaliyetlerini tamamlamasından sonra otuz yıl boyunca izleme çalışmalarına devam edileceği vurgulanmıştır.

22. Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı beyanlarında; yargılama sürecinin âdil yürütülmediğini, Bakanlık görüşüne karşı ifade edilebilecek farklı bir husus bulunmadığını belirtmişlerdir.

B. Değerlendirme

23. Bireysel başvurunun ön şartlarından biri de başvuru süresidir. Süre, başvurunun her aşamasında dikkate alınması gereken bir usul hükmüdür (Deniz Baykal, B. No: 2013/7521, 4/12/2013, § 32).

24. Bireysel başvurunun süre koşuluna bağlanmasıyla başvuruculara, bireysel başvuruda bulunmak için imkân yanında hukuki belirlilik de sağlanmaktadır. Dolayısıyla dava açma ya da kanun yollarına başvuru için belli sürelerin öngörülmesi -bu süreler dava açmayı imkânsız kılacak ölçüde kısa olmadıkça- hukuki belirlilik ilkesinin bir gereğidir ve mahkemeye erişim hakkına aykırı değildir (Remzi Durmaz, B. No: 2013/1718, 2/10/2013, § 27).

25. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü"nün 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası gereği bireysel başvurunun başvuru yollarının tüketildiği, başvuru yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir.

26. Somut olayda, nihai karar başvurucular vekiline 28/8/2018 tarihinde tebliğ edilmesine karşın, tebliğden itibaren otuz gün geçtikten sonra 28/9/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunulduğu anlaşılmıştır.

27. Açıklanan gerekçelerle başvurunun, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurunun süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA 3/2/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Hemen Ara