Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2022/7578 Esas 2022/10519 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
9. Hukuk Dairesi
Esas No: 2022/7578
Karar No: 2022/10519
Karar Tarihi: 27.09.2022

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2022/7578 Esas 2022/10519 Karar Sayılı İlamı

9. Hukuk Dairesi         2022/7578 E.  ,  2022/10519 K.

    "İçtihat Metni"


    MAHKEMESİ :... Mahkemesi
    DAVA TÜRÜ : MENFİ TESPİT

    Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen alacak davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece ... Bölge Adliye Mahkemesi 47. Hukuk Dairesi kararının ortadan kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

    İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

    İlk Derece Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verilmiştir.

    Davalı vekilince temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasının istenilmesi üzerine işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 27.09.2022 Salı günü tayin edilerek taraflara tebligat gönderilmiştir.

    Duruşma günü davalı vekili Avukat ... ile davacı vekili Avukat... gelmişlerdir.

    Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verildi.

    Dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:


    I. DAVA
    Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının davalıya ait işyerinde kılavuz kaptan olarak 854 sayılı Deniz ... Kanunu'na bağlı işçi olarak çalışmaya ve limanlarda ... ve yabancı bayraklı gemilere ilişkin kılavuzluk hizmetini ifa etmeye başladığını, davalı tarafından davacıdan işe giriş esnasında işe giriş şartı olarak teminat senedi niteliğinde bir senedin imzalanmasının istendiğini, esasen işe giriş gayesiyle ve işe alınmama korkusundan ileri gelen bir baskı nedeni ile salt ad-soyad-tarih ve imza bölümlerini doldurarak imzaladığı teminat senedini davalıya teslim ettiğini, davalıya göndermiş olduğu ihtarname ile ... sözleşmesini sonlandırdığını bildirdiğini ve teminat senedinin iade edilmesini talep ettiğini, davalının da davacının istifası akabinde teminat amaçlı olarak senedi iade etmeyip davacı tarafından boş bırakılan özellikle bedel ve ödeme tarihi kısımlarını davacının rızası hilafına doldurarak davacı aleyhine kambiyo senedine dayalı icra takibi başlattığını, ... bu teminat senedinin davacı tarafından esasen işe girme gayesiyle ve aksi durumda işe alınmayacağı belirtildiğinden baskı altında imzalandığını ve hatta davacının işbu senedin kendisine karşı kullanılmayacağı belirtildiğinden senet bedeli ve ödeme tarihi gibi önemli bilgileri dahi doldurmadan senedi davalıya teslim ettiğini; ancak istifanın akabinde bu senedin kendisine verilmeyerek icra takibine konu edilmesi üzerine işbu davanın açılmasının zorunlu hâle geldiğini, teminat senedindeki bedelin davalının kılavuz kaptanlar ile imzaladığı ... sözleşmesinde yer alan cezai şart tutarı ile aynı olduğunu, fahiş tutardaki cezai şarta ilişkin işçiye baskı ile tarihsiz senet imza ettirildiğini ve buna dayanılarak da işçinin istifasını takiben ihtiyati haczen tüm mal varlıklarına karşı işlem yapıldığını, kötüniyetle işçiye zarar vermek için cebri icra yoluna başvurulduğunu belirterek icra dosyasına konu edilen 110.000,00 USD bedelli senedin teminat senedi vasfında olduğuna, davalının davacıdan kanuni bir alacağının olmaması nedeniyle davacının takip konusuna ilişkin icra takibine konu senetten ve icra dosyasından borçlu olmadığının tespitine, menfi tespit nedeniyle davacı hakkındaki icra dosyasındaki takibin iptaline, davalının icra takibinde davacıyı kötüniyetli ve dayanaksız olarak taraf göstermiş olması sebebiyle %20'den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

    II. CEVAP
    Davalı vekili cevap dilekçesinde; davaya konu senedin teminat senedi olarak nitelendirilmesinin mümkün olmadığını, bununla birlikte davacının teminat senedi iddiasını dava dilekçesinde taraflar arasındaki ... sözleşmesinde yer alan cezai şarta dayandırdığını (madde 5.11) ve senedin buna ilişkin olarak tanzim edildiğini ikrar ettiğini, davacının hiçbir iddiasının kabulü anlamına gelmemek kaydı ile cezai şartı ödemek için verilmiş bir senedin teminat için değil ifa için verilen senet olduğunu, hizmet sözleşmesinin 5.11. maddesi ise taraflar arasında 6098 sayılı ... Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 444, 447 ve devamı maddeleri kapsamında hizmet sözleşmesinin sona ermesinden sonraki döneme ilişkin rekabet yasağı niteliğindeki anlaşmayı ihtiva etmekte olup davacının dilekçesinin başında izah edilen olaylar çerçevesinde bu anlaşmayı açıkça ihlal ettiğini, bu doğrultuda 6102 sayılı ... Ticaret Kanunu'nun göreve ilişkin amir hükümleri ve yerleşik Yargıtay içtihatları kapsamında uyuşmazlığın çözümünde görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemeleri olduğunu, kılavuzluk hizmeti veren şirketlerin bu hizmeti verebilmek için kılavuz kaptanlara muhtaç olduğundan kılavuz kaptanların şartlarını ve standartlarını kendileri belirledikleri şekilde, son derece yüksek ücretlerle ve yüksek imtiyazlara sahip olarak ... sözleşmeleri akdettiklerini, davacının müvekkili Şirket ile hür iradesiyle hizmet sözleşmesini akdettiğini,ücrete ek olarak da yılda iki tam aylık ücret tutarında ikramiye aldığını, başta eğitim düzeyi olmak üzere birçok niteliğe sahip olan bir kılavuz kaptana, kendisini işe almama tehdidi ve baskı ile senet imzalatıldığı yönündeki iddiaların maddi gerçeği yansıtmadığı ve dahi hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, T.C. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı tarafından 31.12.2018 tarihli Resmî Gazete'de Kılavuzluk ve Römorkörcülük Hizmetleri Yönetmeliği'nin (Yönetmelik) yayımlandığını ve römorkörlük hizmetlerinin farklı lisans tiplerine (A, B ve C) bağlandığını, bahsi geçen Yönetmelik'in 8 inci maddesi ile A sınıfı kılavuzluk faaliyet lisansı almak isteyen şirketler bakımından; kılavuz kaptan yeterlik belgesine sahip en az 24 kılavuz kaptan istihdam etme, B sınıfı kılavuzluk faaliyet lisansı almak isteyen şirketler bakımından, kılavuz kaptan yeterlik belgesine sahip en az 8 kılavuz kaptan istihdam etme zorunluluğu getirildiğini, müvekkili Şirketin de yeni Yönetmelik doğrultusunda, uzun yıllar gerçekleştirdiği kılavuzluk faaliyetinin icrası ve bu doğrultuda faaliyet lisans belgesinin temini amacıyla istihdam etmekte olduğu 32 kılavuz kaptanın bordrolarıyla birlikte 13.02.2019 tarihinde T.C. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Deniz ve İç Sular Düzenleme Genel Müdürlüğüne başvuruda bulunduğunu, ancak davacının da içinde bulunduğu 32 kılavuz kaptanın, müvekkili Şirket tarafından T.C. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Deniz ve İç Sular Düzenleme Genel Müdürlüğüne yapılan başvuru ile aynı tarihte, hiçbir gerekçe göstermeksizin toplu olarak istifa ettiklerini, bu istifaların akabinde de müvekkili Şirket ile aynı hizmet bölgesinde (İskenderun) kılavuzluk faaliyeti gerçekleştiren Deniz Kılavuzluk A.Ş.'ye geçtiklerini, buna ek olarak davacı da dâhil olmak üzere ilgili kılavuz kaptanların istifa amacıyla gönderdikleri tüm ihtarnamelerin her birinin ortak bir iradenin ürünü olarak aynı içerikte kaleme alındığı ve istifa için hiçbir gerekçe içermediğini, davacının da içinde bulunduğu bu toplu istifa hareketi nedeniyle müvekkili Şirket nezdinde yeterli kılavuz kaptan sayısının sağlanamadığını ve müvekkili Şirketin başvurusunun reddedildiğini, kılavuzluk için hizmet faaliyeti lisansı alamadığını savunarak görev itirazının kabulü ile görevsizlik kararı verilmesine ve dosyanın görevli asliye ticaret mahkemesine gönderilmesine, davacı aleyhine senet miktarının % 20'sinden az olmamak üzere icra inkâr tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

    III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
    İlk Derece Mahkemesinin 09.07.2020 tarihli kararı ile;
    "...
    Tüm dosya kapsamına göre davacı ile davalı şirket arasındaki ilişkinin işçi ve işveren ilişkisi olduğu, taraflar arasındaki bu hukuki uyuşmazlığın bakmakla görevli mahkemenin ... mahkemeleri olduğu, görev hususunun kamu düzenine ilişkin olduğu, bu nedenle davalı tarafın görevsizlik iddiası ve talebi yerinde görülmemiş, mahkememizin görevli olduğu kabul edilmiştir. İcra takibine konu olan senedin incelenmesinde düzenleme tarihinin 29/08/2017 vade tarihinin 20/02/2019 olduğu, alacaklının davalı şirket borçlunun davacı olduğu, alacak miktarının ise 110.000 USD olarak belirtildiği yine taraflar arasında imzalanan 29/08/2017 tarihli hizmet sözleşmesi başlıklı sözleşmenin incelenmesinde anılan sözleşmenin 5/11 maddesinde ... görenin görevinden ayrılmak istemesi durumunda bu taahhüdün gereği olarak ... bu yükümlülüğe uymaması yüzünden işverenin uğrayabileceği bütün zararları karşılamaya, buna ek olarak ... Borçlar Kanununun 446. Maddesi uyarınca düzenlenmiş olan cezai şartı 110.000 USD olarak ödemeyi kabul ve taahhüt eder ibaresinin yer aldığı, yine davacı taraça davalı tarafa gönderilen ihtar örneğinin incelenmesinde davacı tarafça Payas Noterliği'nin 14/02/2019 tarihli 01464 yevmiyeli ... akdinin 14/02/2019 tarihi itibariyle sonlandıracağını içerdiği görülmüştür. Tüm bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde icra takibine konu senedin düzenleme tarihi ile taraflar arasındaki hizmet sözleşmesinin düzenleme tarihinin aynı tarih olduğu, icra takibine konu senedin vade tarihinin davacı tarafça 14/02/2019 tarihli ... akdinin sona erdireceğine dair davalı tarafa gönderilen ihtardan hemen sonraki bir tarihe ait olduğu görülmüştür, bilindiği üzere kambiyo senetlerinin mücerret olduğu, asıl ilişkiden bağımsız olarak hüküm ifade ettiği genel bir kaidedir, ancak bu genel kaidenin işveren tarafından işçiden alınan senetler açısından geçerli sayılamayacağı, işçiden teminat olarak alınan senet sebebiyle işçinin borcu işverene verdiği zarar veya işçinin yedinde, uhdesinde bulunan nakit miktarı ile sınırlıdır, işçinin zarar verdiğinin ve işçiden alacağı olduğunu davalı işverenin ispatlaması gerektiği, yargılama konusu somut olayda davacı işçinin işverene doğrudan verdiği maddi zarara ilişkin ya da davalı işverene ait nakit miktarı davacının yedinde bulundurduğuna dair davalı tarafından ispat yükümlülüğünün usul ve yöntemine uygun bir şekilde ispat edilemediği, yargılama konusu somut olayda davacı işçi ile davalı işveren arasında ... ilişkisinden başka bir ilişkinin varlığının davalı tarafça kanıtlanamadığı, yine davalı işverenin mahkememizdeki benzer dava dosyalarında da dava konusu olan diğer çalışanlardan genel olarak aynı miktarlı senetlerin alınmış olduğu, yargılama konusu olayda davacı işçiden alınan senedin ilerde doğabilecek muhtemel riskler nedeniyle alınmış olduğu, senedin üzerinde açıkça belirtilmemiş olsa dahi takibe konusu senedin teminat senedi olduğu, vicdani kanaatine varılmış, davacının takibe konusu senet nedeniyle borçlu olmadığının tespitine, icra takibinin iptaline ve davalı aleyhine senet bedelinin %20'si oranında kötü niyet tazminatına hükmedilmiştir. " gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.


    IV. İSTİNAF
    A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
    İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

    B. Gerekçe ve Sonuç
    ... Bölge Adliye Mahkemesi 47. Hukuk Dairesinin 16.....2021 tarihli kararı ile;
    "...
    Davalı vekili mahkemenin görevsiz olduğunu ileri sürmüştür.
    Dosya kapsamında menfi tespit davasına konu senedin teminat senedi olarak verilip verilmediği konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır. Davacı ve davalı taraf arasındaki temel ilişki işçi işveren ilişkisidir. Davalı taraf her ne kadar bu senedin rekabet yasağına uyulmaması nedeniyle takibe konulduğu iddiasında ise de, davacı iddiası da bu senedin teminat senedi olarak alındığı ve haksız olarak takibe konulduğu yönündedir. Taraflar arasındaki temel ilişki işçi işveren ilişkisi olduğundan benzer davaların ... mahkemelerinde görülmesi de dikkate alınarak, davaya bakmak görev ve yetkisinin ... mahkemelerine ait olduğu anlaşılarak davalı vekilinin buna yönelik istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.
    Davalı vekili ilk derece mahkemesinin senedin teminat senedi olduğuna yönelik tespit ve bu tespit sonucu vardığı hükmün usul ve yasaya aykırı olduğunu, senedin baskıyla alındığının ispatlanamadığını, davacının senede karşı senetle ispatlamak kuralına göre iddiasını ispatlayamadığı gibi iddiasını ispatlamak için tanık dahi dinletmediğini buna göre senedin teminat senedi niteliğinde olduğuna yönelik tespitinin somut hiçbir nedene dayanmadığını ileri sürmüştür.
    Dosya kapsamında davalı tarafça hizmet sözleşmesiyle kılavuz kaptan olarak çalışan davacı arasındaki bonoya konu alacak borç ilişkisini ve bononun ihdas nedenini açıkça ortaya koyamadığı, taraflar arasındaki asıl ilişkinin hizmet ilişkisi olduğu, aynı mahiyette, dosyaya sunulu birçok kılavuz kaptan hakkında yüksek meblağlı icra takipleri yapıldığı, söz konusu bononun 29/08/2017 keşide tarihli olduğu, dosyaya sunulu Payas Noterliğinin ihtarnamesinde davacı tarafça ... akdinin 14/02/2019 tarihi itibariyle sonlandırıldığının bildirildiği, bononun hizmet ilişkisi devam ederken alındığı ve teminat senedi mahiyetinde olduğu, ilk derece mahkemesinin buna ilişkin kabulünün usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılarak davalı vekilinin istinaf itirazı yerinde görülmemiştir.
    Davalı vekili kötü niyet tazminatına hükmedilmesinin yerinde olmadığını ileri sürmüştür.
    İcra ve İflas Kanununun 67 maddesinin 2.fıkrasına göre; “Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir. ”Kötü niyet tazminatı, takibe girişmekte kötü niyetli bulunduğu borçlu tarafından açıkça kanıtlanmış olan ya da öyle olduğu ayrıca kanıtlanmasına gerek bulunmaksızın dosya kapsamından açıkça anlaşılabilen alacaklıya yönelik bir yaptırım niteliğindedir. Anılan yasa hükmüne göre, alacaklının tazminata mahkum edilebilmesi, takibin kötü niyetle yapılmış olması koşuluna bağlanmıştır ve bu hususun borçlu tarafından kanıtlanması gerekmektedir. Öğreti ve Yargıtay uygulamalarına göre, alacağının bulunmadığını bildiği veya bilmesi gereken bir durumda olduğu halde, icra takibine girişen alacaklı kötü niyetli kabul edilmelidir. Açıklanan bu yasal durum ve ilke çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde, tüm dosya kapsamına göre davalı tarafça kendisine borçlu olmadığını bildiği halde aldığı teminat senedine dayalı takip başlatıldığı hususu nazara alındığında davalının takibi başlatmakta haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılmakla takibe konu edilen asıl alacağın % 20'si değeri üzerinden kötüniyet tazminatına hükmedilmesine dair kararın dosya kapsamına uygun olduğu anlaşılarak davalı vekilinin buna yönelik istinafı yerinde görülmemiştir.
    ..." gerekçesi ile davalı vekilinin başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

    V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
    A. Bozma Kararı
    1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

    2. Dairemizin 30.11.2021 tarihli kararı ile davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi ile davacının ... sözleşmesindeki rekabet yasağı maddesine aykırı davrandığı ve bu madde uyarınca cezai şart miktarı olarak düzenlenen senet uyarınca borçlu olduğu, ancak 6098 sayılı Kanun'un 182 inci maddesinin son fıkrası hükmünü de göz önünde bulundurmak suretiyle değerlendirme yapılması gerektiği, bozma gerekçesine göre davalı tarafın icra takibinde haksız ve kötüniyetli olmadığının anlaşılmasına göre kötüniyet tazminatı koşulları oluşmadığından kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerektiği gerekçeleri ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

    B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
    İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile bozmaya uygun şekilde cezai şart miktarından indirim yapılarak hüküm kurulmuş, kötüniyet tazminatının reddine karar verilmiş, bozma dışı kalan hususlar yönünden de bozmadan önceki gibi hüküm kurulmuştur.

    VI. TEMYİZ
    A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
    İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

    B. Temyiz Sebepleri
    1.Davacı vekili; rekabet yasağı sözleşmesi ve cezai şart hükmünün 6098 sayılı Kanun'da aranan şartları taşımadığı için geçersiz olduğunu, cezai şartın müvekkili aleyhine tek taraflı olarak düzenlendiği için de geçersiz olduğunu, rekabet yasağı geçerli kabul edilse bile müvekkili tarafından rekabet yasağının ihlal edilmediğini, İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmesine rağmen yargılama gideri ve vekâlet ücretinin tamamen müvekkili çalışan aleyhine hükmedilmesinin çelişkili olduğunu ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

    2. Davalı vekili; cezai şarttan yapılan indirimin yüksek olduğunu, cezai şartın aşırı olduğu kanaatinde olunmasının tek başına alacağın likit olmasını engeller nitelikte olmadığını, somut olayda cezai şart miktarının açıkca belli ve likit olduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

    C. Gerekçe
    1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
    Dosya içeriğine, bozmanın mahiyetine ve kapsamına göre taraflar arasındaki uyuşmazlık; davacının cezai şart miktarından yapılan indirim oranı ve icra inkâr tazminatına hükmedilmesinin kanuni koşullarının mevcut olup olmadığı konularındadır.

    2. İlgili Hukuk
    6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri, 6098 sayılı Kanun'un 180 inci maddesi, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun "Menfi tesbit ve istirdat davaları" başlıklı 72 nci maddesi ile "Uygulanacak diğer hükümler" başlıklı 170/b maddesi.
    3. Değerlendirme
    1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

    2. Temyizen incelenen İlk Derece Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozma ile kesinleşen ve karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; dilekçelerde ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

    VII. KARAR
    Açıklanan sebeplerle;
    Taraf vekillerinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,

    Davacı yararına takdir edilen 8.400,00 TL duruşma vekâlet ücreti ile aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz eden davalıya yükletilmesine,

    Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

    27.09.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.








    Hemen Ara