Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2022/4373 Esas 2022/5899 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
2. Hukuk Dairesi
Esas No: 2022/4373
Karar No: 2022/5899
Karar Tarihi: 15.06.2022

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2022/4373 Esas 2022/5899 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Dava, evlat edinme kararının tanınması ve tenfizi istemine ilişkindir. Davacı, davalı tarafından evlat edinildiğini ileri sürerek evlat edinme kararının tanınmasına ve tenfizine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, evlat edinilenin en az 5 yıldan beri evlat edinen ile aile halinde yaşıyor olma koşulunun ve evlat edinenin alt soyunun açık muvafakatinin alınmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Ancak, yabancı mahkeme kararının Türk kamu düzenine aykırı olmadığı gerekçesiyle bölge adliye mahkemesi kararı bozulmuştur. Kararda, Türk hukukunun temel değerlerine, kanunlarının dayandığı adalet anlayışına ve insan haklarına aykırılık olmadığı takdirde yabancı mahkeme kararlarının tenfizine izin verilmesi gerektiği belirtilmiştir. Kanun maddeleri olarak ise, 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun'un 5. maddesi ve Türk Medeni Kanunu'nun 313. maddesi gösterilmiştir.
2. Hukuk Dairesi         2022/4373 E.  ,  2022/5899 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi ...Hukuk Dairesi
    DAVA TÜRÜ : Tanıma ve Tenfiz

    Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı tarafından davanın reddi yönünden, ... tarafından ise vekâlet ücreti yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
    Dava, evlat edinme kararının tanınması ve tenfizi istemine ilişkindir. Davacı, ... Sulk Hukuk Mahkemesi’nin 06.11.2017 tarih 409 F 108/17 sayılı kararı ile davalı tarafından evlat edinildiğini ileri sürerek evlat edinme kararının tanınmasına ve tenfizine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Mahkemece, evlat edinilenin en az 5 yıldan beri evlat edinen ile aile halinde yaşıyor olma koşulunun ve evlat edinenin alt soyunun açık muvafakatinin alınmadığı, bu hususların Türk Kamu düzenine açıkça aykırı olduğu, tenfiz kararı verilebilmesi için gerekli yasal koşulların oluşmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi yapan bölge adliye mahkemesince davanın reddinin usul ve yasaya uygun olduğu ancak bakanlığın davada taraf olmaması nedeniyle yararına vekalet ücreti verilemeyeceği yönünden istinaf başvurusunun kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun'un 5. maddesi; “Yetkili yabancı hukukun belirli bir olaya uygulanan hükmünün Türk kamu düzenine açıkça aykırı olması halinde bu hüküm uygulanmaz; gerekli görülen hallerde Türk hukuku uygulanır.” hükmünü içermektedir. Yargıtay İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun 10.02.2012 tarihli ve 2010/1 Esas, 2012/1 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere; kamu düzeni kavramının müdahale alanı, son derece geniş ve yoruma müsaittir. Türk kamu düzeninin ihlalini gerektirecek hâller çoğunlukla emredici bir hükmün açıkça ihlali hâlinde düşünülecektir. Fakat her emredici hükmün ihlali hâlinde veya her emredici hükmü ihlal eden bir yabancı kararın Türk kamu düzenine aykırı bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Zira iç hukuktaki kamu düzeni kavramı ile milletlerarası özel hukuk alanındaki kamu düzeni kavramı birbirinden farklıdır. İç hukuktaki kamu düzeninin çerçevesi, Türk hukukunun temel değerlerine, Türk genel adap ve ahlak anlayışına, Türk kanunlarının dayandığı temel adalet anlayışına, Anayasa’da yer alan temel hak ve özgürlüklere, milletlerarası alanda geçerli ortak prensiplere, medeni toplulukların müştereken benimsedikleri ahlak ilkeleri ve adalet anlayışının ifadesi olan hukuk prensiplerine, toplumun medeniyet seviyesine, siyasi ve ekonomik rejimine, insan hak ve özgürlüklerine aykırılık şeklinde çizilebilir. İç hukukta kamu düzeninin, tarafların uymak zorunda oldukları, kamu hukukundan ve özel hukuktan doğan ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri kurallar olarak anlaşılması gerekir.

    Bu bağlamda, Türk hukukunda yer alan bir kuralın yabancı ülke hukukunda bulunmaması ve bu nedenle yabancı ülke mahkemesince değerlendirmeye tabi tutulmaması durumunda, ortaya çıkan sonucun her halükarda Türk kamu düzenine açıkça aykırı olduğunu söyleyebilmek mümkün değildir. Esas uygulanan hukukun Türk hukukundan farklı olması ya da Türk hukukunun emredici kurallarına aykırı olması gibi nedenlerle yabancı kararın tenfizi reddedilemez. Burada esas alınması gereken kıstas, Türk hukukunun temel değerlerine, Türk genel adap ve ahlak anlayışına, Türk kanunlarının dayandığı temel adalet anlayışına, Anayasa’da yer alan temel hak ve özgürlüklere, milletlerarası alanda geçerli ortak prensiplere, medeni toplulukların müştereken benimsedikleri ahlak ilkeleri ve adalet anlayışının ifadesi olan hukuk prensiplerine, toplumun medeniyet seviyesine, siyasi ve ekonomik rejimine, insan hak ve özgürlüklerine aykırılık olmamasıdır.
    Dosya kapsamı ve evlat edinilmeye ilişkin yabancı mahkeme kararı içeriğinden; tarafların 2013 yılından bu yana birlikte aile olarak yaşadıkları, evlat edinenin alt soyunun beyanının evlat edinilenin üstün yararına aykırı olmadığının tespit edildiği anlaşılmakla, Türk Medeni Kanunu'nun 313. maddesi uyarınca evlat edinilenin en az 5 yıl süre ile evlat edinen tarafından bakılıp gözetilmesi ve eğitilmesi veya en az 5 yıldan beri evlat edinen ile aile halinde birlikte yaşaması koşulunun gerçekleşmemesi Türk kamu düzenine açıkça aykırılık teşkil etmez.
    Yukarıda açıklanan hususlar bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davacının tanınmasına ve tenfizine karar verilmesini istediği yabancı mahkeme kararının Türk kamu düzenine aykırı olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmayıp, mahkemece, talebin MÖHUK’un ilgili maddeleri uyarınca aranan tanıma ve tenfiz şartları yönünden değerlendirilerek sonucu uyarınca karar vermek gerekirken, belirtilen gerekçeyle reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan sebeple bölge adliye mahkemesi kararının BOZULMASINA, bozma sebebine göre bakanlığın vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının istek halinde yatarana geri verilmesine, dosyanın bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine oybirliği ile karar verildi. 15.06.2022(Çar.)








    Hemen Ara