AYM 1979/33 Esas 1979/42 Karar Sayılı Norm Denetimi İlamı

Abaküs Yazılım

Esas No: 1979/33
Karar No: 1979/42
Karar Tarihi: 23/10/1979

AYM 1979/33 Esas 1979/42 Karar Sayılı Norm Denetimi İlamı

 

Esas Sayısı:1979/33

Karar Sayısı:1979/42

Karar Günü:23/10/1979

Resmi Gazete tarih/sayı:16.1.1980/16871

 

İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : İzmir İkinci Ağır Ceza Mahkemesi

İTİRAZIN KONUSU : 1/3/1926 günlü, 765 sayılı Türk Ceza Yasasının 3/12/1951 günlü, 5844 sayılı Yasayla değişik 141. maddesinin birinci fıkrası hükmünün Anayasa"ya aykırı olduğu ileri sürülmüş ve iptaline karar verilmesi istenmiştir.

I. OLAY:

Merkezi İstanbul"da bulunan "Genç Sosyalistler Birliği" yönetim kurulu 2/2/1975 günü yaptığı toplantıda, İzmir Bölge Yürütme Kurulunun oluşturulması için Genel Başkana yetki vermiştir. Bu amaçla İzmir"e gelen Genel Başkan gerekli hazırlığı yapmıştır. Birlik Yönetim Kurulunun 20/2/1975 günlü kararı ile, kurucu olarak görev alan sanıklarla "Genç Sosyalistler Birliği İzmir Bölge Yürütme Kurulu" kurulmuş, durum İzmir Valiliğine de duyurulmuştur. Bütün örgütlenmenin Dernekler Yasasınca kabul edilemeyeceği İzmir Emniyet Müdürlüğünce kuruculara resmen bildirilmiş olmasına karşın, Genç Sosyalistler Birliği İzmir Bölge Yürütme Kurulu 25.3.1975 gününe kadar çalışmalarını sürdürmüştür. Kolluk kuvvetlerince sözü edilen bölge yürütme kurulu merkezinde yapılan aramada değişik türde bildiri, broşür, dergi, afiş, resim, el yazısı notlar, kitap özetleri ele geçmiştir.

Olaya İzmir Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Savcılığı elkoymuş, sanıkların Türk Ceza Yasasının 141 inci maddesinin birinci fıkrası gereğince cezalandırılmaları istemiyle İzmir Devlet Güvenlik Mahkemesine kamu davası açmıştır. Sanıkların İzmir Devlet Güvenlik Mahkemesinde yargılamaları sürdürülürken Devlet Güvenlik Mahkemeleri Yasasının iptal edilmesi üzerine, dava dosyası, İzmir İkinci Ağır Ceza Mahkemesine yollanmıştır. Bu Mahkemece verilen nihai kararın ikinci defa Yargıtayca bozulması üzerine yapılan duruşmada sanıklar vekilleri, uygulanması istenen Türk Ceza Yasası"nın 141 inci maddesinin Anayasa"ya aykırı olduğunu ileri sürmüşlerdir. Davaya bakan İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesi, Anayasa"ya aykırılık savını ciddi bulmuş ve 8/6/1979 günlü, E : 1978/212, sayılı kararla sözü edilen maddenin birinci fıkrası hükmünün iptali için Anayasa Mahkemesine başvurmuştur.

III. İTİRAZ KONUSU YASA KURALI :

1/3/1926 günlü, 765 sayılı Türk Ceza Yasasının 3/12/1951 günlü, 5844 sayılı Yasa ile değişik 141. maddesinin birinci fıkrası hükmü şöyledir :

"Madde 141/1 - Sosyal bir sınıfın diğer sosyal sınıflar üzerinde tahakkümünü tesis etmeye veya sosyal bir sınıfı ortadan kaldırmağa veya memleket içinde müesses iktisadî veya sosyal temel nizamlardan herhangi birini devirmeye matuf cemiyetleri herne suret ve nam altında olursa olsun kurmaya tevessül edenler veya kuranlar veya bunların faaliyetlerini tanzim veya sevk ve idare edenler veya bu hususlarda yol gösterenler sekiz yıldan onbeş yıla kadar ağır hapis cezası ile cezalandırılırlar.

Bu kabil cemiyetlerin bir kaçını veya hepsini sevk ve idare edenler hakkında ölüm cezası hükmolunur."

IV. İLK İNCELEME :

Anayasa Mahkemesi İçtüzüğünün 15. maddesi uyarınca, yapılan ilk inceleme toplantısında aşağıdaki sorun üzerinde durulmuştur.

Anayasanın değişik 151. maddesinde, "Bir davaya bakmakta olan mahkeme, uygulanacak bir kanunun hükümlerini Anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa, Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır" kuralına yer vermiştir.

Anayasaya aykırılık iddialarını Anayasa Mahkemesine getirebilme yolunu mahkemelere açık tutan bu düzenin işleyebilmesi, ortada somut bir olayın yani görülmekte olan belli bir davanın bulunması, Anayasaya aykırılığı öne sürülen kanun hükmünün bu davada uygulanma durumunda olması ve mahkemenin, aykırılık iddiasını ciddi görmesi ya da o hükmü kendiliğinden Anayasaya aykırı bulması gibi koşulların gerçekleşmesine bağlıdır. Şu yönü hemen belirtmekte yarar vardır: Anayasa, itiraz yolu ile Anayasaya uygunluk denetiminin yapılabilmesini mahkemeler açısından kimi koşulların varlığına bağlarken, bu yolla Anayasa Mahkemesinin görev alanını da düzenlemiş olmaktadır. Başka bir anlatımla Anayasa Mahkemesi, Anayasanın 151. maddesindeki koşulları araştırırken ve bunların varlığını ya da yokluğunu saptarken bu yolla kendi yetkisinin sınırlarını incelemiş ve konunun görev alanına girip girmediğini belli etmiş olmaktadır. Çeşitli Anayasa Mahkemesi Kararlarında değinildiği gibi Anayasa Mahkemesinin bu yoldaki araştırma ve incelemelerini bir üst mahkeme işlevi olarak görme olanaksızdır. Çünkü Anayasa Mahkemesi bu yolla mahkemelerin görevlerini belirtmiş olmamakta, yaptığı iş Anayasaya uygunluk denetiminin ön koşullarını saptamaktan ibaret kalmaktadır.

26/12/1978 günlü, 16501 mükerrer sayılı Resmî Gazete"de yayımlanan Bakanlar Kurulu Kararı ile 13 ilde Sıkıyönetim ilân edilmiştir. Bakanlar Kurulu Kararında, Sıkıyönetimin "hür demokratik düzeni temel hak ve hürriyetleri ortadan kaldırmaya yönelik yaygın şiddet hareketlerinin kesin belirtilerinin ortaya çıkması" nedenleri ile İlân olunduğu yazılıdır. Bu iller arasında suçun işlendiği İzmir ili bulunmamaktadır. Sıkıyönetim, 25 Nisan 1979 günlü, Mükerrer 16619 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanan 25/4/1979 günlü, 521 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Karariyle "Anayasanın 124. maddesinde öngörülen her türlü durum ve olasılıklara karşı" denilerek nedenleri genişletilmek suretiyle uzatılmıştır.

1402 sayılı Sıkıyönetim Yasasının 1728 sayılı Yasayla değişik 13. maddesinde "Sıkıyönetim ilânına sebep olan suçları, Sıkıyönetimden evvel işlemiş olanlarla, Sıkıyönetim askerî mahkemelerinin elkoyduğu herhangi bir suçla umumî ve müşterek gaye içerisinde irtibatı bulunan suçları işleyenlerin davalarına, suç, Sıkıyönetim bölgesi dışında işlenmiş olsa dahi Sıkıyönetim askerî mahkemelerinde bakılır." hükmü yer almıştır. Buna göre, sıkıyönetim ilânına neden olan suçları sıkıyönetim ilânından önce işleyenlerin davalarına, o suç sıkıyönetim bölgesi dışında işlenmiş olsa dahi, Sıkıyönetim askeri mahkemesinde bakılacaktır. Burada önem kazanan ve ilk önce çözülmesi gereken yön eylemin, sıkıyönetim ilânını gerektiren suçlardan olup olmadığının saptanmasıdır.

Anayasa Mahkemesinin 5/6/1979 günlü, 1979/18-26 sayılı kararında "Sanıkların üzerine atılan suç, Türk Ceza Yasasının 142. maddesinin 1-3. bentlerindeki eylemleri övme olarak nitelendirilmiştir. Anılan bentlerdeki suçlar, hür demokratik düzeni, Temel hak ve hürriyetleri ortadan kaldırmaya yönelik bulunmakla 26/12/1978 günü ilân olunan sıkıyönetimin ilân nedenleri arasındadır. Bunlar, ülkenin ve milletin bölünmezliğini tehlikeye düşürecek nitelikte olmaları bakımından Türkiye Büyük Millet Meclisinin 25/4/1979 günlü, 521 sayılı kararının kapsamı içindedirler" denilmektedir. Kamu davasında, Türk Ceza Yasasının 141. maddesinin birinci fıkrası hükmünü ihlal etmekle suçlanan sanıkların cezalandırılmaları istenmiştir. Yukarıda değinilen Anayasa Mahkemesi Kararında yer alan açıklamalar, Türk Ceza Yasasının 141. maddesi yönünden de geçerlidir. Özetlemek gerekirse, sanığa yükletilen suç sıkıyönetimin ilânı nedenleri arasında olduğu ve 1402 sayılı Yasanın değişik 13. maddesi gereğince sıkıyönetim askerî mahkemesinin görev alanına girdiği için başvuran mahkeme söz konusu yasa hükmünü uygulama durumunda değildir ve başvurma mahkemenin yetkisizliği nedeniyle reddedilmelidir.

Şevket Müftügil, Ahmet Salih Cebi, Muammer Yazar, Hüseyin Karamüstantikoğlu, İhsan N. Tanyıldız ve Bülent Olcay bu görüşe katılmamışlardır.

V - SONUÇ:

1 - Başvurunun, Mahkemenin itiraza konu edilen Yasa hükmünü uygulama durumunda olmadığından, yetkisizlik nedeniyle reddine, Şevket Müftügil, Ahmet Salih Cebi, Muammer Yazar, Hüseyin Karamüstantikoğlu, İhsan N. Tanyıldız ve Bülent Olcay"ın karşıoylarıyla ve oyçokluğuyla,

2 - Bu sonuç karşısında belge eksiklikleri üzerinde durulmasına yer olmadığına oybirliğiyle,

23/10/1979 gününde karar verildi.

 

 

 

 

 

Başkan

Şevket Müftügil

Başkanvekili

Ahmet H. Boyacıoğlu

Üye

Ahmet Erdoğdu

 

 

 

Üye

Osman Tokcan

Üye

Rüştü Aral

Üye

Ahmet Salih Çebi

 

 

 

Üye

Muammer Yazar

Üye

Nihat O. Akçakayalıoğlu

Üye

Nahit Saçlıoğlu

 

 

 

Üye

Hüseyin Karamüstantikoğlu

Üye

Kenan Terzioğlu

Üye

Necdet Darıcıoğlu

 

 

 

Üye

İhsan N. Tanyıldız

Üye

Bülent Olçay

Üye

Yekta Güngör Özden

 

 

KARŞIOY YAZISI

Anayasa, mahkemelerin her zaman itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesi"ne başvurmalarına olanak tanımamış, bu yolu, bakılmakta bulunan davalarda uygulanacak hükümlerle sınırlı olarak açık tutmuştur. Bu nedenle, itirazcı mahkemenin elindeki davaya bakıp bakamıyacağının, yani o davaya bakmakla görevli olup olmadığının Anayasa Mahkemesince araştırılmasını, Anayasa kuralları açısından zorunlu saymak gerekir. Anayasa Mahkemesi"nin bu araştırmayı yapmaksızın, Önüne gelen her itirazı incelemesi, Anayasa"ya uygunluk denetiminde görev sınırlarını aşması sonucunu doğurur.

Ancak, hemen belirtmek gerekir ki, Anayasa Mahkemesi, itirazcı mahkemenin görevini saptama konusundaki bu yetkisini, kendi görevini belirleme amacıyla kullandığından, bu amacın üstüne çıkan bir incelemeye girmesini de, kanımızca, görevi ile bağdaştırmaya olanak yoktur. Daha açık bir deyişle, Anayasa Mahkemesi, bakılmakta olan davanın hangi mahkemenin görevine girdiğini yargı yerlerini bağlayıcı biçimde saptamakla görevli bir merci olmadığına göre, incelemesinde, yasaların ya da bağlayıcı nitelikteki mahkeme kararlarının kesin olarak belirlediği görev kurallarına dayanmakla yetinmeli, görevi saptamak için yasa kurallarının yorumuna gitmemelidir.

Oysa itiraz konusu olayda görevli mahkeme kesin bir yasa hükmü ile belirlenmiş olmayıp, çoğunluk, Sıkıyönetim Mahkemesinin görevli olduğu sonucuna, 1402 sayılı Sıkıyönetim Yasasının değişik 13. maddesi hükümlerini yorumlayarak varmakta ve yorum yaparken de, zorunlu olarak, Türk Ceza Yasası"nın 141. maddesinin birinci bendindeki eylemi, işin esasına geçilmemiş olmasına karşın, kesin biçimde nitelendirmek durumunda kalmaktadır.

Kanımızca, Anayasa Mahkemesi, yoruma elverişli olan böyle bir durumda, görevli mahkemenin saptanmasını yetkili yargı yerlerine bırakıp, itirazın incelenmesinde kendini görevli saymalıdır.

Bu nedenle işin esasının incelenmesine karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle çoğunluk görüşüne karşıyız.

 

 

 

Başkan

Şevket Müftügil

Üye

Ahmet Salih Çebi

 

 

Üye

İhsan N. Tanyıldız

Üye

Bülent Olçay

 

 

KARŞIOY YAZISI

Görüş ayrılığı 1402 sayılı Sıkıyönetim Yasasının 13. maddesinin yorumundan doğmaktadır. Çoğunluğun kabulüne göre sıkıyönetimin ilânına sebeb olan suç cinsinden bir suç sıkıyönetim bölgesi dışında işlenmiş olsa dahi bu suçun konu edildiği davalara sıkıyönetim askeri mahkemesinde bakılır. Kanımca sıkıyönetim bölgesi dışında işlenen bir suçla ilgili davaya sıkıyönetim askeri mahkemesinde bakılabilmesi için o suçun sıkıyönetim ilânına sebebolan suç cinsinden olması yeterli değildir. Sıkıyönetim ilânına sebebolan koşullara vücut vermesi de şarttır. Başka bir anlatımla : bir suçun 1402 sayılı Sıkıyönetim Yasasının 13. maddesinin 1. fıkrasındaki "sıkıyönetim ilânına sebebolan suç" sayılabilmesi için o suçun, Anayasanın 124. maddesinde yazılı hallerden birini veya birkaçını meydana getirmiş olması gereklidir. Bu haller belli ve sayılı olup, şunlardır: "savaş hali, savaşı gerektirecek bir durumun başgöstermesi, ayaklanma olması veya vatan ve cumhuriyete karşı kuvvetli ve eylemli bir kalkışmanın veya ülkenin ve milletin bölünmezliğini içten veya dıştan tehlikeye düşüren veya Anayasanın tanıdığı hür demokratik düzeni veya temel hak ve hürriyetleri ortadan kaldırmaya yönelen yaygın şiddet hareketleri hakkında kesin belirtilerin ortaya çıkması" dır.

Bir suç ne nitelik ve ne nicelikte olursa olsun bu hallerden birini veya birkaçını meydana getirmemiş ise sıkıyönetim ilânına sebebolmuş sayılamaz. Başka bir bölgede işlenen bir suçun, Anayasa"nın 124. maddesindeki sıkıyönetim ilân sebeblerinden birini yaratması ve bu nedenle orada sıkıyönetim ilân edilmesi, sıkıyönetim ilân olunmayan bölgedeki aynı cins suçun, sözü geçen maddedeki ilân sebeblerini doğurmuş olacağını varsaymağa olanak vermez. Bir bölgede Anayasanın kesinlikle belli ettiği bu hal ve durumlardan birinin veya birkaçının meydana gelmiş olup olmadığının takdiri ve saptanması yine Anayasanın 124. maddesi gereğince, Türkiye Büyük Millet Meclisinin onaması koşuluyla, Bakanlar Kuruluna aittir. Bakanlar Kurulunun bu yetkisini kullanarak sıkıyönetim ilân etmediği bir bölgede işlenen hiçbir suç sıkıyönetim ilânına sebebolan suç sayılamaz. Çünkü işlenen suçların 124. maddedeki halleri veya bunlardan birini doğurmuş olduğunun saptanmasına ve kabulüne yetkili merciin böyle bir saptama ve kabulü yoktur.

Ceza davasına konu edilen suç 1975 yılının Şubat ve Mart aylarında İzmir"de işlenmiştir. Burada sıkıyönetim ilân olunmamış, bunun dışındaki bazı bölgelerde bu tarihten hemen hemen 3,5 yıl sonra ilân olunmuştur. Bu itibarla İzmir"de işlenen bir suç, 3,5 yıl sonra başka bölgelerde ilân olunan sıkıyönetimin ilân sebebi sayılamaz.

Sıkıyönetim Yasasının 13. maddesine göre "Sıkıyönetim Askeri Mahkemelerinin elkoyduğu herhangi bir suçla umumi ve müşterek gaye içerisinde irtibatı bulunan suçları işleyenlerin davalarına, suç, sıkıyönetim bölgesi dışında işlenmiş olsa dahi sıkıyönetim askeri Mahkemesinde bakılır." Ancak burada da sıkıyönetim askeri mahkemelerinin elkoyduğu herhangi bir suçla bağlantılı olmak koşulu vardır. Olayımızda bu koşul gerçekleşmemiştir. Bu yasa kuralındaki irtibat, geniş kapsamlıdır. Umumî ve müşterek gaye içerisinde İrtibatlı olması, davaların sıkıyönetim askeri mahkemesinde birleştirilmesine yeterlidir. Fakat askerî mahkemece elkonulmuş bir suç ve bakılmakta olan bir dava bulunması, sıkıyönetim bölgesi dışında işlenen suçun o suçla, şimdi değinilen biçimde bağlantılı olması zorunludur. Ortada böyle bir suç ve böyle bir dava yoktur.

Bu nedenlerle başvurunun red edilmemesi ve esasın incelenmesi gerektiği kanısındayım.

 

 

 

 

 

Üye

Muammer Yazar

 

 

 

KARŞIOY YAZISI

Anayasanın 151. maddesinin birinci fıkrasındaki "bir davaya bakmakta olan mahkeme" deyiminin anlamı, bir davaya bakmakla görevli ve elindeki davaya uygulanacak Yasa maddesinin Anayasaya aykırılığını ileri sürebilecek mahkeme demektir.

17/2/1975-25/3/1975 tarihleri arasında işlendiği iddia edilen suç nedeniyle Türk Ceza Kanununun 141. maddesi uyarınca İzmir Devlet Güvenlik Mahkemesine kamu davası açılmış, bu mahkemenin görevinin sona ermesi üzerine davaya bakan İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesince sanıkların beraatlerine karar verilmiş, Yargıtay Özel dairesinin bozma kararına karşı eski hükümle direnilmiş, Ceza Genel Kurulunca direnme kararının bozulması üzerine yapılan duruşmada, sanıklar vekilleri Türk Ceza Yasasının 141. maddesinin Anayasaya aykırı olduğunu ileri sürmüş, Mahkeme bu iddiayı ciddi bulmuş ve 8/6/1979 günlü kararla Anayasa Mahkemesine başvurmuştur.

TCK. nun 141. maddesinin birinci fıkrasındaki cezanın türü bakımından Mahkemenin görevli olduğu, bu olaya bu hükmü uygulayacağı kuşkusuzdur.

Anayasa"nın 124. maddesi uyarınca 26/12/1973 deri başlamak üzere 13 ilde, yaygın şiddet hareketleri nedeniyle sıkıyönetim ilân edilmiş, 26/4/1979 günlü kararla da 6 ili daha içerisine almıştır. Bu iller arasında suçun işlendiği ve yargılamanın sürdürüldüğü İzmir ili bulunmamaktadır.

13/5/1971 günlü 1402 sayılı Sıkıyönetim Yasasının 15/3/1973 günlü ve 1728 sayılı Yasa ile değişik 13. maddesi uyarınca sıkıyönetim ilânına sebep olan suçları, sıkıyönetim ilânından evvel işlemiş olanlarla, Sıkıyönetim Askeri Mahkemelerinin elkoyduğu herhangi bir suçla umumi ve müşterek gaye içerisinde irtibatı bulunan suçları işleyenlerin davalarına, suç, sıkıyönetim bölgesi dışında işlenmiş olsa dahi Sıkıyönetim Askerî Mahkemesinde bakılır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Birleşik Toplantısının 26/12/1978 günlü birleşiminde onaylanan Bakanlar Kurulu kararında "Anayasanın tanıdığı hür demokratik düzeni, temel haklan ve hürriyetleri ortadan kaldırmaya yönelik yaygın şiddet hareketlerinin kesin belirtilerinin ortaya çıkması üzerine" sıkıyönetim ilân edildiği belirtilmiştir. Sıkıyönetim ilânından evvel işlenen suçlarla Sıkıyönetim Askeri Mahkemelerinin elkoyduğu herhangi bir suçla genel ve ortak gaye içerisinde irtibatı bulunan suçlan işleyenlerin davalarına -suç sıkıyönetim bölgesi dışında işlenmiş olsa dahi- sıkıyönetim Mahkemesince bakılabilmesi için eylemlerin şiddete dönüşmüş nitelikte olması gerekir. Şiddete dönüşmüş nitelikte olmadıkça sıkıyönetimin ilân edildiği ildeki Askerî Mahkemenin elkoyduğu davalarla irtibatlı sayılamaz. Mahkemenin bakmakta olduğu bu davada iddia edilen eylemin şiddete başvurularak işlendiği sözkonusu değildir. Bu bakımdan İzmir ili dışındaki bir Sıkıyönetim Mahkemesi bu davada görevli sayılamaz. Bu nedenle itirazın esasının incelenmesi gerekir.

 

 

 

 

 

Üye

Hüseyin Karamüstantikoğlu

 

 

Hemen Ara