Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2018/185 Esas 2018/177 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Hukuk Bölümü
Esas No: 2018/185
Karar No: 2018/177

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2018/185 Esas 2018/177 Karar Sayılı İlamı

                    T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

          HUKUK BÖLÜMÜ

          ESAS NO     : 2018 / 185

          KARAR NO : 2018 / 177

          KARAR TR  : 26.03.2018

ÖZET : Karayolunda meydana gelen trafik kazasında uğranılan maddi ve manevi zararın tazmini istemiyle açılan davanın, 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi kapsamında ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk

 

 

  

 

K  A  R  A  R

 

Davacılar : 1-H.S. 2-H.Y. 3-N.S. 4-U.E.S.

Vekili       : Av. Selçuk Acar

Davalı        : Tokat İl Özel İdaresi

Vekili        : Av. Şuzen Sibel Duyum  

 

  O L A Y    : Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; Tokat ili, Niksar ilçesi, Mahmudiye Köyü mevkiinde meydana gelen ve davacıların murisi E.S."nün ölümüyle sonuçlanan trafik kazasında; yolun aniden daraldığı, gerekli işaretlemelerin yapılmadığı ve önlemlerin alınmadığı, dolayısıyla kazanın idarenin hizmet kusura sonucunda oluştuğundan bahisle H.Y. (Sürücü) için 30.000,00 TL maddi, 30.000,00 TL manevi; U.E.S. için 30.000,00 TL maddi, 30.000,00 TL manevi; N.S. ve H.S. için ayrı ayrı 5.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 130.000,00 TL"nin idareye başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

TOKAT İDARE MAHKEMESİ: 27.09.2012 gün ve E:2012/297, K:2012/667 sayılı kararıyla “2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu"nun 1. maddesinde, bu Kanunun amacının karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlamak ve trafik güvenliğim ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; "Kapsam" başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu Kanunun karayollarında uygulanacağı; "Karayolu Trafik Güvenliği" başlıklı 13, maddesinde, karayolunun yapımı, bakımı, işletilmesi ile görevli ve sorumlu bütün kuruluşların, karayolu yapısını, trafik güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmakla yükümlü oldukları, çeşitli kişi, kurum ve kuruluşların, karayolu yapısında yapacakları ve esasları yönetmelikte belirtilen çalışmalarda, zorunlu nedenlerle meydana gelen arıza, engel ve benzerlerini en kısa zamanda ortadan kaldırarak karayolunu kullananlara ve araçlara zarar vermeyecek duruma getirmek zorunda oldukları, bu çalışmalar sırasında meydana getirilen tehlikeli durum ve engellerin, bütün sorumluluk bunları yaratan kişilere ait olmak üzere zabıtaca kaldırılacağı hükümlerine yer verilmiştir.

Öte yandan, 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanunun 14. maddesiyle değişik "Görevli ve Yetkili Mahkeme" başlıklı 110. maddesinde ise; “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanımdan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır. Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir.” kuralına yer verilmiştir.

Dava dosyasının incelenmesinden, Tokat ili, Niksar ilçesi, Mahmudiye Köyü mevkiinde meydana gelen trafik kazasında; yolun aniden daraldığı, gerekli işaretlemelerin yapılmadığı ve önlemlerin alınmadığı, dolayısıyla kazanın idarenin hizmet kuşum sonucunda oluştuğundan bahisle söz konusu kazada vefat eden E.S."nün eşi H.Y. (Sürücü) için 30.000,00 TL maddi, 30.000,00 TL manevi; oğlu U.E.S. için 30.000,00 TL maddi, 30.000,00 TL manevi; babası N.S. ve annesi H.S. için ayrı ayrı 5.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 130.000,00 TL’nin idareye başvuru tarihi olan 19.03.2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle 08.05.2012 tarihinde Mahkememiz kayıtlarına alman dilekçe ile bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Yukarıda yer verilen açıklamalar ile 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi gözetildiğinde; davalı idarenin 2918 sayılı Kanun"dan kaynaklı sorumluluğunu yerine getirmediği / eksik yerine getirdiğinden bahisle oluştuğu iddia edilen zararın tazmini istemiyle açılan davanın görüm ve çözümünde adli yargı yeri görevli olduğundan Mahkememizin görevsiz olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

Açıklanan nedenlerle davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 15/1 -a. maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine” karar vermiş, temyiz edilmeyen karar 15/11/2012 tarihinde kesinleşmiştir.

Davacı vekili, bu kez aynı istemle adli yargı yerinde dava açmıştır.

NİKSAR ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 20.06.2014 gün ve E:2012/367, K:2014/375 sayılı kararı ile “Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; Tokat Niksar D-100 Karayolu istikametinden Mahmudiye Mahallesi istikametine seyir halinde iken Gökhan Sürücü sevk ve idaresindeki aracın yolun aniden daralması ve işaretlemelerin ve yol için gerekli önlemlerin alınmaması sonucunda kazanın meydana gelmesinde Gökhan Sürücü"nün %75, davalı idarenin %25 oranında kusurlu olduğuna dair ITU Makine Mühendisi olan bilirkişi heyeti tarafından rapor düzenlendiği, aktüeryal bilirkişinin yapmış olduğu hesaplama ile davacıların maddi zararlarının tespit edildiği, davalı idare vekili tarafından raporlara yapılan itirazın somut gerekçeler içermediği mahkememizce söz konusu raporların hüküm kurmaya elverişli bulunduğu, davalı vekilinin ileri sürdüğü zamanaşımı def inin yerinde olmadığının görüldüğü, davacı vekili tarafından davacılardan merhum Ercan"ın eşi Havva Sürücü Yalçın ve oğlu U.E.S. için maddi ve manevi tazminat talebinde bulunulmasına rağmen anne ve babası olan Necati ve Havva Sürücü için manevi tazminat talebinde bulunulup maddi tazminat isteminde bulunulmadığının anlaşıldığı, Necati ve Havva Sürücü için ıslah dilekçesi ile talep edilen maddi tazminat isteminin reddine karar vermek gerektiği anlaşılmış ve bu nedenle davacılardan Havva Sürücü Yalçın için 693,10 TL ve U.E.S. için 15.788,12 TL maddi tazminat isteminin kabulü ile fazlaya ilişkin istemin reddine, diğer davacılar adına talep edilen maddi tazminat isteminin reddine" karar vermiş, davalı vekili karar aleyhine temyiz yoluna başvurmuştur.

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi: 27/04/2017 gün, E:2014/24172, K:2017/4669 sayılı ilamıyla; “…2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 19. maddesinde, "Adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler. (Değişik ikinci fıkra: 23/7/2008 – 5791/9 md.) Yargı merciince, önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası da temin edilerek, gerekçeli başvuru kararı ile birlikte dava dosyaları Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilir." şeklinde düzenlenmiştir.

Dosya kapsamına göre, davacılar tarafından aynı istemli davanın öncesinde idari yargıda açıldığı, Tokat İdare Mahkemesinin, 2012/297 E., 2012/667 K. sayılı kararı ile dava konusu uyuşmazlıkta adli yargının görevli olduğundan bahisle dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verildiği ve söz konusu kararın itiraz edilmeden 15.11.2012 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.

Bu durumda somut olayda, mahkemenin elinde derdest bulunan dava dosyasındaki yargılamayı durdurmak suretiyle (UMK m. 19/I), dosyayı kül halinde yargı yolu uyuşmazlığının çözümlenmesi açısından Uyuşmazlık Mahkemesine göndermesi, bu mahkemece verilecek kararı bekleyerek sonucuna göre karar vermesi gerektiği” gerekçesiyle Bozma kararı vermiştir.

Niksar Asliye Hukuk Mahkemesi:15/02/2018 tarihli duruşmada 2018/23 esas numaralı ara kararıyla, “Bozma ilamı doğrultusunda dosyanın Mahkememize gönderilmesine” karar vermiş, 7.3.2018 tarihli üst yazı ile gönderilen dava dosyası 15.3.2018 tarihinde Mahkememiz kayıtlarına girmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Ahmet Tevfik ERGİNBAY, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN ve Birgül KURT’un katılımlarıyla yapılan 26.03.2018 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, 2247 sayılı Yasanın 19. maddesinin “..gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur” hükmünü amir olduğu, Niksar Asliye Hukuk Mahkemesinin gerekçesiz bir ara kararla dosyanın Mahkememize gönderilmesine karar verdiği belirlenmiştir.

Bu haliyle her ne kadar 2247 sayılı Yasa’da öngörülen gerekçeli kararla başvuru şartının gerçekleşmediği anlaşılmakta ise de, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin bozma ilamındaki görüş gerekçe olarak kabul edilerek başvurunun 2247 sayılı Yasa’nın 19.  maddesi kapsamında olduğunun kabulü ile Uyuşmazlık Mahkemesi’nin önüne gelmiş bulunan görev uyuşmazlığının çözüme kavuşturulması, gerek dava ekonomisine gerekse Uyuşmazlık Mahkemesi’nin kuruluş amacına uygun olacaktır. Bu sebeplerle usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı kabul edilerek, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Engin SELİMOĞLU’nun, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, kusurlu olduğu ileri sürülen davalı idarenin sorumluluk sahasında kalan yolda meydana gelen kaza sonucu davacıların ortak murisinin vefat etmesi nedeniyle, maddi ve manevi tazminat istemiyle açılmıştır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu Kanunun karayollarında uygulanacağı; "Karayolu Trafik Güvenliği" başlıklı 13, maddesinde, karayolunun yapımı, bakımı, işletilmesi ile görevli ve sorumlu bütün kuruluşların, karayolu yapısını, trafik güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmakla yükümlü oldukları, çeşitli kişi, kurum ve kuruluşların, karayolu yapısında yapacakları ve esasları yönetmelikte belirtilen çalışmalarda, zorunlu nedenlerle meydana gelen arıza, engel ve benzerlerini en kısa zamanda ortadan kaldırarak karayolunu kullananlara ve araçlara zarar vermeyecek duruma getirmek zorunda oldukları, bu çalışmalar sırasında meydana getirilen tehlikeli durum ve engellerin, bütün sorumluluk bunları yaratan kişilere ait olmak üzere zabıtaca kaldırılacağı belirtilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir” Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile  anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda,  2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Belirtilen nedenlerle, Niksar Asliye Hukuk Mahkemesinin 15/02/2018 tarih ve 2018/23 esas sayılı başvurusunun reddi gerekmiştir.

 

S O N U Ç   : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Niksar Asliye Hukuk Mahkemesinin 15/02/2018 tarih ve 2018/23 esas sayılı BAŞVURUSUNUN REDDİNE, 26.03.2018 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi. 

 

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

 

 

 

Üye

Şükrü

BOZER

 

 

 

 

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

Üye

Mehmet

AKSU

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Ahmet Tevfik

ERGİNBAY

 

 

 

 

Üye

Birgül

KURT

 

 

 

 

 

 

 

 

Hemen Ara