Esas No: 2012/1-851
Karar No: 2012/266
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2012/1-851 Esas 2012/266 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Tebliğname : 2011/17121
Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi
Mahkemesi : TRABZON 1.Ağır Ceza
Günü : 15.07.2010
Sayısı : 57-154
Tasarlayarak öldürme suçundan sanık S .E..ın TCY’nın 82/1-a-son, 29 ve 62. maddeleri uyarınca 18 yıl 4 ay hapis, sanık A.G...’ün TCY’nın 82/1-a-son, 39, 29 ve 62. maddeleri uyarınca 6 yıl 3 ay hapis, sanık Y. T..’in TCY’nın 82/1-a-son, 29 ve 62. maddeleri uyarınca 16 yıl 8 ay hapis, 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçundan 6136 sayılı Yasanın 13/1 ve 62. maddeleri uyarınca 10 ay hapis ve 375 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, Trabzon 1. Ağır Ceza Mahkemesince 12.07.2007 gün ve 437-219 sayı ile verilen sanıklar Y. T..ve S. E..hakkında kasten öldürme suçu yönünden re"sen temyize tabi olan hükmün katılanlar vekili ve sanıklar müdafiileri tarafından da temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 10.02.2010 gün ve 1940-737 sayı ile;
“...2-A) Sanık Y..’in kasten insan öldürme suçundan mahkûmiyetine dair hükmün tebliğnamedeki düşünce gibi onanmasına,
B)-a) Sanıklar A.ve S.. hakkında kasten insan öldürme suçundan kurulan hükümlerin incelenmesinde;
aa) Oluşa ve dosya içeriğine göre; sanık Y..’in, F.. ile birlikte yaşamasına rağmen maktülle de arasında cinsel ilişki olduğu yönünde söylenti başladığı, bu durumu F..’ın da arkadaşları A.. ve S..’a anlattığı, olaydan bir gün önce sanık S..’un, arkadaşı olan maktülün işlettiği kahvehaneye giderek ‘sakın unutma, yarın akşam telefon ile arayacağım sonra birlikte gideceğiz’ dediği, olay günü sabah saatlerinde sanık Y.. ve F..’ın, sanık A..’nin evinin yanında olan dükkanına geldikleri, akşam üzeri saat 17.00 sıralarında F..’ın, sanık S..’un kendi aracı ile gitmesi halinde maktülün aracı tanıyacağından araca binmesini sağlamak için sanık A..’nin aracını vermesini istediği, onunda kabul ettiği, sanık S..’un, maktülün işyerine gittiği ve saat 22.00 sıralarında maktülü aldığı, bu sırada sanık A..’nin F.. ve Y..ile birlikte F..’a ait aracın içerisinde bekledikleri, aracın içinde iken F..’ın, sanık Y..’e çantasının içindeki tabancayı çıkartarak içindeki fişekleri avucunun içinde ovalatarak şarjöre bastırdığı ve ‘bu çamur senin çamurun, çamuru temizlemekte senin görevin’ dediği, saat 23.00 sıralarında sanık S..ile maktülün bulundukları araç ile sanık A..’nin kullanımında olan F..ve Y..’in bulunduğu aracın karşılaştıkları, sanık A..’nin diğer aracı takip ettiği, bir süre sonra önde giden sanık S..’un kullandığı aracın önüne geçerek aracı durdurduğu, araçtan inen F..’ın, maktülü sanık S..’un kullandığı araçtan alarak sanık A...’nin kullandığı araca bindirdiği, sanık A..’nin, kullandığı araç ile yaklaşık 8 km. sahil yolundan dağa doğru ilerlediği, aracı ıssız bir yerde park ettiği, maktülün araçtan inmesini müteakip sanık Y..’in de araçtan inerek maktülü tabancası ile vurarak öldürdüğü olayda;
Sanık A..’nin, maktülün getirilmesi için sanık S..’un kendi arabasını almasına izin vermesi, F..’a ait aracın içinde F..ve Y..’in konuşmalarına şahit olması, maktül araca bindikten sonra aracı olayın gerçekleştiği yere kadar kullanarak diğer sanıklarla eylem birliği içerisinde hareket etmesi, olay esnasında ve olaydan sonra yetkili merciilere olayı bildirmemesi dikkate alındığında, sanık A..’nin suça müşterek fail olarak katıldığının kabulü ile, 5237 sayılı TCK"nun 37/1. maddesi gözetilerek cezalandırılması yerine, suça yardım eden kabulü ile TCK.nun 39. maddesi uygulanarak eksik ceza tayini,
bb) Maktülün, sanık Yasemin ile ilişkisi olduğunu ilçede arkadaşlarına anlatarak söylenti çıkmasına neden olduğu olayda, maktülden kaynaklanan ve haksız tahrik oluşturan söz ve hareket bulunmadığı halde, haksız tahrik nedeniyle TCK.nun 29. maddesi gereğince indirim yapılması sonucu sanıklar hakkında eksik ceza tayini,
b) Sanık Y..’in 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçunda; hüküm tarihinden sonra yürürlüğe giren 5728 sayılı Kanun"un 562. maddesi ile değiştirilen 5271 sayılı CMK.nun 231. maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasında; ceza miktarının üst sınırının 2 yıla çıkartılması, soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı olan suçlarla ilgili sınırlandırmanın da kaldırılması nedeniyle, yerel mahkemece yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması” isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
Trabzon 1. Ağır Ceza Mahkemesince 15.07.2010 gün ve 57-154 sayı ile; sanık A. G.."ün suça müşterek fail olarak katıldığına ve sanık Y.. hakkında 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçuna ilişkin bozma nedenlerine uyulmuş, sanıklar S.E.. ve A. G.. hakkında tahrik hükümlerinin uygulanmaması gerektiğine ilişkin bozma nedenine ise;
“Y.T..’in olaydan sonra intihar eden F. A..isimli şahısla İstanbul’dan Trabzon Çarşıbaşı İlçesine gelip burada ev tutarak birlikte karı koca hayatı yaşadıkları, gayri resmi olarak evlilik birliği kurup sürdürdükleri, bu arada F. A..’ın otomobil alım satımı ticareti yaptığı, diğer sanıklar A. G.. ve S. E.. ile arkadaş oldukları, samimi bulundukları, birbirlerine gelip gittikleri, maktul S. G..’in küçük bir ilçe olan Çarşıbaşı’nda F. A..’ın gayri resmi eşi olan Y.. T.. ile cinsel ilişkide bulunduğunu hatta bu ilişkinin livata şeklinde de gerçekleştiğini etrafta konuşmaya başladığı, bunun küçük ilçede duyulduğu hatta bunu maktulün S. E..’a da açık şekilde söylediği, maktulden kaynaklanan bu sözlerin objektif olarak gerek Y. T..ve gerekse onun gayri resmi kocası olan F. A.. üzerinde iradesine yoğun baskı yaptığı bir gerçektir. Türk Ceza Hukukunda tahriki teşkil eden fiilin veya sözün mutlak surette suç teşkil etmesi de gerekmemektedir. Haksız olması yeterlidir. Bu husus maddedeki haksız fiil terimi bir davranışın hukuk düzenince tasvip edilmediği anlamına gelmektedir. (Madde gerekçesi) ‘Fiil haklı olduğu takdirde ne failin bundan dolayı şiddet veya üzüntüye kapılması ne de haklı bir fiile karşı bir tepkide bulunması mazur görülemez. Fiilin haksız olup olmadığı belirli bir dönemde yine belirli bir toplulukta geçerli olan sosyal değer hükümlerine göre hakim tarafından takdir edilir. Fiilin haksız olması için suç teşkil etmesi veya borçlar hukuku manasında haksız bir fiil olması şart değildir’.
Fiilin bir insan tarafından yapılması gerekir. Bu nedenle sözünü dinlemeyen bir hayvana pek kötü muamelede bulunan kişi hayvan tarafından tahrik edildiğini ileri süremez. Yargıtay’da aynı görüştedir. İsnat yeteneğine sahip olmayanlar tarafından yapılan hareketler de haksız tahrik oluşturabilir. (Dönmezer-Erman, Cilt 2, sayfa 353-354-355)
Her ne kadar Y. T.. ile ölen F.A.. resmi olarak evli değil ise de, F. A..’ın olaydan kısa olmayan bir süre önce eşinden ayrıldığı, sanık Y. T..ile bir süre İstanbul’da birlikte oturdukları, daha sonra İstanbul’dan ayrılıp Trabzon İli Çarşıbaşı İlçesine gelip yerleştikleri, burada birlikte ev tuttukları, eylemli olarak birbirlerine destek verdikleri, fiilen evlilik birliği kurup yürüttükleri tartışmasızdır.
Türk Hukuk sisteminde yine Yargıtay Hukuk Genel Kurulu bu tür gayri resmi olan birlikteliklerde eşlerden birinin trafik kazası veya bir haksız fiil neticesi vefatı halinde diğer eşe destekten yoksunluk tazminatı verilmesini hüküm altına almıştır. Yüksek Mahkeme bu konuda İsviçre Federal Mahkemenin içtihatlarından ayrılarak Türkiye Cumhuriyetindeki Türk yurttaşlarının alışkanlıklarını, geleneksel hayat biçimini göz önünde tutarak bu sonuca varmıştır.
Kısaca yakın olarak tanıdıkları, arkadaş oldukları ve sık sık görüştükleri arkadaşları ölen F. A.. ve onunla fiilen aynı çatı altında uzun süre karı koca hayatı yaşayan Y. T.. hakkında maktulün ‘Y.. ile plajda, muhtelif yerlerde cinsel ilişkide bulunduğunu hatta ona livata yaptığını’ etrafta anlatan maktulün bu haksız hareketinden diğer sanıklar A.G.. ve S. E..’ın tahrike kapılmaları, öfke duymaları Mahkememizce doğal kabul edilmiş her ne kadar Y. T..’in duyduğu yoğunlukta olmasa da makul oranda tahrik nedeniyle cezadan indirim yapılmasının hakkaniyete ve hukuka daha uygun olacağı” gerekçesiyle direnilmiş, sanıklar S. E. ve A.G..’ün TCY’nın 82/1-a-son, 29 ve 62. maddeleri uyarınca 18 yıl 4 ay hapis cezasıyla cezalandırılmalarına karar verilmiştir.
Re’sen temyize tabi olan hükmün, katılanlar vekili ve sanıklar müdafiileri tarafından da temyiz edilmesi üzerine Yargıtay C.Başsavcılığının “bozma” istemli 11.03.2011 gün ve 17121 sayılı tebliğnamesi ile dosya Yargıtay 1. Ceza Dairesine gönderilmiştir.
Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 11.04.2011 gün ve 3000-2162 sayılı kararıyla dosyanın gönderildiği Ceza Genel Kurulunca 15.11.2011 gün ve 123-229 sayı ile;
“Sanıkların tasarlayarak öldürme suçundan cezalandırılmasına karar verilen olayda; Özel Daire ve yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, sanıkların kasten öldürme suçunu haksız tahrik altında işleyip işlemediklerinin belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğinden;
İnceleme konusu olayın, soruşturma aşamasında intihar etmesi nedeniyle hakkında dava açılamayan F. A.. haksız tahrik altında tasarlayarak öldürme suçundan hakkında verilen mahkumiyet kararı kesinleşen Y. T.., sanıklar S. E.. ve A. G.. ile maktul S. G.. arasında geçtiği, görgü tanığının bulunmadığı,
F. A..’ın Trabzon Çarşıbaşı İlçesinde ailesi ile birlikte yaşarken, eşinden boşanıp İstanbul İline gittiği, burada sanık Y. T.. ile tanıştığı, F.. ve Y..’in birlikte yaşamaya başladıkları, İstanbul’da işlerinin bozulması üzerine Çarşıbaşı İlçesine yerleştikleri, F..’ın araç alım satımı ile geçimini temin ettiği, Y..’in de ilçe merkezinde bir kafeteryada çalıştığı, maktül S. G..’in sanık Y..’in çalıştığı kafeteryaya sık sık uğradığı, zamanla maktül ile sanık Y.. arasında duygusal ilişki başladığı, maktulün sanık Y.. ile cinsel ilişkiye girdiğini arkadaşlarına anlattığı, bu yolla maktül ile sanık Y.. arasındaki ilişkinin Çarşıbaşı’nda söylenti olarak konuşulmaya başladığı, maktulün arkadaşı olan sanık S. E..’ın da konudan bu şekilde bilgi sahibi olduğu, söylentinin F..’a kadar ulaştığı, F..’ın sanık S..’tan konuyu araştırmasını istediği, sanık Y.. ile maktulün ilişkilerini maktülden sorarak tekrar dinleyen sanık S..’un durumu F..’a anlattığı, bu bilgi üzerine F.. ve sanıkların plan yaptıkları, bu plan dahilinde sanık S.’un olaydan bir gün önce arkadaşı olan maktulün işlettiği kahvehaneye giderek ‘yarın akşam telefonla arayacağım, sonra birlikte kıza, aleme gideceğiz’ dediği, olay günü sanık S..’un, F..’ın aracı bulunmasına rağmen şüphe çekmemek için maktulün tanımadığı sanık A..’nin aracını alarak saat 22.00 sıralarında maktulün işyerine gittiği, maktüle aleme gitme teklifini yinelediği, durumdan şüphelenmeyen maktülün araca bindiği, F..ve sanıklar Y.. ile A..’nin maktülü getirecek olan sanık S..’u sahil yolunda beklemeye başladıkları, bu sırada sanık Y..’in tabancasının şarjörüne mermi yerleştirdiği, saat 23.00 sıralarında sanık S..’un kullandığı araçla sahil yolunda bekleyen sanıkların içinde bulunduğu araca işaret vererek geçtiği, sanık A..’nin öndeki aracı takibe başladığı, bir süre sonra da sanık S..’un kullandığı aracın önüne geçerek aracı durdurduğu, araçtan inen F..’ın, maktulü sanık S.’un kullandığı araçtan alarak sanık A..’nin kullandığı araca bindirdiği, sanık A..’nin kullandığı araçta maktül, F.. ve sanık Y.. olduğu halde sahil yolundan ayrılarak yaklaşık 8 km. köy yoluna doğru ilerledikleri, aracı ıssız bir yerde park edip, maktulü araçtan indirdikleri, sanık Y..’in tabanca ile ateş ederek maktulü öldürdüğü,
Maktulün sabah saatlerinde yol kenarında ölü olarak bulunduğu,
F. A.. ve sanık Y. T..’in olaydan hemen sonra Çarşıbaşı’ndan ayrıldıkları, soruşturma aşamasında bir süre kaçtıktan sonra sanık Y..’in teslim olduğu, F. A..’ın yakalamalı olarak aranırken ilaç içmek suretiyle intihar ettiği,
Sanıklar S. E.. ve A. G..’ün ise olaydan sonraki gün yakalandıkları,
Sanık S. E..savunmasında özetle; suçlamayı kabul etmediğini, maktulün çocukluk arkadaşı olduğunu, olaydan önce maktulün sanık Y.. ile cinsel ilişkiye girdiğini öğrendiğini, F..’ın sorması üzerine durumu ona anlattığını, olay günü F.. ve sanık Y..’in maktulü öldüreceğini bilmediğini, F..’ın maktül ile sanık Y..’i yüzleştirmek istemesi üzerine olaya dahil olduğunu ifade ettiği, aşamalarda maktülden kendisine yönelen haksız hareketten bahsetmediği,
Sanık A.G.. savunmasında özetle; suçlamayı kabul etmediğini, maktulü tanımadığını, olay günü maktulün öldürüleceğini bilmediğini, hatta F.A..’dan maktule zarar vermeyeceği konusunda söz aldığını ifade ettiği, aşamalarda maktülden kendisine yönelen haksız hareketten bahsetmediği,
Sanıklar S. E.. ve A. G..’ün gerek F. A.., gerekse sanık Y. T..ile akrabalık ilişkilerinin bulunmadığı,
Anlaşılmaktadır.
Haksız tahrik 5237 sayılı TCY’nın 29. maddesinde; ‘Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hâllerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir’ şeklinde ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak düzenlenmek suretiyle, kişiye haksız fiilin etkisi altında işlediği suçtan ötürü verilecek cezadan belli bir oranda indirim yapılması öngörülmüştür.
Ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak düzenlenen haksız tahrik, failin haksız bir tahrikin yarattığı hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında hareket ederek bir suç işlemesini ifade eder. Bu halde fail, haksız tahrikin doğurduğu öfke veya elemin, ruhsal yapısında yarattığı karışıklığın sonucu olarak suç işlemeye yönelmektedir.
5237 sayılı Yasada, tahrikle ilgili olarak, 765 sayılı TCY’nda yer alan ağır tahrik-hafif tahrik ayırımına son verilmiş ve tahriki oluşturan fiilin, somut olayın özelliklerine göre hâkim tarafından değerlendirilmesi yapılıp, sanığın iradesine olan etkisi göz önüne alınarak maddede gösterilen iki sınır arasında belirlenen oranda indirim yapılması şeklinde bir düzenlemeye yer verilmiştir.
Haksız tahrik, haksız bir fiilden etkilenen failin ruhsal durumundan dolayı kusurunun azaldığı görüşüne dayanmaktadır. Buna göre, yalnızca şahsında bu koşullar gerçekleşen fail bakımından uygulanabilir. Başka bir deyişle haksız tahrik, kusuru azaltan kişisel bir nedendir. Haksız tahrikin suça iştirak edenlere (müşterek fail veya diğer şeriklere) de uygulanabilmesi için, tahrike ilişkin koşulların tüm şerikler hakkında geçerli olması zorunludur. Bu nedenle müşterek fail veya iştirak edenlerden bir kısmı hakkında tahrik koşulları gerçekleşmiş, diğerleri hakkında gerçekleşmemiş ise, 29. madde yalnızca haksız tahrik koşulları gerçekleşen kişiler hakkında uygulanabilecektir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Sanık Y.. T.. ile cinsel ilişkiye girdiğini arkadaşlarına anlatarak halk arasında söylentiye neden olan maktul S. G..’in, sanık Y.. ile aralarındaki ilişkiyi açığa çıkarma şeklindeki davranışının sadece sanık Y.. bakımından haksız tahrik oluşturduğu, Y.. ile akrabalık bağı dahi bulunmayan sanıklar S. E.. ve A.G.. yönünden haksız tahrik oluşturmadığı gibi, somut olayda sanıklar S.. ve A..’ye yönelik olarak maktulden kaynaklanan başkaca haksız hareketin de bulunmadığı gözetildiğinde, sanıklar hakkında haksız tahrik hükümlerinin uygulanmasına karar veren yerel mahkemenin direnme hükmü usul ve yasaya aykırıdır.
Bu itibarla, sanıklar S.. E..ve A.G.. hakkında haksız tahrik hükümlerinin uygulanmasına yönelik yerel mahkeme direnme hükmü isabetsizdir. Ancak re’sen temyize tabi olan direnme hükmünün sadece sanıklar müdafiileri tarafından temyiz edilmesi ve aleyhe temyiz bulunmaması nedeniyle haksız tahrik hükümlerinin uygulanması isabetsizliğinden bozulması olanaklı olmayıp, bu hususun eleştiri konusu yapılmasına, bununla birlikte kararında uyulan kısımlar bulunduğundan, dosyanın bozmaya uyulan kısımlar yönünden incelenmesi için Özel Daireye gönderilmesine” karar verilmiştir.
Dosyanın gönderildiği Yargıtay 1. Ceza Dairesince yapılan inceleme sırasında dosya içerisinde katılanlar vekilinin temyiz dilekçesinin olduğunun görülmesi üzerine Yargıtay 1. Ceza Dairesince 25.04.2012 gün ve 1260-3226 sayı ile;
“5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulaması Hakkında Kanun"un 8. maddesinin 1. fıkrasının sonuna 06.12.2006 gün ve 5560 sayılı Yasanın 29. maddesi ile eklenen, ‘Yargıtay Ceza Daireleri ile Ceza Genel Kurulu kararlarındaki yazıma ilişkin maddi hataların düzeltilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, ilgili ceza dairesi veya Ceza Genel Kurulu"na başvurabilir’ şeklindeki hüküm uyarınca, ‘kararın düzeltilmesi’ için, dosyanın incelenmeksizin, katılan temyizinin de dikkate alınması suretiyle düzenlenecek ek tebliğname ile birlikte Ceza Genel Kurulu"na gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine” karar verilmiş, Yargıtay C.Başsavcılığının 07.05.2012 gün ve 17121 sayılı “bozma” istemli ek tebliğnamesiyle de dosya Ceza Genel Kuruluna gönderilmiştir.
Ceza Genel Kurulunun 18.05.2012 gün ve 253 sayılı yazısıyla 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca düzeltme isteminde bulunulmasının takdiri için dosyanın gönderildiği Yargıtay C.Başsavcılığınca 18.05.2012 gün ve 17121 sayı ile;
“Yargıtay Ceza Genel Kurulu tarafından verilen 15.11.2011 tarih ve 2011/1-123 esas ve 2011/229 karar sayılı ilamının katılanların temyizlerinin de gözetilerek 5320 sayılı Ceza Mahkemesi Yasasının 8. maddesinin 1. fıkrasının 5560 sayılı Yasa ile değişik maddesi uyarınca düzeltilmesine” karar verilmesi isteminde bulunulmuştur.
Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; Ceza Genel Kurulu incelemesi sırasında haksız tahrik hükümlerinin uygulanması yönünden hukuka aykırılığı tespit edilen yerel mahkeme direnme hükmünün isabetsiz olduğuna karar verilmesi gerekirken aleyhe temyiz bulunmadığı gerekçesiyle bu aykırılığın eleştiri konusu yapılması şeklindeki yanılgılı uygulamanın 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca düzeltilmesinin olanaklı olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğinden;
Yerel mahkeme direnme hükmünden dolayı Yargıtay C.Başsavcılığınca düzenlenen 11.03.2011 gün ve 17121 sayılı tebliğnamede katılanlar vekilinin temyiz istemine yer verilmediği,
Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 11.04.2011 gün ve 3000-2162 sayılı görevsizlik kararında; direnme hükmünün re’sen temyize tabi olmakla birlikte sanıklar müdafilerince temyiz edildiğinin belirtildiği, katılanlar vekilinin temyiz isteminden bahsedilmediği,
Ceza Genel Kurulunun 15.11.2011 gün ve 123-229 sayılı kararında; re’sen temyize tabi olan direnme hükmünün, sanık müdafilerinin temyiz istemleri yönünden de incelenerek “sanıklar hakkında haksız tahrik hükümlerinin uygulanmasına karar veren yerel mahkemenin direnme hükmü usul ve yasaya aykırı” olduğu sonucuna ulaşıldığı, ancak katılanlar vekilinin temyiz dilekçesine rastlanmadığından aleyhe temyiz olmaması nedeniyle saptanan hukuka aykırılığın eleştiri konusu yapılmasına, dosyanın uyulan kısımların incelenmesi için Özel Daireye gönderilmesine karar verildiği,
Özel Dairece yapılan inceleme sırasında hangi aşamada dosyaya girdiği tespit edilemeyen katılanlar vekiline ait temyiz dilekçesinin bulunduğunun belirlenmesi üzerine katılanlar vekilinin temyiz istemine ilişkin ek tebliğname düzenlenmek üzere dosyanın Yargıtay C.Başsavcılığına gönderildiği,
Yargıtay C.Başsavcılığınca ek tebliğname düzenlenerek dosyanın gönderildiği Ceza Genel Kurulunca yapılan incelemede, dosyanın Özel Daireye gönderilmesinden sonra hangi aşamada dosyaya girdiği saptanamayan katılanlar vekiline ait temyiz dilekçesinin bulunduğunun belirlendiği, mahallinde yapılan araştırma sonucu katılanlar vekilinin temyiz dilekçesinin temyiz defterine kayıt edildiği ve temyiz isteminin süresinde olduğunun anlaşılması üzerine 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca düzeltme isteminde bulunulmasının takdiri için ihbar yazısıyla dosyanın Yargıtay C.Başsavcılığına gönderildiği,
Yargıtay C.Başsavcılığınca Ceza Genel Kurulunun 15.11.2011 gün ve 123-229 sayılı kararının 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca düzeltilmesi isteminde bulunulduğu,
Anlaşılmaktadır.
5320 sayılı Yasanın “Temyiz ve karar düzeltme” başlıklı 8/1. maddesi;
“Bölge adliye mahkemelerinin, 26.9.2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev veya Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca Resmi Gazetede ilan edilecek göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 322 nci maddesinin dördüncü, beşinci ve altıncı fıkraları hariç olmak üzere, 305 ila 326 ncı maddeleri uygulanır. Yargıtay ceza daireleri ile Ceza Genel Kurulu kararlarındaki yazıma ilişkin maddi hataların düzeltilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, ilgili ceza dairesi veya Ceza Genel Kuruluna başvurabilir…” şeklinde düzenlenmiştir.
Maddenin birinci fıkrasının son cümlesi 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Yasanın 29. maddesiyle eklenmiş, değişiklik gerekçesi ise “Bu değik¬lik¬le, Yargı¬tay ce¬za da¬ire¬le¬ri ile ce¬za ge¬nel ku¬ru¬lu ka¬rar¬la¬rın¬da¬ki ya¬zı¬ma iliş¬kin mad¬di ha¬ta¬la¬rın dü¬zel¬til¬me¬si amaç¬lan¬mak¬ta¬dır “ şeklinde ifade edilmiştir.
Ceza Genel Kurulunun 15.11.2011 gün ve 123-229 sayılı kararında sanıklar müdafilerinin temyiz itirazları yanında, re’sen temyize tabi olması nedeniyle tüm yönleriyle değerlendirilmiş ve “sanıklar hakkında haksız tahrik hükümlerinin uygulanmasına karar veren yerel mahkemenin direnme hükmü usul ve yasaya aykırı” olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Ancak daha sonraki aşamada katılanlar vekilinin süresinde verdiği temyiz dilekçesinin bulunduğunun ve bunun Ceza Genel Kurulunda yapılan incelemede dikkate alınmadığının anlaşılması karşısında, saptanan hukuka bu aykırılığın eleştiri konusu yapılmasıyla yetinilmesini isabetsiz hale getirmiştir.
Re’sen temyize tabi olan direnme hükmünün sanıklar müdafilerince de temyiz edilmesi üzerine Ceza Genel Kurulunca tüm yönleriyle usul ve yasaya uygunluğu denetlenmiş ve eleştiri konusu yapılan hukuka aykırılık dışında isabetli olması ve katılanlar vekilinin de aleyhe temyizinin olduğunun anlaşılmasıyla ortaya çıkan yanılgılı uygulamanın 5320 sayılı Yasanın 8. maddesinin son cümlesi uyarınca düzeltilmesi olanaklıdır. Esasen inceleme konusu bu yanılgılı uygulamanın düzeltilmesinin başka bir yolu da bulunmamaktadır. Bu nedenle Yargıtay C.Başsavcılığının isteminin kabulüne karar verilmesinde zorunluluk bulunmaktadır.
Bu itibarla, Yargıtay C.Başsavcılığının 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca yapmış olduğu düzeltme isteminin kabulüne Ceza Genel Kurulunun 15.11.2011 gün ve 123-229 sayılı kararından, haksız tahrik hükümlerinin uygulanması isabetsizliğinin karşı temyiz olmadığından bozma nedeni yapılamayacağına ilişkin kısmının çıkartılmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 18.05.2012 gün ve 17121 sayılı 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca yapmış olduğu düzeltme isteminin KABULÜNE,
2- Ceza Genel Kurulunun 15.11.2011 gün ve 123-229 sayılı kararının son paragrafında yer alan “Ancak re’sen temyize tabi olan direnme hükmünün sadece sanıklar müdafiileri tarafından temyiz edilmesi ve aleyhe temyiz bulunmaması nedeniyle haksız tahrik hükümlerinin uygulanması isabetsizliğinden bozulması olanaklı olmayıp, bu hususun eleştiri konusu yapılmasına” ibaresi ile kararın “sonuç” kısmının 1 nolu bendinde yer alan “Trabzon 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 15.07.2010 gün ve 57-154 sayılı, sanıklar S. E.. ve A. G.. hakkında haksız tahrik hükümlerinin uygulanmasına yönelik direnme hükmü isabetsiz ise de, aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılamayacak bu hususun eleştiri konusu yapılmasına” şeklindeki bölümün 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca çıkartılıp yerlerine “Trabzon 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 15.07.2010 gün ve 57-154 sayılı, sanıklar S. E..ve A. G.. hakkında haksız tahrik hükümlerinin uygulanmasına yönelik direnme hükmünün isabetsiz olduğuna” ifadesinin eklenmesi suretiyle DÜZELTİLMESİNE,
3- Dosyanın, bozma ilamına uyulan kısımlar yönünden incelenmesi için Yargıtay 1. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 03.07.2012 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.