Esas No: 2011/2–374
Karar No: 2012/155
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2011/2–374 Esas 2012/155 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
İtirazname : 2008/85752
Yargıtay Dairesi : 2. Ceza Dairesi
Mahkemesi : BURSA 2. Asliye Ceza
Günü : 13.11.2007
Sayısı : 423–872
Hırsızlık suçundan sanık M. E..’un 5237 sayılı Türk Ceza Yasasının 141/1–f, 168, 62 ve 51/1. maddeleri uyarınca altı ay yirmi gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve ertelemeye ilişkin, Bursa 2. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 13.11.2007 gün ve 423–872 sayılı hükmün sanık müdafii ile katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 2. Ceza Dairesince 15.09.2011 gün ve 56347–33789 sayı ile;
“Katılan kurum vekilinin oturumlarda hazır bulunmadığı, yalnızca katılma istemini içeren dilekçesini mahkemeye verdiğinin anlaşılması karşısında; avukatlık asgari ücret tarifesine göre katılan lehine dilekçe yazım ücretine hükmedilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafii ve katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün 1412 sayılı CMUK’nun 321. maddesi gereğince bozulmasına, ancak bu aykırılığın aynı Kanunun 322. maddesi gereğince düzeltilmesi mümkün olduğundan, hüküm tarihi itibariyle geçerli olan avukatlık asgari ücret tarifesine göre 120 TL dilekçe yazım ücretinin sanıktan alınarak katılan kuruma verilmesine karar verilmek suretiyle, diğer yönleri usul ve yasaya uygun olan hükmün düzeltilerek onanmasına” karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 20.10.2011 gün ve 85752 sayı ile;
“Sanığın elektrik hırsızlığı suçuna ilişkin olarak yargılandığı, yerel mahkemece suçun sübutuna ilişkin delillerin toplandığı, sanığın suçu işlediği kanısına ulaşılarak mahkûmiyetine karar verildiği, katılan kurumun yakınma dilekçesini vekili aracılığıyla verdiği, ardından vekil aracılığıyla katılma isteminde bulunduğu, kurum adına tebligatların da vekile yapıldığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
Burada katılan kurum adına davayı takip eden bir vekilin varlığı ile bu vekille ilgili olarak avukatlık asgari ücret tarifesine göre katılan lehine ücrete hükmedilmesi konusunda tartışma bulunmamaktadır. Tartışılması gereken konu katılan lehine takdir edilecek ücretin dilekçe yazma ücreti mi yoksa maktu vekâlet ücreti mi olacağı noktasındadır.
5271 sayılı Kanunda; örneğin, yaş küçüklüğü gibi özel bir nedenin varlığı hali ayrık tutulmak kaydıyla, yakınan ya da katılan vekilinin duruşmalarda bizzat hazır bulunacağına ilişkin zorlayıcı bir hüküm yoktur. Bunun yanında katılan veya yakınan vekilini duruşmalara girmeye zorlaması konusunda da mevzuatta herhangi bir hükme yer verilmemiştir.
Buna karşın, yargılamanın mahkûmiyetle sonuçlanması durumunda, kamu davasına katılmış bulunan gerçek ya da tüzel kişiler lehine maktu vekâlet ücretine hükmedilecektir. Bu ücret katılan vekilinin değil, kendisini vekil ile temsil ettiren katılanın hak ettiği yargılama gideri olarak yasal düzenleme altına alınmıştır. Katılanın, zorlayıcı bir hüküm veya başka bir yasal dayanak da bulunmadığı halde, vekilinin duruşmalara girmemesi gerekçe gösterilerek bu haktan mahrum bırakılması hukuken himaye edilemez. Bu nedenle katılan yararına maktu vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekmektedir” görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurarak, Özel Daire düzelterek onama kararının kaldırılması ve yerel mahkeme hükmünün; “katılan kurum yararına inceleme tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesine göre maktu vekâlet ücreti ödenmesine karar verilmek suretiyle düzeltilerek onanmasına” karar verilmesi isteminde bulunmuştur.
Dosya, Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanığın hırsızlık suçundan cezalandırılmasına karar verilen olayda, Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın mahkûmiyetine karar verilen davada, kendisini vekil ile temsil ettiren ve vekili duruşmalara iştirak etmeyen katılan lehine takdir edilecek ücretin maktu vekâlet ücreti mi, yoksa dilekçe yazım ücreti mi olacağı ile hükmolunacak vekâlet ücretinin hangi tarih esas alınmak suretiyle belirleneceği noktalarında toplanmaktadır.
İncelenen dosya içeriğine göre;
Şikâyetçi Uludağ Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi vekilleri Avukat İ. K..ve A. P..’ın, 18.04.2006 tarihinde, Bursa ... Noterliği tarafından düzenlenen 04.01.2006 gün ve 703331 yevmiye numaralı vekâletnamelerini ibraz etmek suretiyle Bursa Cumhuriyet Başsavcılığına dilekçe vermeleri üzerine başlatılan soruşturma sonucunda sanık hakkında elektrik hırsızlığı suçundan kamu davasının açıldığı,
Yerel mahkemece 26.06.2006 tarihli duruşmaya hazırlık tutanağı ile şikâyetçi vekiline duruşma gün ve saatini bildirir davetiye gönderilmesine karar verildiği,
Çağrı kâğıdının 11.07.2006 tarihinde şikâyetçi vekilinin daimi işçisine imzası karşılığı tebliğ edildiği, ancak şikâyetçi vekillerinin duruşmaya iştirak etmediği,
Şikâyetçi vekili Avukat A. P..’ın mahkemeye gönderdiği 09.08.2006 tarihli dilekçe ile davaya katılma isteminde bulunduğu, yerel mahkemece şikâyetçi vekilinin hazır bulunmadığı 17.10.2006 tarihli oturumda katılma istemi kabul edilerek, şikâyetçinin davaya katılmasına karar verildiği,
Katılan vekillerinin yokluğunda verilen hükmün, 10.08.2008 günü katılan kurumun bir diğer vekili olan Avukat M. B..’a tebliğ edildiği,
Sanık müdafiince temyiz edilen hükmün, katılan vekili Avukat M. D..tarafından da yalnızca vekâlet ücreti yönünden temyiz edildiği,
Anlaşılmaktadır.
Avukatlık sözleşmesinden kaynaklanan ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre karşı tarafa yüklenen vekâlet ücreti olarak ikiye ayrılan avukatlık ücreti, 1136 sayılı Yasanın 164. maddenin 1. fıkrasında; “avukatın hukuki yardımının karşılığı olan meblağı veya değeri ifade eder” şeklinde tanımlanmıştır. Madde metninde hukuki yardımın ne şekilde yerine getirileceği gösterilmemiş, bu husus tarafların aralarında yapacakları anlaşmaya bırakılmıştır.
Avukatlık Yasasının 168. maddesi uyarınca hazırlanıp, 13.12.2006 gün ve 26375 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren ve yerel mahkeme hüküm tarihinde de geçerli olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin “Ceza Davalarında Ücret” başlıklı 13. maddesinin 1. fıkrasının; “kamu davasına katılma üzerine, mahkûmiyete karar verilmiş ise, vekili bulunan katılan lehine tarifenin ikinci kısım ikinci bölümünde belirlenen avukatlık ücreti sanığa yükletilir” şeklindeki hükmüne göre, sanığın mahkûmiyetine karar verilmesi halinde kendisini vekil ile temsil ettiren katılan lehine, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin ikinci kısım ikinci bölümüne göre vekâlet ücreti ödenmesine karar verilmelidir. Katılan lehine vekâlet ücretine hükmedilmesi için, ceza davasının mahkûmiyetle sonuçlanması ve katılanın kendisini hukuki yardımından yararlandığı avukat olan bir vekil ile temsil ettirmesi yeterli olup, ayrıca vekilin duruşmaları takip zorunluluğu bulunmamaktadır. Zira tarifeye göre hükmedilmesi gereken vekâlet ücreti, katılana vekili tarafından sunulan hukuki yardımın şekli ve kalitesiyle ilintili olmayıp, katılanın kendisini vekil ile temsil ettirmesinin bir sonucudur.
Nitekim Ceza Genel Kurulunun 04.10.2011 gün ve 167–194, 20.12.2011 gün ve 282–288 ile 07.02.2012 gün ve 397–25 ile 13.03.2012 gün ve 395–89 sayılı kararları da aynı doğrultudadır.
Öte yandan, 1136 sayılı Yasanın “Avukatlık Ücret Tarifesinin Hazırlanması” başlıklı 168. maddesinin 3. fıkrası ve bu maddeye paralel olarak düzenlenen Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin “Uygulanacak Tarife” başlıklı 20. maddesinin; “avukatlık ücretinin takdirinde hukuki yardımın tamamlandığı veya dava sonunda hüküm verildiği tarihte yürürlükte bulunan tarife esas alınır” şeklindeki hükmü birlikte değerlendirildiğinde, kendisini avukat olan bir vekil ile temsil ettiren katılan lehine hükmolunacak maktu vekâlet ücretinin, hüküm tarihinde yürürlükte bulunan tarife esas alınmak suretiyle belirlenmesi gerekmektedir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Hırsızlık suçundan sanığın mahkûmiyetiyle sonuçlanan ceza davasında kendisini vekil ile temsil ettiren katılan lehine, karar tarihinde yürürlükte olan avukatlık asgari ücret tarifesi uyarınca vekâlet ücretine hükmedilmesi zorunlu bulunduğundan, Özel Dairece hükmün, dilekçe yazım ücretine karar verilmek suretiyle düzeltilerek onanmasına karar verilmesi isabetli değildir.
Buna göre, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, “kendisini vekil ile temsil ettiren, ancak vekili duruşmalara iştirak etmeyen katılan lehine dilekçe yazım ücretine değil, maktu vekâlet ücretine karar verilmesi gerektiği” yönündeki itirazı isabetli ise de, hükmolunacak vekâlet ücretinin hesaplanmasında Özel Daire inceleme tarihinin esas alınması gerektiği yönündeki görüşü yerinde değildir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kısmen kabulüne, Özel Daire düzelterek onama kararının kaldırılmasına, yerel mahkeme hükmünün, “kendisini vekil ile temsil ettiren katılan lehine hüküm tarihi itibarıyla yürürlükte olan avukatlık asgari ücret tarifesine göre hesaplanacak maktu vekâlet ücretine hükmolunmaması” isabetsizliğinden bozulmasına, ancak, yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu konuda, 1412 sayılı CYUY’nın 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak karar verilmesi olanaklı bulunduğundan, yerel mahkeme hükmünün; “katılan kendisini avukat olan bir vekil ile temsil ettirdiğinden, yerel mahkeme hüküm tarihi itibarıyla yürürlükte olan avukatlık asgari ücret tarifesine göre 450 Lira maktu vekâlet ücretinin sanıktan alınarak katılana verilmesine” ibaresinin eklenmesi suretiyle düzeltilerek onanmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KISMEN KABULÜNE,
2- Yargıtay 2. Ceza Dairesinin 15.09.2011 gün ve 56347–33789 sayılı düzelterek onama kararının KALDIRILMASINA,
3- Bursa 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 13.11.2007 gün ve 423–872 sayılı hükmünün, kendisini avukat olan vekil ile temsil ettiren katılan lehine hüküm tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre maktu vekâlet ücretine hükmolunmaması isabetsizliğinden BOZULMASINA,
Ancak, yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu konuda, 1412 sayılı CYUY’nın 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak karar verilmesi olanaklı bulunduğundan, hüküm fıkrasına; “katılan kendisini avukat olan bir vekil ile temsil ettirdiğinden, hüküm tarihi itibarıyla yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 450 Lira maktu vekâlet ücretinin sanıktan alınarak katılana verilmesine” ibaresinin eklenmesi suretiyle, diğer yönleri usul ve yasaya uygun olan yerel mahkeme hükmünün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 10.04.2012 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.