Esas No: 2021/5781
Karar No: 2022/4451
Karar Tarihi: 29.09.2022
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2021/5781 Esas 2022/4451 Karar Sayılı İlamı
6. Hukuk Dairesi 2021/5781 E. , 2022/4451 K.Özet:
Dava, bir eser sözleşmesine dayalı olarak açılmış alacak davasıdır. Davacı, davalı yüklenici ile yaptıkları sözleşme kapsamında işi tamamladığını ancak daire bedelinin ödenmediğini iddia ederek 55.000 TL alacağının tahsilini istemiştir. İlk derece mahkemesi davacının iddialarını ispatlayamadığı gerekçesiyle davayı reddetmiş, ancak temyiz sırasında Samsun Bölge Adliye Mahkemesi davacı lehine karar vermiştir. Kararda belirtilen kanun maddeleri Türk Borçlar Kanunu'nun 470 ve devamı maddeleri ile Türk Medeni Kanunu'nun 6. ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 190. maddeleridir. Karara göre, eser sözleşmesi geçerli olması durumunda, işi üstlenen yükleniciye sözleşme kapsamında yapılan işler kabul edilir ve ispat yükü taraflardan her birinin üzerindedir.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
İLK DERECE
MAHKEMESİ : Amasya 2. Asliye Hukuk Mahkemesi (Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla)
Yukarıda tarih ve numarası yazılı olan bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen kararın temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Davacı taşeron vekili dava dilekçesinde özetle; davalı yüklenici ... ile dava dışı tapu malikleri arasında imzalanan kat karşılığı inşaat sözleşmesine istinaden yapılacak inşaatın temel, kalıp demir ve beton işçiliğinin yapımı hususunda iş bedeli karşılığı daire verilmek üzere 07/02/2015 tarihinde anlaşma sağladıklarını, müvekkilinin sözleşme gereği tüm edimlerini yerine getirdiğini, anlaşma gereği kendisine verilmesi gereken dairenin de devredildiğini, işin ifası sırasında söz konusu inşaat ile ilgili çatı işçiliği, tuğla örülmesi, dış cephe ile iç cephe, tuvalet ve banyo sıvalarının yapılması, iç duvar, alçı sıvaları, balkon iç yüzeylerinin dekoratif sıva işlemlerinin işçiliğinin yapılması hususunda da davalı .....,'in talebi doğrultusunda sözlü olarak yine daire karşılığı anlaşıldığını ve bu işlemlerin de davacı tarafından yapıldığını, ancak verilmesi gereken dairenin Amasya 2. Noterliğinin 05/07/2018 tarih ve 5763 yevmiye sayılı ihtarnamesine rağmen davacıya verilmediğini, davalının yüklenici olarak kendisine düşen daireleri sattığından müvekkilinin yapmış olduğu işçilik bedeli olarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 55.000,00 TL'nin 16/07/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı iş sahibi vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı ile müvekkili arasında imzalanan 07.02.2015 tarihli sözleşmede, davacının işçiliği karşılığı bitirdiği m2 ile birim fiyatı çarpılarak davacının hakedişi çıkartılacak, davacıya verilen dairenin fiyatı da bilirkişi marifetiyle tespit edilerek toplam hakediş ile daire fiyatı arasındaki fark tespit edilerek dairenin kendisine verileceğini, sözleşme gereği davacının şantiyeden toplam hakedişinin 125.000,00 TL olarak tespit edildiğini, kendisine verilen dairenin fiyatı ise emlakçı marifetiyle 175.000,00 TL olarak belirlendiğini, davacıya işe başlamadan önce 20.000,00 TL ön ödeme yapıldığını, davacının müvekkiline kalan 70.000,00 TL borcunu kapatması için dava konusu iş kalemlerinin yapımı için talepte bulunulduğunu, davacının bu talebi kabul ettiğini ancak bu işleri yapmadığını, davacının sözlü kurulan sözleşmenin gereğini hiç ifa etmediğini belirterek, davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; davacının dava konusu işler için yazılı sözleşme sunmadığı gibi sözleşmeye konu işi yaptığını ispat edemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, davacı vekilinin karara karşı istinaf kanun yoluna başvurması üzerine Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Dava, ilk sözleşme ve dava tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesine dayalı olarak açılmış alacak davasıdır.
Taraflar arasında geçerli bir eser sözleşmesi ilişkisi kurulması durumunda, işi üstlenen yüklenicinin işe hiç başlamadığı ya da işi terk ederek yarım bıraktığı iş sahibi tarafından yasal delillerle kanıtlanmadıkça, sözleşmeye uygun olarak gerçekleştirilen imalatın bu işi üstlenmiş olan yüklenici tarafından yapılmış kabul edilmesi gerektiği, Dairemiz uygulamalarında karine olarak kabul edilmektedir. Kural olarak, eser sözleşmelerinin geçerli olması herhangi bir şekil şartına tabi olmayıp; davalı yüklenici davacı taşeron ile dava konusu imalatlara ilişkin anlaştıklarını ikrar etmiş, mahkemece yapılan keşif sonucu alınan bilirkişi raporunda da dava konusu imalatların yapıldığı tespit edilmiştir.
Mahkemece, davacının davasını ispat edemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, mahkemenin kabulü dosya kapsamı ile uyuşmamaktadır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 6. ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 190. maddeleri uyarınca taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür. Yine, gerek doktrinde gerekse Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere; ispat yükü, hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kişiye düşer. Yukarıda da belirtildiği üzere bir sözleşme fesih ya da başka bir nedenle ortadan kaldırılmadıkça, o sözleşme kapsamında kalan işlerin, o sözleşmenin yüklenicisi tarafından yapıldığı kabul edilir.
Somut olayda, davacı taşeron sözleşme kapsamındaki işleri bitirerek teslim ettiğini iddia etmiştir. Davalı, davacı taşeron ile sözlü olarak anlaştıklarını ikrar ettiğine göre bu sözleşme kapsamında kalan işlerin tümüyle davacı taşeron tarafından ifa edildiği karine olarak kabul edilir. Bu karinenin aksini savunan davalı yüklenici, savunmasını yasal delillerle ispatlaması gerekir. Mahkemece, 2. kısım işler yönünden taraflar arasında anlaşma olduğu gözetilerek işin esası yönünden inceleme ve değerlendirme yapılıp sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, hukuki değerlendirmede yanılgıya düşülerek davanın reddine karar verilmesi ve bölge adliye mahkemesince de istinaf başvurusunun reddi doğru olmamış, kararın davacı yararına bozulması uygun bulunmuştur.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılarak ilk derece mahkemesi kararının davacı yararına BOZULMASINA, bozma kararı istinaf başvurusunun esastan reddi kararına ilişkin olduğundan HMK 373/1 maddesi gereğince bozma kararı doğrultusunda yeniden karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine, karardan bir örneğin ise Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, 29.09.2022 gününde oy birliğiyle karar verildi.