Esas No: 2021/5557
Karar No: 2022/3900
Karar Tarihi: 06.09.2022
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2021/5557 Esas 2022/3900 Karar Sayılı İlamı
6. Hukuk Dairesi 2021/5557 E. , 2022/3900 K.Özet:
Adana İli'nde bir taşınmaz üzerine yapılacak mimari proje için, taraflar arasında sözlü bir eser sözleşmesi yapıldığı iddiasıyla açılan alacak davasında, mahkemece bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verildiği ancak Yargıtayca bozulduğu ve Adana 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2014/93 esas numaralı dosyasının kararının dikkate alınarak yeni bir karar verilmesi gerektiği belirtildiği kararın temyiz eden davalı yararına bozulduğu belirtilmiştir.
Kanun Maddeleri:
- İcra İflas Kanunu'nun 40. maddesi (İcranın iadesi)
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı karar verilmesine yer olmadığına yönelik verilen hüküm süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
K A R A R
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, Adana İli, .... İlçesi, .... Mah., 10518 ada 3 parsel sayılı taşınmaz üzerine davalı şirket tarafından yaptırılması düşünülen yapının mimari projesinin yapılması konusunda taraflar arasında sözlü olarak bir eser sözleşmesi yapıldığını, Mimarlar Odası asgari ücret tarifesine göre bu projenin bedelinin 236.863,00.-TL + KDV olduğunu, inşaat ruhsatı almak için Belediye'ye sunulduktan daha sonra bilgileri dışında inşaat ruhsatı alınmasından vazgeçildiğini, TMMOB Mimarlar Odası asgari ücret tarifesine göre hazırlanan projelerin KDV dahil 279.498,00 TL olarak hesaplandığını, davalı tarafından davacıya bir takım ödemeler yapıldıktan sonra KDV dahil 260.798,74 TL alacaklarının kaldığını belirterek dava konusu bedelin dava tarihinden itibaren temerrüt faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davacı ile daha önce başka bir taşınmazın mimari projesinin yapılması konusunda anlaşmaya varıldığını, bunun bedelinin ödendiğini, daha sonra dava konusu taşınmaz üzerinde inşaata başlanmak istenilmiş ise de ekonomik kriz nedeniyle bir karar verilemediğini, davacının ön proje yapımı konusundaki teklifini kabul ederek bedelini ödediklerini, bunun dışında hazırlanan projeler konusunda bilgileri olmadığını, ayrıca bu projelerin kullanılmadığı gibi bedelinin de yüksek gösterildiğini belirtilerek davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, alınan bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bu kararın taraflarca temyizi üzerine Yargıtay 15.Hukuk Dairesi 13.09.2012 tarihli, 2011/4613 Esas, 2012/5735 Karar sayılı ilamı ile onanmış, bu karara karşı davalı vekili karar düzeltme talebinde bulunmuştur.
Yargıtay 15.Hukuk Dairesi 09.07.2013 tarihli, 2013/3041 Esas, 2013/4470 Karar sayılı ilamı ile davacı tarafından hazırlanan avan projelerin, davalı şirket yetkilisi dava dışı ....,’nin kardeşi olan yine dava dışı Hakan Türe tarafından imzalanmış dilekçe ile Belediyeden onaylanmasının talep edildiği, bu dilekçe ile avan projelerin onaylandığı, ardından uygulama projelerine göre inşaat ruhsatının alınabilmesi için dava dışı yapı denetim firması tarafından inşaat ruhsatı talebinde bulunulduğu, ancak sonradan talebin geri çekildiği anlaşılmıştır. Dairemizin karar düzeltme aşamasında verdiği geri çevirme kararıyla istenip dosya içerisine alınan Adana 15. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2011/76 Esas sayılı dosyasının incelenmesinden de avan projenin onaylanması için belediyeye verilen ....., imzalı dilekçenin imzasının sahte olduğu iddiasıyla belediye elemanları ve davacı şirket yetkilileri hakkında ceza davasının derdest olduğu anlaşılmıştır. İncelenen ceza dosyası kapsamına göre avan proje onay başvurusunun sahte imzayla yapıldığının kabulü halinde avan projenin onayının yasal olmadığı, dolayısıyla bu avan projelere dayalı inşaat ruhsatı alınabilmesinin de mümkün olmayacağı, dolayısıyla davacı tarafından hazırlanan projelerin de hukuken uygulanabilir proje olmayacağı açıktır. Bu nedenle mahkemece ceza davasının sonucunun beklenmesi gerekir iken, davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır" mahkeme gerekçesiyle kararI bozulmuştur.
Mahkemece bozmaya uyularak, bozmadan sonra mahkemenin 2014/44 esas numarasında yargılaması devam eden davalara konu alacakların Adana 14.İcra Müdürlüğü’nün 2011/3984 esas sayılı dosyasında Adana 3.Asliye Hukuk Mahkemesi 2009/244 Esas 2011/224 Karar sayılı ilamına dayanılarak takip başlatıldığı, bedelin 18/10/2012 tarihinde banka kanalı ile davalı tarafça ödendiği, icra dosyasının infazen işlemden kaldırıldığı, bu nedenle davanın konusuz kaldığı, davacı vekilinin konusuz kalan davada karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesini talep ettiği gerekçesiyle konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Bu karar taraflar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
İcra İflas Kanununun ''İcranın iadesi'' başlığı altında düzenlenen 40. maddesinde; bir ilama dayanarak takip borçlusundan tahsil edilen paranın takip alacaklısına ödenmesinden sonra, takip dayanağı ilamın bozulması ve takip konusu alacağın haksızlığının daha sonra tesis edilip kesinleşen bir hükümle ortaya konması halinde, ayrıca hükme hacet kalmaksızın takip alacaklısından icra dairesi tarafından ve gerektiğinde cebri icra yolu ile geri alınıp takip borçlusuna iade edileceği öngörülmüştür.
Yukarıdaki madde kapsamında somut olay değerlendirildiğinde, yerel mahkemece verilen 2009/244 Esas, 2011/224 Karar ve 12/04/2011 tarihli kararı, Dairemizin 2013/3041 Esas, 2013/4470 Karar ve 09.07.2013 tarihli ilamıyla bozulmuş olup, hüküm tamamen ortadan kalktığından, davalı iş sahibi adına verilen karar kesinleşmiş sayılamaz. Mahkemece bozmaya uyulduğuna göre Dairemiz bozma ilamında belirtilen şekilde bekletici mesele yapılan ve kesinleşen Adana 3.Ağır Ceza Mahkemesi 2014/93 esas numaralı dosyanın kararı da dikkate alınarak işin esasına girilerek sonucuna göre hüküm kurulması zorunludur. Zira mahkemece verilen bu hüküm bozulmakla İİK'nın 40. maddesi gereğince icranın iadesi gerekeceğinden, davalı iş sahibinin davaya yönelik haklarını alabilmesi yeni bir kararın verilmesi ve kesinleşmesi gerektirir. Bu hususlar dikkate alındığında, verilen kararın usul ve yasaya uygun olmadığı anlaşıldığından temyiz itirazlarının kabulü ile kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle kararın temyiz eden davalı yararına BOZULMASINA, tarafların sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın talep halinde temyiz edene iadesine,
karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 06.09.2022 gününde oy birliğiyle karar verildi.