Esas No: 2022/3296
Karar No: 2022/5854
Karar Tarihi: 15.06.2022
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2022/3296 Esas 2022/5854 Karar Sayılı İlamı
2. Hukuk Dairesi 2022/3296 E. , 2022/5854 K.Özet:
Bir boşanma davası sonunda verilen kararda, tarafların eşit kusurlu olduğunun kabul edilmesi ve davalı kadının tazminat taleplerinin reddedilmesi hatalı bulunarak kararın bozulması gerektiği belirtilmiştir. Ayrıca, ortak çocukların lehine hükmedilen iştirak nafakalarının az olduğu ve daha uygun bir nafakaya hükmedilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Kararın dayandığı kanun maddeleri ise Türk Medeni Kanunu'nun 4. maddesi, maddi ve manevi tazminat taleplerine ilişkin olan 174/1-2 maddeleri olarak açıklanmıştır.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi ... Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : Boşanma
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı kadın tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2-İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, davacı erkeğin çalıştığı yere eşini götürmeyerek birlikte yaşamaktan kaçındığı ve güven sarsıcı davranışlarda bulunduğu, davalı kadının ise kusurlu bir davranışının ispatlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, kararın davacı erkek tarafından istinaf edilmesi üzerine bölge adliye mahkemesince erkeğin işinin niteliği gereği sürekli şehir dışında farklı bölgelerde çalıştığı, eşini çalıştığı yerlere götürmesinin mümkün olmadığı bu sebeple birlikte yaşamaktan kaçınma kusurunun sabit olmadığı, sadece güven sarsıcı davranışlarda bulunduğu, davalı kadının ise erkeğin ailesine soğuk davranışlar sergileme ve birlik görevlerini yapmama kusurlarının sabit olduğu gerekçesiyle tarafların eşit kusurlu olduklarının kabulü ile boşanmalarına, ortak çocukların velayetlerinin davalı anneye verilmesine, çocuklar lehine tedbir ve iştirak nafakası ile kadın lehine tedbir nafakasına hükmolunmuş, kadının tazminat taleplerinin ise reddine karar verilmiş karar davalı kadın tarafından temyiz edilmiştir. Yapılan yargılama ve toplanan delillerden; Her ne kadar davacı tanıkları ziyarete gittiklerinde tarafların ortak konutlarının temiz ve düzenli olmadığını ve yemek yapılmamış olduğunu beyan etmiş iseler de davalı kadının, eşinin sürekli şehir dışında çalışması sebebiyle ikisi ikiz olmak üzere toplam üç çocuğuna tek başına baktığı, aynı zamanda kamu görevlisi olarak üniversitede çalıştığı, kaldı ki tanıkların dönem dönem ziyaretlerinde karşılaştıkları bu durumun süreklilik arz ettiğinin de ispatlanamadığı anlaşılmakla birlik görevlerini ihmal vakıasının kadına kusur olarak yüklenmesi doğru olmamıştır. Gerçekleşen bu duruma göre davacı erkeğin güven sarsıcı davranışlarda bulunduğu, davalı kadının ise süreklilik arz eder şekilde eşinin ailesine soğuk ve ilgisiz davrandığı, boşanmaya sebep olan olaylarda davacı erkeğin davalı kadına oranla "daha fazla" kusurlu olduğunun kabulü gerekirken, hatalı değerlendirme sonucu tarafların eşit kusurlu olduklarının kabul edilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.
3-Yukarıda 2. bentte açıklandığı üzere; evlilik birliğinin sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen davalı kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, bu olayların kadının kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği anlaşılmaktadır. Boşanma sonucu bu eş, en azından diğerinin maddi desteğini yitirmiştir. O halde, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları (TMK m. 4) dikkate alınarak davalı kadın yararına maddi ve manevi tazminata (TMK m. 174/1-2) karar vermek gerekirken, hatalı kusur belirlemesinin sonucu olarak yazılı şekilde maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
4-Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre tarafların ortak çocukları 2011 doğumlu... ile 2017 doğumlu... lehine hükmedilen iştirak nafakaları azdır. Mahkemece Türk Medeni Kanunu'nun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun nafakaya hükmedilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen bölge adliye mahkemesi kararının yukarıda 2., 3. ve 4. bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, kararın bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin ise yukarıda l. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, dosyanın ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine, oy birliğiyle karar verildi.15.06.2022 (Çrş.)