Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2021/4600 Esas 2022/3188 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
6. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/4600
Karar No: 2022/3188
Karar Tarihi: 08.06.2022

Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2021/4600 Esas 2022/3188 Karar Sayılı İlamı

6. Hukuk Dairesi         2021/4600 E.  ,  2022/3188 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi
    İLK DERECE MAHKEMESİ : Maden Asliye Hukuk Mahkemesi

    Yukarıda tarih ve numarası yazılı olan bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen kararın temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu, gereği konuşulup düşünüldü.

    - K A R A R -

    Davacı vekili, cevap dilekçesinde özetle, davalı idarenin yapmış olduğu ihale neticesinde müvekkili ile davalı arasında Elazığ- Maden yolu yapım işi konulu 25/03/2009 tarihli sözleşme imzalandığını, davalı idarenin 05/06/2009 tarihinde müvekkili tarafından kullanılan iş deneyim belgesinin daha önce bir başka ihalede kullanıldığı gerekçesi ile sözleşmeyi feshettiğini, müvekkili hakkında 1 yıl ihaleden yasaklılık kararı alındığını, feshe ilişkin idari işlemin iptali için Elazığ 2. İdare Mahkemesinde dava açıldığını, idare mahkemesince davanın reddine karar verildiğini, bu kararın temyizi üzerine Danıştay 13. Dairesinin ihale sözleşmesinin feshine ilişkin işlemin hukuka aykırı olduğu gerekçesi ile bozma kararı verdiğini, bozmaya karşı karar düzeltme taleplerinin reddedildiğini, sözleşmenin haksız olarak fesih edilmesi nedeni ile müvekkilinin kâr mahrumiyeti yaşadığını yasaklılık neden ile ihalelere giremediğini, iş alamadığını belirterek fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmak kaydı ile kâr mahrumiyeti ve uğranılan zarar için 10.000,00 TL ve yasaklılık kararı nedeni ile uğranılan zarara karşılık 1000,00 TL’nin davalıdan tahsilini talep etmiştir.
    Cevap dilekçesinde özetle, yetki itirazında ve zamanaşımı def’inde bulunarak, feshin hukuka ve sözleşme eki idari şartnameye uygun olduğunu, davacının vermiş olduğu taahhütnamenin gerçeğe aykırı olduğunu, müvekkili idareye atfedilebilecek bir kusur bulunmadığını, zarar isteminin ispatlanması gerektiğini bu nedenlerle davanın reddini talep etmiştir.
    Yerel mahkemece, sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı mülga BK'nın 126/4'üncü maddesi uyarınca, yüklenicinin yükümlülüklerini ağır kusuruyla hiç ya da gereği gibi ifa etmemesi dışında eser sözleşmesinden doğan alacaklar için beş yıllık zamanaşımı öngörüldüğü, sözleşmenin fesh edildiği 05/06/2009 tarihinden dava tarihine kadar beş yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu belirtilerek davanın zamanaşımından reddine karar verilmiş, bu karar davacı vekilince istinaf edilmiştir.
    Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi, davacının haksız fesih nedeniyle zararlarının tahsilini talep ettiği eldeki davada; davalı idarenin davacı tarafa fesih bildiriminin 15/06/2009 tarihinde tebliğ edildiği, fesih bildiriminin davacıya tebliğinden itibaren beş yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu, zamanaşımını kesen bir nedenin bulunmadığının anlaşılması karşısında davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiş, bu karar davacı vekilince temyiz edilmiştir.
    Dava, haksız fesihten kaynaklanan kâr mahrumiyeti ve uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir.
    Sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı BK'nın 126/4 ile 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren TBK 147/6 maddesi hükümlerine göre eser sözleşmesinden doğan alacak davaları 5 yıllık zamanaşımı süresine tabi olup, BK'nın 128, TBK'nın 149. maddesi hükümleri gereğince zamanaşımı alacağın muaccel olması ile işlemeye başlayacaktır.
    Davacı tarafından Elazığ İdare Mahkemesinde haksız feshe ilişkin işlemin iptali için dava açılmıştır. Elazığ 2. İdare Mahkemesi 2009/854 Esas 2010/366 Karar sayılı ve 22/04/2010 tarihli kararı ile davanın reddine karar vermiştir. Davanın reddine ilişkin kararın davacı tarafından temyizi üzerine Danıştay 13. Dairesi 2010/2595 Esas 2015/1270 Karar sayılı ve 01/04/2015 tarihli kararı ile dava konusu idari işlemin iptalinin gerektiği gerekçesi ile yerel mahkeme kararını bozmuştur. Elazığ 2. İdare Mahkemesi 2016/710 Esas 2016/996 Karar sayılı ve 25/10/2016 tarihli ilamı ile bozma ilamına uyarak dava konusu idari işlemin iptaline karar vermiştir. Bu karar Danıştay 13. Dairesinin 24/12/2018 tarihli kararı ile onanarak kesinleşmiştir. Bu durumda, davacının uğramış olduğu kazanç kaybına ilişkin talebinin zamanaşımı süresinin tespitinde Elazığ 2. İdare Mahkemesi kararının kesinleşme tarihinin esas alınması gerekir.
    Açıklanan nedenlerle, dava tarihi itibarı ile beş yıllık zamanaşımı süresi dolmadığından yerel mahkemece, işin esasına girilip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken davanın zamanaşımından reddine karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK 373. madde hükümleri gözetilerek dosyanın ilk derece mahkemesine, karardan bir örneğin ise bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine, 08.06.2022 gününde oy çokluğuyla karar verildi.

    MUHALEFET ŞERHİ

    Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir. Taraflar arasındaki sözleme 15.06.2009 tarihinde feshedilmiştir. İş bu dava ise 02.11.2006 tarihinde açılmıştır. Alacak istemine karşı davalı tarafça süresinde ve usulüne uygun olarak zamanaşımı itirazında bulunulmuştur. Sözleşmenin feshi halinde fesihten doğan taleplerin 5 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde ileri sürülmesi gerekir. Fesih tarihi 15.06.2009 tarihi ve dava tarihi olan 02.11.2006 tarihleri dikkate alındığında, sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı BK’nın 126/4. maddesinde yer alan 5 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu anlaşılmaktadır.
    Her ne kadar idare mahkemesinde dava açılmış ise de, idare mahkemesinde açılan dava zamanaşımını kesmez. Zira sözleşme tarihi dikkate alındığında 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun zamanaşımına ilişkin hükümlerinin uygulanacağı açıktır. 818 sayılı Kanun'da zamanaşımını kesen sebeplerin düzenlendiği 133/2. maddesinde bu hususta, “alacaklı dava veya def'i zımnında mahkemeye veya hakeme müracaatla veya icrai takibat yahut iflas masasına müdahale ile hakkını talep eylediği halde” ifadesi kullanılmıştır. Bu bentte geçen “hakkını talep eylediği halde” ifadesi ile açıkça bu hakkın dava, takip ve iflas masasına kayıt talebinin bulunması anlaşılmaktadır. Davaya konu olayda, dava konusunun idare mahkemesinde dava edilmediği açıktır. Başkaca maddede belirtilen bir talep de yoktur. Bu haliyle idare mahkemesinde açılan davanın zamanaşımını kesmesi mümkün değildir. Nitekim Yargıtay 15. HD’nin 06.11.2017 tarih ve 2016/6527 E, 2017/3818 K sayılı ilamında da idare mahkemesinde açılan iptal ve tam yargı davalarının zamanaşımını kesmeyeceği belirtilmiştir.
    6101 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 154/2. maddesinde daha genel bir ifade ile dava ve def'i yoluyla mahkemeye başvurulması hüküm altına alınmış ise de, bu hükmün bu davada uygulanma olanağı bulunmamaktadır. Sözleşme tarihi 15.06.2009 olup, 6098 sayılı TBK’nın yürürlük tarihi olan 01.07.2011 tarihinden öncedir. Yine 6101 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun Yürürlük ve Uygulama Kanunu'nun 5. maddesinin de burada uygulanma olanağı bulunmamaktadır. Zira bu maddede zamanaşımını durduran ve kesen sebeplere ilişkin bir yürürlük hükmü getirilmemiştir.
    Bu hususular dikkate alındığında usul ve yasaya uygun olan Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi kararının onanması gerektiği düşüncemle sayın çoğunluğun aksi yöndeki görüşüne katılmamaktayım.



    Hemen Ara