Esas No: 2015/29
Karar No: 2015/27
Uyuşmazlık Mahkemesi Ceza Bölümü 2015/29 Esas 2015/27 Karar Sayılı İlamı
T.C. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ CEZA BÖLÜMÜ ESAS NO : 2015 / 29 KARAR NO : 2015 / 27 KARAR TR : 28.09.2015
|
ÖZET:1- Asker kişi sanık hakkında, askeri suç olmayan, askeri suça bağlı bulunmayan “konut dokunulmazlığını ihlal ve hırsızlık” suçları nedeniyle açılan kamu davasının, sanığın askeri mahkemede yargılanmasını gerektiren ilginin kesilmiş olması nedeniyle ADLİ YARGI yerinde; 2-Asker kişi sanık hakkında, Askeri Ceza Kanunu’nun 130. maddesinde düzen-lenen “askeri eşyayı kasten tahrip” suçuna uygun eylemi nedeniyle açılan kamu davasının, suçun askeri suç olması nedeniyle ASKERİ YARGI yerinde görülmesinin gerek-tiği hk. |
K A R A R
Davacı : K.H.
Sanık : A.A.
O L A Y : Kandıra 1. Mot. P. Tug. 2. Mot. P. Tb. Komutanlığı emrinde görevli sanık P.Er A.A.’a ait cep telefonunun, 25.08.2013 günü yapılan kontrolde nöbetçi subayı tarafından kendisinden alınarak bölük komutanının odasındaki masanın çekmecesine konduğu, aynı gün saat 22.50 sıralarında sanığın bu telefonu bölük komutanının masasının çekmecesinden gizlice aldığından bahisle sanık hakkında “hırsızlık” suçundan soruşturma açıldığı belirtilerek;
Sanığın 4.10.2013 günü terhis olmakla bu tarihten itibaren sivil kişi durumuna geçtiği, işlediği ileri sürülen suçun askeri bir suç olmaması ve askeri bir suça bağlı bulunmaması, sanığın terhis edilmiş olması nedeniyle askeri mahkemede yargılamayı gerektiren ilginin de kesilmiş olması nedenleriyle Askeri Savcılığın soruşturma görevinin sona erdiğinin anlaşıldığı gerekçesiyle, Donanma Komutanlığı Askeri Savcılığı’nın 9.12.2013 gün ve E:2013/941, K:2013/62 sayılı kararı ile görevsizlik kararı verilerek soruşturma dosyasının sanık hakkında Türk Ceza Kanunu’nun 290/2, 141 ve diğer maddeleri kapsamında soruşturmanın devamı için dosyanın görevli ve yetkili Kandıra Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine karar verilmesi üzerine;
Kandıra Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 30.12.2013 gün ve E:2013/1151, K:2013/543 sayılı iddianamesiyle, 25.08.2013 günü Kandıra 1. Mot. P. Tug. 2. Mot. P. Komutanlığında yapılan plansız kontrol sırasında koğuşlar bölgesinde sanık A.A.’a ait olduğu bilinen nokia marka cep telefonunun tespit edildiği, bahse konu telefonun sanıktan alınıp bölük komutanının masasının çekmecesine emanete konulduğu, telefonun buradan olay günü gecesi yemekhane camının kırılarak oradan bölük komutanı odasına girilmek sureti ile çalındığı, sanığın çelişkili beyanlarından ve tanık anlatımlarından eylemin sanık tarafından işlendiği ileri sürülerek, eylemine uyan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 290/2. maddesi delaletiyle aynı Kanun’un 116/4, 142/1.b.1, 152/1.a, 53 ve 143. maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmıştır.
KANDIRA ASLİYE CEZA MAHKEMESİ: 17.12.2014 gün ve E:2014/47, K:2014/1096 sayıyla, sanık hakkında “kamu malına zarar verme”, “nitelikli olarak konut dokunulmazlığını ihlal etme” ve “kilitlenmek suretiyle muhafaza altına alınmış eşya hakkında hırısızlık” suçlarına ilişkin olarak kamu davası açılmış ise de; sanığın kendi cep telefonunu geri alması şeklinde gerçekleşen eylemin Türk Ceza Kanunu’nun 141. maddesinde düzenlenen hırsızlık suçunu oluşturmayacağı, eylemin Askeri Ceza Kanunu"nun 87. maddesinde yer alan “emre itaatsizlikte ısrar” suçuna vücut verebileceği yine sanığın üzerine atılı bulunan yemekhane camını kırması şeklindeki eylemin de ancak Askeri Ceza Kanunu"nun 137. maddesinde yer alan suçu oluşturabileceği, bu nedenle sanığı yargılama görevinin askeri yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, temyiz edilmeyen karar kesinleşerek, dava dosyası, Donanma Komutanlığı Askeri Mahkemesi’ne gönderilmiştir.
DONANMA KOMUTANLIĞI ASKERİ MAHKEMESİ: 25.3.2015 gün ve E:2015/209, K:2015/107 sayıyla, sanığa yüklenen “kilitlenmek suretiyle muhafaza altına alınan eşya hakkında hırsızlık”, “nitelikli olarak konut dokunulmazlığını ihlal etmek” ve “kamu malına zarar vermek” suçlarının unsurlarının ve cezasının Türk Ceza Kanunu’nda düzenlendiği, Askeri Ceza Kanunu’nda bu suçlara ilişkin yapılmış bir atıf bulunmadığı, yani bu suçların askeri bir suç olmadığı, askeri bir suça da bağlı bulunmadığı, sanığın işlediği ileri sürülen bu suçları asker kişi aleyhine yahut askerlik hizmet ve görevi ile ilgili olarak işlemediği, ayrıca sanığın 4.10.2013 günü terhis edilmiş olması sebebiyle “asker kişi” sıfatının da bulunmadığı, sanığın amirince muhafaza altına alınan cep telefonunu bulunduğu yerden alması eyleminin Türk Ceza Kanunu’nun 290/2. maddesi delaletiyle “hırsızlık” suçunu oluşturacağı, bu eylemin Askeri Ceza Kanunu"nun 87. maddesi kapsamında “emre itaatsizlikte ısrar” suçu kapsamında değerlendirilmesinin mümkün bulunmadığı, iddianamede sanığın birlik içinde cep telefonu bulundurmak eyleminden ziyade cep telefonunun muhafaza için bırakıldığı yerden alınması olayının eylem olarak belirtilmiş olduğu, kaldı ki asker kişilerin birlik içinde cep telefonu bulundurmak eyleminin 6413 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu’yla disiplin suçu olarak düzenlendiği ve askeri mahkemelerin anılan eylemle ilgili bir yargılama yapmalarının mümkün bulunmadığı, sanığın “kamu malına zarar verme” eyleminin de Askeri Ceza Kanunu"nun 130. maddesinde düzenlenen “askeri eşyayı kasten tahrip” suçu kapsamında değerlendirilebilmesi mümkün olmakla birlikte; Askeri Mahkemenin “hırsızlık” ve “konut dokunulmazlığını ihlal etme” eylemleriyle ilgili olarak yargılama yapmaya açıkça görevli bulunmaması, sanığın eylemlerinin bütünlük arz etmesi, suçlar arasında bağlantı bulunması, sanığın yargılamasının tek bir yargılama makamı tarafından yapılmasının Anayasanın 141. maddesi kapsamında usul ekonomisi ve yargılamanın hızlandırılması ilkelerine daha uygun olması sebepleriyle, yüklenen eylemlerin askeri bir suç olmadığı, askeri bir suça da bağlı bulunmadığı, suçların asker kişi aleyhine yahut askerlik hizmet ve görevi ile ilgili olarak işlemediği ve sanığın terhis edilmiş olması nedeniyle sanığı yargılama görevinin adli yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, kararın temyiz edilmeden kesinleşmesi üzerine, dava dosyası, aynı Mahkemece, Mahkememize gönderilmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Ceza Bölümünün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler; Şuayip ŞEN, Kenan YUMUŞAK, Osman ATALAY, Yusuf Tamer ÇETİN, Mehmet AVCIOĞLU ve Sevilay TEMİZYÜREK BATIR’ın katılımlarıyla yapılan 28.09.2015 günlü toplantısında;
I-İLK İNCELEME: Yapılan incelemede, usule ilişkin işlemlerde 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş Ve İşleyişi Hakkında Kanun"da belirtilen süre ve biçim yönünden bir eksiklik görülmediği, adli ve askeri yargı yerleri arasında Yasa"nın 14. maddesinde öngörüldüğü biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu anlaşıldığından, esasın incelenmesine oybirliği ile karar verildi.
II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim G. Fatma BÜYÜKEREN’in, “konut dokunul-mazlığını ihlal ve hırsızlık” suçları nedeniyle açılan kamu davasının çözümünde adli yargı, “askeri eşyayı kasten tahrip” suçuna uygun eylem nedeniyle açılan kamu davasının çözümünde askeri yargı yerinin görevli olduğu yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN ile, Askeri Yargıtay Başsavcı Yardımcısı Mehmet YAYLA’nın “konut dokunulmazlığını ihlal ve hırsızlık” suçları nedeniyle açılan kamu davasının çözümünün adli yargı, “askeri eşyayı kasten tahrip” suçuna uygun eylem nedeniyle açılan kamu davasının çözümünün askeri yargı yerinin görev alanına girdiğine ilişkin yazılı ve sözlü açıklamaları dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Anayasanın “askeri yargı” yı düzenleyen 145 nci maddesinde asker kişilerin “askeri mahallerde” işledikleri suçlara bakmanın askeri mahkemelerin görevinde olduğu belirtilmişken; 12.9.2010 tarihinde yapılan halkoylaması sonucu kabul edilip, 23.9.2010 gün ve 27708 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5982 sayılı Yasa’nın 15. maddesi ile yapılan değişiklik ile maddenin birinci fıkrasında, “Askeri yargı, askerî mahkemeler ve disiplin mahkemeleri tarafından yürütülür. Bu mahkemeler; asker kişiler tarafından işlenen askerî suçlar ile bunların asker kişiler aleyhine veya askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevlidir. Devletin güvenliğine, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlara ait davalar her halde adliye mahkemelerinde görülür.
Savaş hali haricinde, asker olmayan kişiler askeri mahkemelerde yargılanamaz” denilmek suretiyle “askeri mahallerde” unsuru madde metninden çıkarılmıştır.
353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu Ve Yargılama Usulü Kanunu"nun "Askeri Mahkemelerin Görevleri" başlığı altında düzenlenen İkinci Bölümünde yer alan "Genel Görev" başlıklı 9. maddesinde; "Askeri Mahkemeler Kanunlarda aksi yazılı olmadıkça asker kişilerin askeri olan suçları ile bunların asker kişiler aleyhine veya askeri mahallerde yahut askerlik hizmet ve görevleri ile ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevlidirler" denilmekte iken, maddenin “….askeri mahallerde….” ibaresi Anayasa Mahkemesi’nin 26.6.2012 tarih ve 28335 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 15.3.2012 gün ve E:2011/30, K:2012/36 sayılı kararı ile iptal edilmiştir.
353 sayılı Kanun’un 9. maddesinde yer alan “askeri mahal” kavramının Anayasa’da yapılan yeni düzenleme ile kaldırıldığı ve Anayasa Mahkemesi’nin bahsedilen kararı ile Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline de karar verildiği anlaşıldığından, artık asker kişilerin askeri mahalde işledikleri askeri suç olmayan, asker kişiye karşı veya askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olarak işlendiği de ileri sürülmeyen eylemleri nedeniyle açılan davaların adli yargı yerinde görüleceği açıktır.
“Askeri suç” ise, öğretide ve uygulamada;
a) Unsurları ve cezalarının tamamı Askeri Ceza Kanunu"nda yazılı olan, başka bir anlatımla, Askeri Ceza Kanunu dışında hiçbir ceza yasası ile cezalandırılmayan suçlar,
b) Unsurları kısmen Askeri Ceza Kanunu"nda kısmen diğer ceza yasalarında gösterilen suçlar,
c) Türk Ceza Kanunu"na atıf suretiyle askeri suç haline dönüştürülen suçlar, olmak üzere üç grupta mütalaa edilmektedir.
Aynı Yasa’nın 13.10.1996 gün ve 22786 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 4191 sayılı Yasa’yla değişik 17. maddesinde; “askeri mahkemelerde yargılanmayı gerektiren ilginin kesilmesi, daha önce işlenen suçlara ait davalara bu mahkemelerin bakma görevini değiştirmez. Ancak suçun askeri bir suç olmaması askeri bir suça bağlı bulunmaması ve sanık hakkında kamu davası açılmamış olması halinde askeri mahkemenin görevi sona erer” denilmekte iken, maddenin "... ve sanık hakkında kamu davası açılmamış olması ..." tümcesi Anayasa Mahkemesi"nin 11.3.2000 gün ve 23990 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanan 1.7.1998 gün ve E:1996/74, K:1998/45 sayılı kararı ile iptal edilmiştir.
Buna göre, askeri mahkemelerde yargılanmayı gerektiren ilginin kesilmesi, daha önce işlenen suçlara ait davalara bu mahkemelerin bakma görevini değiştirmez. Ancak yüklenen suçun askeri bir suç olmaması, askeri bir suça bağlı bulunmaması halinde, askeri mahkemenin görevinin sona ereceği açıktır. İptal kararı nedeniyle, sanık hakkında kamu davasının açılmış olup olmamasının bir önemi bulunmamaktadır.
Sanığa yüklenen, iddianamede “sanığa ait olduğu bilinen cep telefonunun sanıktan alınıp bölük komutanının masasının çekmecesine emanete konulduğu, telefonun buradan olay günü gecesi çalındığı” şeklinde anlatılan ve yargı yerlerince de bu şekilde gerçekleştiği kabul edilen eylem nedeniyle, sanık hakkında açılan “konut dokunulmazlığını ihlal ve hırsızlık” suçlarının 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda düzenlendiği, Askeri Ceza Kanunu’nda bu eyleme ilişkin bir düzenlemenin bulunmadığı, bu nedenle yüklenen bu eylemin “askeri suç” olmadığı açıktır.
Sanığın 4.10.2013 günü terhis edildiği dosya içinde mevcut Kandıra/Kocaeli 1. Mot. P. Tug. 2. Mot. P. Tb. Komutanlığının 3.12.2013 gün ve PER.:15348114-1500-1820-13 sayılı yazısı ve ekli belgelerden anlaşılmaktadır.
Adli yargı yerince verilen görevsizlik kararında, sanığın kendi cep telefonunu geri alması şeklinde gerçekleşen eylemin Türk Ceza Kanunu’nun 141. maddesinde düzenlenen hırsızlık suçunu oluşturmayacağı, eylemin Askeri Ceza Kanunu"nun 87. maddesinde yer alan “emre itaatsizlikte ısrar” suçuna vücut verebileceği gerekçesine yer verilmiş ise de; iddianamede, sanığa yüklenen eylemin “sanığa ait olduğu bilinen cep telefonunun sanıktan alınıp bölük komutanının masasının çekmecesine emanete konulduğu, telefonun buradan olay günü gecesi çalındığı” şeklinde anlatıldığı ve yargı yerlerince de eylemin bu şekilde gerçekleştiğinin kabul edilmesi karşısında, askeri yargı yerince verilen görevsizlik kararının gerekçesinde, “kilitlenmek suretiyle muhafaza altına alınan eşya hakkında hırsızlık”, “nitelikli olarak konut dokunulmazlığını ihlal etmek” suçlarının unsurlarının ve cezasının Türk Ceza Kanunu’nda düzenlendiği, Askeri Ceza Kanunu’nda bu suçlara ilişkin yapılmış bir atıf bulunmadığı, yani bu suçların askeri bir suç olmadığı, askeri bir suça da bağlı bulunmadığı ve sanığın 4.10.2013 günü terhis edilmiş olması sebebiyle “asker kişi” sıfatının da bulunmadığı, bu eylemin Askeri Ceza Kanunu"nun 87. maddesi kapsamında “emre itaatsizlikte ısrar” suçu kapsamında değerlendirilmesinin mümkün bulunmadığı, iddianamede sanığın birlik içinde cep telefonu bulundurmak eyleminden ziyade cep telefonunun muhafaza için bırakıldığı yerden alınması olayının eylem olarak belirtilmiş olduğu açıklanarak, sanığa yüklenen eylemin “emre itaatsizlikte ısrar” suçunu oluşturamayacağının değerlendirildiği gözetildiğinde, Donanma Komutanlığı Askeri Mahkemesi’nce bu suçlara yönelik olarak verilen görevsizlik kararları hukuka uygun bulunmuştur. Sanığa yüklenen eylemin Türk Ceza Kanunu kapsamında kaldığı açık olup, eylemin nitelendirilmesinin ve sonucuna göre bir karar verilmesinin görevli yargı yerince yapılacağı kuşkusuzdur.
353 sayılı Yasa"nın 17. maddesinde, askeri mahkemelerde yargılanmayı gerektiren ilginin kesilmesiyle daha önce işlenen suçlara ait davalara bu mahkemelerin bakma görevinin değişmeyeceği, ancak suçun askeri bir suç olmaması askeri bir suça bağlı bulunmaması durumunda, askeri mahkemelerde yargılanmayı gerektiren ilginin kesilmesiyle, askeri mahkemenin görevinin sona ereceği düzenlenmiş bulunduğundan;
İddianamede nitelendirildiği şekilde sanığa yüklenen “konut dokunulmazlığını ihlal ve hırsızlık” suçlarının Türk Ceza Kanunu’nda düzenlendiği, Askeri Ceza Kanunu’nda bu suçlara ilişkin bir düzenlemenin bulunmadığı, bu nedenle “askeri suç” olmadıkları açık olup, yargılama aşamasında terhis edilmiş olan sanık hakkında bu suçlar nedeniyle açılan kamu davasının, 353 sayılı Yasa’nın 9 ve 17. maddeleri hükmü uyarınca adli yargı yerinde görülmesinin gerektiği kuşkusuzdur.
Olumsuz görev uyuşmazlığına konu kamu davasında, askeri yargı yerince verilen görevsizlik kararında, sanığa yüklenen “kamu malına zarar verme” eyleminin Askeri Ceza Kanunu"nun 130. maddesinde düzenlenen “askeri eşyayı kasten tahrip” suçu kapsamında değerlendirilebilmesi mümkün olmakla birlikte; askeri mahkemenin “hırsızlık” ve “konut dokunulmazlığını ihlal etme” eylemleriyle ilgili olarak yargılama yapmaya açıkça görevli bulunmaması, sanığın eylemlerinin bütünlük arz etmesi, suçlar arasında bağlantı bulunması, sanığın yargılamasının tek bir yargılama makamı tarafından yapılmasının Anayasanın 141. maddesi kapsamında usul ekonomisi ve yargılamanın hızlandırılması ilkelerine daha uygun olması sebepleriyle, yüklenen eylemlerin askeri bir suç olmadığı, askeri bir suça da bağlı bulunmadığı, suçların asker kişi aleyhine yahut askerlik hizmet ve görevi ile ilgili olarak işlemediği ve sanığın terhis edilmiş olması nedeniyle sanığı yargılama görevinin adli yargı yerine ait olduğu gerekçesine yer verilmiş ise de; sanığa yüklenen eylemin suça konu telefonun “olay günü gecesi yemekhane camının kırılarak oradan bölük komutanı odasına girilmek sureti ile çalındığı” şeklinde anlatıldığı ve yargı yerlerince de eylemin bu şekilde gerçekleştiğinin kabul edilmesi karşısında, adli yargı yerince verilen görevsizlik kararının gerekçesinde, sanığın üzerine atılı bulunan yemekhane camını kırması şeklindeki eylemin her ne kadar Askeri Ceza Kanunu"nun 137. maddesinde yer alan suçu oluşturabileceği belirtilmiş ise de; eylemin Askeri Ceza Kanunu"nun 130. maddesinde düzenlenen “askeri eşyayı kasten tahrip” suçu kapsamında değerlendirilebileceği gözetilerek, Kandıra Asliye Ceza Mahkemesince bu suça yönelik olarak verilen görevsizlik kararı sonuç itibariyle hukuka uygun bulunmuştur.
Bu durumda, sanığa yüklenen, olay günü gecesi “yemekhane camının kırılarak” oradan bölük komutanı odasına girilmek sureti ile çalındığı şeklinde anlatılan eylemin “askeri eşyayı kasten tahrip” suçunu oluşturabileceği, bu suçun da Askeri Ceza Kanunu’nda düzenlendiği, bu nedenle “askeri suç” olduğu açık olup, yargılama aşamasında sanığın terhis edilmiş olmasının bu suç yönünden bir öneminin bulunmadığı, bu suç nedeniyle açılan kamu davasının, 353 sayılı Yasa’nın 9 ve 17. maddeleri hükmü uyarınca askeri yargı yerinde görülmesinin gerektiği kuşkusuzdur.
Açıklanan nedenlerle, sanığa yüklenen “konut dokunulmazlığını ihlal ve hırsızlık” suçları yönünden açılan davanın, 353 sayılı Yasa’nın 9 ve 17. maddeleri uyarınca adli yargı yerinde görül-mesi gerektiğinden Kandıra Asliye Ceza Mahkemesi’nce verilen görevsizlik kararının, bu suçlar nedeniyle verilen kısmının kaldırılması;
Sanığa yüklenen “kamu malına zarar verme” suçu yönünden açılan davanın, yüklenen eylemin Askeri Ceza Kanunu kapsamında kalması nedeniyle, 353 sayılı Yasa’nın 9 ve 17. maddeleri uyarınca askeri yargı yerinde görülmesi gerektiğinden Donanma Komutanlığı Askeri Mahkemesi’nce verilen görevsizlik kararının, bu suç nedeniyle verilen kısmının kaldırılması gerekmiştir.
SONUÇ: Sanık hakkında “konut dokunulmazlığını ihlal ve hırsızlık” suçları yönünden açılan davanın çözümünde ADLİ YARGI yerinin görevli olduğuna, bu nedenle Kandıra Asliye Ceza Mahkemesi’nin 17.12.2014 gün ve E:2014/47, K:2014/1096 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ bu suçlar yönünden verilen kısmının KALDIRILMASINA; sanık hakkında “kamu malına zarar verme” suçu yönünden açılan kamu davasının çözümünde ASKERİ YARGI yerinin görevli olduğuna, bu nedenle Donanma Komutanlığı Askeri Mahkemesi’nin 25.3.2015 gün ve E:2015/209, K:2015/107 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ bu suç yönünden verilen kısmının KALDIRILMASINA, 28.09.2015 gününde Üye Osman ATALAY’ın KARŞIOYU ve OYÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.
Başkan Serdar ÖZGÜLDÜR
|
Üye Şuayip ŞEN
Üye Yusuf Tamer ÇETİN
|
Üye Kenan YUMUŞAK
Üye Mehmet AVCIOĞLU
|
Üye Osman ATALAY
Üye Sevilay TEMİZYÜREK BATIR
|
MUHALEFET ŞERHİ
Olay günü 25.08.2013 tarihinde, sanığın askerlik yaptığı yerde koğuşlar bölgesinde nöbetçi subay tarafından yapılan kontrolde, sanığa ait olan (N) marka cep telefonunun aramada bulunup sanıktan alınarak bölük komutanının masasının çekmecesine emanet olarak bırakıldığı, aynı gün gece saat 22.50 sıralarında komutanlığa ait yemekhane camının kırılarak oradan bölük komutanı odasına girilip, cep telefonunun bulunduğu çekmeceden çalındığı olayda,
Sanığın işlediği iddia edilen "kilitlenmek suretiyle muhafaza altına alınan eşya hakkında hırsızlık, geceleyin konut dokunulmazlığını ihlal, kamu malına zarar vermek" suçları, suç tarihi itibarıyla 5237 sayılı TCK"da düzenlenmiştir. Aynı olay nedeniyle işlenen bu suçlardan dolayı sanık yeni TCK sistemine göre ayrı ayrı cezalandırılması gerekmektedir. Olaya ve iddianameye göre TCK 290/2. maddesi yollamasıyla bu suçlardan ceza verilmesi gerektiği belirtilerek kamu davası açılmıştır.
Anayasada Askeri yargıyı düzenleyen 145/1. maddesini değiştiren 12.09.2010 tarihinde yapılan halk oylaması sonucu kabul edilen 23.09.2010 tarihli ve 27708 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 5982 sayılı Kanunun 15. maddesi ile Askeri yargının görevi yeniden belirlenmiştir, buna göre; Sanığın işlediği yukarıda sayılan suçlar askeri bir suç değildir, askeri bir suça bağlı değildir, sanığın işlediği ileri sürülen bu suçlar askeri bir kişi aleyhine yahut askeri hizmet ve görevi ile ilgili olarak işlenmemiştir.
Ayrıca Anayasanın 145/1. maddesinde yapılan değişiklikle "asker olmayan kişiler askeri mahkemede yargılanamaz" hükmü getirilmiştir. Önceki yasada yer alan "askeri mahallerde" unsuru madde metninden çıkarılmıştır. Olaydaki sanık asker 04.10.2013"te terhis olmuştur, Anayasa Mahkemesinin 26.06.2012 tarih ve 28335 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 15.03.2012 tarih, 2011/30 Esas ve 2012/36 sayılı kararı gereğince, 353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanununun 9. maddesindeki "askeri mahallerde" ibaresi iptal edildiğinden ve sanık terhis olduğundan "asker kişi" sıfatı bulunmadığından askeri mahkemede yargılanamayacak, Adli Yargıda yargılanması gerekecektir.
Kamu malına zarar verme eylemi, Askeri Ceza Kanununun 130. maddesinde "askeri eşyayı kasten tahrip etmek" suçu olarak düzenlenmiş ise de Askeri Mahkemenin "hırsızlık" ve "konut dokunulmazlığım ihlal" suçları ile ilgili yargılama görevi yoktur. Sanığın eylemleri iddianamede anlatıldığı şekilde ve yeni TCK"ya göre bir bütünlük arz etmektedir. Sanığın işlediği bu eylemlerden dolayı tek bir yargılama makamı tarafından yargılanmalıdır. Bu durum Anayasanın 141. maddesinde belirtildiği üzere, "Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması" yani usul ekonomisi ve yargılamanın hızlandırılması ilkesine uygun olacaktır.
Ayrıca sanığın eylemleri nedeniyle TCK"da özel bir düzenleme olan TCK 290/2. maddesi delaletiyle bu suçlardan cezalandırılması gerekecek, TCK 290/son cümlesi gereği, sanığın çaldığı eşyanın sahibi olması nedeniyle verilecek cezada yarısından dörtte üçüne kadar indirimden yararlanabilecektir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, sanığın aynı olay nedeniyle işlediği suçlar bir bütünlük arzettiğinden, sanık hakkında TCK 290/2. maddesi yollamasıyla kamu davası açıldığından, yasa maddesinde sanığın çaldığı malın sahibi olması halinde özel indirim öngörüldüğünden, sanık tarafından işlenen suçlar Anayasanın 145. maddesi anlamında askeri bir suç olmadığından, kişi terhis olup "asker kişi" sıfatı da bulunmadığından, Anayasanın 141. maddesi gereği usul ekonomisi, yargının hızlandırılması açısından, bütün eylemlerinden Adli Yargıda yargılanması gerekirken, yargılama görevinin bölünerek, "kamu malına zarar verme" suçu yönünden Askeri Yargının görevli görülmesi, "konut dokunulmazlığı ve hırsızlık" yönünden Adli Yargının görevli görülmesi konusundaki, Sayın çoğunluğun görüşüne muhalifim.
Osman ATALAY
(Muhalif Üye)