Esas No: 2012/194
Karar No: 2012/243
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2012/194 Esas 2012/243 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Sanık, bir aracı deneyim bahanesiyle almış, daha sonra aracı çalarak kaçmıştır. Sanığın suçu işlemek için haksız yere elde bulundurduğu anahtarın kullanılmış olması nedeniyle hırsızlık suçu niteliğindedir. Mahkeme, sanığı 5237 sayılı Türk Ceza Yasası'nın 142/2-d, 53/1, 58 ve 63. maddeleri uyarınca 3 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırmıştır. Ayrıca, sanığın cezasının mükerrerlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilmiştir. Kararda geçen kanun maddeleri; hırsızlık suçunun basit şekli için 141. madde (1. fıkra), nitelikli halleri için 142. madde, bu uyuşmazlıkta kullanılan (d) bendi ve hırsızlık suçunun cezası ve infazı için 53/1, 58 ve 63. maddelerdir.
"İçtihat Metni"
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 13. Ceza Dairesi
Mahkemesi Asliye Ceza
Günü : 08.10.2009
Sayısı : 286–734
Hırsızlık suçundan sanık ...’in 5237 sayılı Türk Ceza Yasasının 142/2–d, 53/1, 58 ve 63. maddeleri uyarınca 3 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, mahsuba, hak yoksunluğuna, cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine, infazından sonra hakkında denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ve tutukluluk halinin devamına ilişkin, İzmir 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 08.10.2009 gün ve 286–734 sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 13. Ceza Dairesince 17.11.2011 gün ve 30637–5347 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 06.01.2012 gün ve 85224 sayı ile;
“Haksız yere elde bulundurulan anahtar, sahibinin rızası olmaksızın herhangi bir biçimde elde edilen anahtardır. Somut olayda sanık katılanın satışa çıkardığı aracı satın almak istediğini bildirerek katılan ile buluşmuş, aracı denemek istediğini söyleyerek anahtarı almış, deneme sürüşünden sonra da katılanın araçtan inmesini fırsat bilerek aracı sürüp olay yerinden kaçmıştır. Anahtarı sanığa veren katılanın kendisidir. Anahtarın haksız yere elde bulundurulması söz konusu değildir” görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurarak, Özel Daire onama kararının kaldırılmasına ve sanığın eylemi TCY’nın 141/1 maddesine uyduğundan, yerel mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesi isteminde bulunmuştur.
Dosya, Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanığın nitelikli hırsızlık suçundan cezalandırılmasına karar verilen somut olayda, Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; katılanın satılığa çıkardığı araca müşteri olan ve araçla yanında katılan da bulunduğu halde deneme sürüşü yaptığı sırada, bir bahane ile katılanı araçtan indirdikten sonra aracı da alarak kaçan sanığın eyleminin basit hırsızlık suçunu mu, yoksa “haksız yere elde bulundurulan anahtarı kullanmak suretiyle” işlenen nitelikli hırsızlık suçunu mu oluşturacağının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğine göre;
Katılan ...’ın aracını satışa çıkardığı, sanığın müşteri gibi hareket ederek katılan ile buluştuğu ve aracı denemek istediğini söylediği, katılanın bu isteği kabul ettiği, birlikte araca bindikleri, sanığın direksiyona geçerek aracı kullanmaya başladığı, yolda benzinliğe girerek araca yakıt aldığı, daha sonra katılana yemek teklif ettiği, lokantanın önüne park edeceği sırada, kaldırımın yüksek olması nedeniyle kapının açılamayacağını söyleyerek katılandan araçtan inmesini istediği ve katılanın inmesini fırsat bilerek aracı da alıp kaçtığı, katılanın durumu derhal polise bildirdiği, sanığın yolda kaza yaptığı ve aracı bulunduğu yerde terk ettiği, benzer bir eylemi nedeniyle yakalandığında suçunu itiraf ettiği, söz konusu aracın terk edilmiş bir şekilde bulunduğu ve hasarlı olduğuna ilişkin tutanak okunduğunda da kaza yaptığını ve aracı bıraktığını beyan ettiği, benzer bir eylemi nedeniyle tekerrüre esas sabıkası bulunan sanık hakkında beş ayrı şikâyetçiye karşı gerçekleştirdiği aynı yöndeki eylemlerinden dolayı hırsızlık suçundan beş kez cezalandırılması istemiyle dava açıldığı anlaşılmaktadır.
Hırsızlık suçunun basit şekli, 5237 sayılı Türk Ceza Yasasının 141. maddesinin birinci fıkrasında; “zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alma” biçiminde tanımlanmış, suçun nitelikli halleri aynı Yasanın 142. maddesinde sayılmış, uyuşmazlık konusuna ilişkin olan eylem de anılan maddenin ikinci fıkrasının (d) bendinde; “hırsızlık suçunun haksız yere elde bulundurulan veya taklit anahtarla ya da diğer bir aletle kilit açmak suretiyle işlenmesi” şeklinde suçun nitelikli hali olarak düzenlenmiştir.
Haksız yere elde bulundurulan veya taklit anahtarla ya da diğer bir aletle kilit açmak suretiyle hırsızlık suçundan söz edilebilmesi için, eylemin haksız yere elde bulundurulan gerçek veya taklit anahtar ya da diğer bir aletin anahtar boşluğuna sokulması suretiyle kilit açılarak gerçekleştirilmesi, diğer bir anlatımla kilidin, hırsızlık fiilini işlemek veya çalınmış malı başka bir yere nakletmek amacıyla açılmış bulunması gerekmektedir. Kilidin muhafaza altına alma görevini yerine getirmesi yeterli olup, ayrıca muhkem olmasına gerek yoktur.
Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için kilit açmanın, haksız yere elde bulundurulan gerçek veya taklit anahtar ya da diğer bir aletle işlenmesi gerekmektedir. Suçun, geri verilmek veya başka bir şekilde kullanılmak üzere alınan gerçek anahtarla işlenmesi de bu kapsamda değerlendirilmelidir. Ancak anahtar faile mağdur tarafından verilmiş ve verme iradesi de kilidin açılarak hırsızlık suçunun işlenmesi aşamasında halen devam ediyor ise bu nitelikli hal uygulanamayacaktır.
Nitekim öğretide de; “Haksız yere elde bulundurulan anahtar, sahibi ya da anahtarı elinde bulunduranın rıza ve haberi olmadan herhangi bir şekilde ele geçirilen anahtardır. Haksız olarak anahtarı elinde bulundurmak, sahibini hataya düşürmek veya zorla ya da hile, hatta mal sahibinin emniyetini suiistimal etmek suretiyle elde etmektir. Geri verilmek üzere alındığı halde iade etmeyerek elde bulundurulan ya da çalınarak ele geçirilen anahtar buna örnek gösterilebilir. Anahtarı haksız yere elde bulundurma unsuru, sahibini hataya düşürerek veya hile ile veya güveni kötüye kullanmak suretiyle anahtarın ele geçirilmesi hallerini de kapsamaktadır” (Osman Yaşar, Hasan Tahsin Gökcan, Mustafa Artuç, Yorumlu Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, C. 3, s. 4229; Vural Savaş, Sadık Mollamahmutoğlu, Türk Ceza Kanunu Yorumu, Cilt 4, s. 4986; Sedat Bakıcı, Ceza Hukuku Özel Hükümleri, C. 2, s. 117; Haydar Erol, Türk Ceza Kanunu, Cilt 2, s. 2425; İsmail Malkoç, Yeni Türk Ceza Kanunu, C. 1, s. 951; Ali Parlar, Muzaffer Hatipoğlu, Türk Ceza Kanunu Yorumu, C. 2, s. 1078; Prof Dr. Zeki Hafızoğulları, Doç. Dr. Muharrem Özen, Hırsızlık, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C. 12, Yıl. 2008, S. 1–2, s. 794) şeklinde açıklamalara yer verilmektedir.
Uyuşmazlık konusu bu açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde;
Sanığın, katılanın satılık olan aracını denedikten sonra alabileceğini söyleyerek yanından katılan da olduğu halde ve katılanın verdiği anahtarı kullanmak suretiyle deneme sürüşüne çıktığı, yolda bir akaryakıt istasyonuna uğrayarak araca yakıt aldığı, ancak bu sırada katılanın araçtan inmediği, bunun üzerine katılana yemek yemeyi teklif ettiği, bir lokantanın önünde park edeceği sırada kaldırımın yüksekliği nedeniyle kapının açılmayacağı bahanesi ile katılanı araçtan indirdiği ve ardından araçla birlikle olay mahallinden uzaklaştığı şeklinde gerçekleştiğinde bir duraksama ve uyuşmazlık bulunmayan somut olayda, her ne kadar katılan suça konu anahtarı, başlangıçta özgür iradesi ile sanığa teslim etmiş ise de, bu iradenin, sanığın katılanı araçtan indirdiği ana kadar geçerli olacağı, sanığın katılanı araçtan indirdiği andan itibaren, benzer suçları işlemeyi alışkanlık haline getiren ve başlangıçtan itibaren söz konusu aracı çalma düşüncesi içerisinde olduğu anlaşılan sanık ile katılan arasında suça konu aracın ve anahtarın zilyetliğinin devrine ilişkin tarafların aldatılmamış özgür iradeleri ile kurulan ve hukuken geçerli bir sözleşmeden, dolayısıyla hukuksal anlamda bir zilyetliğin devrinden söz edilemeyeceğinden, sanığın bu aşamadan itibaren aracın anahtarını haksız olarak elinde bulundurduğunun kabulü gerekmektedir.
Bu itibarla, sanığın eyleminin haksız yere elde bulundurulan anahtarın kullanılması suretiyle hırsızlık suçunu oluşturduğu gerekçesiyle kurulan yerel mahkeme hükmü ile bu hükmü onayan Özel Daire kararı isabetli olup Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 19.06.2012 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.