Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2000/8-126 Esas 2000/131 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2000/8-126
Karar No: 2000/131

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2000/8-126 Esas 2000/131 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Sanık Kadir'in bir kavgada bıçak çekmesi ve yasak bıçak taşıması sebebiyle 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçlarından hüküm giydiği ve 2.960.000 TL ağır para cezasına çarptırıldığı belirtiliyor. Ancak Yargıtay C. Başsavcılığı, sanık hakkında yargılamanın 353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Yasası'nın 20. maddesi uyarınca geri bırakılması gerektiğini ve savunma hakkına ilişkin olan bu zorlayıcı kuralın göz önünde bulundurulmadığını belirtiyor. Ayrıca, somut olayda sanığın amaç dışı kullanılan av bıçağı nedeniyle 6136 sayılı Yasanın 15/3. maddesindeki suçun unsurlarının oluşup oluşmadığı tartışılıyor. Bu kapsamda, söz konusu kanun maddeleri sırasıyla şu şekildedir: 353 S. Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Yasası'nın 20. maddesi, 765 S. Türk Ceza Kanunu (Mülga)'nun 466. maddesi, 72. maddesi ve 647. maddesi ile 6136 S. Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun'un 15. maddesi.
Ceza Genel Kurulu 2000/8-126 E., 2000/131 K.

Ceza Genel Kurulu 2000/8-126 E., 2000/131 K.

  • KAVGADA BIÇAK ÇEKMEK
  • SANIĞIN ASKERE GİTMESİ
  • YARGILANMANIN ERTELENMESİ
  • YASAK BIÇAK TAŞIMAK
  • 353 S. ASKERİ MAHKEMELER KURULUŞU VE YARGILAMA USULÜ K... [ Madde 20 ]
  • 765 S. TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) [ Madde 466 ]
  • 6136 S. ATEŞLİ SİLAHLAR VE BIÇAKLAR İLE DİĞER ALETLER H... [ Madde 15 ]
  • "İçtihat Metni"

    Kavgada bıçak çekmek ve 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçlarından sanık Kadir"in 6136 sayılı Yasanın 15/3, TCK.nun 466/1, 72, 647 sayılı Yasanın 4. maddeleri uyarınca 2.960.000 lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin (Kadıköy ikinci Asliye Ceza Mahkemesi)nce 08/10/1998 gün ve 243/665 sayı ile verilen kararın sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay Sekizinci Ceza Dairesince 17/04/2000 gün ve 1241/6694 sayı ile hükmün onanmasına karar verilmiştir.

    Yargıtay C. Başsavcılığı ise 01/06/2000 gün ve 20541 sayı ile;

    1-353 sayılı Yasanın 20. maddesi savunma hakkı ile ilgili olan emredici bir hükümdür ve uygulanması zorunludur. Sanığın savunması belirlenirken emredici bir hukuki kural uygulanmayarak, sanığa tanınan haklardan birisi kullandırılmamışsa CMUK.nun 308/8. maddesinde yer verilen yasaya mutlak aykırılık hali oluşur.

    Olayımızda, sanığın suçu işledikten sonra silah altına alındığı, savunmasının da silah altındayken belirlendiği, hatta temyiz dilekçesini de silah altındayken yazdığı dosya kapsamından bellidir. Dosyada sanığın terhis olduğuna dair bir bilgi veya belge de yoktur. Özel Dairece, sanığın temyiz incelemesi tarihinde terhis olmuş olacağı varsayıma dayalı olarak kabul edilmiştir.

    2- 6136 sayılı Yasanın 4. maddesinin 3. fıkrası kapsamında kaldığı için 6136 sayılı Yasaya aykırılık oluşturmayan dava konusu av bıçağını, şoför olan sanığın taksisinde bulundurması eyleminin amaç dışı bulundurma kabulüyle 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçunu oluşturmayacağı görüşündeyiz. Özel Dairenin de bu görüşe uygun birçok kararı bulunmaktadır." nedenleriyle itiraz yoluna başvurarak Özel Daire onama kararının kaldırılmasını ve Yerel Mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

    Dosya Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.

    Özel Daire ile Yargıtay C. Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık;

    1- Sanık hakkındaki davanın, 353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Yasasının 20. maddesi uyarınca geri bırakılmasının gerekip gerekmediği,

    2- Somut olayda, amaç dışı kullanılan av bıçağı nedeniyle 6136 sayılı Yasanın 15/3. maddesindeki suçun unsurlarının ötüşüp oluşmadığı noktalarında toplanmaktadır.

    Yargıtay C. Başsavcılığının birinci itiraz nedeni zorlayıcı bir usul hükmünün uygulanmasına ilişkin olduğundan, öncelikle bu konu ele alınıp incelenmelidir.

    353 sayılı Yasanın 20. maddesinin 1. fıkrasında "Muvazzaf ve yedek er ve erbaşların ve yedek subay memurların askere gitmeden veya silah altına çağrılmadan önce işledikleri yukarı haddi bir yıla kadar şahsi hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren suçlara ait davalarda ilk ve son soruşturma işlemleri askerliklerini bitirmelerine kadar geri bırakılır." hükmü yer almaktadır.

    Görüldüğü gibi yasa maddesi, buyurucu ve kesin bir hüküm içermektedir. Savunma hakkının kullanılması ile doğrudan ilgili bulunduğundan bu kuralın duraksamaya yer vermeyecek biçimde gözönünde bulundurulup uygulanmasında zorunluluk mevcuttur.

    Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;

    Sanık 23/06/1977 doğumlu olup yüklenen suçları 02/03/1997 tarihinde işlediği ileri sürülmekte ve dosya kapsamına göre bu tarihte asker olmadığı anlaşılmaktadır. Sanık hakkında uygulanması istenen TCK.nun 466/1 ve 6136 sayılı Yasanın 15/3. maddelerinde, üst sınırı itibariyle bir yıldan az özgürlüğü bağlayıcı cezalar öngörülmüştür. Son soruşturma aşamasında sanığın duruşmaya gelmemesi üzerine Yerel Mahkemece hakkında gıyabi tutuklama kararı verilmiş ve gıyabi tutuklama müzekkeresinin infazı için yapılan araştırma sırasında Kangal Askerlik Şubesi Başkanlığının 15/07/1998 günlü yazısı ile Digor İlçe Jandarma Komutanlığı emrinde asker olduğu bildirilmiştir. Ancak anılan yazıda sadece sanığın askerlik adresinin bildirilmesi ile yetinilmiş, askere sevk ve terhis tarihlerine ilişkin bilgi verilmemiştir. Bu yazı üzerine yazılan talimata istinaden, 31/08/1998 tarihinde Digor Asliye Ceza Mahkemesince belirtilen adreste asker olan sanığın sorgusu yapılmıştır. Dosya kapsamında sanığın hangi tarihte terhis olacağına ilişkin bir bilgi bulunmadığı anlaşılmaktadır.

    O halde savunma hakkı ile de yakından ilgili olan 353 sayılı Yasanın 20. maddesinin buyurucu hükmüne rağmen, sanığın askere sevk ve terhis tarihleri araştırılıp sonucuna göre işlem yapılması gerekirken, Yerel Mahkemece duruşmaya devamla esas hakkında hüküm verilmesi yasaya aykırıdır. Bu nedenle Yargıtay C. Başsavcılığının itirazının kabulüne, Yerel Mahkeme hükmünün öncelikle saptanan bu usuli nedenle diğer yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir.

    Sonuç: Açıklanan nedenlerle Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının KABULÜNE, Sekizinci Ceza Dairesinin 17/04/2000 gün ve 1241/6694 sayılı onama kararının kaldırılmasına, Kadıköy 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 08/10/1998 gün ve 243/665 sayılı hükmünün öncelikle saptanan bu usuli nedenle diğer yönleri incelenmeksizin (BOZULMASINA), dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığına tevdiine, 20/06/2000 günü oybirliği ile karar verildi.

    Hemen Ara