Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2011/7-485 Esas 2012/146 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2011/7-485
Karar No: 2012/146

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2011/7-485 Esas 2012/146 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2011/7-485 E.  ,  2012/146 K.
  • KARARDA TEMYİZE BAŞVURU ŞEKLİNİN BELİRTİLMEMESİ
  • CEZA DAVALARINDA TEMYİZ SÜRESİ
  • KAÇAKÇILIKLA MÜCADELE KANUNU(MÜLGA) (4926) Madde 4
  • 1982 ANAYASASI (2709) Madde 40
  • TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 7
  • CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 34
  • CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 40
  • CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 223
  • CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 231
  • CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 232
  • CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 260
  • CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 264
  • CEZA MUHAKEMESİ KANUNUNUN YÜRÜRLÜK VE UYGULAMA ŞEKLİ HAKKINDA KANUN (5320) Madde 8

"İçtihat Metni"

                Kaçakçılık suçundan sanık İrfan’ın 4926 sayılı Yasanın 4/a-2,3,4. maddesi uyarınca 1.686 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına, kaçak mazotun ve suçta kullanılan aracın müsaderesine ilişkin, Gürpınar Asliye Ceza Mahkemesince verilen 27.03.2007 gün ve 33-210 sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine  dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesince 20.09.2011 gün ve 7517-15981 sayı ile;

“Kararda yasa yolu gösterilirken başvuru şekli gösterilmediğinden sanığın temyizinin öğrenme üzerine süresinde olduğu kabul edilerek yapılan incelemede;

5271 sayılı CMK’nın 5560, 5728 ve 6008 sayılı Yasalar ile değişik 231. maddesinin 5, 6 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklikler uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılması uygulaması olanaklı hale geldiğinden, 5237 sayılı TCK’nın 7. maddesi gözetilerek, yasal koşullarının oluşup oluşmadığının saptanması ve sonucuna göre uygulama yapma görevinin de yerel mahkemeye ait bulunması zorunluluğu” nedeniyle bozulmasına karar verilmiştir.

Yargıtay C.Başsavcılığı ise 18.11.2011 gün ve 218422 sayı ile;

“…Anayasanın 40/2. maddesinde; ‘Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır’ hükmüne,

5271 sayılı Yasanın; 34/2. maddesinde; ‘Kararlarda, başvurulabilecek kanun yolu, süresi, mercii ve şekilleri belirtilir’ hükmüne,

5271 sayılı Yasanın; 40/1. maddesinde; ‘Kusuru olmaksızın bir süreyi geçirmiş olan kişi, eski hale getirme isteminde bulunabilir’ hükmüne,

232/6. maddesinde; ‘Hüküm fıkrasında, 223 üncü maddeye göre verilen kararın ne olduğunun, uygulanan kanun maddelerinin, verilen ceza miktarının, kanun yollarına başvurma ve tazminat isteme olanağının bulunup bulunmadığının, başvuru olanağı varsa süresi ve merciinin tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekir’ hükmüne,

5271 sayılı Yasanın; 260/1. maddesinde ‘Hakim ve mahkeme kararlarına karşı Cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık ve bu Kanuna göre katılan sıfatını almış olanlar ile katılma isteği karara bağlanmamış, reddedilmiş veya katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunanlar için kanun yolları açıktır’ hükmüne,

5271 sayılı Yasanın; 264/1. maddesinde, ‘Kabul edilebilir bir başvuruda kanun yolunun veya merciin belirlenmesinde yanılma, başvuranın haklarını ortadan kaldırmaz’ hükmüne yer verilmiştir.

…Kanuni mevzuat ve anılan açıklamalar çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde;

İlgili mahkeme tarafından verilen hükümde ‘sanığın ve müdahil idare vekilinin yokluğunda C.savcısının huzuruyla isteme uygun kararın sanığa ve müdahil idare vekiline tebliğinden sonra bir haftalık temyiz süresi içerisinde Yargıtay yolu açık olmak üzere açıkça okunup, anlatıldı’ denildiği, sanığa gıyabında verilen bu kararın tebliğinin, yasal ikamet adresinde bizzat 30.04.2007 tarihinde yapıldığı, ancak sanığın bu süre geçtikten sonra 11.05.2007 tarihinde hükmü temyiz ettiği anlaşılmaktadır.

…Her ne kadar kararda başvurulacak kanun yollarına ilişkin bildirimde başvuru şeklinin belirtilmemiş olması nedeniyle bildirimin eksik olduğu, bu durumun eski hale getirme nedeni olarak kabulü ile temyiz başvurusunun süresinde yapıldığı ileri sürülebilirse de, sadece başvuru şeklinin gösterilmemiş olması ‘yasa yolu süresinin’ işlemeye başlamasını engellemez. Bu durumda, başvuru şekli gösterilmemiş veya yanlış gösterilmiş olsa dahi temyiz süreleri işler ve süreden sonra yapılan temyiz başvurusu kabul edilemez.

Zira, belirtilen sürede yanlış mercie, yanlış şekilde bir başvuruda bulunulması halinde bu yanılma, 5271 sayılı CYY"nın 264. maddesi kapsamında değerlendirileceğinden başvuranın hakları ortadan kalkmayacaktır.

Bu nedenlerle süresinden sonra yapıldığı anlaşılan, sanığın temyiz isteminin süresinde kabulüne imkan bulunmadığı anlaşılmaktadır” görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurarak, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına ve temyiz isteminin reddine karar verilmesi isteminde bulunmuştur.

Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

CEZA GENEL KURULU KARARI 

Sanığın kaçakçılık suçundan cezalandırılmasına karar verilen olayda, Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; yerel mahkeme hükmünün yasa yolu bildiriminde eksiklik bulunup bulunmadığı ve buna bağlı olarak temyiz isteminin süresinde olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.

İncelenen dosya içeriğine göre;

27.03.2007 tarihli oturumda sanığın yokluğunda verilen kararın yasa yolu bildiriminin; “Dair; sanığın ve müdahil idare vekilinin yokluğunda C.Savcısının huzuruyla isteme uygun, kararın sanığa ve müdahil idare vekiline tebliğinden sonra bir haftalık temyiz süresi içinde Yargıtay yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı” şeklinde olduğu,

30.04.2007 tarihinde tebliğ edilen hükmün sanık tarafından 11.05.2007 tarihinde temyiz edildiği, temyiz süresinin son günü olan 07.05.2007 tarihinin herhangi bir resmi tatile rastlamadığı,

Anlaşılmaktadır. 

1412 sayılı CYUY’nın 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi gereğince halen yürürlükte bulunan 310. maddesinde, yüze karşı verilen kararlarda temyiz isteminin hükmün tefhiminden itibaren bir hafta içinde hükmü veren mahkemeye verilecek bir dilekçe veya zabıt kâtibine yapılacak beyanla olacağı, bu takdirde beyanın tutanağa geçirilerek hâkime tasdik ettirileceği, yoklukta verilen kararlarda ise temyiz süresinin tebliğle başlayacağı belirtilmiştir.

5271 sayılı CYY’nın 34/2, 231/2 ve 232/6. maddelerinde ise, hüküm ve kararlarda, başvurulacak yasa yolu, başvurunun yapılacağı merci, yöntemi ve başvuru süresinin hiçbir duraksamaya yer vermeksizin açıkça belirtileceği hükümlerine yer verilmiş olup, bu hükümlere aykırılık anılan Yasanın 40. maddesi uyarınca eski hale getirme nedeni oluşturacaktır. Bu bildirimlerdeki temel amaç sujelerin başvuru haklarını etkin bir biçimde kullanmalarının sağlanması, bu eksiklik nedeniyle hak kayıplarına yol açılmamasıdır. Ancak burada dikkat edilecek veya eski hale getirme nedeni oluşturacak husus, eksik veya yanılgılı bildirim nedeniyle bir hakkın kullanılmasının engellenip engellenmediğinin belirlenmesidir. Bildirimdeki eksikliğin yol açtığı bir hak kaybı bulunmamakta ise, bu durum eski hale getirme nedeni oluşturmayacaktır.

5271 sayılı CYY’nın 264. maddesinde ise kabul edilebilir bir yasa yolu başvurusunda yasa yolunun veya mercide yanılgının, başvuranın haklarını ortadan kaldırmayacağı, bu hâlde başvurunun yapıldığı merciince, başvurunun derhâl görevli ve yetkili mercie gönderilmesi gerektiği hükmüne yer verilmiştir.

Bu hükümler birlikte değerlendirildiğinde, kural olarak temyiz istemi süresinde verilen dilekçe veya zabıt kâtibine yapılacak beyanla hükmü veren mahkemeye yapılacaktır. Ancak, süresinde olması koşuluyla dilekçenin hükmü veren mahkeme dışındaki bir mahkemeye verilmesi veya istemde bulunulması ya da haklı nedenlerin varlığı halinde C.Savcılığına ya da bir başka merciye istemde bulunulması temyiz istemini geçersiz kılmayacak, bu durum mercide yanılgı kapsamında değerlendirilebilecek, dilekçenin verildiği veya istemin yapıldığı mercii tarafından istem veya dilekçe mahkemesine gönderilecektir. Yine aynı şekilde istemin temyiz yerine itiraz olarak belirtilmiş olması da bu kapsamda değerlendirilerek, başvuru sahibinin hakları korunacak, sürenin bildirilmemesi veya yanılgılı bildirilmesi halinde bunun ilgili taraf açısından bir yanılgı oluşturarak bir hakkın kullanılmasını engellemesi durumunda açıklamalı davetiye ile bu hususun tebliğinden sonra süreler işlemeye başlayacak, böylece olası hak kayıpları önlenecektir.

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

Tarafların yokluğunda verilen ve yasa yolu bildiriminde başvuru şekline ilişkin bir açıklama bulunmayan hükmün sanığa 30.04.2007 tarihinde tebliğ edilmesine karşın, 11.05.2007 günü temyiz edildiği anlaşılmaktadır.

1412 sayılı CYUY"nın 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi gereğince halen yürürlükte bulunan 310. maddesi uyarınca, yoklukta verilmiş olan karara yönelik temyiz isteminin tebliğden itibaren bir hafta içerisinde yapılması gerekmekte olup, sanık 30.04.2007 günü tebliğ olunan karara karşı bir haftalık süreden sonra 11.05.2007 günü temyiz başvurusunda bulunmuştur. Her ne kadar kararda, başvuru şeklinin belirtilmemiş olması nedeniyle yasa yolu bildiriminin eksik olduğu, bu durumun eski hale getirme nedeni olarak kabulü ile temyiz başvurusunun süresinde yapıldığı ileri sürülebilirse de, sadece başvuru şeklinin gösterilmemiş olması “yasa yolu süresinin” işlemeye başlamasını engellemeyecek, bu durumda, başvuru şekli gösterilmemiş veya yanlış gösterilmiş olsa dahi temyiz süreleri işleyecek ve süreden sonra yapılan temyiz başvurusu kabul edilmeyecektir.

Zira, belirtilen sürede yanlış mercie yanlış şekilde bir başvuruda bulunulması halinde, bu yanılma 5271 sayılı CYY’nın 264. maddesi kapsamında değerlendirileceğinden başvuranın hakları ortadan kalkmayacaktır.

Bu itibarla, haklı nedene dayanan Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kabulü ile Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına ve sanığın yasal süreden sonra yaptığı temyiz isteminin 1412 sayılı CYUY’nın 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi gereğince halen yürürlükte bulunan 317. maddesi uyarınca reddine karar verilmelidir.

SONUÇ     :

Açıklanan nedenlerle,

1- Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,

2- Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 20.09.2011 gün ve 7517-15981 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,

3- Sanığın yasal süreden sonra gerçekleşen temyiz inceleme isteminin 1412 sayılı CYUY’nın 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 317. maddesi uyarınca REDDİNE,

4- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 10.04.2012 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.

Hemen Ara