Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2022/6694 Esas 2022/8009 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
9. Hukuk Dairesi
Esas No: 2022/6694
Karar No: 2022/8009
Karar Tarihi: 16.06.2022

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2022/6694 Esas 2022/8009 Karar Sayılı İlamı

9. Hukuk Dairesi         2022/6694 E.  ,  2022/8009 K.

    "İçtihat Metni"



    BÖLGE ADLİYE
    MAHKEMESİ : ... 3. Hukuk Dairesi
    DAVA TÜRÜ : ALACAK

    Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen alacak davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

    Bölge Adliye Mahkemesince bozmaya direnme kararı verilmiştir.

    Bölge Adliye Mahkemesinin direnme kararı taraf vekillerince temyiz edilmiştir

    Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 24.02.2022 tarihli kararıyla, davacının belirsiz alacak davası olarak eldeki davayı açmakta hukuki yararının bulunup bulunmadığı konusundaki uyuşmazlık yönünden yapılan inceleme sonunda; davacının talep ettiği fark işçilik alacaklarının hesaplanabilmesi için, kanunda öngörülen kayıt ve belgeleri tutma ve işçinin bilgisine sunmakla yükümlü olan işverenin sunacağı bordrolara ihtiyaç duyulduğu, fark işçilik alacaklarının belirlenebilmesinin muhasebe işlemini gerektirdiği, bunun için de işyerinde kayıt tutma dolayısı ile belgeleme yükümlüsü olan işverenin sunacağı bordrolara ve kayıtlara ihtiyaç duyulacağı, toplu iş sözleşmesi artışlarından kaynaklanan alacaklarını belirlemesi, davacı işçinin eğitim ve sosyal durumu dikkate alındığında kendisinden beklenemeyeceği gibi söz konusu alacakların belirlenebilmesi için işverende bulunan bilgi ve belgelerin verilmesi ve tahkikata ihtiyaç duyulduğundan Mahkemece davanın belirsiz alacak davası olarak görülmesinin yerinde olduğu gerekçesiyle bu uyuşmazlık yönünden direnme kararının yerinde olduğu kabul edilerek, Dairemizin bozma nedenine göre davanın esasına yönelik diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Dairemize gönderilmesine karar verilmiştir. Davacının ilave tediye ikramiye farkı ve 2012/4. dönem ilave tediye alacağı farkı dışındaki alacak talepleri yönünden 17.04.2017 tarihli ıslah dilekçesindeki faize yönelik talebi dikkate alınarak işletme kredilerine uygulanan en yüksek faiz oranının uygulanmasının gerekip gerekmediği konusundaki uyuşmazlık yönünden yapılan inceleme sonunda; Bölge Adliye Mahkemesince bozma kararı sonrası yapılan yargılamada, 14.09.2021 tarihli duruşmada Mahkemece taraf vekillerinin bozmaya karşı diyecekleri sorulmuş olup davacı vekilinin "Yargıtay bozma kararına karşı beyanlarımızı tekrar ediyoruz, bozma ilamına karşı direnilmesini talep ediyoruz” şeklinde beyanda bulunduğu, Bölge Adliye Mahkemesince “Davacı vekilinden Yargıtay bozma ilamıyla faiz yönünden lehlerine düzeltme yapıldığı hususu hatırlatılarak tekrar soruldu” ifadesi duruşma tutanağında belirtildikten sonra davacı vekilinin “Yargıtay bozma ilamına karşı beyanlarımızı tekrar ediyoruz, bozma ilamına karşı direnilmesini talep ediyoruz” beyanında bulunduğu ve Bölge Adliye Mahkemesince her iki bozma sebebi yönünden direnme kararı verildiği, şu hâlde davacı vekilinin lehe olan bozma sebebine ilişkin olarak Bölge Adliye Mahkemesince bu hususta hatırlatma yapılmasına rağmen önceki hükümde direnilmesini talep ettiği, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından da direnme kararı verildiğine göre, davacı vekilinin artık direnme kararını temyiz etmekte hukuki yararının bulunmadığının açık olduğu, hâl böyle olunca davacı vekilinin direnme kararına yönelik temyiz isteminin hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği kabul edilmiştir.

    Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 24.02.2022 tarihli kararıyla, davacının belirsiz alacak davası olarak eldeki davayı açmakta hukuki yararının bulunup bulunmadığı konusundaki uyuşmazlık yönünden direnme kararı yerinde bulunarak davanın esasına yönelik diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dava dosyasının Dairemize gönderilmesi üzerine, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

    I. DAVA
    Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 1990 yılında davalı Belediye nezdinde işçi olarak çalışmaya başladığını ve hâlen çalışmaya devam ettiğini, sendikalı olarak Genel İş Sendikasının bağıtladığı toplu iş sözleşmesi kapsamında sosyal haklardan yararlandırıldığını, sendikalar arası yetki çatışması sebebi ile 01.03.2009 başlangıç tarihli olması gereken toplu iş sözleşmesinin zamanında imzalanmadığını, ilgili döneme ait toplu iş sözleşmesinin ancak dönem bittikten sonra 04.06.2012 tarihinde imza altına alındığını, ancak aradan geçen sürede toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan ücret ve ikramiye ile tüm yan ödemelere ve sosyal haklara ilişkin farkın ödenmediğini, bu tarihten sonra da dava tarihine kadar eksik ödenen tutarların bulunduğunu, bunun için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına şikâyette bulunulduğunu, bu konuda müfettiş raporu bulunduğunu, raporu takiben net 9.434,09 TL ödeme yapıldığını iddia ederek 2012 yılı 4. dönem ilave tediye ücreti, yemek yardımı, yakacak yardımı, gıda yardımı, sorumluluk zammı, kıdem zammı uygulanmış taban ücret, hafta sonu çalışması, ulusal bayram ve genel tatil ücreti, kıdemli işçiliği teşvik primi, ilave tediye ikramiyeleri, bayram ikramiyeleri, izin harçlığı yevmiyesi ve fazla çalışma ücreti fark alacaklarının tahsilini talep etmiştir.

    II. CEVAP
    Davalı vekili cevap dilekçesinde; alacakların zamanaşımına uğradığını, her toplu iş sözleşmesinin kendi dönemi için geçerli olduğunu, bir önceki toplu iş sözleşmesindeki hakların kazanılmış hak oluşturmayacağını, ödeme belgelerinin ihtirazı kayıtsız olarak davacı tarafından imzalandığını ve alacağın bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

    III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
    Ödemiş 1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesinin 15.02.2019 tarihli ve 2016/1205 Esas, 2019/149 Karar sayılı kararı ile davalı ... Belediye Başkanlığı ile ... Sendikası arasında 01.03.2009-29.02.2012 yürürlük tarihli toplu iş sözleşmesinin fiilen 04.06.2012 tarihinde imzalandığı, vasıfsız işçi olan davacının toplu iş sözleşmesi kapsamında 1. grupta yer aldığı, bu hâli ile toplu iş sözleşmesinden doğan haklardan yararlanacağı, gerekçeli ve denetime elverişli bulunan ana rapor ve sonrasında ödeme def'i üzerine alınan ek raporlar ile davacının hak kazanacağı fark alacak kalemlerinin ayrı ayrı hesaplandığı, davalının zamanaşımı def'ine itibar edilmediği, davanın tamamen ıslah edilerek dava türünün tam eda davası, faiz talebinin işletme kredisi faizi olarak belirlendiği, ilave tediye ikramiyeleri farkı ve 2012 yılı 4. dönem ilave tediye alacağı farkı için yasal faiz, diğer alacak kalemleri için ise işletme faizi uygulandığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

    IV. İSTİNAF
    A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
    İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

    B. İstinaf Sebepleri
    Davalı vekili istinaf başvurusunda; zamanaşımı def'i ve husumet itirazlarının hatalı değerlendirildiğini, toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan alacakların belirsiz olmadığını, davanın hukuki yarar yokluğundan reddi gerektiğini, dava dilekçesinde mevduata uygulanan en yüksek faiz oranı talep edilmesine rağmen kararda işletme kredilerine uygulanan en yüksek faiz oranından karar verilmesinin usul ve kanuna aykırı olduğunu, davacının ilave tediye alacaklarının ödendiğini, alacağı bulunmadığını, 2012 yılı 2, 3 ve 4. dilim ilave tediye ve ikramiyleri, 2012 yılı 2, 3 ve 4. dilim ikramiyeleri, 2016 ve 2017 yılları Ramazan Bayramı ve Kurban Bayramı ikramiyeleri ve 2017 yılı 1, 2 ve 3. dilim ikramiyelerinin ödendiğini ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

    C. Gerekçe ve Sonuç
    Bölge Adliye Mahkemesinin 18.02.2021 tarihli ve 2019/1172 Esas, 2021/345 Karar sayılı kararı ile dava konusu talepler belirlenebilir nitelikte bulunmadığından, davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağına ilişkin davalı itirazının yerinde olmadığı, davalı tarafça sunulan ödeme belgelerine göre ödemeler düşülmek suretiyle yapılan hesaplamalara itibarla hüküm altına alınan alacakların miktarlarında bir hata görülmediği, ancak dava dilekçesinde dava konusu edilen alacak kalemleri yönünden bankalarca uygulanan en yüksek mevduat faizi talep edilmesine rağmen Mahkemece ilave tediye alacağı dışındaki alacaklar yönünden işletme kredilerine uygulanan en yüksek faiz oranının uygulanmasının hatalı olduğu gerekçesiyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (2) nci alt bendi gereğince İlk Derece Mahkemesi kararı ortadan kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

    V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
    A. Bozma Kararı
    1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

    2. Dairemizin 07.04.2021 tarihli ve 2021/4418 Esas, 2021/8545 Karar sayılı ilâmı ile;
    “…
    Somut olayda davacının bir kısım alacaklar yönünden belirsiz alacak, bir kısım alacaklar yönünden kısmi dava açtığı şüphesizdir. Belirsiz alacak davası olarak açılan uyuşmazlık konusu toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan alacaklar bakımından; talep içeriğinden de açıkça anlaşıldığı üzere, davacı sendikaya üye olduğu ve toplu iş sözleşmesinden yaralanabileceği tarihi, çalışma süresini, en son ödenen ücreti, toplu iş sözleşmesi gereği alması gerektiğini iddia ettiği aylık ücret miktarını, ödenmesi gereken alacakları işyerinde uygulanan toplu iş sözleşmesi hükümleri gereğince belirleyebilecek durumdadır.Bu halde toplu iş sözleşmesinden kaynaklı talep konusu alacaklar belirsiz alacak değildir. Belirsiz alacak davasına konu edilen alacakların gerçekte belirlenebilir alacak olmaları ve belirsiz alacak davasına konu edilemeyecekleri anlaşılmakla, bu alacaklar yönünden davanın hukuki yarar yokluğundan usûlden reddi gerekir. Kısmi dava konusu olarak talep edilen alacaklar bakımından ıslah ile artırılan miktarlar üzerinden davanın kabulü yerindedir.
    Her ne kadar davacı 18.04.2017 tarihli dilekçesi ile Hukuk Muhakemeleri Kanunu 176. madde gereğince davayı ıslah ederek belirsiz alacak davası olarak açtıkları alacaklar yönünden davayı eda davası olarak ıslah ettiklerini bildirmiş ise de; belirsiz alacak davasının ıslah yolu ile eda davası haline dönüştürülmesi mümkün değildir. Bu itibarla da, dava dilekçesinde belirsiz alacak olarak talep edilen alacaklar yönünden davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, anılan talepler yönünden de davanın kısmen kabulüne karar verilmesi hatalıdır.
    3-Davacı dava dilekçesinde tüm alacaklar bakımından bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faiz oranının uygulanmasını, 18.04.2017 tarihli ıslah dilekçesinde ise işletme kredilerine uygulanan en yüksek faiz oranının uygulanmasını talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince ıslaha değer verilerek işletme kredilerine uygulanan en yüksek faiz oranının uygulanmasına karar verilmiş, Bölge Adliye Mahkemesince dava konusu edilen alacak kalemleri yönünden bankalarca uygulanan en yüksek mevduat faiz oranının uygulanması talep edilmesine rağmen Mahkemece ilave tediye alacağı dışındaki alacaklar yönünden işletme kredilerine uygulanan en yüksek faiz oranı uygulanmasının hatalı olduğu belirtilerek hükmün ortadan kaldırılmasına, ilave tediye alacağı dışındaki alacaklara bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faiz oranının uygulanmasına karar verilmiştir. Davacının kısmi dava kapsamında talep ettiği alacaklardan 2012/4. dönem ilave tediye ikramiye alacağı dışındaki alacaklar yönünden ıslah dilekçesindeki faize yönelik talebinin kabulü ile işletme kredilerine uygulanan en yüksek faiz oranının uygulanması gerekirken mevduata uygulanan en yüksek faiz oranının uygulanması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.” gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

    B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
    Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16.05.2019 tarihli ve 2016/22-1166 Esas, 2019/566 Karar sayılı kararında yer alan açıklamalara yer verildikten sonra, Hukuk Genel Kurulu kararı kapsamında davacının davasını belirsiz alacak davası olarak açmasında hukuki yararının bulunduğunun açık olduğu, kaldı ki belirsiz alacak davası ile ilgili farklı kararlar söz konusu olup Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 27.04.2021 tarihli ve 2021/4679 Esas, 2021/8544 Karar; 2021/4401 Esas, 2021/8542 Karar; 2021/4678 Esas, 2021/8543 Karar sayılı kararlarına atıfta bulunularak belirtilen Dairemiz kararları dikkate alındığında hukuki istikrar gereği belirsiz alacak davası açması nedeniyle hukuki yarar yokluğundan davanın reddine karar verilmesinin zamanaşımı süresi de dikkate alındığında davacı açısından hak kaybına neden olacağı, bozmaya konu edilen diğer hususa ilişkin olarak ise 6100 sayılı Kanun'un 373 üncü maddesinin üçüncü fıkrası hükmü uyarınca yapılan 14.09.2021 tarihli duruşmada, bozma kararı okunup taraf vekillerinden bozma ilâmına karşı diyecekleri sorulduğunda, davacı vekilinin defaten sorulmasına rağmen "Bozma ilamına karşı direnilmesini talep ediyoruz" şeklinde beyanda bulunduğu, davacı vekilinin bu beyanı ile davalı lehine usulü kazanılmış hak oluştuğu, faize ilişkin bozma gerekçesi yerinde görülmekle birlikte taleple bağlılık kuralı gereği usuli kazanılmış hakkın gözetildiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

    VI. TEMYİZ
    A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
    Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

    B. Temyiz Sebepleri
    1. Davacı vekili temyiz başvurusunda; her ne kadar taraflarınca beyan edilen ifadeleri doğrultusunda oluşan müktesep hak nedeniyle karar verildiği belirtilmişse de "kararda direnilsin" şeklindeki beyanlarının 1. bozma sebebi yönünden söylendiğinin son derece açık olduğunu, 2. bozma sebebinin 1. bozma sebebi ile çelişkili olduğunu, 1. bozma sebebi ile "dava türünün değiştirilmesi mümkün değildir, davanın reddine karar verilmeliydi" denirken, 2. bozma sebebi ile "faizin işletme faizi olarak verilmesi gerekirdi" kısmının çelişkili olduğunu, 1. bozma sebebi konusunda direnme kararı verilirse, ancak 2. bozma sebebinin bir anlamı olacağının muhakkak olduğunu, bu nedenle 2. bozma konusunda diyecekleri açıkça sorulmadan beyanılarının, talebin daraltılması olarak yorumlanmasının mümkün olmadığını ileri sürmüştür.

    2. Davalı temyizi temyiz başvurusunda; toplu iş sözleşmesinden doğan ve dava konsusu olan alacakların gerçekte belirlenebilir alacaklar olduğunu ve dolayısıyla belirsiz alacak davasına konu edilemeyeceklerini, anılan talepler yönünden hukuki yarar yokluğundan davanın usulden reddi gerektiğini, Yargıtay kararlarının da aynı yönde olduğunu ileri sürmüştür.


    C. Hukuk Genel Kurulu Kararı
    Hukuk Genel Kurulunun 24.02.2022 tarihli ve 2021/952 Esas, 2022/208 Karar sayılı ilâmı ile;
    " ...
    31. Yukarıda açıklanan bu maddi ve hukukî olgular ışığında somut olay değerlendirildiğinde, davalı işyerinde sendikal örgütlenme olduğu, toplu iş sözleşmesi düzeni bulunduğu ve davacı işçinin toplu iş sözleşmesinden yararlandığı dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.
    32. Davacının talep ettiği fark işçilik alacaklarının hesaplanabilmesi için, kanunda öngörülen kayıt ve belgeleri tutma ve işçinin bilgisine sunmakla yükümlü olan işverenin sunacağı bordrolara ihtiyaç duyulmaktadır. Çünkü fark işçilik alacaklarının belirlenebilmesi muhasebe işlemini gerektirmektedir. Bunun için de işyerinde kayıt tutma dolayısı ile belgeleme yükümlüsü olan işverenin sunacağı bordrolara ve kayıtlara ihtiyaç duyulmaktadır.
    33. O hâlde, toplu iş sözleşmesi artışlarından kaynaklanan alacaklarını belirlemesi, davacı işçinin eğitim ve sosyal durumu dikkate alındığında kendisinden beklenemeyeceği gibi söz konusu alacakların belirlenebilmesi için işverende bulunan bilgi ve belgelerin verilmesi ve tahkikata ihtiyaç duyulduğundan mahkemece davanın belirsiz alacak davası olarak görülmesi yerindedir.
    ...
    51. Şu hâlde davacı vekilinin lehe olan bozma sebebine ilişkin olarak Bölge Adliye Mahkemesince bu hususta hatırlatma yapılmasına rağmen önceki hükümde direnilmesi talep ettiği, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından da direnme kararı verildiğine göre, davacı vekilinin artık direnme kararını temyiz etmekte hukukî yararının bulunmadığı açıktır.
    ...
    53. Hâl böyle olunca davacı vekilinin direnme kararına yönelik temyiz isteminin hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmelidir. " gerekçeleriyle "(1) numaralı uyuşmazlık yönünden direnme uygun bulunduğundan davalı vekilinin işin esasına ilişkin diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE ... (2) numaralı uyuşmazlık yönünden davacı vekilinin temyiz isteminin hukukî yarar yokluğundan REDDİNE" karar verilmiştir.

    D. Gerekçe
    1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
    Uyuşmazlık, toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan alacakların belirsiz alacak olup olmadığı; buradan varılacak sonuca göre davacının belirsiz alacak davası olarak eldeki davayı açmakta hukuki yararının bulunup bulunmadığı noktasındadır.

    2. İlgili Hukuk
    6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesi ve 369 uncu maddesinin birinci fıkrası.

    3. Değerlendirme
    1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesi ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

    2. Hukuk Genel Kurulu tarafından dosyanın Dairemize gönderilmesi üzerine yapılan temyiz incelemesi sonucunda; temyizen incelenen kararın, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olduğu anlaşılmış; davalı vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

    VII. KARAR
    Açıklanan sebeplerle;
    Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

    Aşağıda yazılı temyiz giderlerinin temyiz edenlere yükletilmesine,

    Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

    16.06.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.










    Hemen Ara