Esas No: 2011/2-454
Karar No: 2012/122
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2011/2-454 Esas 2012/122 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Antalya 9. Asliye Ceza Mahkemesi, sanık H.I.'a yöneltilen hırsızlık suçlamalarına ilişkin beraat kararı verdi. Ancak, Yargıtay 2. Ceza Dairesi, hükmün isabetsizliği nedeniyle bozma kararı verdi. Yerel mahkeme, suç tarihi öncesi ve sonrası yıllık elektrik tüketim ekstrelerini inceledi ve sanık hakkında beraat kararı verdi. Ancak, Yargıtay, yeterli delillerin toplanmadığı gerekçesiyle kararı bozdu. Ceza Genel Kurulu ise zamanaşımı nedeniyle davanın düşmesine karar verdi. Kamu davası, Türk Ceza Yasası'nın 102/4, 104/2 ve CYY'nın 223. maddeleri uyarınca düşürüldü. Bu karar, Yargıtay C. Başsavcılığına tevdi edildi. Kanun maddeleri, hırsızlık suçuna ilişkin cezaları ve zamanaşımını düzenleyen maddeleri içermektedir (TCK 492, TCK 102/4, TCK 104/2, CYUY 1412, CYY 223).
"İçtihat Metni"
Tebliğname : 2011/291634
Yargıtay Dairesi : 2. Ceza Dairesi
Mahkemesi : ANTALYA 9. Asliye Ceza
Günü : 01.11.2010
Sayısı : 408-934
Hırsızlık suçundan sanık H... I... ’ın beraatine ilişkin, Antalya 9. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 16.03.2007 gün ve 642-297 sayılı hükmün, katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 2. Ceza Dairesince 24.05.2010 gün ve 7525-16326 sayı ile;
“Giriş klemensinden linyelere hat alıp sayacı kısmen devre dışı bırakarak kaçak elektrik kullandığı iddia edilen sanığın yanlış bağlantıyı bilemeyebileceği, kullandığı elektrik, su ve telefon gibi giderleri verginden düşme imkanının olması nedeniyle kaçak kullanmasını gerektirecek durumun da bulunmadığı gerekçesiyle beraatine karar verilmiş ise de; sanığın 1999 yılında elektrik tesisatında tadilat yaptırıldığını bildirdiği elektrikçi belirlenip tanık olarak dinlenmeden, bilirkişiden kaçak hattın sanık tarafından bilinip bilinemeyeceği ve tutanağa konu sayaca ait tutanak öncesi ve sonrası en az birer yıllık tüketimler karşılaştırılarak her iki dönem tüketimleri arasında bariz fark bulunup bulunmadığı ve tüketimlerin işyerindeki elektrikle çalışan tüm aletlerden oluşan kurulu güçle uyumlu olup olmadığı hususunda rapor alınmadan ve elektrik bedelini vergiden düşme imkanı olsa dahi kaçak elektrik kullanımından sanığın yararının bulunduğu gözetilmeden eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 01.11.2010 gün ve 408-934 sayı ile;
“...Mahkememizce suç tarihi öncesi ve sonrası birer yıllık elektrik tüketim ekstreleri dosya içerisine getirtilmiş, 12.02.2007 tarihli bilirkişi elektrik mühendisi A... B... tarafından tanzim edilen raporda bir yıllık tüketim miktarları karşılaştırması yapılmış ve tüketim miktarları arasında bariz fark olmadığı bir yıllık elektrik miktarındaki farkın 29.75 TL parasal değeri bulunduğu raporda belirtilmiştir.
Sanığın 1999 yılında elektrik tesisatından tadilat yaptırdığı elektrikçinin belirlenip tanık olarak dinlenmesi gerektiği bozma kararında belirtilmiş olup, elektrik hırsızlığı suçlarında tesisatı yapan şahsın tanık olarak dinlenmesi gerektiğine ilişkin yasal düzenleme mevcut olmaması, dinlenecek tanığın da beyanının sanığın hukuki durumunu ne yönde değiştireceği hususu belirtilmediğinden, tesisatı çeken şahsın tanık olarak dinlenmesi hususundaki bozma kararına uyulmamış, ayrıca elektrik bilirkişisinden kaçak hattın sanık tarafından bilinip bilinmeyeceği hususunun araştırılması gerektiği belirtilmiş ise de, mevcut dava da sanığın eczacılık mesleği ile iştigal ettiği bilirkişinin mesleği elektrikçilik olmayan bir kişinin kaçak hattı bilip bilmeyeceği hususundaki beyanının objektif kriterlere dayanmayacağı, bilirkişinin beyanının söz konusu kaçak hattı sanığın bilip bilmediğini ortaya koyamayacağı, bu durumunda her ay tüketim miktarlarını kaydeden Tedaş görevlilerinin sayaca müdahale edildiği hususunda okumalar sırasında herhangi bir tespit yapamamalarına rağmen Tedaş"a yapılan ihbar üzerine mevcut olayın ortaya çıktığı dosya içerisinde bulunan ihbar tutanağı ve tüketim ekstreleri kapsamından anlaşıldığından, elektrik bilirkişinin de sanığın söz konusu bağlantıyı bilip bilmeyeceği hususunda beyanının alınması noktasındaki bozma kararına uyulmasına yer olmadığına...” gerekçesiyle ilk hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de katılan vekili ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay C.Başsavcılığının “zamanaşımı nedeniyle bozma ve düşme” istekli 27.10.2011 gün ve 291634 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile yerel mahkeme arasındaki uyuşmazlık, suçun sübutuna ilişkin ise de; zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediği hususunun Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya içeriğine göre;
Kaçak elektirik kullandığı iddiasıyla hırsızlık suçundan açılan kamu davasının yargılaması sonucunda sanık hakkında beraat karar verildiği,
Sanığın sorgusunun yapıldığı 03.11.2006 tarihinden itibaren zamanaşımını kesen başkaca bir işlemin yapılmadığı, zamanaşımını durduran bir neden de bulunmadığı,
Anlaşılmaktadır.
Suç tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan ve lehe hükümler içeren 765 sayılı Türk Ceza Yasası’nın 492. maddesinde;
“Hırsızlık:
…2. Kanunen veya Hükümetin emri ile resmen mühür altına alınmış şeyler hakkında işlenirse;
…Suçlu iki seneden beş seneye kadar hapsolunur” hükmü yer almaktadır.
Aynı Yasanın 102. maddesinde, yasalarda aksine bir hüküm bulunmadıkça kamu davasının maddede yazılı sürelerin geçmesiyle ortadan kalkacağı düzenlenmiş, maddenin dördüncü fıkrasında da beş seneden fazla olmamak üzere hapis ya da para cezalarını gerektiren suçlarda bu sürenin beş sene olacağı hüküm altına alınmıştır.
Zamanaşımını kesen sebepler ise aynı Yasa’nın 104. maddesinde sayılmış olup, kesen bir nedenin bulunması halinde zamanaşımı kesilme gününden itibaren yeniden işlemeye başlayacak ve zamanaşımı süresi ilgili suça ilişkin olarak Yasada belirlenen sürenin en fazla yarısına kadar uzayacaktır.
Ceza Genel Kurulunun 23.01.2007 gün ve 254-5 sayılı kararında da açıkça vurgulandığı üzere, yargılama yapılmasına engel olup davayı düşüren hallerden biri olan dava zamanaşımının yargılama sırasında gerçekleşmesi durumunda, yerel mahkeme ya da Yargıtay, re’sen zamanaşımı kuralını uygulayarak kamu davasının düşmesine karar verecektir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Sanığa yüklenen ve 765 sayılı TCY’nın 492/2. maddesinde düzenlenen hırsızlık suçuna 2 seneden 5 seneye kadar hapis cezası öngörülmüştür. 765 sayılı TCY’nın 102/4. maddesi uyarınca bu suçun asli dava zamanaşımı 5 yıl, 104/2. maddesi de göz önünde bulundurulduğunda kesintili zamanaşımı 7 yıl 6 aydır.
Daha ağır başka bir suçu oluşturma olasılığı bulunmayan ve 13.06.2003 tarihinde gerçekleştirilen eylemle ilgili olarak 765 sayılı TCY"nın 102/4 ve 104/2. maddelerinde öngörülen 7 yıl 6 aylık kesintili dava zamanaşımı, yerel mahkemece direnme hükmünün verildiği 01.11.2010 tarihinden sonra, ancak dosyanın henüz Ceza Genel Kuruluna intikalinden önce Yargıtay C. Başsavcılığında bulunduğu aşamada 13.12.2010 tarihinde dolmuş bulunmaktadır.
Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün gerçekleşen zamanaşımı nedeniyle bozulmasına, yeniden yargılama gerektirmeyen bu konuda, 1412 sayılı CYUY’nın, 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 322. maddesi uyarınca karar verilmesi olanaklı olduğundan, sanık hakkındaki kamu davasının 765 sayılı TCY’nın 102/4, 104/2 ve 5271 sayılı CYY’nın 223. maddeleri uyarınca düşmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Antalya 9. Asliye Ceza Mahkemesinin 01.11.2010 gün ve 408-934 sayılı direnme hükmünün dava zamanaşımının gerçekleşmesi nedeniyle BOZULMASINA,
Ancak, yeniden yargılama gerektirmeyen bu konuda, 1412 sayılı CYUY’nın, 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 322. maddesine göre karar verilmesi olanaklı bulunduğundan, sanık hakkında hırsızlık suçundan açılan kamu davasının 765 sayılı TCY’nın 102/4, 104/2 ve 5271 sayılı CYY’nın 223. maddeleri uyarınca DÜŞMESİNE,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığına TEVDİİNE, 27.03.2012 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.