Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2022/10542 Esas 2022/11087 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
9. Hukuk Dairesi
Esas No: 2022/10542
Karar No: 2022/11087
Karar Tarihi: 04.10.2022

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2022/10542 Esas 2022/11087 Karar Sayılı İlamı

9. Hukuk Dairesi         2022/10542 E.  ,  2022/11087 K.

    "İçtihat Metni"

    BÖLGE ADLİYE
    MAHKEMESİ : ... 7. Hukuk Dairesi
    DAVA TÜRÜ : ALACAK
    İLK DERECE
    MAHKEMESİ : ... 3. ... Mahkemesi

    Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesinin 09.01.2020 tarihli ve 2018/377 Esas, 2020/8 Karar sayılı kararı ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; bu kararın taraflarca istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin 08.04.2021 tarihli ve 2020/799 Esas, 2021/766 Karar sayılı kararı ile hükmün ortadan kaldırılmasına ve yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
    İlk Derece Mahkemesince yeniden yapılan yargılama sonucunda, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Kararın davacı ve davalı vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
    Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda;
    Miktar veya değeri kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararlar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 362 nci maddesi uyarınca temyiz edilemez. Temyize konu edilen miktarın kesinlik sınırının altında kalması hâlinde anılan Kanun’un 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun’un 352 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.
    Dosya içeriğine göre hüküm altına alınan ve kabule göre davalı yönünden temyize konu edilen toplam miktar 37.296,57 TL olup dava tarihi itibarıyla ... sözleşmesinin sona ermiş olduğu da dikkate alınarak bu miktarın Bölge Adliye Mahkemesinin karar tarihindeki kesinlik sınırı olan 107.090,00 TL’nin altında kaldığı anlaşılmakla; davalı vekilinin temyiz dilekçesinin miktardan reddine karar vermek gerekmiştir.
    Davacı vekilinin gerekli şartları taşıdığı anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
    I. DAVA
    1.Davacı vekili asıl davada dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı işyerinde 11.05.1999-29.10.2017 tarihleri arasında temizlik ve sulama işçisi olarak çalıştığını, net ücretinin 2.050,00 TL olduğunu, ... sözleşmesini emeklilik nedeniyle haklı fesihle sonlandırdığını, davacıya bir kısım tazminat ödemelerinin yapıldığını, davacının sendika üyesi olduğunu ancak ücretinin sendikalı işçilerin seviyesine getirilmediğini, toplu ... sözleşmesinden kaynaklanan alacaklarının ödenmediğini, fazla çalışma yapmasına rağmen kanundan ... alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek kıdem tazminatı farkı, yıllık ücretli izin, fazla çalışma, hafta tatili, ulusal ... ve genel tatil, ilave tediye ücretleri, ücret alacağı, ücret farkı, aile yardımı, çocuk yardımı, yemek yardımı, yol yardımı, giyim yardımı, yakacak yardımı, pazar çalışması, ek gıda yardımı, sendikal ikramiye, bilet yardımı ve ek gıda yardımı alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
    2. Davacı vekili birleşen davada dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı işyerinde 11.05.1999 tarihinde temizlik ve sulama işçisi olarak çalışmaya başladığını, 29.10.2017 tarihine kadar aralıksız çalıştığını, ... sözleşmesini emeklilik nedeniyle sonlandırdığını, ödenmeyen alacakları için dava açtığını, asıl dava dosyasında çocuk yardımı ve hafta tatili alacakları için arabulucuya başvurulmadığı gerekçesiyle tefrik kararı sonrası usulden ret kararı verildiği için arabulucuya başvuru dava şartı yerine getirilerek yeniden dava açmak zorunda kaldığını beyanla, hafta tatili ve çocuk yardımı alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş, bu davanın asıl dava dosyası dosyası ile birleştirilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
    II. CEVAP
    Davalı vekili cevap dilekçesinde; zamanaşımı def'inde bulunduklarını, husumet itirazlarının olduğunu, davacının davalı Kurumda hizmet alım işi üstlenen şirketlerin işçisi olarak çalıştığını belirterek adı geçen Şirketlere davanın ihbarını talep etmiş, davacının ihbar olunan Şirketlerin işçisi olduğu için davaya konu taleplerin muhatabının ihbar olunan Şirketler olduğunu, ayrıca davacının fazla çalışma yaptığı iddiasının da gerçeği yansıtmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
    III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
    İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
    "... her ne kadar ... Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi kararında sulh sözleşmesinin değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiş ise de davacının 29/10/2017 tarihinde emekli olduğu, 2018 yılında KHK gereği kadroya geçiş döneminde çalışmasının ve imzalamış olduğu herhangi bir sulh sözleşmesinin olmadığı görüldüğünden sulh sözleşmesi ile ilgili mahkememizce herhangi bir değerlendirme yapılmadığı, ancak davalı ile dava dışı şirketler arasındaki asıl-alt işveren ilişkisi muvazaaya dayanmadığından kaldırma ilamı sonrası celbedilen sendika ile alt işverenler arasındaki Tİ'lere göre yeniden hesaplama yapıldığı, davacının sendika üyeliğinin
    2013 yılında olduğu, alt işveren TİS'lerinin 15/10/2015 tarihinde yürürlüğe girdiği, bu nedenle TİS'in başlangıcından itibaren TİS'ten faydalanabileceği,..." gerekçesiyle asıl davanın ve birleşen davanın ayrı ayrı kısmen kabulüne karar verilmiş ve bilirkişi raporu ile belirlenen alacakların davalıdan tahsili yönünde hüküm kurulmuştur.
    IV. İSTİNAF
    A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
    İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
    B. İstinaf Sebepleri
    1.Davacı vekili istinaf dilekçesinde, dosya içerisinde bir sulh sözleşmesinin bulunmadığını, bilirkişinin alacakları eksik hesapladığını, muvazaa iddialarının kabulü gerektiğini, müvekkilinin asıl işveren Belediyenin işçisi olduğunu, muvazaalı olarak alt işveren işçisi olarak gösterildiğini, reddedilen alacaklar yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.
    2. Davalı Belediye vekili istinaf dilekçesinde; davacının ihale ile ... alan şirketlerde çalıştığını, alacaklardan sorumlu olmadıklarını, taşeron ile yapılan sözleşmelerde muvazaa bulunmadığını, davalıya husumet yöneltilemeyeceğini, zamanaşımı def'inin dikkate alınması gerektiğini, davacının kıdem tazminatı almaya hak kazanmadığını, belirsiz alacak davası açılamayacağını ve sair alacak kalemlerinin ispat edilemediğini ileri sürmüştür.
    C. Gerekçe ve Sonuç
    Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
    "... davacının davalı Belediye'den temizlik işini ihale ile alan şirketler nezdinde çalıştığı, 01.04.2018 tarihinde 696 sayılı KHK'nın 127. maddesi ile 375 sayılı KHK'ya eklenen Geçici 24.maddesi kapsamında Belediyenin iştiraki olan ... Belediyesi Tem. İhtiyaç. İşl. San. ve Tic. AŞ'ye geçişinin yapıldığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının genelgesinde sözü edilen mali ve sosyal haklara ilişkin hükümlere göre ücret ve diğer haklarının belirlendiği anlaşılmaktadır.
    Mahkemenin kaldırma /gönderme sonrası , 696 KHK ile getirilen düzenlemeler, ücret ve diğer sosyal haklara ilişkin genelge ve belgeler, ... yeri şahsi dosyasındaki sulh sözleşmesi ile diğer ilgili kayıtlar değerlendirerek ,davacının sendika üyeliğinin 2013 yılı olması ve alt işverenlerin TİS'lerinin 15/10/2015 tarihi olmasına göre davacının bu TİS ten faydalanacağını belirlediği ve davacının alacaklarını hüküm altına aldığı belirlenmiştir.
    ..." gerekçesiyle taraf vekillerinin istinaf başvurularının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) inci alt bendi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
    V. TEMYİZ
    A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
    Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
    B. Temyiz Sebepleri
    Davacı vekili temyiz dilekçesinde; müvekkilinin muvazaalı olarak alt işveren işçisi olarak gösterildiği iddiası ispatlanmasına karşın Mahkemece muvazaa iddiasının kabul edilmemesi ihtimaline göre yapılan hesaplama doğrultusunda karar verilmesinin yerinde olmadığını, asıl işveren alt işveren ilişkisi muvazaalı olup davacının baştan itibaren davalı Belediyenin işçisi sayılarak işlem görmesi gerektiğini, muvazaa iddiaları reddedilmesine rağmen bu yönde herhangi bir gerekçeye de yer verilmediğini, Yargıtay nezdinde esas alınan hususun davacının hangi işte çalıştığı değil, muvazaanın var olup olmadığının araştırılması olduğunu, bu tip dosyalarda davacıların temizlik işçisi, ... ve bahçe işçisi, büro işçisi veya şoför olmasının da tek başına muvazaanın delili mahiyetinde olmadığını, dolayısıyla yalnızca otobüs şoförleri yönünden muvazaa ihtimaline göre karar verileceği düşüncesinin herhangi bir hukuki dayanağı olmadığı gibi hukuk düzenine de aykırı bir düşünce olacağını, bu şekilde ayrım yapmanın eşitlik ilkesine de aykırılık teşkil edeceğini, hükme esas alınan bilirkişi raporunun da kanuna ve usule aykırı olduğunu, bilirkişi raporunda bütün alacaklarının eksik hesaplandığını, bir kısım alacaklar yönünden ise hiçbir hesaplamanın yapılmadığını, müvekkilinin tüm dosya kapsamı ve toplu ... sözleşmeleri gereği alacaklara hak kazandığından Mahkeme kararının bu yönüyle de yerinde olmadığını, Mahkemenin davacı lehine 5.100,00 TL, davalı lehine ise 20.670,10 TL vekâlet ücretine hükmetmesinin yerinde olmadığını, zira Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nde yapılan en son değişikliğe göre maddi tazminat davalarında kısmen kabul hâlinde davalı yararına hükmedilecek avukatlık ücretinin, davacı yararına hükmedilen avukatlık ücretini geçemeyeceğini, Anayasa Mahkemesinin de tazminat davasında reddedilen kısım için kanuni dayanak olmaksızın aleyhe nispi vekâlet ücretine hükmedilmesini mahkemeye erişim hakkının ihlali olarak kabul ettiğini ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
    C. Gerekçe
    1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
    Uyuşmazlık, davalı İdare ile ihbar olunan Şirketler arasındaki asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı olup olmadığı, buna göre davacının davalı Belediyenin işçisi olarak kabul edilmesi hâlinde ilave tediye ile birlikte bir kısım alacaklara hak kazanıp kazanmadığı ile hüküm altına alınan alacakların eksik belirlenip belirlenmediği noktalarında toplanmaktadır.
    2. İlgili Hukuk
    6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri, 4857 sayılı ... Kanunu'nun ilgili hükümleri.
    3. Değerlendirme
    1.Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
    2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
    VI. KARAR
    Açıklanan sebeplerle;
    A. Davalı Temyizi Yönünden
    Davalı vekilinin temyiz dilekçesinin miktardan REDDİNE,
    Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde davalı tarafa iadesine,
    B. Davacı Temyizi Yönünden
    Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
    Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
    04.10.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.










    Hemen Ara