Esas No: 2011/2-401
Karar No: 2012/39
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2011/2-401 Esas 2012/39 Karar Sayılı İlamı
- HIRSIZLIK
- YASA YOLU BİLDİRİMİ
- BAŞVURU ŞEKLİ
- TEMYİZ SÜRESİ
- ESKİ HALE GETİRME
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 141
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 43
- CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 264
- CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 232
- CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 231
- CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 40
- CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 34
"İçtihat Metni"
Hırsızlık suçundan sanık Ayşenur A."nın 5237 sayılı TCY’nın 141/1 ve 43/1. maddeleri uyarınca 1 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, aynı Yasanın 51. maddesi gereğince cezasının ertelenmesine ilişkin, Malatya 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 21.11.2007 gün ve 146-1020 sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 05.05.2011 gün ve 26115-6517 sayılı görevsizlik kararı ile dosyanın gönderildiği Yargıtay 2. Ceza Dairesince 27.09.2011 gün ve 19407-34715 sayı ile;
“Sanığın yokluğunda verilen ve 17.12.2007 tarihinde tebliğ edilen hükmü 1412 sayılı CMUK’nun 310/1-2. maddesinde öngörülen bir haftalık yasal süresinden sonra temyiz ettiği anlaşılmakta ise de;
Kararda, kanun yoluna başvuru şekli ve mercii belirtilmediğinden sanığın temyiz isteğinin süresinde olduğu kabul edilerek yapılan incelemede;
Hükümden sonra 08.02.2008 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 5728 sayılı Yasa"nın 562.maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK"nın 231. maddesi uyarınca ve bu maddenin 6. fıkrasına 25.07.2010 tarihinde yürürlüğe giren 6008 sayılı Yasanın 7. maddesi ile eklenen cümle de gözetilerek; hükmolunan cezanın tür ve süresine göre hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağı hususunun değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması” nedeniyle bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise 31.10.2011 gün ve 73482 sayı ile;
“…Sanığın yokluğunda verilen hükümde başvurulacak kanun yoluna ilişkin bildirimin ‘sanığın ve katılanın yokluğunda, katılan vekilinin yüzüne karşı... tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde Yargıtay"a temyiz yolu açık olmak üzere’ şeklinde yapıldığı, kararın sanığa 17.12.2007 tarihinde tebliğ edildiği, sanık tarafından da 25.12.2007 tarihinde temyiz edildiği anlaşılmaktadır.
Halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK"nun 310. maddesi uyarınca, yoklukta verilmiş olan karara yönelik temyiz isteminin tebliğden itibaren bir hafta içerisinde yapılması gerekmekte olup, sanık 17.12.2007 tarihinde tebliğ olunan karara karşı bir haftalık süreden sonra 25.12.2007 tarihinde temyiz başvurusunda bulunmuştur. Kararda başvurulacak kanun yollarına ilişkin bildirimde başvuru şekli ve merciinin belirtilmemiş olması nedeniyle bildirimin eksik olduğu, bu durumun eski hale getirme nedeni olarak kabulü ile temyiz başvurusunun süresinde yapıldığı ileri sürülebilirse de, sadece başvuru şeklinin ve merciinin gösterilmemiş olması ‘Kanun yolu süresinin’ işlemeye başlamasını engellemez. Bu durumda başvuru şekli gösterilmemiş veya yanlış gösterilmiş olsa dahi temyiz süreleri işler ve süreden sonra yapılan başvurusunun kabul edilmemesi gerekir. Belirtilen sürede yanlış merciye, yanlış şekilde başvurulması halinde bu yanılma, 5271 sayılı CMUK"nun 264. maddesi kapsamında değerlendirileceğinden başvuranın haklarını ortadan kaldırmayacaktır” görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurarak, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına ve temyiz isteminin reddine karar verilmesi isteminde bulunmuştur.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanığın hırsızlık suçundan cezalandırılmasına karar verilen olayda, Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; yerel mahkeme hükmünün yasa yolu bildiriminde eksiklik olup olmadığı ve buna bağlı olarak temyiz isteminin süresinde olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğine göre;
21.11.2007 tarihli oturumda sanığın yokluğunda verilen kararın yasa yolu bildiriminin; “…sanığın ve katılanın yokluğunda, katılan vekilinin yüzüne karşı C. Savcısı Muhittin Ö.’nün iştiraki ile isteme uygun olarak tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere…” şeklinde olduğu,
17.12.2007 tarihinde tebliğ edilen gerekçeli kararın sanık tarafından, 25.12.2007 tarihinde temyiz edildiği,
Temyizin son günü olan 24.12.2007 gününün herhangi bir resmi tatile rastlamadığı,
Anlaşılmaktadır.
1412 sayılı CYUY’nın 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi gereğince halen yürürlükte bulunan 310. maddesinde, yüze karşı verilen kararlarda temyiz isteminin hükmün tefhiminden itibaren bir hafta içinde hükmü veren mahkemeye verilecek bir dilekçe ile veya zabıt kâtibine yapılacak beyanla olacağı, bu takdirde beyanın tutanağa geçirilerek hâkime tasdik ettirileceği, yoklukta verilen kararlarda ise temyiz süresinin tebliğle başlayacağı belirtilmiştir.
5271 sayılı CYY’nın 34/2, 231/2 ve 232/6. maddelerinde ise, hüküm ve kararlarda, başvurulacak yasa yolu, başvurunun yapılacağı merci, yöntemi ve başvuru süresinin hiçbir duraksamaya yer vermeksizin açıkça belirtileceği hükümlerine yer verilmiş olup, bu hükümlere aykırılık anılan Yasanın 40. maddesi uyarınca eski hale getirme nedeni oluşturacaktır. Bu bildirimlerdeki temel amaç sujelerin başvuru haklarını etkin bir biçimde kullanmalarının sağlanması, bu eksiklik nedeniyle hak kayıplarına yol açılmamasıdır. Ancak burada dikkat edilecek veya eski hale getirme nedeni oluşturacak husus, eksik veya yanılgılı bildirim nedeniyle bir hakkın kullanılmasının engellenip engellenmediğinin belirlenmesidir. Bildirimdeki eksikliğin yol açtığı bir hak kaybı bulunmamakta ise, bu durum eski hale getirme nedeni oluşturmayacaktır.
5271 sayılı CYY’nın 264. maddesinde ise kabul edilebilir bir yasa yolu başvurusunda yasa yolunun veya mercide yanılgının, başvuranın haklarını ortadan kaldırmayacağı, bu hâlde başvurunun yapıldığı merciince, başvurunun derhâl görevli ve yetkili mercie gönderilmesi gerektiği hükmüne yer verilmiştir.
Bu hükümler birlikte değerlendirildiğinde, kural olarak temyiz istemi süresinde verilen dilekçe veya zabıt kâtibine yapılacak beyanla hükmü veren mahkemeye yapılacaktır. Ancak süresinde olması koşuluyla, dilekçenin hükmü veren mahkeme dışındaki bir mahkemeye verilmesi veya istemde bulunulması ya da haklı nedenlerin varlığı halinde C.Savcılığına ya da bir başka merciye istemde bulunulması temyiz istemini geçersiz kılmayacak, bu durum mercide yanılgı kapsamında değerlendirilebilecek, dilekçenin verildiği veya istemin yapıldığı mercii tarafından istem veya dilekçe mahkemesine gönderilecektir. Yine aynı şekilde istemin temyiz yerine itiraz olarak belirtilmiş olması da bu kapsamda değerlendirilerek, başvuru sahibinin hakları korunacak, sürenin bildirilmemesi veya yanılgılı bildirilmesi halinde bunun ilgili taraf açısından bir yanılgı oluşturarak bir hakkın kullanılmasını engellemesi durumunda açıklamalı davetiye ile bu hususun tebliğinden sonra süreler işlemeye başlayacak, böylece olası hak kayıpları önlenecektir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Tarafların yokluğunda verilen ve yasa yolu bildiriminde başvuru şekline ilişkin bir açıklama bulunmayan hükmün sanığa 17.12.2007 tarihinde tebliğ edilmesine karşın, 25.12.2007 günü temyiz edildiği anlaşılmaktadır.
1412 sayılı CYUY"nın, 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi gereğince halen yürürlükte bulunan 310. maddesi uyarınca, yoklukta verilmiş olan karara yönelik temyiz isteminin tebliğden itibaren bir hafta içerisinde yapılması gerekmekte olup, sanık 17.12.2007 günü tebliğ olunan karara karşı bir haftalık süreden sonra 25.12.2007 günü temyiz başvurusunda bulunmuştur. Her ne kadar kararda, başvuru şeklinin belirtilmemiş olması nedeniyle yasa yolu bildiriminin eksik olduğu, bu durumun eski hale getirme nedeni olarak kabulü ile temyiz başvurusunun süresinde yapıldığı ileri sürülebilir ise de, sadece başvuru şeklinin gösterilmemiş olması “yasa yolu süresinin” işlemeye başlamasını engellemeyecek, bu durumda, başvuru şekli gösterilmemiş veya yanlış gösterilmiş olsa dahi temyiz süreleri işleyecek ve süreden sonra yapılan temyiz başvurusu kabul edilmeyecektir.
Zira, belirtilen sürede yanlış mercie, yanlış şekilde bir başvuruda bulunulması halinde bu yanılma, 5271 sayılı CYY’nın 264. maddesi kapsamında değerlendirileceğinden başvuranın hakları ortadan kalkmayacaktır.
Bu itibarla, haklı nedene dayanan Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kabulü ile Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına ve sanığın yasal süreden sonra yaptığı temyiz isteminin 1412 sayılı CYUY’nın, 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi gereğince halen yürürlükte bulunan 317. maddesi uyarınca reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılamayan üç Genel Kurul Üyesi ise; “Sanığın temyiz isteminin süresinde kabul edilmesi ve Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının reddi gerektiği” görüşüyle karşı oy kullanmıştır.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle,
1- Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 2. Ceza Dairesinin 27.09.2011 gün ve 19407-34715 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
3- Sanığın yasal süreden sonra gerçekleşen temyiz inceleme isteminin 1412 sayılı CYUY’nın, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 317. maddesi uyarınca REDDİNE,
4- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 14.02.2012 günü yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.