Esas No: 2022/3044
Karar No: 2022/5535
Karar Tarihi: 08.06.2022
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2022/3044 Esas 2022/5535 Karar Sayılı İlamı
2. Hukuk Dairesi 2022/3044 E. , 2022/5535 K.Özet:
Davacı erkek, TMK m. 166/1 hukuksal nedenine dayalı boşanma davası açtı. Davalı kadın ile evlilik öncesi birlikte olan davacı erkek, davalı kadının hamile kaldığını bildirdiği süreçte ceza yargılamasının tüm aşamalarında çocuğun kendisinden olduğunu beyan etti. Ancak, davalı kadın hastanede ve savcılık ifadesinde çocuğun babasının davacı erkek olduğunu ileri sürdü. Davacı erkek, DNA testi sonrasında çocuğun kendisinden olmadığını öğrendi ve davayı açtı. İlk derece mahkemesi davayı reddederken, bölge adliye mahkemesi de erkeğin istinaf başvurusunu reddetti. Ancak, tanık ifadesinde açıklandığı üzere davalı kadının bilinçli olarak çocuğun kendisinden olmama ihtimalini gizlemesi, davacı erkeğin güvenini sarstı ve boşanma davasının kabul edilmesi gerekti. Bu nedenle, bölge adliye mahkemesi kararı kaldırıldı ve ilk derece mahkemesi kararı bozuldu.
Kanun maddeleri: TMK m. 166/1
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi.... Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : Boşanma
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı erkek tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
İlk derece mahkemesince erkek tarafından açılan TMK m. 166/1 hukuksal nedenine dayalı boşanma davasında; “... Cumhuriyet Başsavcılığı' nın 2018/23450 soruşturma numaralı dosyasında verdiği ifadelerde ve sorguda davalıyla cinsel birliktelik yaşadığını, davalının hamile kaldığını bildiğini, bebeğe DNA testi yapılacağını ve kendisinden olduğu ortaya çıkarsa kabul edeceğini belirtmiştir. Tarafların 15.11.2018 tarihinde evlenmesi üzerine davalı tarafın şikayetten vazgeçmesi ile davacı hakkında reşit olmayanla cinsel ilişki suçundan yürütülen soruşturmada kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir. Davacının, reşit olmayan davalıyla cinsel birliktelik kurması nedeniyle yürütülen soruşturma dosyasından kurtulmak için evlendiği, anne karnında iken dahi DNA testinin yapılabildiği, evlenmeden önce davacının çocuğun kendisinden olmadığı yönünde düşünce ve şüphesi olduğu, doğan çocuğun kendisinden olmadığı düşüncesiyle bilerek ve isteyerek evlenerek bu hususa rıza gösterdiği ve bu durumu kabul ettiği, bunun davacı tanıklarınca doğrulandığı, evlendikten sonra yaklaşık beş ay geçtikten sonra özel bir kurumca yapılan DNA testi sonucunda baba olmadığını öğrenerek bu davayı açtığını ileri sürmesinin kötü niyetli olması da gözetilerek artık boşanma için kusur olarak değerlendirilemeyeceği” gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, bu karara karşı davacı erkek tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuş ve bölge adliye mahkemesince erkeğin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. Bölge adliye mahkemesinin bu kararı davacı erkek tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı erkek ile davalı kadın evlilik öncesinde tarafların kabulünde olduğu üzere rıza ile birlikte olmuşlardır. Sonrasına, davalı kadının hamile kaldığını davacı erkeğe bildirmesi üzerine ceza yargılamasının tüm aşamalarında erkek “Çocuğun kendinden olması” halinde kabulü olduğun beyan etmiştir. Davalı kadın ise hastane polisine ve sonrasında savcılık ifadesinde “Çocuğunun babasının davacı erkek” olduğunu ileri sürmüştür. Evlilik gerçekleşmesine rağmen davacı erkeğin çocuğun kendisinden olmadığı kuşkusu devam etmiş ve DNA testi yaptırmıştır. Yaptırılan test sonrasında çocuğun kendisinden olmadığını öğrendiğinde ise huzurda ki dava açılmıştır. Yargılama sırasında dinlenilen tanık ...’nın beyanında “ ... ’nin çocuğun ...’in olduğunu söylemesiyle evlilik gerçekleşti ancak DNA raporundan sonra ... ile görüştüğümde, bana çocuğun ...’ten olmadığını, ...’ten ayrıldıktan sonra üst sınıftan bir başka çocukla görüştüğünü, onun çocuğu olduğunu ancak o çocuğu sevmediğini,...’i sevdiğini dolayısıyla karakolda bu nedenle Ümit’in çocuğu dediğini bana açıkça söyledi” şeklinde beyanda bulunmuştur.
İlk derece mahkemesinin de kabulünde olduğu üzere erkek davalı kadın ile evlilik öncesi birlikte olmuş ve sonrasında davalı kadının şikayeti üzerine dosyaya yansıyan olaylar meydana gelmiştir. Evlenmeden önce meydana gelen ve davalı kadının hamile olduğunu bildiği halde gerçekleştirilen nikah nedeniyle bu önceki vakıa kadına kusur olarak yüklenilemez ise de; çocuk doğduktan sonra davacı erkek tarafından DNA testi yaptırılıncaya kadar, davalı kadın “Çocuğun davacıdan olmama ihtimalini” hala söylememiştir. Davalı kadının yaşı ve hayat tecrübesine göre çocuğun babasının görüştüğü hangi erkek olduğunun bilinmesi beklenilemez ise de en azından kadının, davacı erkekten sonra bir başkası ile de görüştüğünü dolayısıyla çocuğun kendisinden olmama ihtimalinin olabileceğini söylemesi gerekir. Yukarıda belirtilen tanık beyanında da ifade edildiği üzere bu durumu bilinçli olarak gizlemeye devam etmesi ve davacı erkeğin de tüm aşamalarda çocuğun kendinden olması halinde kabul edeceğine dair samimi beyanı ve aynı zamanda erkek eşin gerçeği öğrenir öğrenmez boşanma davasını açmış olması karşısında; davacı erkeğin güvenini sarstığının kabulü ile boşanma davasının da kabulüne karar verilmesi gerekirken, bu durumun hakkın kötüye kullanımı olarak değerlendirilmesi yoluyla davanın reddine karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda gösterilen sebeple bölge adliye mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, ilk derece mahkemesi kararının BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, karardan bir örneğinin ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine oy çokluğuyla karar verildi. 08.06.2022 (Çrş.)
KARŞI OY YAZISI
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, yerinde bulunmayan temyiz isteğinin reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün onanması gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyoruz.