Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2020/507 Esas 2020/574 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Hukuk Bölümü
Esas No: 2020/507
Karar No: 2020/574

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2020/507 Esas 2020/574 Karar Sayılı İlamı

                    T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

           

            ESAS NO      : 2020 / 507

            KARAR NO  : 2020 / 574

            KARAR TR   : 26.10.2020

ÖZET : Davacıların maliki olduğu ve çevreyolu çalışmaları sebebiyle bir kısmı kamulaştırılan taşınmazın, kamulaştırmadan artakalan kısmında, yol yapım çalışmaları sırasında kayma ve derin çatlaklar oluştuğu, taşınmaz üzerinde bulunan ağaçlar ile sulama kanallarının zarar gördüğünden bahisle maddi zararın tazmini istemiyle açılan davanın, İDARİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk.

 

 

K  A  R  A  R

 

Davacılar : 1-A. Ş. Y. ve diğ.

Vekili        : Av. M. A.

Davalı      : Karayolları Genel Müdürlüğü

Vekili        : Av. Y..

İhbar Olunan

(Adli Yargıda)   : C.İnşaat San. ve Tic. A.Ş.

Vekili        : Av. Ü. K.

                                       

O L A Y  : Davacılar  vekili dilekçesinde; Gümüşhane İli, Merkez İlçesi Eskibağlar Mahallesinde bulunan 236 ada 13 parsel sayılı taşınmazın tamamı ile yine ayni mahallede bulunan 234 ada 10 parsel sayılı taşınmazın ½’lik kısmının müvekkillerinin müteveffa babaları Yaşar Yokuş’a ait olduğunu; davalı tarafından yapılmakta olan Gümüşhane İli Çevre Yolu Çalışmaları nedeniyle 236 ada 13 parsel sayılı, 9,367.00 m2.lik taşınmazın 1898,37m2.lik kısmının kamulaştırıldığını; daha sonra, Nisan ayında kamulaştırılan kısımda yapılan yol çalışmaları ve arazinin de eğimli nitelikte olması nedeniyle, kamulaştırmadan arta kalan kısımda kayma ve derin çatlakların meydana geldiğini; yani davalı idarece çevre yolu projesine dahil olmayan taşınmazda telafisi mümkün olmayan zararlar ortaya çıktığını; yine 234 ada 10 parsel numaralı 761,00 m2’lik taşınmazın altından (yol çalışması kapsamında) tünel yapıldığını; tünel çalışmaları sırasında tünelde göçük meydana geldiğini, bunun sonucunda taşınmazın büyük bir kısmında çukur oluştuğunu; toprak kayması ve göçük nedeniyle taşınmazlarda bulunan ağaçların, sulama kanallarının ve diğer yapıların zarar gördüğünü; can ve mal güvenliğinin  tehlikeye girdiğini, bu taşınmazın yeniden kullanımının imkansız hale geldiğini; bu nedenle, söz konusu taşınmazın geri kalan kısmının da davalı idare tarafından bedeli karşılığında alınmasının gerektiğini; konuya ilişkin davalı idare yetkilileriyle yapılan şifahi görüşmelerden sonuç alınamadığını; hukuk ve hakkaniyet gereği müvekkillerine ait taşınmazın davalı idarece satın alınmasnın gerektiğini, çünkü taşınmazın altına yapılan tünel nedeniyle müvekkillerinin söz konusu taşınmazda tasarruf yetkisinin kısıtlandığını, ilerde yapılması muhtemel yapıların altından tünel geçmesi sebebiyle engellenmesinin, müvekkillerinin mülkiyet hakkını kısıtladığını; toprak kaymasının meydana geldiği taşınmazda ise, uzun yıllar kullanılacak çevre yolunun güvenliği açısından kalan kısmın kamulaştırılmaya dahil edilmesinin her açıdan yararlı olacağını; çünkü toprak kaymasının asıl nedeninin, eğimli arazinin sadece kamulaştırılan alanda yapılan derin kazılar olduğunu ifade ederek; 236 ada 13 parsel ve 234 ada 10 parsel numaralı taşınmazların, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu hükümleri kıyasen uygulanarak tespit edilecek değerin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda arttırılmak üzere, kamulaştırmasız el koyma karşılığı olan 2.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı idareden tahsiline karar verilmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

GÜMÜŞHANE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 30.3.2018 gün ve E:2016/621, K:2018/295 sayı ile, “(…)Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmekle; Davacı tarafça Gümüşhane İli Çevre Yolu yapımı çalışmaları nedeniyle kendilerine ait 236 ada 13 parsel ve 234 ada 10 parsel numaralı taşınmazlarda kayma, derin çatlaklar ve çökmelerin olduğu, taşınmazlar üzerinde bulunan ağaçlar, sulama kanalları ve diğer yapıların zarar gördüğü ileri sürülerek davalı Karayolları Genel Müdürlüğü"ne dava açılmıştır.

Yol yapma işi davalı idareye kamu yasası ile verilmiş bir görevin gereğidir. Bir kamusal görevin kusurlu tertibi, yanlış düzenlenmesi, kötü yürütülmesi sonucunda doğan zarar, hukuki nitelikçe hizmet kusurundan doğan zarar niteliği taşımaktadır. 11.02.1959 tarih ve 17/15 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği üzere bir kamu kurumunun görevlerinden olan bir işi yapmayı kararlaştırması idari bir karar olduğu gibi bu kararı yerine getirmek üzere plan ve projeler yapıp, o plan ve projeler gereğince iş görmesi de kararın neticesi olan birer idari eylemdir. Karayolu yapılması sebebiyle davacılara ait 236 ada 13 parsel ve 234 ada 10 parsel sayılı taşınmazlarda meydana gelen zararlar idari karar ve eylemlerden doğan zarar niteliği taşımaktadır. Böyle davalar ise tam yargı davası olup, idari yargı yerinde görülmesi gerekmekte olup davanın yargı yolu görevsizliği nedeniyle reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle,

1-Uyuşmazlığın çözümünde İdari Yargı görevli olduğundan davanın HMK.nun 114/1-C ve 115.maddeleri gereğince USULDEN REDDİNE…” karar vermiş, bu karar kesinleşmiştir.

Davacılar vekili bu defa, 236 ada, 13 parsel sayılı taşınmaza ilişkin olarak; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 2.000,00 TL"lik zararın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

ERZİNCAN İDARE MAHKEMESİ; 13.7.2020 gün ve E:2019/47 sayı ile,”(…) idare hukuku esaslarına göre; bir işlem veya kararın idari nitelikte sayılabilmesi için onun, bir kamu kurumu veya idare örgütü içinde yer alan idari bir makam tarafından yapılmış olması, idare hukuku alanındaki idari faaliyetlerle ilgili olması gerekmektedir. Dolayısıyla idare hukuku kuralları içinde, kamu hizmetinin yürütülmesi amacıyla kamu gücü kullanılarak tesis edilen idari işlemler, idari eylemler ve idari sözleşmelerden doğan uyuşmazlıkların görüm ve çözümü idari yargının görev alanına girmekte olduğu, bunun dışındaki, bir başka anlatımla idari işlem, idari eylem ve idari sözleşme mahiyetinde olmayan veya kanun koyucu tarafından adli yargı tarafında çözümlenmesini öngördüğü uyuşmazlıkların ise adli yargının görev alanına girdiği anlaşılmaktadır.

(…)

13.07.2010 tarih 6001 sayılı Karayolları Genel Müdürlüğü’nün Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun’un, “Amaç ve Kapsam” başlıklı 1. maddesinde; “Bu Kanunun amacı; karayolları ağının kalkınma planları, ulaştırma ana planı, stratejik plan ve programlar çerçevesinde ilgili diğer kurum ve kuruluşlarla işbirliği içinde ulusal düzeyde geliştirilerek yaygınlaştırılmasını; karayolları ve karayollarıyla ilgili altyapı, diğer yatırımlar ve hizmetlerin, ekonomik ve sosyal gelişmenin gereklerine uygun, diğer ulaşım sistemleri ile uyumlu, güvenli ve çevreye duyarlı bir şekilde yapılması ve/veya yaptırılması ve Karayolları Genel Müdürlüğünün çalışma usul ve esasları ile teşkilat ve görevlerine ilişkin hükümleri düzenlemektir.” hükmüne; “Görev ve Yetkiler” başlıklı 4. Maddesinde; “...c) Görev alanına giren karayolu ağlarının yapımı, bakımı, onarımı ve diğer hususlar hakkında teknik nitelik ve şartları tespit etmek veya ettirmek ve gerekli şartnameleri hazırlamak(...)

g) Karayollarının yapım, bakım ve onarımı ile emniyetle işlemesi için gerekli olan garaj ve atölyeleri, makine ve malzeme ambarları ile depolarını, servis ve akaryakıt tesislerini, laboratuvarlarını, deneme istasyonlarını, dinlenme yerlerini, bakım ve trafik emniyetini sağlamaya yönelik bina ve lojmanları, alıcı-verici telsiz istasyonları ile gerekli haberleşme şebekelerini, Genel Müdürlüğün görevlerini daha verimli şekilde yerine getirmesine yönelik eğitim tesisleri ile sosyal tesisleri ve diğer bütün yan tesisleri hazırlayacağı ve hazırlatacağı plan ve projelere göre yapmak, yaptırmak, donatmak, işletmek veya işlettirmek, bakım ve onarımını yapmak veya yaptırmak, kiralamak(...)” hükümlerine yer verilmiştir.

İdarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu plan ve projeye göre meydana getirdiği yol, kanal, baraj, su yolları, su şebekesi gibi tesislerin kurulması, işletilmesi ve bakımı sırasında kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle açılacak davaların görüm ve çözümünün, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davaları kapsamında yargısal denetim yapan idari yargı yerine ait olduğu; idarece herhangi bir ayni hakka müdahalede bulunulduğu; özel mülkiyete konu taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığı veya plan ve projeye aykırı iş görüldüğü iddiasıyla açılacak müdahalenin men"i ve meydana gelen zararın tazmini davalarının ise, mülkiyete tecavüzün önlenmesine ve haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerince çözümleneceği, yerleşik yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunmaktadır.

Nitekim yukarıda belirtilen genel kabul doğrultusundaki Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun 11.2.1959 günlü, E: 1958/17, K: 1959/15 sayılı kararının, III. Bölümünde, “İstimlâksiz el atma halinde amme teşekkülü İstimlâk Kanununa uygun hareket etmeden ferdin malını elinden almış olması sebebiyle kanunsuz bir harekette bulunmuş durumdadır. Ve bu bakımdan dava Medeni Kanun hükümlerine giren mülkiyete tecavüzün önlenmesi veya haksız fiil neticesinde meydana gelen zararın tazmini davasıdır. Ve bu bakımdan adliye mahkemesinin vazifesi içindedir.

Bundan başka, bir amme teşekkülü tarafından bir tesisin yaptırılması sırasında Devlet malı olmayan yerlerden toprak alınması veya böyle yerlere toprak veya moloz yığılması neticesinde meydana gelen zararların tazmini davası da başkasının malına amme teşekkülünün dilediği gibi el atma hakkı bulunmadığı ve plan ve projelere ve şartnamelere başkasının malına ihtiyaca göre el atılabilmesini gerektirecek esaslar konulamayacağı cihetle, haksız fiilden doğan bir tazminat davası sayılır.

Yapılan işlerin plan veya projeye aykırı olarak yapılması hali de idari karara aykırı bir hareket bulunması itibariyle yine idari kararın tatbiki olan bir fiil sayılamaz ve bu bakımdan bu iddia ile açılmış bir dava haksız fiilden doğan bir davadan ibaret olacaktır.

Bu bentte anılan davalar, içtihadı birleştirme kararının dışında kaldıklarından kararın bunlara şümulü yoktur” görüşüne yer verilmiştir.

Dava dosyasının incelenmesinden; davacıların maliki olduğu ve çevreyolu çalışmaları sebebiyle 1.898,37 m2 lik kısmı kamulaştırılan Gümüşhane İli, Merkez İlçesi, Eskibağlar Mahallesinde bulunan 236 ada 13 parsel sayılı taşınmazın kamulaştırmadan arta kalan kısmında, yol yapım çalışmaları sırasında kayma ve derin çatlaklar oluştuğu, taşınmaz üzerinde bulunan ağaçlar ile sulama kanallarının zarar gördüğünden bahisle uğranılan zararın tazmini istemiyle 05/08/2016 tarihinde Gümüşhane Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 2016/621 esasına kayden açılan davada, anılan Mahkemenin 30/03/2018 tarih ve K:2018/295 sayılı kararı ile "uyuşmazlığın çözümünde idari yargı görevli olduğundan davanın HMK"nın 114/1-C ve 115 maddeleri gereğince usulden reddine" karar verildiği, söz konusu kararın kesinleşmesi üzerine görülmekte olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Karayolu yapımı sırasında mülkiyeti davacılara ait taşınmazda, kayma ve derin çatlaklar oluştuğu, taşınmaz üzerinde bulunan ağaçlar ile sulama kanallarının zarar gördüğü iddiasıyla, meydana gelen zararın tazmini talebi söz konusu olduğundan, davanın haksız fiilden doğan bir tazminat davası sayılacağı kuşkusuzdur.

Belirtilen duruma ve davanın niteliğine göre, idarenin ayni bir hakka müdahalesinin hukuka uygunluğunun yargısal denetimi işin esasını teşkil etmekte olup, açılan dava ile bir idari tasarrufun iptalinin ya da böyle bir tasarruf nedeniyle uğranılan zararın tazmininin istenilmemiş bulunması karşısında, haksız fiilden doğan zararların tazmini davasının, özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümünde adli yargı yeri görevli bulunmaktadır.

Bu durumda, yukarıda yapılan açıklamalar uyarınca uyuşmazlığın çözümünün idari yargının görev alanı içerisinde bulunmadığı ve davanın önceki görevsizlik kararı veren Asliye Hukuk Mahkemesi"nin görev alanı içerisinde kaldığı sonucuna varıldığından, yukarıda hükmüne yer verilen 2247 sayılı Kanun uyarınca, görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurmak gerekmiştir.

Nitekim, benzer uyuşmazlıklarda verilen Uyuşmazlık Mahkemesi"nin 20.02.2017 tarih ve E:2016/622, K:2017/27 sayılı kararı ile 29.01.2018 tarih ve E:2018/30, K:2018/60 sayılı kararı da bu yöndedir.

Açıklanan nedenlerle, 2247 sayılı yasanın 19. maddesi uyarınca, davada adli yargı mercii görevli olduğu ve Mahkememizin görevsizliği kanaatine varıldığından, görevli merciin belirlenmesi için, Gümüşhane Asliye Hukuk Mahkemesi"nin E:2016/621 sayılı dosyası da temin edilerek, dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine, işin incelemesinin Uyuşmazlık Mahkemesince karar verilinceye kadar ertelenmesine…” karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Burhan ÜSTÜN’ün Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Bilal ÇALIŞKAN"ın katılımlarıyla yapılan 26.10.2020 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, idari yargı dosyası ile birlikte adli yargı dosyası da temin edilmek sureti ile 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesinde öngörülen şekilde başvurulduğu ve adli ve idari yargı yerlerinde ortak talep olan,  236 ada, 13 parsel sayılı taşınmaz yönünden görev uyuşmazlığı doğduğu; usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacıların maliki olduğu ve çevreyolu çalışmaları sebebiyle bir kısmı kamulaştırılan Gümüşhane İli, Merkez İlçesi, Eskibağlar Mahallesinde bulunan 236 ada 13 parsel sayılı taşınmazın, kamulaştırmadan artakalan kısmında, yol yapım çalışmaları sırasında kayma ve derin çatlaklar oluştuğu, taşınmaz üzerinde bulunan ağaçlar ile sulama kanallarının zarar gördüğünden bahisle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 2.000,00 TL"lik maddi zararın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

İdarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu plan ve projeye göre meydana getirdiği yol, kanal, baraj, su yolları, su şebekesi gibi tesislerin kurulması, işletilmesi ve bakımı sırasında kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle açılacak davaların görüm ve çözümünün, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davaları kapsamında yargısal denetim yapan idari yargı yerine ait olduğu; idarece herhangi bir ayni hakka müdahalede bulunulduğu; özel mülkiyete konu taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığı veya plan ve projeye aykırı iş görüldüğü iddiasıyla açılacak müdahalenin men"i ve meydana gelen zararın tazmini davalarının ise, mülkiyete tecavüzün önlenmesine ve haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerince çözümleneceği, yerleşik yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunmaktadır.

Nitekim yukarıda belirtilen genel kabul doğrultusundaki Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun 11.2.1959 günlü, E:1958/17, K:1959/15 sayılı kararının, III. Bölümünde, “İstimlâksiz el atma halinde amme teşekkülü İstimlâk Kanununa uygun hareket etmeden ferdin malını elinden almış olması sebebiyle kanunsuz bir harekette bulunmuş durumdadır. Ve bu bakımdan dava Medeni Kanun hükümlerine giren mülkiyete tecavüzün önlenmesi veya haksız fiil neticesinde meydana gelen zararın tazmini davasıdır. Ve bu bakımdan adliye mahkemesinin vazifesi içindedir.

Bundan başka, bir amme teşekkülü tarafından bir tesisin yaptırılması sırasında Devlet malı olmayan yerlerden toprak alınması veya böyle yerlere toprak veya moloz yığılması neticesinde meydana gelen zararların tazmini davası da başkasının malına amme teşekkülünün dilediği gibi el atma hakkı bulunmadığı ve plan ve projelere ve şartnamelere başkasının malına ihtiyaca göre el atılabilmesini gerektirecek esaslar konulamayacağı cihetle, haksız fiilden doğan bir tazminat davası sayılır.

Yapılan işlerin plan veya projeye aykırı olarak yapılması hali de idari karara aykırı bir hareket bulunması itibariyle yine idari kararın tatbiki olan bir fiil sayılamaz ve bu bakımdan bu iddia ile açılmış bir dava haksız fiilden doğan bir davadan ibaret olacaktır.

Bu bentte anılan davalar, içtihadı birleştirme kararının dışında kaldıklarından kararın bunlara şümulü yoktur” denilmektedir.

Dosyanın incelenmesinden, Gümüşhane İli, Merkez İlçesi, Eskibağlar Mahallesinde bulunan 236 ada, 13 parsel sayılı taşınmazın davacılara ait olduğu; davalı idare tarafından yapılmakta olan Gümüşhane İli, Çevre Yolu çalışmaları kapsamında taşınmazın bir bölümünün kamulaştırıldığı; kamulaştırılan kısımda yapılan yol çalışmaları ve arazinin de eğimli nitelikte olması nedeniyle, kamulaştırmadan arta kalan kısımda kayma ve derin çatlakların meydana geldiği; davalı idarece çevre yolu projesine dahil olmayan taşınmazda telafisi mümkün olmayan zararlar ortaya çıktığı ileri sürülerek, uğranılan zararın tazmini istemiyle dava açıldığı anlaşılmıştır. 

Olayda, adli Yargı yerinde açılan davada yapılan keşif sonucu hazırlanan 15.9.2017 tarihli "Teknik Bilirkişi Raporunda", "... Dava konusu 236 ada, 13 parsel; Tapu Sicilinde 9367.00 m² alanla kayıtlı olup, Gümüşhane ili hudutları dahilinde yol, inşaat ve emniyet sahası tesis etmek amacıyla yapılan tünel çalışmaları nedeniyle taşınmazın bir kısmında yarık ve çökmeler oluşmuştur. Davacı taşınmazında yol tünel inşaatı nedeniyle zarar gören ve ekli krokide B harfi ile gösterilen alan 3101.09m²dir.”denildiği; yine İnşaat Mühendisi, Ziraat Mühendisleri ve Gayrimenkul Değerlendirme Uzmanınca hazırlanan 21.9.2017 tarihli Bilirkişi Heyeti Raporunda da; "... Keşif sırasında yapılan incelemede 234 ada, 10 parsel nolu taşınmaz üzerinde derin bir çökme olduğu, 234 ada, 13 parsel nolu taşınmaz üzerinde ise derin çatlaklar olduğu görülmüştür. Taşınmazlardan 234 ada, 10 parsel nolu taşınmaz üzerinde oluşan derin ve geniş çökme nedeni ile kullanılamayacaktır. 234 ada, 13 parsel nolu taşınmaz üzerinde ise derin çatlakları kapsayan alan fen bilirkişi raporunda 3.101.09 m² olarak belirtilmiş olup taşınmazın el atılan kısmının arsa bedeli ve üzerindeki ağaç bedeli aşağıda hesaplanmıştır. ..." görüşüne yer verildiği; aynı şekilde hazırlanan Ek Bilirkişi Raporunda da "... Keşif sırasında 236 ada 13 parsel nolu taşınmaz üzerinde ise derin ve geniş çatlaklar görülmüştür. Derin ve geniş çatlaklar nedeniyle arazi üzerinde bulunan ağaçların sulanması imkansız bir hal almıştır. Heyelana bağlı olarak oluşan çatlaklar nedeniyle kuvvetle muhtemel  ağaç kökleri zarar görmüş olabilir, verim düşüklüğü veya ağaçlardaki kurumalar ilerleyen zamanlarda görülebilir…..taşınmazın eski hale getirilme imkanının olup-olmadığının, alanında uzman jeoloji mühendisleri tarafından tespitinin yapılması halinde taşınmazın eski haline getirilme bedeli hesaplanabilecektir..." ibarelerine yer verildiği görülmekte, davacıların taleplerinin de, yol yapımı sırasında olumsuz etkilenen taşınmazlarından dolayı uğradıkları zarardan dolayı tazminat istemleri olduğu görülmektedir.

Anayasanın 125 inci maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kurala bağlanmış olup, bununla birlikte idarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişinde nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusurunun hizmetin kötü işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleştiği ve bunun idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açtığında kuşku bulunmamaktadır.

Bu durumda davacıların iddiaları ve dosyada bulunan bilirkişi raporları dikkate alınarak, davanın, idarenin görevinde olan kamu hizmetini yürüttüğü sıradaki eyleminden veya eylemsizliğinden doğan zararın giderilmesine yönelik olarak açıldığının kabulü gerekir.

Kamu hizmetinin, yöntemine ve hukuka uygun olarak yürütülüp yürütülmediğinin; kamu yararına uygun şekilde işletilip işletilmediğinin; hizmet kusuru ya da başka bir nedenle idarenin sorumluluğu bulunup bulunmadığının yargısal denetiminin, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinde “idari dava türleri” arasında sayılan “idari işlem ve eylemlerden dolayı zarara uğrayanlar tarafından açılacak tam yargı davası” kapsamında, idari yargı yerlerince yapılacağı açıktır.

Belirtilen durum karşısında, davanın görüm ve çözümü idari yargı yerinin görevine girdiğinden, Erzincan İdare Mahkemesinin 13.7.2020 gün ve E:2019/47 sayılı başvurusunun reddi gerekmiştir.

 

S O N U Ç: Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Erzincan İdare Mahkemesinin 13.7.2020 gün ve E:2019/47 sayılı BAŞVURUSUNUN REDDİNE, 26.10.2020 gününde, OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

      Başkan                          Üye                                 Üye                                  Üye                    

      Burhan                         Şükrü                             Mehmet                             Birol        

     ÜSTÜN                       BOZER                            AKSU                            SONER            

 

 

 

                                            Üye                                 Üye                                  Üye                    

                                         Aydemir                          Nurdane                             Bilal

                            TUNÇ                            TOPUZ                        ÇALIŞKAN

                                       

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Hemen Ara