Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2012/9-939 Esas 2012/265 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2012/9-939
Karar No: 2012/265

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2012/9-939 Esas 2012/265 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2012/9-939 E.  ,  2012/265 K.

    "İçtihat Metni"

    Tebliğname : 2010/235388
    Yargıtay Dairesi : 9. Ceza Dairesi
    Mahkemesi : HAKKARİ Ağır Ceza
    Günü : 25.05.2010
    Sayısı : 123-174

    Davacının haksız tutuklanma sonucu uğramış olduğu zararlar nedeniyle yasal faizi ile birlikte 5.000 Lira maddi ve 5.000 Lira manevi tazminatın davalı hazineden tahsiline yönelik isteminin kısmen kabulü ile 29,38 Lira maddi ve 2.916 Lira manevi tazminatın dava tarihi olan 05.02.2007 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine ilişkin, Hakkari Ağır Ceza Mahkemesince verilen 19.06.2007 gün ve 43-191 sayılı hükmün davacı ve davalı vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 20.01.2010 gün ve 9975-576 sayı ile;
    “Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 07.03.2000 gün ve 2000/8-44-48 sayılı kararı da gözetilerek; tazminat istemine ilişkin dava, beraat kararının verildiği tarihten 8 yılı aşan bir süre sonra açıldığı davacı asilinin bu süre içinde hakkındaki hükmün kesinleştiğini bilmediğinden söz edilmesinin hayatın olağan akışına uygun bulunmadığı, bu durumda davanın 466 sayılı Kanunun 2. maddesinde öngörülen süre içinde açıldığının kabulünün mümkün olamayacağı gözetilmeden, davanın süre yönünden reddi yerine, kabulüne karar verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
    Yerel mahkeme ise 25.05.2010 gün ve 123-174 sayı ile;
    “...1412 sayılı CMUK"nın 326/2. maddesi uyarınca; bu tür davalar bakımından gerek Yargıtay Ceza Daireleri, gerekse yerel mahkemeler arasında uygulama birliği olması, aksi bir durumun daha önce görülüp kesinleşen davalar bakımından eşitsizliklere yol açacağı ve iş bu davaya konu kesinleşmiş beraat kararının davacıya tebliğ edilmemiş olması nedeniyle 466 sayılı Kanunun 2/1. maddesi uyarınca 3 aylık yasal süresinde açıldığının kabulü gerektiği” gerekçeleriyle direnerek ilk hükümdeki gibi karar vermiştir.
    Bu hükmün de davalı hazine vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 15.12.2011 gün ve 235388 sayılı “onama” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay 12. Ceza Dairesine, Özel Dairece de 15.02.2012 gün ve 2110-3022 sayılı karar ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; 466 sayılı Yasa uyarınca tazminat istemine ilişkin davanın yasal sürede açılıp açılmadığının belirlenmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya içeriğinden;
    05.01.1996 tarihinde silahlı terör örgütüne yardım suçundan gözaltına alınan davacının 02.02.1996 tarihinde tutuklandığı, Diyarbakır 2 nolu Devlet Güvenlik Mahkemesince 09.05.1996 tarihinde tahliyesine ve 10.12.1998 beraatına karar verildiği, Cumhuriyet savcısı tarafından aleyhe temyiz edilen kararın Özel Dairece onanmak suretiyle 23.11.1998 tarihinde kesinleştiği, kesinleşen beraat kararının davacıya tebliğ edildiğine veya davacı tarafından dava tarihinden önce öğrenildiğine ilişkin bilgi ve belgenin dosya içerisinde bulunmadığı, incelemeye konu davanın ise 05.02.2007 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.
    1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5320 sayılı CYY’nın Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Yasa’nın 18. maddesi ile 07.05.1964 gün ve 466 sayılı Yasa Dışı Yakalanan veya Tutuklanan Kimselere Tazminat Verilmesi Hakkındaki Yasa yürürlükten kaldırılmış ve 5271 sayılı Yasanın Yedinci Bölümünde, Koruma Tedbirleri Nedeniyle Tazminat ana başlığı altında, 141 ilâ 144. maddelerinde, tazminat isteme koşulları ve sonuçları yeniden kapsamlı bir şekilde düzenlenmiş ise de, 5320 sayılı Yasanın 6. maddesindeki; “(1) Ceza Muhakemesi Kanununun 141 ilâ 144 üncü maddeleri hükümleri, 1 Haziran 2005 tarihinden itibaren yapılan işlemler hakkında uygulanır.
    (2) Bu tarihten önceki işlemler hakkında ise, 07.05.1964 tarihli ve 466 sayılı Kanun Dışı Yakalanan veya Tutuklanan Kimselere Tazminat Verilmesi Hakkında Kanun hükümlerinin uygulanmasına devam olunur” hükmü uyarınca, 466 sayılı Yasa hükümlerinin 1 Haziran 2005 tarihinden önce gerçekleşen işlemler yönünden varlığını sürdürmesine olanak sağlandığından, uyuşmazlık konusunun 466 sayılı Yasa hükümleri kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.
    15.05.1964 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 466 sayılı Yasanın 2. maddesinin birinci fıkrasında, “1 nci maddede yazılı sebeplerle zarara uğrayanlar, kendilerine zarar veren işlemlerin yapılmasına esas olan iddialar sebebiyle haklarında açılan davalar sonunda verilen kararların kesinleştiği veya bu iddiaların mercilerince karara bağlandığı tarihten itibaren üç ay içinde, ikametgahlarının bulunduğu mahal ağır ceza mahkemesine bir dilekçeyle başvurarak uğradıkları her türlü zararın tazminini isteyebilirler” hükmüne yer verilmiştir.
    Kanun dışı yakalanan veya tutuklanan kimselere tazminat verilmesine ilişkin esasların ayrıntısına yer verilen Ceza Genel Kurulunun 23.03.2010 gün ve 256-57 sayılı kararında da belirtildiği üzere, 2. maddenin 1. fıkrasında belirtilen üç aylık dava açma süresi, 21.04.1975 gün ve 3-5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, davacı hakkında açılan ve beraatle sonuçlanan ceza davasının kesinleştiğinin tebliği veya bu kesinleşmenin öğrenilmesinden itibaren başlamaktadır.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    21.04.1975 gün ve 3-5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, sanığın gerek yokluğunda gerekse yüzüne karşı hükmolunan beraat kararının kesinleşme şerhi ile birlikte ilgiliye tebliği zorunlu olduğundan, 466 sayılı Yasanın 2. maddesinde öngörülen üç aylık dava açma süresi beraat eden kişinin kesinleşmeyi öğrendiği tarihten itibaren başlamaktadır.
    Somut olayda, kesinleşen beraat kararının davacıya tebliğ edilmediği, davacı vekili tarafından 05.02.2007 tarihinde dava açıldığı, dava tarihinden önce kesinleşen beraat kararının davacı veya vekili tarafından öğrenildiğine ilişkin bir bilgi ve belgenin dosya içerisinde bulunmadığı anlaşıldığından, tazminat istemine ilişkin davanın 466 sayılı Yasanın 2. maddesinde belirtilen 3 aylık yasal süre içerisinde açıldığının kabulü gerekmektedir.
    Bu itibarla, davanın süresinde açıldığını kabul eden yerel mahkeme direnme kararı isabetli olup, hükmün esasının incelenmesi için, dosyanın 2797 sayılı Yargıtay Yasasının 14.02.2011 gün ve 27846 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6110 sayılı Yasanın 8. maddesi ile değişik 14. maddesi uyarınca Dairelerin İş Bölümüne ilişkin olmak üzere Yargıtay Büyük Genel Kurulunca alınan ve 02.06.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak 01.07.2011 tarihinde yürürlüğe giren 12.05.2011 gün ve 2011/1 sayılı kararına göre, koruma tedbirleri nedeniyle tazminat davalarına bakmakla görevli Yargıtay 12. Ceza Dairesine gönderilmesine karar verilmelidir.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Hakkari Ağır Ceza Mahkemesinin 25.05.2010 gün ve 123-174 sayılı direnme kararının İSABETLİ OLDUĞUNA,
    2- Dosyanın, hükmün esasının incelenmesi için Yargıtay 12. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığına TEVDİİNE, 03.07.2012 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.

    Hemen Ara