Esas No: 2022/5017
Karar No: 2022/6511
Karar Tarihi: 29.06.2022
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2022/5017 Esas 2022/6511 Karar Sayılı İlamı
2. Hukuk Dairesi 2022/5017 E. , 2022/6511 K.Özet:
Boşanma davasında ilk derece mahkemesi, tarafların birbirlerine eşit kusurlu davrandığı gerekçesiyle boşanmaya karar vermiş ve çocuğun velayetini annede bırakarak babaya iştirak nafakası öngörmüştür. İstinaf başvurusu sonucunda bölge adliye mahkemesi, davalı erkeğin tam kusurlu olduğuna karar vererek kararı değiştirmiştir. Ayrıca, kadının manevi tazminat talebi reddedilirken, yoksulluk nafakası toplu olarak öngörülmüş ve iştirak nafakası uygun bulunmamıştır. Yapılan temyiz incelemesi sonucunda, bölge adliye mahkemesi kararı bozulmuş ve davalı erkeğin tam kusurlu olduğu kabul edilerek kadının manevi tazminat talebinin değerlendirileceği, yoksulluk nafakasının irat şeklinde belirlenmesi gerektiği ve iştirak nafakasının yetersiz olduğu vurgulanmıştır. Kararda Türk Medeni Kanunu'nun 166/1, 174/2, 176/1 ve 4. maddeleri açıklayıcı olarak değerlendirilmiştir.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi.... Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : Boşanma
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı kadın tarafından kusur belirlemesi, maddi tazminatın miktarı, manevi tazminat talebinin reddi, nafakaların miktarı, toplu yoksulluğa hükmedilmesi, yargılama giderleri ve vekalet ücreti yönünden; davalı erkek tarafından ise kusur belirlemesi, aleyhine hükmedilen maddi tazminat ve yoksulluk nafakası yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, tarafların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2-Davacı kadın tarafından Türk Medeni Kanunu’nun 166/1. maddesi uyarınca açılan boşanma davasının yapılan yargılaması neticesinde ilk derece mahkemesince, davacı kadının ev içindeki sorumluluklarının bir kısmını çocuk bakımı sebebi ile yerine getirememesi, evin bütçesini yeterli bulmaması ve yaşadıkları evin vefat eden kayınpederine ait olması sebebi ile bir takım isteklerde bulunması, davalının kuzen ve benzeri bir takım yakınlarını ağırlamaktan kaçınması, tartışma sırasında davalının boğazına sarılması şeklinde davranışları sebebi davalı erkeğin ise ayrı yaşarken çocuğunun yaşadığı evin elektrik, su ve benzeri ihtiyaçlarını karşılamaması, bu şekilde bir kısım sorumluluğun yerine getirilmemesi, tartışma sırasında kumanda ve sandalye fırlatması şeklinde agresif hareketleri sebebi ile evlilik birliğini temelinden sarsan olaylarda eşit kusurlu davranışlarda bulundukları kabul edilerek, tarafların boşanmalarına, ortak çocuğun velayetinin anneye verilmesine, çocuk için aylık 2.500 Türk lirası iştirak nafakasına, davacı kadın yararına aylık 1.500 Türk lirası tedbir ve yoksulluk nafakasına, davacı kadının maddi ve manevi tazminat taleplerinin ise reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı münhasıran davacı kadın tarafından kusur belirlemesi ve reddedilen maddi ve manevi tazminat talepleri yönünden istinaf kanun yoluna başvurulmakla, ilk derece mahkemesince davalı erkeğe yüklenen kusurlar istinaf edilmeksizin kesilmiştir.
Bölge adliye mahkemesince davacı kadına yüklenen kusurlu davranışlardan ve davalı erkeğe yüklenen kumanda ve sandalye fırlatma şeklindeki davranışlardan sonra evlilik birliğinin devam ettiği bu nedenle taraflara kusur olarak yüklenemeyeceği, buna karşın davalı erkeğin müşterek konutu terk ettiği, müşterek çocuğun hastalığı ile ilgilenmediği, birlik görevlerini yerine getirmediği, müşterek konutun elektrik ve suyunu kestiği sabit kabul edilerek davalı erkeğin boşanmaya sebebiyet veren olaylarda tam kusurlu olduğu belirtilmiştir.
Davacı kadına kusur olarak yüklenen eylemlerden sonra evlilik birliğinin bir süre daha devam ettiği, böylelikle davalı erkek tarafından affedilen en azından hoş görü ile karşılanan bu eylemlerin davacı kadına kusur olarak yüklenemeyeceği sabittir. Ne var ki bölge adliye mahkemesince davalı erkeğe kusur olarak yüklenen müşterek çocuğun hastalığı ile ilgilenmeme eylemi dava tarihinden sonra meydana geldiği için kusur belirlemesine esas alınamaz, buna karşın ilk derece mahkemesince davalı erkeğe kusur olarak yüklenen ve istinaf edilmeden kesinleşen “tartışma sırasında kumanda ve sandalye fırtlatma” eyleminden sonra evliliğin devam ettiğinden bahisle bu hususun davalı erkeğe kusur olarak yüklenilemeyeceği şeklindeki kabul de dosya kapsamı ile uyumlu değildir. Şu halde boşanmaya sebebiyet veren olaylarda çocuğunun da yaşadığı evin elektrik, su ve benzeri ihtiyaçlarını karşılamayan, tartışma sırasında eşine kumanda ve sandalye fırlatan, birlik görevlerini ihmal eden ve en nihayetinde evi terk eden erkek tam kusurlu olup, bölge adliye mahkemesince yanılgılı değerlendirme sonucu davalı erkeğin kusur tespitine ilişkin yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
3-Boşanmaya sebep olan olaylarda yukarıda 2. bentte açıklandığı üzere davalı erkek tam kusurludur. Gerçekleşen kusurlu davranışlar aynı zamanda kadının kişilik haklarına saldırı teşkil eder niteliktedir. Davacı kadın yararına TMK'nın 174/2. maddesi koşulları oluşmuştur. O halde, davacı kadın lehine tarafların sosyal ve ekonomik durumları, kusurun ağırlığı ve hakkaniyet ilkesi (TMK m. 4, TBK m. 50 ve 51) dikkate alınarak uygun miktarda manevi tazminat takdir edilmesi gerekirken, yanılgılı kusur belirlemesine bağlı olarak kadının manevi tazminat isteğinin reddi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.
4- Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre müşterek çocuğun ihtiyaçlarına nazaran takdir edilen iştirak nafakası azdır. Mahkemece Türk Medeni Kanunu'nun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun nafakaya hükmedilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
5- Yoksulluk nafakasının, toptan veya durumun gereklerine göre irat biçiminde ödenmesine karar verilebilir(TMK m 176/1). Tarafların ekonomik sosyal durumları, evlilikte geçen süre, tarafların yaşları dikkate alındığında davacı kadın yararına irad şeklinde yoksulluk nafakasına hükmedilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu davacı yararına toplu yoksulluk nafakasına hükmedilmesi doğru bulunmamış ve hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda 2., 3., 4. ve 5. bentlerde gösterilen sebeplerle bölge adliye mahkemesi kararının BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerin ise yukarıda l. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, bozma sebebine göre tarafların yoksulluk nafakasının miktarına ilişkin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının istek halinde yatıranlara geri verilmesine, dosyanın ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine oybirliğiyle karar verildi. 29.06.2022 (Çar.)