Esas No: 1969/49
Karar No: 1970/3
Karar Tarihi: 08/01/1970
AYM 1969/49 Esas 1970/3 Karar Sayılı Norm Denetimi İlamı
Esas Sayısı:1969/49
Karar Sayısı:1970/ 3
Karar günü:8/1/1970
Resmi Gazete tarih/sayı:5.7.1970/13539
İtiraz yoluna başvuran : Silopi Asliye Ceza Mahkemesi.
İtirazın konusu : Gayrimenkule Tecavüzün Def"i hakkındaki 5917 sayılı Kanunun tümü, Anayasa"nın özellikle 2., 4., 5., 6., 7., 8., 12. ve 114. maddelerine aykırı görülmüş ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasa"sının 151. maddesine dayanılarak Anayasa Mahkemesine başvurulmuştur.
I- OLAY :
Taşınmaza tecavüzleri Silopi Kaymakamlığınca 5917 sayılı Kanuna göre def ve taşınmaz zilyedine teslim edildikten sonra yeniden tecavüzde bulunma eyleminden dolayı sanıklar hakkında Cumhuriyet Savcılığınca 5917 sayılı Kanunun 7. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca cezalandırılmaları istemile açılan ve Silopi Asliye Ceza Mahkemesinin 1969/4 esas sayısını alan kamu davasının duruşması sırasında Mahkeme, 16/7/1969 günlü 7. oturumda 5917 sayılı Kanunu Anayasa"ya aykırı görerek Anayasa Mahkemesine başvurulmasına ve duruşmanın geri bırakılmasına karar vermiştir.
III- YASA METİNLERİ :
l- İtiraz konusu kanun :
îtiraz konusu olan 5917 sayılı Kanunun aşağıda açıklanacak s"ınır-landırma kararı uyarınca, 1., 5. ve 7. maddeleri şöyledir:
(Madde l- Hakikî veya hükmî şahısların zilyed bulundukları gayrimenkule başkası tarafından tecavüz ve müdahale edildiği takdirde o gayrimenkul zilyedinin ve zilyed birden fazla olduğu takdirde içlerinden herhangi birinin müracaatı üzerine o gayrimenkulun bağlı bulunduğu mahallin kaymakam veya valisi tarafından aşağıda yazılı hükümler dairesinde bu tecavüz ve müdahale defi ve gayrimenkul zilyedine mahallen teslim olunur.
Köye ait gayri menkullere vaki tecavüzlerde köyün kanunî temsilcisi veya köy halkından herhangi biri tarafından bu maddede sözü geçen mercilere müracaat halinde dahi bu kanun hükümleri tatbik olunur.
Zilyedine teslim olunan gayrimenkula başkaları tarafından vukubulacak tecavüz ve müdahaleler yeni bir tahkikat yapılmaksızın derhal menedilir.)
(Madde .5- Müracaat vukuunda vali, kaymakam veya vazifelendirecekleri memur veya memurlar tarafından tahkikat yapılır.
Tahkikat onbeş gün içinde ikmal edilerek karara bağlanır. Bu müddet içinde karar verilemediği takdirde keyfiyet sebepleriyle üst makama bildirilir.
Verilen kararlar kesindir.)
(Madde 7- Tecavüzü defedilen kimse, mahkeme kararıyle kendisine teslim, edilmeksizin o gayrimenkule tecavüz ederse birinci maddeye göre tecavüzü defedilmekle beraber Sulh mahkemelerince iki aydan altı aya kadar hapis cezasına mahkûm edilir.
Eğer bu tecavüz silâhlı bir kişi veya silâhlı olmasalar bile bir kaç kişi tarafından ika olunursa bir seneden üç seneye kadar hapis cezası verilir.
Bu davalar acele olarak görülür.)
2- Dayanak olarak ileri sürülen Anayasa hükümleri :
5917 sayılı Kanunun Anayasa"ya aykırı olduğu görüşünü desteklemek üzere mahkemece ileri sürülen Anayasa hükümleri şöyledir :
(Madde 2- Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına ve başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, millî, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir.)
(Madde 4- Egemenlik kayıtsız şartsız Türk Milletinindir.
Millet, egemenliğini, Anayasa"nın koyduğu esaslara göre, yetkili organlar eliyle kullanır.
Egemenliğin kullanılması, hiçbir suretle belli bir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılmaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasa"dan alamayan bir devlet yetkisi kullanamaz.
(Madde 5- Yasama yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez.)
(Madde 6- Yürütme görevi, kanunlar çerçevesinde, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından yerine getirilir.)
(Madde 7- Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır.)
(Madde 8- Kanunlar Anayasa"ya aykırı olamaz.
Anayasa, hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve kişileri bağlıyan temel hukuk kurallarıdır.)
(Madde 12- Herkes, dil, ırk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din ve mezhep ayrımı gözetilmeksizin, kanun önünde eşittir.
Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.)
(Madde 114- idarenin hiçbir eylem ve işlemi, hiç bir halde, yargı mercilerinin denetimi dışında bırakılamaz.
İdarenin işlemlerinden dolayı açılacak davalarda süre aşımı, yazılı bildirim tarihinden başlar.
İdare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür.)
IV. İLK İNCELEME :
Anayasa Mahkemesi içtüzüğünün 15. maddesi uyarınca 30/9/1969 gününde Lütfi Ömerbaş, Feyzullah Uslu, A. Şeref Hocaoğlu, Fazlı Öztan, Celâlettin Kuralmen, Fazıl Uluocak, Sait Koçak, Avni Givda, Muhittin Taylan, Şahap Arıç, İhsan Ecemiş, Recai Seçkin, Ahmet Akar, Mustafa Karaoğlu ve Muhittin Gürün"ün katılmalarıyla yapılan ilk inceleme toplantısında :
1- Dosyanın eksiği olmadığı ve itirazın Anayasa"nın 151. ve 22/4/ 1962 günlü, 44 sayılı Kanunun 27. maddelerine uygun bulunduğu görülerek işin esasının incelenmesine oybirliği ile;
2- Mahkemenin bakmakta olduğu davada, 5917 sayılı Kanunun yalnız 1., 5. ve 7. maddelerini uygulama durumunda bulunduğuna ve incelemenin bu maddelerle sınırlı olarak yapılmasına 7. maddede oybirliği ile 1., 5. maddelerde Fazlı Öztan, Fazıl Uluocak, Sait Koçak, Avni Givda, İhsan Ecemiş, Ahmet Akar ve Muhittin Gürün"ün karşı oylan ile ve oy çokluğu ile karar verilmiştir.
V. ESASIN İNCELENMESİ:
8/1/1970 gününde yapılan esasın incelenmesi toplantısında Başkanlık boş, Başkan Vekili raporlu olduğundan 44 sayılı Kanunun 37. maddesi uyarınca bu toplantıyı yönetmek üzere Feyzullah Uslu oybirliği ile Başkan seçildikten sonra;
İtirazın esasına ilişkin rapor, mahkemenin 28/7/1969 günlü, 1969/4 sayılı yazışma bağlı olarak gelen gerekçeli karar ve ekleri, Anayasa"ya aykırılığı ileri sürülen ve sınırlama kararına göre ele alınan kanun, mahkemenin aykırılık görüşüne dayanaklık eden Anayasa hükümleri; bunlarla ilgili gerekçeler ye Meclis görüşme tutanakları; konu ile ilişkisi bulunan öteki metinler okundu. Gereği görüşülüp düşünüldü.
a) 5917 sayılı Kanun ile vali ve kaymakamlara tanınan yetki, sadece mahkemeden karar alınıncaya kadar geçerli olmak üzere taşınmaz mala saldırıyı önlemek; bir de uyuşmazlığı, zilyed yönünden taşınmazın bulunduğu durumu geçici nitelikte koruma yoliyle çözmektir.
Bu kanunla, tasarı halinde iken hazırlık çalışmalarında da belirtildiği üzere, yurdumuzda taşınmaz mal sınırlarının düzensizliğinden doğan uyuşmazlıkların ve sık sık olagelen güvenlik ve düzen bozucu olayların ve kişilerin kendi kendilerine hak almalarının önlenmesi öngörülmüştür. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunundaki hükümlerin böyle bir ereğin süratle gerçekleştirilmesine yetmiyeceğinde kuşku yoktur. 5917 sayılı Kanuna göre verilen kararlar, yalnız idarî tedbir niteliğinde olup, taşınmaz malın mülkiyeti yönünden hukukî bir çözüm getirmekte değildir.
Tecavüz eden, taşınmaz üzerinde üstün hakkı bulunduğunu ileri sürdükte mahkemeye başvurmasının kendisine tebliğ edileceğini; tecavüzün defi istemi üzerine verilen kararın tarafların mahkemeye başvurarak ref"iyiyet veya mülkiyet davası açmalarını engelliyemeyeceğini belirleyen 3. madde hükmü, tecavüzün defi kararının niteliği üzerinde ve idarî makamlara yargı yetkisi verilmediğinde herhangi bir kuşkuya yer bırakmayacak açıklıktadır.
b) Kanunun 7. maddesine göre suç, ilgilinin başvurması üzerine birinci tecavüzü idarî kararla defedilen kişinin, bu karara karşı gelerek ve mahkeme karariyle kendisine teslim edilmediği halde o yere ikinci kez tecavüz eylemesiyle doğmaktadır. Böyle bir yaptırım olmadıkça 5917 sayılı Kanunun uygulanmasından olumlu sonuçlar alınamıyacağı ve kanun koyucunun güttüğü ereğin gerçekleşemiyeceği ortadadır. 7. maddedeki ceza hükmünün, başkaca ereği bulunmadığı gibi Anayasa"nın cezalara ilişkin 33. maddesine aykırılığı da düşünülemez. 7. madde ile cezalandırılan eylemin niteliği ve buradaki suç unsurları gözönünde tutulursa Türk Ceza Kanunundaki konuya yakınlığı olan cezaların ereği karşılayamayacağı kolayca anlaşılır.
c) 5917 sayılı Kanunun 5. maddesinin son fıkrasiyle kararların kesinliğinin kabul edilişindeki kamu yaran ve bunun sürati sağlaması yönünden Önemi ve gereği açıktır. Vali ve kaymakamların tedbire ilişkin karlarına kesinlik tanınmasa idi bunların derhal yerine getirilmesi imkansızlaşacak ve kanundan beklenen yarar sağlanamayacaktı. Kararın kesin oluşunun, ilgililer dilediklerinde hukuk mahkemesine başvurarak haklarını elde edebileceklerine göre, sonuca, etkisi yoktur. Ayrıca mahkemeyi bağlayıcı ve karardan yararlanan davada üstünlük kazandırıcı nitelikte de bulunmamaktadır, ilgililer, idarî kararın kaldırılması için değil, mülkiyet hakkının belirlenmesi için mahkemeye başvuracaklarından kanunun 3. ve 5. maddeleri arasında bir çelişmenin varlığından ve hukuk devleti ve kuvvetler ayrılığı kavramalarına aykırı durumdan söz edilemez.
ç) 5917 sayılı Kanun, kamu düzeni ve güvenliği kaygısiyle zilyetliğin korunmasını sağlayacak geçici bir tedbir alma yolu getirdiğine göre, tecavüzün defini isteyenin zilyetliğini bir kez saptadıktan ve taşınmazı kendisine teslim ettikten sonra idarenin aynı taşınmaza başkalarınca yapılacak tecavüz ve müdahaleleri yeni bir soruşturma açmadan derhal menedebilinmesini 1. maddeson fıkra) bu ereğin olağan bir sonucu saymak yerinde olur. Böyle bir yetkinin hukuk devleti ye kanun önünde eşitlik ilkeleriyle çatışır yönü yoktur.
d) Kanunun konuluş nedeni karşısında ve yurttaşların haklarını kendi kendilerine almalarının toplum hayatiyle bağdaşamıyacağı düşünüldükte, mahkemelere başvurma yolunun açık tutulmakta olduğu da görüldükten sonra artık zilyedin tek taraflı olarak korunduğunu bunun da eşitlik ilkesine aykırı düştüğünü ileri sürmenin dayanaksız kalacağı kendiliğinden ortaya çıkar.
e) Vali veya kaymakam tecavüzün defi kararını verdikten ve taşınmaz zilyede teslim edildikten sonra, işin 5917 sayılı Kanun kapsamına giren evresi biter. Hukuk mahkemelerinde dava açılması ve taşınmaz üzerine ihtiyatî tedbir koydurulması işin ikinci yani yargılama evresini oluşturur. Bu evrenin birinci ile çatışması ve durumun kuvvetler ayrılığı ilkesiyle ilişkisi söz konusu olamaz.
f) İtiraz yoluna başvuran mahkemenin gerekçesinde kötü uygulamalardan da söz edilmektedir. Kötü uygulamalar, eğer oluyorsa, bir kanunun Anayasa"ya aykırı bulunduğunun kanıtı olamıyacağı için bu yön üzerinde durulması gereksizdir.
g) Özetlenecek olursa :
5917 sayılı Kanunun inceleme konusu 1. ve 5. maddeleriyle valilere ve kaymakamlara verilen yetki, yargı yetkisi, bunların alacakları kararlar da yargı karan değildir ve yetki gereklerinin uygulanması kanun önünde eşitlik ilkesiyle çelişen yahut kaynağını Anayasa"dan almayan bir devlet yetkisinin kullanılmasına benzeyen bir nitelik taşımaz. Vali ve kaymakamların kararlan, kamu güvenliği ve düzenini koruma bakımından verilmiş geçici tedbir niteliğini taşıdığı ve ilgililerin mahkemelere başvurma yolu açık tutularak bu kararlar dolaylı da olsa gene de yargı mercilerinin denetimi dışında bırakılmamış olduğu için kanunun 5. maddesini, kararların kesinliğini belirleyen son fıkrası yönünden de Anayasa"ya aykırılık düşünülemez. Demek ki 5917 sayılı Kanunun 1. ve 5. maddeleri ve kanunun ceza yaptırımını oluşturan 7. maddesi, itiraz yoluna başvuran mahkemenin ileri sürdüğü gibi, Anayasa"nın 2., 4., 5., 6., 7., 8., 12. ve 114. maddelerine veya başka hükümlerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir.
5. maddenin son fıkrası yönünden Celâlettin Kuralmen ve Muhittin Gürün bu görüşe katılmamışlardır.
VI- SONUÇ :
1- 5917 sayılı Kanunun 1. maddesinin Anayasa"ya aykırı olmadığına ve itirazın bu bölümünün reddine oybirliği ile;
2- Aynı Kanunun 5. maddesinin Anayasa"ya aykırı olmadığına ve itirazın bu bölümünün reddine üyelerden Celâlettin Kuralmen ve Muhittin Gürün"ün maddenin son fıkrasının Anayasa"ya aykırı olduğu yolundaki karşı oylan ile ve oyçokluğu ile;
3- Aynı Kanunun 7. maddesinin Anayasa"ya aykırı olmadığına ve itirazın bu bölümünün de reddine oybirliği ile
8/1/1970 gününde karar verildi.
|
|
|
|
Başkan Feyzullah Uslu |
Üye Salim Başol |
Üye A. Şeref Hocaoğlu |
Üye Fazlı Öztan |
|
|
|
|
Üye Celâlettin Kuralmen |
Üye Hakkı Ketenoğlu |
Üye Fazıl Uluocak |
Üye Sait Koçak |
|
|
|
|
Üye Avni Givda |
Üye Muhittin Taylan |
Üye Şahap Arıç |
Üye İhsan Ecemiş |
|
|
|
Üye Recai Seçkin |
Üye Ahmet Akar |
Üye Muhittin Gürün |
KARŞIOY YAZISI
Görülmekte olan bir dâvada ceza mahkemesi 5917 sayılı Kanunun tümünün Anayasa"ya aykırı olduğunu ileri sürmüş ise de, Anayasa Mahkemesi olayda ancak adı geçen kanunun 1., 5. ve 7. maddelerinin uygulama yeri olduğuna çoğunlukla karar vermiş ve esas incelemesini bu maddelerle sınırlı olarak yapmıştır.
Düşünceme göre, burada ceza hâkiminin uygulayacağı madde münhasıran idarenin tedbir olarak aldığı karara karşı gelen sanık hakkında kanunun cezaya ilişkin 7. maddesinin uygulamasından ibaret bulunmaktadır. Bir kimsenin zilyed bulunduğu taşınmaz mala müdahale teşkil eden bir olay meydana geldiği takdirde zilyedliği tecavüze uğrayan kimse o yerin vali veya kaymakamına başvurarak zilyedliğin korunmasını tecavüzün önlenmesini ister. 5917 sayılı Kanunun 1. ve 5. maddelerinde bu müracaat karşısında vali veya kaymakam ya bizzat kendisi veya görevlendireceği memur vasıtasiyle soruşturma yaptırır. 15 gün içinde soruşturmanın sonucuna göre taşınmaz malı mahallinde zilyedine teslim ettirir ve işlem bir zabıtla tespit olunarak tecavüz eden kişiye tekrar bu yere bir mahkeme kararı olmadan müdahale ettiği takdirde ceza mahkemesine sevkolunacağı tebliğ olunur.
Görülüyor ki çoğunluğun mahkemenin uygulayacağı madde olarak gösterdiği 1. ve 5. maddeler tamamen idareye vazife vermekte mahkemeyi ilgilendiren bir hüküm getirmemiş bulunmaktadır, idarenin yaptığı bu tasarruf geçici olması dolayısiyle idarî bir dâvaya konu olmak niteliğinden yoksundur. Burada amaç, müdahalesi önlenen kimse ile zilyed arasındaki münasebeti suç ve suçluluk sınırına vardırmadan mahkemeye başvurmak olanağını sağlamaktır. Aslında zilyetlik Medenî Kanuna göre hak değil fiilî bir durumdur. 5917 sayılı Kanun, bu fiilî durumu, üstün hak sahibi mahkeme kararı ile belli oluncaya veya mahkemece herhangi bir tedbir karan alınıncaya kadar muhafazayı öngörmektedir. İşin ceza mahkemesine şevkini gerekli kılan ve suçu ihdas eden sebep, zilyedine idarece teslim olunan yere, sanığın yeniden tecavüz ve müdahalede direnmesi idarenin aldığı tedbire ve bu yolda verilmiş emre karşı gelmesi ile gerçekleşir. O derecede ki, tecavüze konu olan yere, başka birisinin tecavüzü bir emre karşı gelmek suçunu teşkil etmediğinden yalnız önlenmekte iktifa olunacağı yolundaki kanunun 1. maddesinin son fıkrasındaki hüküm düşüncemizi teyit etmektedir. Bu nedenledir ki ceza hâkimi bu çeşit dâvalarda 5917 sayılı Kanunun 1. ve 5. maddelerinde geçen işlemlerde ve tebligatta görülen eksiklikleri tamamen idarî görev sayarak ikmal yoluna gitmez. Bu nedenle de alınan tedbir ve verilen emirde suç teşkil edecek nitelik bulunmadığından beraat kararı verir.
Bu mülâhazalarla çoğunluğun, kanunun 1. ve 5. maddelerinin ceza hâkimi için uygulama maddesi olarak kabulünde isabet görmüyor ve ekseriyetin reyine katılmıyorum.
|
|
|
|
Üye Fazıl Öztan
|
KARŞIOY YAZISI
Bir mahkemenin herhangi bir kanun hükmünü, Anayasa"ya aykırılığını ileri sürerek, Anayasa Mahkemesine getirebilmesi için bir dâvaya bakmakta olması ve o hükmün dâvada uygulanma yeri bulunması gerekir. (Anayasa : madde 151 )
İtiraz yoluna baş vuran Silopi Asliye Ceza Mahkemesinin elindeki is belirli bir taşınmaza tecavüzleri 5917 sayılı Yasa hükümleri uyarınca defedildîği halde mahkeme karan ile kendilerine teslim edilmeksizin o taşınmaza yeniden tecavüzde bulunmaktan sanık kimselerin yargılanmasından ibarettir. 5917 sayılı Kanunun yaptırım hükmü olan 7. maddesi, tecavüzde bulunan kimse için iki aydan altı aya kadar ve tecavüz eylemi silâhlı bir kişi veya silâhlı olmasalar bile birkaç kişi tarafından işlenirse bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasını öngörmektedir. Mahkemenin 5917 sayılı Kanuna ilişkin olarak dâvada uygulayacağı tek hüküm budur. Gayrimenkule tecavüzün defi konusunda 5917 sayılı Kanunla konulmuş öteki hükümler mahkeme dışında kalan yetkililerce iş mahkemeye gelmeden, hatta suç doğmadan önce uygulanmıştır.
Şu duruma göre 5917 sayılı Kanunun 1. ve 5. maddelerinin de inceleme kapsamı içine alınması isabetsizdir. Bu maddelerle, mahkemenin uygulayacağı hükümlerden olup olmama bakımından, 5917 sayılı Yasanın 2., 3., 4. ve 6. maddeleri arasında bir fark yoktur. Çoğunluk mahkemece yasanın, tümüne yöneltilen Anayasa"ya aykırılık iddiasının incelenmesini 1., 5. ve 7. maddelerle sınırladığı için çelişmeye de düşmüş durumdadır
5917 sayılı Kanunun 1. ve 5. maddelerinin inceleme kapsamına alınmasına yukarıda açıklanan nedenlere karşıyız.
|
|
|
Üye Fazıl Uluocak |
Üye Avni Givda |
Üye Ahmet Akar |
KARŞIOY YAZISI
l- Bir kanun hükmü hakkında mahkemelerce itiraz yolu ile Anayasa Mahkemesine baş vurulabilmesi için, söz konusu hükmün bakılmakta olan bir dâvada uygulanacak nitelikte olması gerekmektedir. (Anayasa, Madde : 151 )
Bu dosyanın konusu olan ceza dâvasında Silopi Asliye Ceza Mahkemesince uygulanacak olan hüküm, 5917 sayılı Kanunun sadece 7. maddesinden ibaret bulunmakta, kanunun 1. ve 5. maddeleri, dâvadan önce, başka merciler tarafından yerine getirilmesi gereken hükümleri kapsamaktadır. Bu durumda bu maddelerin, itirazda bulunan mahkemece uygulanması söz konusu olmadığından bunlar hakkında Anayasa Mahkemesine başvurmaya da yetkisinin olmadığı meydandadır. Bu sebeple incelemenin kanunun sadece 7. maddesine hasrolunarak diğer maddelerin inceleme dışı bırakılmasında zorunluk vardır.
Bu nedenle kararın konuya ilişkin kısmına katılmıyorum.
2- 5917 sayılı Kanunun çoğunluk karariyle inceleme kapsamına alınmış bulunan 5, maddesinin son fıkrasında, yapılan idarî tahkikat sonucunda vali veya kaymakamlar tarafından verilen kararların kesin olduğu yazılıdır. Buradaki "kesinlik" kavramının, daha üst idari mercilere itirazı önlemeyi hedef tuttuğu öne sürülebilirse de bazı Danıştay kararlarından, bu ifadenin, idarî yargı yoluna başvurmayı dahi önlemekte olduğu şeklinde yorumlanarak o yolda uygulandığı anlaşılmaktadır. (Bak : 1962/274-1963/40 sayılı ve 21/2/1963 günlü Anayasa Mahkemesi kararma ilişkin karşıoy yazısı; Resmî Gazete : Gün : 2/5/1963, sayı : 11395, sahife : 7).
Şu durumu ile söz konusu hükmün, maddede yer alan idarî kararlara karşı idarî yargı denetimi yolunu kapadığı sonucuna varılması zorunluğu ortaya çıkmaktadır.
Halbuki Anayasa"nın 114. maddesinde, idarenin hiçbir eylem ve işleminin hiçbir halde yargı mercilerinin denetimi dışında bırakılamıyacağı ilkesi yer almaktadır. Bu maddede veya Anayasa"nın diğer her hangi bir maddesinde, zilyedliği koruma yönünde alınacak idari kararların "kesin" olduğu hakkında hiç bir Anayasa kuralı da bulunmadığına göre, 5917 sayılı Kanunun söz konusu 5. maddesindeki idarî kararların, Anayasa"nın 114. maddesinde yer alan genel nitelikteki yargı denetiminin kapsamı içinde olduğunda en küçük bir kuşku bile akla gelemez.
5917 sayılı Kanunun 3. maddesi gereğince taraflarca umumî mahkemelere açılacak dâvaların, kanunun 1. ve 5. maddeleri gereğince verilecek idarî kararlarla herhangi bir ilgileri bulunmadığından, bunları söz konusu idarî kararlara karşı yargı denetimi niteliğinde görmekte ve buna dayanarak da ortada Anayasa"nın 114. maddesine aykırı bir durum bulunmadığını öne sürmekte isabet olmadığı meydandadır.
Özetlemek gerekirse, zilyetliği koruma konusunda vali ve kaymakamlarca söz konusu kanuna dayanılarak alınacak kararların, gerek, usul, gerekse muhteva bakımından Danıştay denetimine tâbi olması Anayasa"nın 114. maddesinde yer alan kuralın zorunlu kıldığı, şu veya bu yarar düşüncesi ile vazgeçilmesi mümkün olmayan, bir sonuçtur. 5917 sayılı Kanunun 5. maddesinin son fıkrası hükmü, bu denetimi önleyici nitelikte olması itibariyle Anayasa"nın bu kuralına aykırıdır, iptali gerekir.
Bu nedenle kararın konuya ilişkin bölümüne katılmıyorum.
|
|
|
|
Üye Muhittin Gürün
|
Sayın Muhittin Gürün"ün karşıoy yazısının 1. bölümüne katılıyorum.
|
|
|
|
Üye İhsan Ecemiş
|
Sayın Muhittin Gürün"ün karşıoy yazısının II. bölümüne katılıyorum.
|
|
|
|
Üye Celâlettin Kuralmen
|