Esas No: 2022/6782
Karar No: 2022/7897
Karar Tarihi: 15.06.2022
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2022/6782 Esas 2022/7897 Karar Sayılı İlamı
9. Hukuk Dairesi 2022/6782 E. , 2022/7897 K."İçtihat Metni"
BÖLGE ADLİYE
MAHKEMESİ : ... 30. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
İLK DERECE
MAHKEMESİ : ... 18. İş Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesinin 12.01.2017 tarihli ve 2014/81 Esas, 2017/4 Karar sayılı ilâmıyla davanın reddine karar verilmiştir. Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesinin 17.07.2017 tarihli ve 2017/595 Esas, 2017/983 Karar sayılı kararıyla başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak dosyanın davanın yeniden görülmesi için İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı üzerine yeniden yargılama yapan İlk Derece Mahkemesince, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davacının istinaf başvurusunun esastan reddine hüküm kurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartları ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 08.09.2003 tarihinden Temmuz 2010 tarihine kadar endüstri mühendisi olarak çalıştığını, Temmuz 2010 yılında ''gördüğüm lüzum üzerine'' gerekçesi ile gerçek iradesini yansıtmayan beyanla istifa etmek zorunda bırakıldığını, müvekkilinin başarılı çalışmaları sonucunda terfi ettiğini, Aralık 2008 yılında Stretch kategorisine girdiğini, Şubat 2009 yılında sebep gösterilmeksizin bu kategoriden çıkarıldığını, Temmuz 2010 tarihine kadar psikolojik tacize maruz bırakıldığını, gerçek iradesini yansıtmayan beyan ile istifa ettiğini, müvekkilinin değişik tarihlerde keşide ettiği ihtarnameler ile işvereni kendisine yapılan psikolojik taciz konusunda bilgilendirdiğini, işveren tarafından gönderilen cevabi ihtarnameler ile müvekkilinin istifa etmesi nedeni ile 4857 sayılı İş Kanunu (4857 sayılı Kanun) ve ilgili diğer mevzuat gereğince herhangi bir tazminat ödenmesinin hukuken olanaklı bulunmadığının bildirdiğini, işverenin cevabi ihtarname ile bölüm yöneticisinin işten ayrıldığını bildirdiğini, davalı Şirket tarafından keşide edilen cevabi ihtarname ile müvekkilinin psikolojik tacize maruz bırakıldığının zımnen kabul edildiğini, müvekkilinin 26.06.2013 tarihli ihtarnamesi ile hak ettiği işçilik alacaklarının tarafına ödenmesini talep ettiğini ancak ödeme yapılmadığını, müvekkilinin davalı işyerinde başarılı bir şekilde iş hayatına devam ederken M. B.'nin göreve başlaması ile birlikte M. B.'nin Şirket tarafından kendisine verilen kurumsal erkleri kendi hissiyatı doğrultusunda kullandığını ve müvekkilinin görüş ve önerilerini yok sayarak sürdürdüğü çalışma düzeninin hem bölümün hem de müvekkilinin performansını düşürdüğünü, M. B.'nin müvekkilinin kendi ekibinde yükselmesine izin vermediği gibi diğer ekiplere de geçmesini engellediğini, müvekkilini yok saydığını, müvekkilini dışladığını ve insan kaynaklarına müvekkiline hitaben "kendi ekibinde aynı yetki ve sorumlulukta yükselmeden sonsuza kadar kalabilir" yorumunu yaptığını, bu durumun da başarı terfisi yıldan yıla büyüyen bir kişi için kabul edilemez bir durum olduğunu, psikolojik taciz uygulanarak çalışma ortamının katlanılamaz bir hâle getirmek sureti ile müvekkilinin yıldırıldığını ve istemeyerek işten ayrılmasının sağlandığını, davalı Şirketin istifa edip rakip firmalara geçen personele dava açmış iken müvekkili aleyhine dava açmadığını, işverenin kanuni düzenlemeler karşısında işçisinin psikolojik tacize uğramaması için gerekli önlemleri almakla yükümlü olduğunu, psikolojik tacizin işçinin kendiliğinden işten ayrılmasını sağlamak amacı ile başvurulan bir yöntem olduğunu ve M. B.'nin de müvekkiline psikolojik taciz uyguladığını, müvekkilinin 5.700,00 TL brüt, 5.066,00 TL net ücret aldığını, yılda 16 aylık ücret aldığını, müvekkilinin çalıştığı bölümün başarı göstergelerine istinaden her sene değişen katsayının ücretinin çarpımı ile belirlenen bir ücreti de ayrıca aldığını, bu ücretin ise şubat ayı gibi yatırıldığını ve katsayının ise en az 1,5 en fazla 4 olarak belirlendiğini, psikolojik taciz uygulanarak istifaya zorlanan müvekkiline ihbar ve kıdem tazminatları ile fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ile yıllık izin ücreti hakkının da ödenmediğini beyanla alınan tazminat ve alacakların davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1.Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının alacaklarının zamanaşımına uğradığını, davacının 15.09.2003 tarihinde işe başladığını, önce uzman olarak görevlendirildiğini, daha sonra kıdemli uzmanlığa terfi ettiğini, davacının yönetici olma beklentisi içinde olduğunu, davacının yönetici olma isteğini bağlı olduğu yöneticilerine ifade ettiğini, ancak yönetici kadrosunun olmaması ve yönetici olmak için biraz daha tecrübe sahibi olması gerektiği düşüncesi ile davacının bu talebinin karşılanamadığını, davacının 2009 yılı performans değerlendirmesinde başarılı olarak değerlendirildiğini, davacının davalı Şirket içerisinde başka pozisyonlara başvurmak istediğini yöneticisine bildirdiğini ancak davacının davalı Şirkette uygun başka bir pozisyona geçemediğini, davacının 2010 yılında yöneticisi N.D.ye işten ayrılmak istediğini, ailece eşinin kariyerine odaklanmaya karar verdiklerini, kendisinin de sektör dışında başka alanlarla ilgilenmek istediğini ifade ettiğini, davacının bu talebinin olumlu karşılandığını, ancak davacının istifa etmek sureti ile işten ayrıldığını ve rakip şirkette işe başladığını, davacıya psikolojik taciz uygulanmadığını davacının ani bir kararla istifa ettiğini, davacının psikolojik taciz iddialarının asılsız olduğunu, davacının Temmuz 2010'da işten ayrılma tarihine yakın bir zamanda kendisine psikolojik taciz uygulamakla suçladığı yöneticisi M.B.'nin oğlunun doğduğunda bebek ziyaretine hastaneye gittiğini, davacının davalı Şirketten ayrıldıktan 1 hafta sonra rakip şirkette işe başladığını ve bu durumun Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtları ile sabit olduğunu, davacının davalı Şirketteki yöneticilerine gerçek niyetini farklı yansıtarak rakip şirkete geçmeyi tercih ettiğini ve özgür iradesi ile istifa yolunu seçtiğini, davacının istifa sebebinin psikolojik taciz olmadığını, yeni iş bulması nedeni ile istifa ettiğini, davacının psikolojik taciz iddialarının araştırılmasını sağlayacak insan kaynakları departmanına hiçbir şikayette bulunmadığını, davacının yönetici olan M.B.'nin davacıya veya ekibindeki farklı kişilere psikolojik taciz yaptığı yönünden gözlem ve şikayetin tespit edilmediğini, psikolojik tacizin işyeri çalışanının diğer çalışanlar tarafından süreklilik arz edecek şekilde yıldırılmaya çalışılması olduğunu, davacının psikolojik tacize giren eylem ve davranışlardan bir ya da birkaçını ispat etmesi gerektiğini iddia ederek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile psikolojik tacize maruz kaldığını ispat yükünün iddia eden işçiye ait olup davacı tarafın tanık dinletmediği, davalı tanıklarının, davacıya farklı davranıldığına, işyerinde ayrımcılık yapıldığına, psikolojik taciz uygulandığına şahit olmadıklarını beyan ettikleri, davacının psikolojik taciz sonucunda istifa ettiği konusunda yeterli emare bulunmadığı; Bölge Adliye Mahkemesinin gönderme kararında davacının fiilen çalıştığı binanın giriş çıkış kayıtları, log kayıtları üzerinde, işyerinde inceleme yapılmak suretiyle davacının çalışma sürelerinin tespiti hususunda bilirkişi heyetine yerinde inceleme yetkisi verilerek rapor tanzimi istenildiği, bilirkişi heyetinin raporunda davalı işverence işyeri giriş çıkış kayıtları geriye doğru 1 yıl süreyle tutulduğundan log kayıtları ve VPN kayıtlarının mevcut olmadığının belirtilmesi üzerine herhangi bir inceleme yapılamadığının bildirildiği, işyeri kayıtlarının mevcut olmaması nedeniyle davacının fazla çalışma yaptığı, hafta tatili ve ulusal bayram genel tatil günlerinde çalıştığı iddiasını tanık dâhil her türlü delille ispatlayabileceği, ancak davacı tarafın tanık dinletmekten vazgeçtiği, ispat yükü üzerinde olan davacı tarafça fazla çalışma ve hafta tatili ile ulusal bayram genel tatil günlerinde çalışma iddialarının ve önceki karardaki gibi psikolojik taciz iddiasının ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde; müvekkilinin fazla çalışma ücreti alacağına ilişkin delil listesinde işe giriş çıkış kayıtları ve müvekkilinin uzaktan davalı Şirketin sistemine girerek çalışmasını gösterir log kayıtlarının delil olarak gösterildiğini, ... Bölge Adliye Mahkemesi 30. Hukuk Dairesinin 17.07.2017 tarihli ve 2017/595 Esas, 2017/983 Karar sayılı ilâmı ile müvekkilinin fazla çalışmasına ilişkin kayıtlar incelenmeden hüküm kurulması sebebi ile İlk Derece Mahkemesi kararının bozularak kaldırıldığını, bunun üzerine Mahkemenin dosyayı bilirkişi heyetine göndererek davalının uhdesinde bulunması gereken müvekkiline ait işe giriş- çıkış kayıtları, log kayıtları ve VPN bağlantı kayıtları hakkında yerinde inceleme yetkisi ile beraber inceleme yapılmasına ve rapor tanzim edilmesine karar verildiğini, ancak davalının tutmakla yükümlü olduğu kayıtları bilirkişi heyetine göstermemesi sebebi ile bilirkişi heyetince müvekkilinin fazla çalışma saatlerinin tespit edilemediğini, bununla beraber raporda davalı tarafın inceleme esnasında bilirkişi heyetine işyeri giriş- çıkış log kayıtları ve VPN bağlantı kayıtlarının geriye doğru 1 sene süre ile tutulduğunu beyan ettiğinin tespit edildiğini, davalı tarafın bu beyanının hiçbir hukuki mesnedinin bulunmadığını, ayrıca davalı tarafın "müvekkiline ait işe giriş çıkış log ve VPN bağlantı kayıtlarının 1 yıl süreyle tutulduğu" yönündeki beyanının gerçeği yansıtmadığının dosyadaki belgelerden kolaylıkla anlaşıldığını, zira davalı taraf bir yandan müvekkiline ait işe giriş çıkış kayıtlarının 1 yıl süreyle tutulduğu yönünde beyanda bulunmuşken nasıl olduğu anlaşılmaz bir şekilde 24.11.2015 tarihli müvekkiline ait işe giriş çıkış kayıtlarının gönderilmesinin istendiği müzekkereye cevabında müvekkilin 2009-2010 yılına ( müzekkereden 5-6 yıl öncesi) ait işe giriş çıkış kayıtlarını eksik bir şekilde de olsa dosyaya sunduğunu, Mahkeme kararının, ... Bölge Adliye Mahkemesi 30. Hukuk Dairesinin 17.07.2017 tarihli ilâmına aykırı olduğunu, müvekkili yurt dışında yaşadığından isticvabı mümkün olmamakla birlikte taraflarınca dosyaya sunulan beyan dilekçesinde müvekkilinin haftalık çalışma süreleri ile fazla çalışmalara ilişkin beyanda bulunulduğunu, ancak Mahkemenin bu beyanlarına ve davalı yanın dosyaya sunması gereken delilleri sunmaktan imtina etmiş olmasına rağmen, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) açık hükmüne aykırı bir karar vererek davayı reddettiğini, zira 6100 sayılı Kanun 220 nci maddesinin üçüncü fıkrasında "Belgeyi ibraz etmesine karar verilen taraf, kendisine verilen sürede belgeyi ibraz etmez ve aynı sürede, delilleriyle birlikte ibraz etmemesi hakkında kabul edilebilir bir mazeret göstermez ya da belgenin elinde bulunduğunu inkâr eder ve teklif edilen yemini kabul veya icra etmezse, mahkeme, duruma göre belgenin içeriği konusunda diğer tarafın beyanını kabul edebilir." hükmünün bulunduğunu, Mahkemenin bu kararıyla işçi lehine yorum ilkesini de göz ardı ettiğini, Mahkeme tarafından psikolojik taciz kavramı hatalı değerlendirilerek kıdem tazminatına ilişkin taleplerinin reddedildiğini, psikolojik taciz kavramının son derece dar yorumlanarak sadece 4857 sayılı Kanun'un 77 nci maddesi ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 417 nci maddesi lafzına indirgediğini, çalışana yönelik psikolojik ve cinsel tacizle sınırlandırıldığını, gerçekte psikolojik tacizin tanımının "işyerinde psikolojik şiddet, baskı, kuşatma, taciz, rahatsız etme veya sıkıntı vermek, yıldırma veya iş yerinde psikolojik terör yaratan davranışlar" olup en belirgin örneklerinin kasıtlı ve süreklilik arz edecek şekilde yapılan yanlışlardan sorumlu tutulma, kişiye mantıksız görevler verilmesi, yeteneğinin eleştirilmesi, birbiriyle çelişkili kurallara itaat ettirme, görevin kaybettirileceğine ilişkin tehditler, küçük düşürülme, hakarete uğrama, bağrılma, başarının olduğundan az gösterilmesi, şerefinin lekeleneceği ithamlarında bulunulması, bazı hakların ve sorumlulukların elinden alınması gibi psikolojik taciz göstergesi olan davranışlara bakıldığında, bunlardan yeteneğinin eleştirilmesi ve başarının olduğundan az gösterilmesi gibi davranışların birebir müvekkiline uygulanan psikolojik tacizi gösteren davranışlar olduğunu, her ne kadar Mahkemeye sunulan tanıklar, davalı Şirketin Türkiye ölçeğinde çok büyük bir şirket olması ve hâlen yaptıkları işlerin davalı Şirketin faaliyet alanıyla ilgili olması nedeniyle, işlerini kaybedebilecekleri korkusuyla tanıklık yapmaktan çekindiklerini beyan etmiş ve bu nedenle taraflarınca tanık dinletmekten vazgeçilmiş olsa da davalı tanığı B.Y.Ö.'nün beyanlarnın bu iddiaları doğrular nitelikte olduğunu, davalı Şirketin tutumu ile müvekkilinin adeta işinden ayrılması için elinden geleni yaptığını ve bu amacında da başarılı olduğunu, delilleri arasında dosyanın insan kaynakları yönetimi konusunda uzman ve bu konuda kurumsal şirketlerde iş deneyimi olan bir bilirkişiden rapor alınmasının da bulunduğunu ve bu hususun Mahkemeden talep edildiğini, Mahkemenin dosyada yer alan delillerden "Turkcell Yetenek Değerlendirme Süreci" dokümanlarını incelese ya da en azında insan kaynakları yönetimi konusunda uzman bir bilirkişiye inceletseydi müvekkilinin bu listede yönetici yedeği olarak yer aldığını ve kısa süre zarfında yönetici olarak atanması ihtimali olduğunu görebileceğini, bu konuda ciddi bir usul hatası yapılarak karar verildiğini, Mahkemenin "psikolojik taciz ispatlanamıştır" değerlendirmesinin gerek uluslararası hukuk normlarına gerekse Yüksek Mahkeme kararlarına aykırı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla;
"... Dairemizin kaldırma kararı sonrası işverene işyeri kayıtlarını sunması için süre verildiği ve yerinde bilirkişi incelemesi yapıldığı ve ibrazının talep edildiği, her ne kadar işverence bu kayıtlar sunulmamış ise de, istenilen bu kayıtların ileri sürülen iddianın ispatı bakımından HMK 220 madde düzenlemesi uyarınca zorunlu olmadığı zira fazla mesai yaptığı, hafta tatili ve genel tatillerde çalıştığı iddiasının davacı tarafından ispatlanmasının gerektiği, bu iddianın tanık beyanları ile de ispatlanabileceği, ancak davacı tarafından tanık dinletme talebinden vazgeçildiği, davacı 2010 yılında gönderdiği ihtarnamede, amiri pozisyonundaki personelin aldığı kararlar ve yaptığı uygulamalar nedeniyle çalıştıkları birimde performans düşüklüğü meydana geldiğini beyan ettiği, bizzat davacıya yönelik Yargıtay uygulamalarında da belirtilen şekilde belli bir amaçla, sistematik bir şekilde, yılgınlık, korku, tedirginlik, endişe, bunalım, bıkkınlık, sıkıntı veya kaygı oluşturacak söz, tutum veya davranışlarla psikolojik ve duygusal baskı kurarak onu belli şekilde davranmaya ya da davranmamaya, ortak alandan uzaklaştırmaya, güçsüzleştirmeye, değersizleştirmeye, aşağılamaya, küçük düşürmeye veya pasifize etmeye yönelik davranışlarına ilişkin hususların ispatlanamadığı, İlk derece mahkemesinin vakıa ve hukuki nitelendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, kamu düzenine aykırılık bulunmayan karara yönelik davacı tarafından yapılan istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi gerekmiştir. " gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde, istinaf dilekçesinde belirttiği sebepleri tekrar ederek kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davacının istifaen işten ayrılmasının psikolojik taciz neticesi olup olmadığı ve dava konusu kıdem ve ihbar tazminatları ile izin, fazla çalışma, hafta tatili ve ulusal bayram ve genel tatil alacaklarına hak kazanıp kazanamadığına ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 371 inci maddesi ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrası,190 ıncı maddesi hükümleri.
2. 6098 sayılı Kanun'un 417 nci maddesi, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 6 ncı maddesi, 4857 sayılı Kanun'un 41, 44 ve 46 ncı maddeleri.
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesi ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
15.06.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.