Esas No: 2022/7230
Karar No: 2022/9177
Karar Tarihi: 14.11.2022
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2022/7230 Esas 2022/9177 Karar Sayılı İlamı
2. Hukuk Dairesi 2022/7230 E. , 2022/9177 K.Özet:
Hukuk Dairesi tarafından verilen karar, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi tarafından bozulmuştur. Kararda, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tarafların eşit kusurlu kabul edilmesinin yanlış olduğu ve davalı-davacı erkeğin ağır kusurlu olduğu belirtilmiştir. Ayrıca, tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre davacı-davalı kadın yararına takdir edilen yoksulluk nafakasının az olduğu ve daha uygun bir miktarda nafakaya hükmedilmesi gerektiği belirtilmiştir. Kararda, Türk Medeni Kanunu'nun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi ve TMK m. 174/1-2'e göre davacı-davalı kadın yararına uygun miktarda maddi ve manevi tazminat hükmedilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Detaylı olarak belirtilen kanun maddeleri şöyledir: TMK m. 4, TMK m. 174/1-2, TBK m. 50, TBK m. 51.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-davalı kadın tarafından kusur belirlemesi, tazminat taleplerinin reddi ile nafakaların miktarları yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
1. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davacı-davalı kadının aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yersizdir.
2. Evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki sebebine dayalı olarak görülen boşanma davasında ilk derece mahkemesince evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğu gerekçesiyle asıl ve karşı davanın kabulü ile davacı-davalı kadın yararına hükmedilen aylık 400 TL tedbir nafakasının kararın kesinleşmesinden itibaren yoksulluk nafakası olarak ödenmesine, tarafların tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı-davalı kadın tarafından kusur tespiti, nafaka miktarı, reddedilen tazminat talepleri, davalı-davacı erkek tarafından ise kusur tespiti, tedbir ve yoksulluk nafakası, reddedilen manevi tazminat talepleri yönlerinden istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstinaf incelemesi yapan bölge adliye mahkemesince “Evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda ... süredir aralarında geçimsizlik devam eden tarafların ailelerin bir araya geldiği ortamda "sizin kızınızı işte böyle kullanırım" demek suretiyle aşağılayan, "seni boşarım" demek suretiyle tehdit eden, düğünde takılan ziynet eşyalarını ortak kasadan kadının haberi olmadan ... erkek ile babasının eşine yönelik hakaretlerine sessiz kalan, kıskanç tavırlar sergileyen, bir çok kez evi terk eden kadın eşit kusurludur. Tarafların sonuç olarak mahkemece eşit kusurlu kabul edilmeleri doğru olmakla birlikte kusur tespiti yönünden dayanılan ve ispat edilen vakıalar bakımından hükmün gerekçesinin düzeltilmesi gerektiği ve tarafların evlilik süreleri, yaşları ve müşterek çocuklarının da olmadığı gözetilerek süresiz yoksulluk nafakasına hükmedilmesi doğru olmadığı” gerekçesiyle kadın yararına toptan 4.800 TL yoksulluk nafakasına karar verilmiştir.
Somut olayda; davalı-davacı erkeğe yüklenen ve kesinleşen kadını ve ailesini aşağılamaya yönelik söz ve davranışı karşısında, kadına “babasının eşine yönelik hakaretlerine sessiz kaldığı” kusurunun yüklenilmesi doğru görülmediği gibi, tanık beyanları ile davacı-davalı kadının değil, aksine davalı-davacı erkeğin “ben bu evliliği yürütemeyeceğim” demek suretiyle terk ettiği sabittir. O halde, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda davalı-davacı erkek ağır kusurludur. Bu husus gözetilmeksizin tarafların eşit kusurlu olduğunun kabul edilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.
3. Yukarıdaki bentte açıklandığı üzere; evlilik birliğinin sarsılmasına sebep olan olaylara tazminat isteyen davacı-davalı kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, bu olayların onun kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği ve boşanma sonucu bu eşin, en azından diğerinin maddi desteğini yitirdiği anlaşılmıştır. O halde, mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları (TMK m. 4, TBK m. 50, 51) dikkate alınarak davacı-davalı kadın yararına uygun miktarda maddi ve manevi tazminata (TMK m. 174/1-2) hükmedilmesi gerekirken, hatalı kusur belirlemesinin sonucu olarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
4. Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre davacı-davalı kadın yararına takdir edilen yoksulluk nafakası azdır. Mahkemece, Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun miktarda nafakaya hükmedilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda 2., 3. ve 4. bentlerde açıklanan sebeplerle bölge adliye mahkemesi kararının BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerin ise yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcın istek halinde yatırana geri verilmesine, dosyanın ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine oy birliğiyle karar verildi. 14.11.2022 (Pzt.)