Esas No: 2011/7–400
Karar No: 2012/65
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2011/7–400 Esas 2012/65 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Sanıklar, amme alacağının tahsiline engel olmak suçundan beraat etmiştir. Yargıtay 7. Ceza Dairesi, sorgusu yapılmadan sanıklar hakkında beraat kararı verilemeyeceğini ve delil takdirine girilerek beraat kararı verilmesinin yanlış olduğunu belirtmiştir. Yerel mahkeme ise bu hükme direnmiştir. Ancak, Ceza Genel Kurulu, öncelikle dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediğinin değerlendirilmesi gerektiğini belirtmiştir. Suçun asli zamanaşımının 5 yıl, kesintili zamanaşımının ise 7 yıl 6 ay olduğu ve davanın kesintili zamanaşımının dolması nedeniyle düşmesine karar verilmesi gerektiği açıklanmıştır. Kanun maddeleri ise şöyle belirtilmiştir: 1412 sayılı CMUK'nın 253/6 ve 223/9 maddeleri, 5271 sayılı Ceza Yargılaması Yasasının 223/8 maddesi, 765 sayılı TCY'nın 102/4 ve 104/2 maddeleri.
"İçtihat Metni"
Tebliğname: 2007/132868
Yargıtay Dairesi : 7. Ceza Dairesi
Mahkemesi : ÜMRANİYE 1. Asliye Ceza
Günü : 08.03.2007
Sayısı : 1–210
Davacı : K.H.
Sanıklar B. G. ve C.G.’ın, amme alacağının tahsiline engel olmak suçundan beraatlarına ilişkin Ümraniye 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 17.04.2003 gün ve 1170–303 sayılı hükmün katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesince 02.11.2006 gün ve 15588–16904 sayı ile;
“CMUK’da mahkemeye gelmemiş olan sanık hakkında duruşma yapılamayacağına ilişkin temel kuralın istisnalarından biri olarak görülen CMUK’nun 223/son maddesinin uygulanması ilk bakışta eylemin suç oluşturmayacağının anlaşılması hali ile sınırlı olup, sanığın sorgusu yapılmadan mevcut kanıtlar tartışılarak beraat kararı verilmesinin mümkün bulunmadığı gözetilmeden, savunması alınmayan sanık hakkında delil takdirine girilmek suretiyle beraat kararı verilmesi” isabetsizliğinden diğer yönleri incelenmeyen hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Ümraniye 1. Asliye Ceza Mahkemesince 08.03.2007 gün ve 1–210 sayı ile;
“Sanıklara ait aracın trafik kaydı üzerine konan şerh işleminin usulüne uygun yapılan menkul mal haczi olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı, bu nedenle fiilin ilk bakışta suç oluşturmadığının anlaşılması ve derhal beraat kararı verilecek nitelikte olması sebebi ile sanıklara atılı suçun oluşmadığı ve sanıklar dinlenilmeden haklarında beraat kararı tesis edilebileceği” şeklindeki gerekçe ile ilk hükümde direnilmiştir.
Bu hükmün de katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının “bozma” istekli, 20.12.2008 gün ve 132868 sayılı tebliğnamesiyle Yargıtay 7. Ceza Dairesine, Özel Dairece de 21.09.2011 gün ve 2114–16110 sayı ile hükmün direnme niteliğinde olduğu belirtilerek Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanıkların amme alacağının tahsiline engel olmak suçundan beraatlarına karar verilen olayda, Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sorgusu yapılmayan sanıklar hakkında beraat kararı verilmesinin olanaklı olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de; dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediğinin öncelikle değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya içeriğinden;
Vergi mükellefi bir şirketin yöneticisi olan sanıklar hakkında kesinleşmiş vergi borcunu ödemediklerinden bahisle icra takibi yapıldığı ve yöneticisi oldukları şirkete ait bir otomobilin üzerine haciz konularak, söz konusu aracın teslimi yönünde kendilerine uyarıda bulunulduğu, buna karşın borcu ödemedikleri gibi hacizli aracı teslim de etmedikleri gerekçesiyle haklarında amme alacağının tahsiline engel olma suçundan kamu davası açıldığı,
Yerel mahkemece sorgusu yapılmayan sanıklar hakkında “suça konu aracın halen borçlu şirket üzerine kayıtlı bulunduğu, atılı suçun unsurlarının oluşmasının mümkün görülmediği ve sanıkların vergi borcunun tahsiline engel olma ve zorlaştırma gayesi ile hareket ettiklerini gösterir mahkûmiyetlerine yeterli delil elde edilemediği” gerekçesiyle beraat hükmü kurulduğu,
Katılan vekili tarafından temyiz edilen hükmün, Özel Dairece; “mahkemeye gelmemiş olan sanık hakkında duruşma yapılamayacağına ilişkin temel kuralın istisnalarından biri olarak görülen CYUY’nın 223. maddesinin uygulanması ilk bakışta eylemin suç oluşturmayacağının anlaşılması hali ile sınırlı olup, sanığın sorgusu yapılmadan mevcut kanıtlar tartışılarak beraat kararı verilmesinin mümkün bulunmadığı gözetilmeden savunması alınmayan sanık hakkında delil takdirine girilmek suretiyle beraat kararı verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verildiği,
Yerel mahkemece ise önceki hükümde direnildiği,
Anlaşılmaktadır.
01 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı Ceza Yargılaması Yasasının 223/9. maddesinde, 1412 sayılı Yasanın 253/6. maddesine paralel bir şekilde, “derhal beraat kararı verilebilecek hallerde durma, düşme veya ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilemeyeceği” hüküm altına alınmıştır. Anılan maddenin gerekçesinde de, “fiilin suç oluşturmaması veya yeni bir yasal düzenleme ile suç olmaktan çıkarılması gibi herhangi bir araştırmayı gerektirmeyen hallerde derhal beraat kararı verilebileceği” belirtilmiştir.
Ceza Genel Kurulunun 23.11.2010 gün ve 136–229 sayılı kararı başta olmak üzere pek çok kararında, “zamanaşımının gerçekleşmesi durumunda derhal beraat kararı verilmesini gerektiren haller hariç öncelikle beraat değil, zamanaşımı nedeniyle düşme kararı verilmesi, aksi halde, yani derhal beraat kararı verilmesini gerektiren hallerde ise zamanaşımı nedeniyle düşme kararı verilmemesi gerektiği” kabul edilmiştir.
Somut olay bu açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde;
Sanıklara yüklenen suçun yaptırımı, 6183 sayılı Yasanın 110. maddesinde “altı aydan üç yıla kadar hapis” olarak belirlenmiştir. Suç tarihinde yürürlükte olan ve zamanaşımı yönünden lehe olan 765 sayılı TCY’nın 102/4. maddesi uyarınca bu suçun asli zamanaşımı 5 yıl, aynı Yasanın 104/2. maddesi de göz önünde bulundurulduğunda kesintili zamanaşımı 7 yıl 6 ay olup, suçun işlendiği 01.12.2000 tarihi ile Ceza Genel Kurulunca incelemenin yapıldığı 21.02.2012 tarihi arasında kesintili zamanaşımının dolduğu anlaşılmaktadır. Sanıkların eyleminin suç oluşturmaması veya yeni bir yasal düzenleme ile suç olmaktan çıkarılması gibi herhangi bir araştırmayı gerektirmeyen bir halin, başka bir deyişle derhal beraat kararı verilmesini gerektiren bir durumun bulunmadığı da sabittir.
Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün gerçekleşen dava zamanaşımı nedeniyle bozulmasına, ancak bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 1412 sayılı CYUY’nın 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak kamu davasının zamanaşımı nedeniyle düşmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Ümraniye 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 08.03.2007 gün ve 1–210 sayılı direnme hükmünün dava zamanaşımının gerçekleşmesi nedeniyle BOZULMASINA,
Yeniden yargılama gerektirmeyen bu konuda 1412 sayılı CYUY’nın, 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte olan 322. maddesi gereğince karar verilmesi olanaklı olduğundan, sanıklar hakkındaki kamu davasının, 765 sayılı TCY’nın 102/4, 104/2 ve 5271 sayılı CYY’nın 223/8. maddeleri uyarınca DÜŞMESİNE,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 28.02.2012 günü yapılan müzakerede tebliğnamedeki isteme uygun olarak oy- birliğiyle karar verildi.