Esas No: 2011/8-445
Karar No: 2012/138
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2011/8-445 Esas 2012/138 Karar Sayılı İlamı
- SAHTE PARAYI TEDAVÜLE ÇIKARMAK SUÇU
- HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASI
- TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) (765) Madde 59
- TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) (765) Madde 316
- TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) (765) Madde 318
- CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 231
- CEZA MUHAKEMESİ KANUNUNUN YÜRÜRLÜK VE UYGULAMA ŞEKLİ HAKKINDA KANUN (5320) Madde 17
"İçtihat Metni"
Sahte parayı tedavüle çıkarmak suçundan sanık Mehmet’in 765 sayılı TCY’nın 316/3, 318 ve 59. maddeleri uyarınca 1 yıl 3 ay hapis ve 59.319.000 Lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına, sahte paraların zoralımına ve mahsuba ilişkin, Gaziantep 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 28.12.2001 gün ve 271-473 sayılı hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 21.06.2005 gün ve 5500-5279 sayı ile;
“5237 sayılı Kanunun 7. ve 5252 sayılı Kanunun 9. maddeleri uyarınca sanıkların hukuki durumunun 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu hükümleri de nazara alınarak yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması” gerekçesi ile bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan yerel mahkemece; lehe kabul edilen 765 sayılı TCY"nın 316/3, 318 ve 59/2. maddeleri uyarınca sanığın 1 yıl 3 ay hapis ve 58 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.
Hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 08.04.2008 gün ve 145-3456 sayı ile;
“Hükümden sonra yürürlüğe giren 5728 sayılı Kanunun 562. maddesiyle değişik 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 231. maddesindeki koşulların varlığı halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması yönünde mahkemesince değerlendirme yapılması” zorunluluğundan diğer yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan yerel mahkemece bu kez sanığın, 765 sayılı TCY"nın 316/3, 318 ve 59/2. maddeleri uyarınca 1 yıl 3 ay hapis ve 58 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına, “Emanetin 2001/2198 sırasında kayıtlı sahte paraların TCY"nın 36. maddesi uyarınca müsaderesine, ...şartları oluşmadığından hakkında CYY"nın 231. maddesinin uygulanmasına takdiren yer olmadığına” karar verilmiştir.
Bu hükmün de sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 22.09.2011 gün ve 9437-9862 sayı ile;
“a- Kasıtlı bir suçtan mahkumiyeti bulunmayan sanık hakkında, kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları irdelenerek bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yetersiz gerekçeyle yazılı biçimde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi,
b- Müsaderesine karar verilen sahte paraların, 5320 sayılı Yasanın 17. maddesi ile Sahte Banknotların İncelenmesi ve Değerlendirilmesinde Uyulacak Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre T.C. Merkez Bankasına gönderilmesine de karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi” isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay C. Başsavcılığı ise 14.11.2011 gün ve 227411 sayı ile;
“5271 sayılı CMK"nun 231/6. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumuna ilişkin uygulama esasları ve koşullarının belirlendiği Ceza Genel Kurulu"nun 03.02.2009 tarih, 2008/11-250 esas, 2009/13 sayılı kararı da gözetilerek, 5271 sayılı CMK"nun 231/6. madde ve fıkrasında, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için sıralanan koşulların irdelenip gerekçelendirilmesi suretiyle, hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılamayacağı hususunun hükümde belirtilmesi gerekmektedir. Sıralanan koşullar ise; sanığın kasıtlı suçtan mahkum olmaması, mahkemece sanığın yeniden suç işlemeyeceğine kanaatinin oluşmaması ve mağdurun veya kamunun uğradığı zararın giderilememesidir.
Sanık hakkında kurulan hükümde, gerekçe kısmında sanığın suça karşı eğilimi ve bir daha suç işlemeyeceğine ilişkin kanaatin mahkemede oluşmadığı açıklandığı gibi, dosya kapsamından sanığın mağdurların zararını gidermediği de görülmektedir.
Mahkemece sanık hakkındaki kişilik özellikleri açıklanmakla ve dosya kapsamı da gözetilerek, hükmün açıklanmasının ertelenmesi kurumunun sanık hakkında uygulanmaması hususunda mahkemenin gerekçesi yerindedir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle itirazımızın kabulü ile 8. Ceza Dairesinin yukarıda belirtilen kararının sanık Mehmet Akıl yönünden -a- fıkrasına ilişkin bozma kararının kaldı¬rılması ve hükmün sahte paraların müsaderesine ilişkin kısmının tebliğnamedeki talebimiz gibi düzeltilerek onanmasına karar verilmesi” görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurmuştur.
Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
İtirazın kapsamına göre inceleme, sanık Mehmet hakkında kurulan hükme ilişkin olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına dair mahkeme gerekçesinin yasal ve yeterli görülmeyerek Özel Dairece bozulmasında isabet bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğinden;
08.07.2001 tarihinde yakalanan sanığın üst aramasında sahte 100 ABD Doları bulunarak el konulduğu, sanık tarafından sahte paranın tedavüle çıkarılarak bir mağduriyete sebebiyet verildiğinin saptanmadığı,
Sabıkası bulunmayan sanığın, sahte parayı tedavüle çıkarmak suçundan 765 sayılı TCY"nın 316/3, 318 ve 59. maddeleri uyarınca 1 yıl 3 ay hapis ve 58 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına, sahte paraların aynı Yasanın 36. maddesi uyarınca zoralımına ilişkin yerel mahkemenin 10.10.2008 tarihli kararının gerekçe kısmında; “Sanıkların kişiliklerine göre ve ayrıca koşulları oluşmadığından cezalarının paraya çevrilmesine mahal olmadığına, suça karşı olan eğilimlerine göre bir daha suç işlemeyeceklerine de kanaat vermediklerinden vaki tecil isteğinin reddine karar verilmesi uygun bulunmuştur” denilmiş, hüküm fıkrasında ise; “Sanıklar hakkında 765 sayılı TCY"nın 321 ve 647 sayılı Yasanın 4 ve 6. maddeleri ile şartları oluşmadığından haklarında CYY"nın 231. maddesinin uygulanmasına takdiren yer olmadığına” denilmek suretiyle değerlendirme yapıldığı,
Anlaşılmaktadır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, hukukumuzda ilk kez çocuklar hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Yasasının 23. maddesi ile kabul edilmiş olup, 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Yasanın 23. maddesiyle 5271 sayılı Yasanın 231. maddesine eklenen 5-14. fıkralar ile de büyükler için kabul edilmiş, aynı Yasanın 40. maddesiyle 5395 sayılı Yasanın 23. maddesi değiştirilmek suretiyle, denetim süresindeki farklılık hariç olmak koşuluyla, çocuk suçlular ile yetişkin suçlular hükmün açıklanmasının geri bırakılması açısından aynı koşullara tabi kılınmıştır.
Başlangıçta yetişkin sanıklar yönünden şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak, hükmolunan bir yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası için kabul edilen bu müessese, 08.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren 23.01.2008 gün ve 5728 sayılı Yasanın 562. maddesi ile 5271 sayılı Yasanın 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklik ile hükmolunan iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezaları için uygulanabilir hale getirilmiş, şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak uygulanan bu müessese Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp yasalarında yer alan suçlar ayrık olmak üzere, tüm suçları kapsayacak şekilde düzenlenmiştir.
5560, 5728, 5739 ve 6008 sayılı Yasalar ile 5271 sayılı CYY’nın 231. maddesinde gerçekleştirilen değişiklikler göz önüne alındığında hükmün açıklanmasının geri bırakılması için:
1) Suça ilişkin koşullar;
a- Yapılan yargılama sonucu hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası olması,
b- Suçun, Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp yasalarında yer alan suçlardan bulunmaması
2) Sanığa ilişkin koşullar;
a- Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış olması,
b- Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tamamen giderilmesi,
c- Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak, sanığın yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate ulaşılması,
d- Sanığın bu kurumun uygulanmasını kabul etmesi,
Koşullarının varlığı gerekmektedir.
Tüm bu koşulların bulunması halinde, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilecek ve sanık beş yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulacaktır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Yerel mahkemece tefhim olunan kısa kararda sanık hakkında, sahte parayı tedavüle çıkarmak suçundan cezalandırılmasına, sahte paraların 765 sayılı TCY"nın 36. maddesi uyarınca zoralımına, şartları oluşmadığından CYY"nın 231. maddesinin uygulanmasına takdiren yer olmadığına karar verilmiş, hükmün gerekçesinde ise; “sanıkların kişiliklerine göre, ...suça karşı olan eğilimlerine göre, bir daha suç işlemeyeceklerine de kanaat vermediklerinden...” denilmek suretiyle de, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının subjektif koşullarından olan, sanığın “yeniden suç işlemeyeceği hususundaki kanaat” değerlendirilmiş, dolayısıyla gerekçesi gösterilmek suretiyle, bu kurumun takdire ilişkin sübjektif koşulunun somut olayda gerçekleşmediği kabul edilmiştir.
Ayrıca, CYY’nın 231. maddesinin uygulanmamasına ilişkin gerekçeye hüküm fıkrasında yer verilmemesi de, CGK’nun 27.09.2011 gün ve 171-186 ile 04.10.2011 gün ve 171-196 sayılı kararlarında; “Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun uygulanmadığının, gerekçeli kararın gerekçe kısmında belirtilmesinin, 5271 sayılı CYY’nda yer alan açık düzenlemeler karşısında usul ve yasaya aykırılık oluşturmayacağı”nın kabul edilmiş olması dikkate alındığında usul ve yasaya aykırılık oluşturmamaktadır.
Bu itibarla, Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire bozma kararının sanık Mehmet yönünden kaldırılmasına, yerel mahkeme hükmünün sanık Mehmet yönünden müsaderesine karar verilen sahte paraların Merkez Bankasına gönderilmesine de karar verilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına, bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 1412 sayılı CYUY’nın 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, hüküm fıkrasına “Müsaderesine karar verilen sahte paraların, 5320 sayılı Yasanın 17 ve Sahte Banknotların İncelenmesi ve Değerlendirilmesinde Uyulacak Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 16. maddelerine göre, kararın kesinleşmesinden itibaren T.C. Merkez Bankası’na gönderilmesine” cümlesinin eklenmesi suretiyle, diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün düzeltilerek onanmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Genel Kurulu Üyesi A. Kınacı;
“Tartışmanın konusu, yerel mahkemenin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına ilişkin gerekçesinin yasal ve yeterli olup olmadığıdır.
Anayasa"nın 141. maddesinin 3. fıkrasında, bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılacağı öngörülmüştür.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"un 34. maddesinin 1. fıkrasında, hâkim ve mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması; 230. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde, mahkûmiyet hükmünün gerekçesinde, ileri sürülen istemleri de dikkate alınarak, Türk Ceza Kanununun 61 ve 62 nci maddelerinde belirlenen sıra ve esaslara göre cezanın belirlenmesinin gösterilmesi gerektiğine yer verilmiştir.
5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun"un 8. maddesinin 1. fıkrası gereğince halen yürürlükte olan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu"nun 308. maddesinin 7. bendinde, hükmün gerekçeyi içermemesinin mutlak olarak kanuna aykırılık olduğu kabul edilmiş; 321. maddesinin 1. fıkrasında, Yargıtay"ın hükmü hangi yönden kanuna aykırı görürse o yönden bozacağı öngörülmüştür.
Hüküm ve kararların gerekçeli olması, hukuk devletinin ve hukukî güvenlik ilkesinin bir gereğidir. Hâkim ve mahkemenin keyfilikten uzak ve hukuka uygun olarak karar verip vermediği ancak gerekçeden anlaşılabilir. Gerekçe, hükmün sonuç bölümünün mantıksal dayanağıdır; hükmün sonucunun denetlenmesini, keyfiliğin önlenmesini, hâkim ve mahkemenin daha özenli davranmasını, tarafların ve kamuoyun tatmin olmasını sağlar. Hükmün inandırıcılığı gerekçesiyle ölçülür. Hükmü meşrulaştıran gerekçedir.
Gerekçenin, dosyadaki delillere ve olgulara dayanması gerekir. Soyut gerekçe, yasal gerekçe değildir.
Somut olayda, Mahkemece CMK"nın 231. maddesinde öngörülen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına engel oluşturacak objektif engeli olmayan sanık hakkında "şartları oluşmadığından sanık hakkında CMK"nın 231. maddesinin uygulanmasına takdiren yer olmadığına" karar verilmiş olup, bu gerekçe sözü edilen maddenin 6. fıkrasının (b) bendinde belirtilen "sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları"na dayandırılmış ve somutlaştırılmış olmadığından yasal ve geçerli bir gerekçe olarak kabul edilemez.
Sonuç olarak, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"nın yerinde olmayan itirazının reddine karar verilmesi gerektiği kanısını taşıdığımdan, çoğunluğun aksi yöndeki görüşüne katılmıyorum” düşüncesiyle,
Üç Genel Kurul Üyesi de; “Özel Daire bozma kararının isabetli olduğu” görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 22.09.2011 gün ve 9437-9862 sayılı bozma kararının sanık Mehmet Akıl yönünden KALDIRILMASINA,
3- Gaziantep 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 10.10.2008 gün ve 244-267 sayılı hükmünün sanık Mehmet yönünden müsaderesine karar verilen sahte paraların Merkez Bankasına gönderilmesine de karar verilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına, bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CYUY’nın 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak hüküm fıkrasına “Müsaderesine karar verilen sahte paraların, 5320 sayılı Yasanın 17 ve Sahte Banknotların İncelenmesi ve Değerlendirilmesinde Uyulacak Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 16. maddelerine göre, kararın kesinleşmesinden itibaren T.C. Merkez Bankası’na gönderilmesine” cümlesinin eklenmesi suretiyle, diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
4- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 03.04.2012 günü yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.