Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2022/6066 Esas 2022/6407 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
2. Hukuk Dairesi
Esas No: 2022/6066
Karar No: 2022/6407
Karar Tarihi: 29.06.2022

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2022/6066 Esas 2022/6407 Karar Sayılı İlamı

2. Hukuk Dairesi         2022/6066 E.  ,  2022/6407 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
    DAVA TÜRÜ : Boşanma

    Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı erkek tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
    1- Dosyadaki yazılara ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına göre ve özellikle mahalli mahkemece 17.05.2016 tarihli kararla kadın yararına 150.00 TL tedbir nafakası, ortak çocuklar yararına aylık 100.00'er TL tedbir nafakasına hükmedildiğinin anlaşılmasına göre davalı erkeğin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
    2-Mahkemece, evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebine dayalı boşanma davasının yapılan yargılaması sonucunda boşanmaya sebebiyet veren olaylarda davalı erkeği, davacı kadına nazaran ağır kusurlu olduğu kabul edilerek boşanma davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına karar verilmiştir. Davacı kadına kusur olarak yüklenilen vakıalar temyiz kanun yoluna başvurulmadığından kesinleşmiştir. Davalı erkeğe, ev alınacak sözü verilmesine rağmen ev alınmadığı, ailesinin evlilik birliğine müdahalesine sessiz kaldığı vakıaları kusur olarak yüklenilmiş ise de, bu vakıalara davacı kadın tarafından dilekçelerin karşılıklı verilmesi aşamasında dayanılmadığı, hakaret vakıasına ilişkin tanık beyanlarının ise soyut nitelikli olduğu itibar edilemeyeceğinden ispatlanmadığı anlaşılmaktadır. O halde bu vakıalar erkeğe kusur olarak yüklenemez. Bu durumda, mahkemece belirlenen tarafların gerçekleşen diğer kusurlu davranışlarına göre boşanmaya sebebiyet veren vakıalarda davacı kadının, davalı erkeğe nazaran ağır kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Bu husus gözetilmeden yanılgılı değerlendirme sonucu davalı erkeğin davacı kadına nazaran ağır kusurlu olduğunun kabul edilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.
    3-Yukarıda 2. bentte açıklandığı üzere boşanmaya sebep olan olaylarda taraflar davacı kadın, davalı erkeğe nazar ağır kusurludur. Boşanmaya sebep olan olaylarda ağır kusurlu eş yararına maddi ve manevi tazminata karar verilemez. Davacı kadın yararına Türk Medeni Kanunu'nun 174/1-2. madde koşulları oluşmamıştır. O halde davacı kadının maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekirken, hatalı kusur belirlemesinin sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.
    4-Boşanmaya sebep olan olaylarda yukarıda 2. bentte açıklandığı üzere davacı kadın ağır kusurlu olduğundan, kadın yararına TMK 175. madde koşulları oluşmamıştır. Bu husus gözetilmeden kadın yararına yoksulluk nafakasına hükmedilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.

    5-Mahkemece bozma öncesi verilen ilk kararda, davacı kadın yararına aylık 150,00 TL tedbir nafakasına hükmedilmiş, bu hüküm davalı erkek tarafından tamamı yönünden temyiz edilmiş, bozma sonrası verilen son kararda ise davacı kadın yararına aylık 350,00 TL tedbir nafakasına hükmedilmiştir. İlk kararda davacı kadın yararına hükmedilen aylık 150,00 TL tedbir nafakası davacı kadın tarafından temyiz edilmeyerek, bu miktar yönünden davalı erkek lehine usulî kazanılmış hak oluşmuştur. Bu sebeple bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda usulî kazanılmış hakka aykırı olacak şekilde davacı kadın yararına hükmedilen tedbir nafakasının arttırılması doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.
    6-Mahkemece bozma öncesi verilen ilk kararda, ortak çocuklar yararına aylık 150,00 TL tedbir nafakasına hükmedilmiş, bu hüküm davalı erkek tarafından tamamı yönünden temyiz edilmiş, bozma sonrası verilen son kararda ise ortak çocuklar yararına aylık 250,00 TL tedbir nafakasına hükmedilmiştir. İlk kararda ortak çocuklar yararına hükmedilen aylık 100,00 TL tedbir nafakası davacı kadın tarafından temyiz edilmeyerek, bu miktar yönünden davalı erkek lehine usulî kazanılmış hak oluşmuştur. Bu sebeple bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda usulî kazanılmış hakka aykırı olacak şekilde ortak çocuklar yararına hükmedilen tedbir nafakasının arttırılması doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.
    7-Velâyet kamu düzenine ilişkin olup, resen araştırma ilkesi geçerlidir. Bu nedenle yargılama sırasında meydana gelen gelişmelerin bile göz önünde tutulması gerekir. Velayetin düzenlenmesinde asıl olan çocuğun üstün yararıdır. 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 5. maddesi gereğince aile mahkemesi bünyesinde bulunan psikolog, pedagog ve sosyal çalışmacıdan oluşan uzmanlardan, her iki ebeveyn ve çocuklarla görüşmek suretiyle inceleme ve rapor istenip; tarafların barınma, gelir, sosyal ve psikolojik durumlarına göre çocukların gerektiğinde sağlıklı gelişimi için velayeti üstlenmeye engel bir durumun bulunup bulunmadığının araştırılması, mahkemece çocuk ya da çocukların bizzat dinlenerek, görüşü alınıp ve diğer deliller de göz önüne alınmak suretiyle ebeveynlerinden hangisi yanında kalmasının çocukların menfaatine olacağı tespit edilerek velayet konusunda bir karar verilmesi gerekir.
    Velâyet düzenlemesinde; çocukla ana ve baba yararının çatışması halinde, çocuğun yararına üstünlük tanınması gereklidir. Çocuğun yararı ise; çocuğun bedensel, fikri ve ahlaki bakımdan en iyi şekilde gelişebilmesi ve böyle bir gelişmenin gerçekleştirilmesi için, çocuğa sosyal, ekonomik ve kültürel koşulların sağlanmış olmasıdır. Çocuğun bu konulardaki üstün yararını belirlerken; çocuk yetişkin biri olmuş olsaydı, kendisini ilgilendiren bir olayda, kendi yararı için ne gibi bir karar verebilecekti ise, çocuk için karar verme makamındaki kişinin de aynı yönde karar verilmesi gerekir. Yani çocuğun farazi düşüncesi esas alınacaktır. Birleşmiş
    Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin 12. maddesi ile Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesinin 3. ve 6. maddeleri, iç hukuk tarafından yeterli idrake sahip olduğu kabul edilen çocuklara, kendilerini ilgilendiren davalarda görüşlerini ifade etmeye olanak tanınmasını ve görüşlerine gereken önemin verilmesi gerektiğini öngörmektedir. Çocukların üstün yararı gerektirdiği takdirde görüşlerinin aksine karar verilmesi mümkündür. Velayet hususu, çocukları ilgilendiren konuların en başında gelir. Dosya kapsamından ortak çocukların velayetine yönelik rapor alınmadığı yeterli araştırmaların yapılmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle ortak çocukların velayetine yönelik psikolog, pedagog ve sosyal çalışmacıdan oluşturulacak heyete inceleme yaptırılarak (4787 sayılı Kanun m. 5), ortak çocukların fiilen bulunduğu yerin barınma ve yaşama koşullarını da değerlendirir içerikte sosyal inceleme raporu alınması, idrak çağında olan çocukların beyanı da alınmak sureti ile toplanılan tüm deliller birlikte değerlendirilerek ebeveynlerinden hangisi yanında kalmasının çocukların menfaatine olacağı tespit edilip, sonucuna göre karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir.

    SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda (2.), (3.), (4.), (5.) ve (6.) bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, bozma sebebine göre davalı erkeğin iştirak nafakasına yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin ise yukarıda (1.) bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcın istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 29.06.2022 (Çrş.)












    Hemen Ara