Esas No: 2022/5671
Karar No: 2022/6265
Karar Tarihi: 27.06.2022
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2022/5671 Esas 2022/6265 Karar Sayılı İlamı
2. Hukuk Dairesi 2022/5671 E. , 2022/6265 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Katılma Alacağı - Tapu İptali ve Tescil -Mümkün Olmaması
Halinde Katılma Alacağı ve Ziynet Alacağı
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davalı-davacı kadın, davacı-davalı erkek ve katılma yoluyla davalı-davacı kadın tarafından; 08.09.2021 tarihli ek karar da davalı-davacı kadın tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
1. Davalı-davacı kadının mahkemenin 08.09.2021 tarihli ek kararına yönelik temyiz itirazlarının incelemesinde;
Mahkemece, 08.09.2021 tarihli ek kararla davalı-davacı kadının temyiz dilekçesinin süresinde verilmediği gerekçesiyle temyiz talebinin reddine karar verilmiş ise de karar hatalı olmuştur. Şöyle ki, davalı-davacı kadın vekiline gerekçeli kararın 05.08.2021 tarihinde tebliğ edildiği, davalı-davacı kadının 08.09.2021 tarihinde temyiz dilekçesini sunduğu, temyiz süresinin son günü adli tatil içerisinde dolduğu, 6100 Sayılı HMK’nun 104. maddesi gereği temyiz süresinin, adli tatilin bittiği günden itibaren bir hafta uzamış sayılacağı, böylece 08.09.2021 tarihinde temyiz süresi bittiği anlaşılmakla, bu itibarla temyiz başvurusunun süresinde olduğunun kabulü ile mahkemenin 08.09.2021 ek kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
2. Davalı-davacı kadının asıl temyizinde erkeğin açtığı kira gelirlerine yönelik birleşen dava yönünden temyiz dilekçesinin incelemesinde;
5219 ve 5236 sayılı Kanunlar ile Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 427. maddesinde öngörülen kesinlik sınırı 01.01.2021 tarihinden itibaren 4.270,00TL'ye çıkartılmıştır.
Somut olayda, erkeğin birleşen dava dilekçesinde kira gelirleri yönünden 1.000,00TL alacağın tahsilini talep ettiği, mahkemece kira gelirleri yönünden 450,00TL alacağın tahsiline karar verildiği anlaşılmakla, davalı-davacı kadın aleyhine hükmedilen alacak miktarı (450,00TL) karar tarihindeki temyiz inceleme kesinlik sınırını aşmadığından, erkeğin açtığı birleşen dava yönünden karar HUMK 427. maddeye göre kesin niteliktedir. Açıklanan nedenle, davalı-davacı kadının asıl temyizindeki erkeğin açtığı birleşen dava yönünden temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiştir.
3. Davalı-davacı kadının asıl temyizinde diğer temyiz itirazlarının, davacı-davalı erkeğin temyiz itirazlarının ve davalı-davacı kadının katılma yoluyla temyiz itirazlarının incelemesine gelince;
Somut olayda, mahkemece, delillerin ve alınan bilirkişi raporlarının yazılarak hükmün gerekçe bölümünün oluşturulması, gerekçe olarak kabul edilemez. Mahkemece, gerekçede yazılı delillerin hangisine neden üstünlük tanındığı anlaşılamamakta yani delillerin tartışılmadığı ve değerlendirilmediği görülmektedir.
Hemen belirtmek gerekir ki; T.C. Anayasa'sının 138 ve 141/3 maddeleri gereğince bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerekir. 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 388/1-3. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 297/1-c. maddesi, bir mahkeme hükmünün kapsamının ne şekilde olması gerektiğini açıklamıştır. Bir mahkeme hükmünde, tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin birer birer, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde hükümde gösterilmesi gereklidir. Bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür. Gerekçe, hakimin (mahkemenin) tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hakim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini (hukuk sebepleri) kendiliğinden (re’sen) araştırıp bularak hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar.
Hakim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendini denetler. Üst mahkeme de, bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler. Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz (Kuru, Baki/ Arslan, Ramazan/ Yılmaz, Ejder; Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı 6100 sayılı HMK’na göre Yeniden Yazılmış, 22 Baskı, Ankara 2011, s.472). Anayasa’nın 141. maddesi gereğince bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması gereklidir. Gerekçenin önemi Anayasal olarak hükme bağlanmakla gösterilmiş olup gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.
Yasa'nın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
Az yukarıda vurgulanan hususlar, Hukuk Genel Kurulu'nun 19.06.1991 gün ve E:323, K:391; 10.9.1991 gün ve E:281, K:415; 25.9.1991 gün E:355, K:440; 19.04.2006 gün ve E:2006/4-142, K:229; 05.12.2007 gün ve E:2007/3-981, K:936; 23.01.2008 gün ve E:2008/14-29, K:4; 19.03.2008 gün ve E:2008/15-278, K:254; 18.06.2008 gün ve E:2008/3-462, K:432; 21.10.2009 gün ve E:2009/9-397, K:453; 24.02.2010 gün ve E:2010/1-86, K:108; 28.04.2010 gün ve E:2010/11-195, K:238; 22.06.2011 gün ve E:2011/11-344, K:436 sayılı kararlarında da, benimsenmiştir. Nitekim, 07.06.1976 gün ve 3/4-3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı'nın gerekçesinde yer alan “Gerekçenin ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir.” şeklindeki açıklama ile de aynı ilkeye, vurgu yapılmıştır.
Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasa'nın 141/3. maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 sayılı HMK.nun 297. (Mülga HUMK'nun 388.) maddesi, işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir. Yine HMK.nun 27. maddesinin (HUMK'nun 73.m) 2. bendi “c” bölümünde de hukuki dinlenilme hakkının “Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini” de içerdiği açıklanarak bu husus vurgulanmıştır.
Öte yandan, mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukuki ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, başka bir dava yönünden kesin hüküm, kesin veya güçlü delil oluşturup oluşturamayacağı gibi hukuksal değerlendirmeler de bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle mümkündür.
O halde mahkemece yapılacak iş; taraflarca sunulan tüm delilleri birlikte her bir talebi ayrı ayrı değerlendirmek, sonucuna göre kabul sebebini içeren, tarafları doyurucu, hukuki denetimi mümkün ve özellikle Anayasa'nın 141/3. maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 sayılı HMK'nun 297. (Mülga HUMK'nun 381, 388 ve 389.) ve 27.maddeleri de gözetilerek gerekçelerini açıkça kaleme aldığı anlaşılabilir ve denetlenebilir nitelikte bir hüküm kurmak olmalıdır. Eksik incelemeyle gerekçesiz şekilde hüküm kurulamaz.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan sebeple 08.09.2021 tarihli ek kararının KALDIRILMASINA, yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple davalı-davacı kadının asıl temyizinde erkeğin açtığı birleşen davaya yönelik temyiz dilekçesinin REDDİNE, hükmün yukarıda 3. bentte gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatıranlara geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 27.06.2022 (Pzt.)