Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2004/6-120 Esas 2004/154 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2004/6-120
Karar No: 2004/154

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2004/6-120 Esas 2004/154 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu 2004/6-120 E., 2004/154 K.

Ceza Genel Kurulu 2004/6-120 E., 2004/154 K.

  • DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ
  • SAVUNMA HAKKI
  • "İçtihat Metni"

    Hırsızlık suçundan sanık Erdinç"in TCY"nın 492/1, 522, 523, 59/2, 2253 sayılı Yasanın 12/2 ve 38/1. maddeleri ile 647 sayılı Yasanın 4. maddeleri uyarınca 156.602.160 lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına, cezasının ertelenmesine ilişkin (Cide Asliye Ceza Mahkemesinden verilen 8.11.2001 gün ve 39-113 sayılı hüküm sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle dosyayı inceleyen Yargıtay Altıncı Ceza Dairesince 2.3.2004 gün ve 22781-2191 sayı ile;

    "Duruşmanın sona erdiği tefhim olunmadan hüküm kurulması suretiyle CMUK.nun 253/1. maddesine aykırı davranılması", isabetsizliğinden diğer yönleri incelenmeksizin bozulmuştur.

    Yargıtay C. Başsavcılığı bu karara karşı 2.6.2004 gün ve 10232 sayı ile;

    "CMUK.nun 253/1. maddesinde duruşmanın sona erdiği tefhim olunduktan sonra hüküm verileceği belirtilmiş ise de kanunun bu ifadesi aynı zamanda duruşmanın hükmün açıklanması ile biteceği anlamını da içermektedir.

    Temyiz davasına konu davada; yaşı küçük olan sanığın duruşması gizli yapılıp, farik ve mümeyyiz olduğuna dair rapor aldırılmış, müdafiinin huzurunda sorgusu yapılmış, olay yerinde suçun delillerinin tespiti açısından keşif yapılıp bilirkişinin görüşüne başvurulmuş, tüm kanıtlar toplanmıştır. Hükmün kurulduğu son oturuma sanık katılmamış fakat müdafii hazır bulunup müdafiye Cumhuriyet Savcısının esas hakkındaki mütalaasına karşı savunması için söz verilip, son savunması alınmıştır.

    Bütün deliller toplanmış ve sanık müdafiinin de esas hakkındaki son savunması alınmış olduğundan, duruşmanın ertelenmesini gerektiren bir neden kalmamıştır.

    Duruşmanın bittiğinin açıkça bildirilmesinde sanığın herhangi bir hak kaybı yoktur. Zira söz hakkı sanık müdafiine verildiğinde lehe olan hükümlerin uygulanması talep edilmiş ve bu talep karar yerinde denetime olanak sağlayacak şekilde değerlendirilmiştir.

    Anayasamızın 141. maddesi; "Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması yargının görevidir." diyerek yargılamanın en az giderle yapılması ve süratle bitirilmesi gerektiğini temel kural olarak belirtmiştir.

    Yine Avrupa insan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinin 1. fıkrası ile herkesin, mahkemenin davaları makul bir süre içerisinde, hakkaniyete uygun bir biçimde karar vermesini isteme hakkına sahip olduğunu hükme bağlamıştır.

    izah edildiği üzere duruşmanın ertelenmesini gerektiren bir neden kalmayınca mahkemenin nihai kararını vermesi zorunluluğu vardır. Aksi halde yargılamanın en kısa sürede ve en az masrafla bitirilmesi ilkesi zedelenmiş olacaktır. Hüküm tefhim olunmakla CMUK.nun 253/1. maddesi hükmünün eylemli olarak yerine getirildiğini ve bu nedenle de duruşmanın sona erdiğinin kabulü gerekmektedir." görüşü ile itiraz yasa yoluna başvurarak Özel Daire kararının kaldırılmasına, işin esasının incelenmesi için dosyanın Özel Dairesine gönderilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

    Dosya Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.

    Sanığın hırsızlık sucundan cezalandırılmasına karar verilen somut olayda, Özel Daire ile Yargıtay C. Başsavcılığının görüşleri arasında oluşan hukuki uyuşmazlık, duruşmanın sona erdiği tefhim olunmadan hüküm kurulması suretiyle, CYUY.nın 253/1. maddesine aykırı davranılıp davranılmadığı ve bu hususun bozma nedeni sayılıp sayılamayacağına ilişkindir.

    Ceza yargılamasının amacı, maddi gerçeğin, Yargılama Yasasının öngördüğü usuller çerçevesinde saptanmasıdır. Yargılama Yasamız ise, adil, etkin ve hukuka uygun bir yargılama yapılmasını amaçlamaktadır. O halde, yargılama usulüne ilişkin kurallar Yasanın bu amacına uygun olarak yorumlanmalı, amaçlanan hususların somut olayda gerçekleşip gerçekleşmediği ve yargılama usulüne ilişkin kuralların uygulanmasındaki yanılgıların savunma hakkının özünü ihlal edip etmediği değerlendirilerek bir sonuca ulaşılmalıdır.

    CYUY.nın 253. maddesinin 1. fıkrasındaki, "Duruşma hükmün tefhimiyle biter" şeklindeki düzenleme 5.3.1973 gün ve 1696 saydı Yasanın 37. maddesi ile; "duruşmanın sona erdiği tefhim olunduktan sonra hüküm verilir." şeklinde değiştirilmiştir. Madde gerekçesinde bu değişikliğin amacı; "maddenin hatalı olan 1. fıkrası, duruşma biter bitmez ve nihayet bir hafta içinde hükmün tefhim olunacağını bildiren 261. maddeye uygun şekilde düzeltilmiştir." denilerek açıklanmıştır. Bu hükümden ve madde gerekçesinden de açıkça anlaşılacağı üzere, önceki yasal düzenlemeye göre duruşmanın bittiğinin bildirilmesi zorunluluğu bulunmadığı halde, sonraki yasal düzenlemede bu bildirim zorunlu hale getirilmiştir. Ancak, bu değişikliğin amacı, Usulün 261. maddesinin, hükmün tefhimini duruşmanın bitirilmesine, 253. maddenin ise duruşmanın bitmesini hükmün tefhimine bağlayan çelişkili düzenlemenin giderilmesidir. Öte yandan, 261. maddenin o tarihteki düzenleniş biçimi, duruşmanın bitirilmesinden bir hafta sonra dahi hükmün tefhimine olanak sağlamaktaydı. Oysa, hakimin hükmü sonradan tefhim etmek üzere duruşmanın bittiğini açıklamaması halinde, duruşma bitmiş sayılmayacağı için hükmün tefhimine kadar geçecek süre içinde yeniden kanıt toplanması ve kanıtların tartışılması mümkün olacaktır. Bu ise, yargılamanın bittiği ve yargılama makamının işten el çekip çekmediği hususunda tereddüt doğuracaktır. 253. maddede yapılan değişikliğin bir diğer amacı da bu tereddüdü gidermektir.

    Ancak Usul Yasamızın 261. maddesinde sonradan 21.5.1985 gün ve 3206 sayılı Yasanın 54. maddesiyle değişiklik yapılmış ve madde bugünkü şeklini almıştır. Buna göre; "Hükmün tefhimi duruşma sonunda, en az 268. maddede belirtilen hüküm fıkrasının duruşma tutanağına geçirilerek okunması ve gerekçenin başlıca noktalarının sözlü olarak bildirilmesi suretiyle olur"

    Görüldüğü gibi, 261. maddede yapılan değişiklik sonrasında artık duruşmanın bittiğinin bildirilmesi ile birlikte hüküm de tefhim edilecektir ki, taraflarca yargılamanın devamını gerektirecek nitelikte bir istemde bulunulmadığı takdirde, uygulamada eş zamanlı yapılan bu iki işlemden sadece hükmün tefhiminin gerçekleştirilmesi dahi, taraflara duruşmanın bittiğini bildirme konusunda çoğu kez yeterli olacaktır."

    Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;

    Yerel Mahkemece, ilk durumda sanığın sorgusunun yapıldığı, sanığın katılmayıp müdafiinin hazır bulunduğu diğer yedi oturumda ise sanığın nüfus ve adli sicil kaydının getirtildiği, Adli Tıp Kurumundan rapor aldırıldığı, keşif yapıldığı, teknik bilirkişinin rapor ve krokisini ibraz ettiği, 8.11.2001 günlü son oturumda da önceki tutanakların okunup, bilirkişi raporundan bir suretin hazır bulunan sanık müdafiine tebliğ edildiği, ayrıca Türk Ceza Yasasının 523. maddesinin uygulanması olasılığına karşılık ek savunma hakkı verildiği, sanık müdafiinin bir diyeceği bulunmadığını, ek savunma için süre istemediğini belirttiği, takiben C.Savcısının esas hakkında görüşünü bildirmesinden sonra sanık müdafiinden mütalaaya karşı diyecekleri ve esas hakkındaki savunmasının sorulması üzerine, mütalaaya karşı bir diyeceğinin olmadığını bildirip, eski savunmalarını tekrarla, sanık hakkında lehe hükümlerin uygulanmasını istediği, ardından Mahkemece, dosyanın incelendiği, gereğinin düşünüldüğü belirtilip, gerekçenin ekli kararda açıklanacağı ifade edilerek hükmün tefhim olunduğu, sanık müdafiinin temyiz dilekçesinde başka nedenler zikredilmişse de duruşmanın bittiğinin açıklanmamasının temyiz nedeni olarak belirtilmediği anlaşılmaktadır.

    Görüleceği üzere, CYUY"nın 251. maddesinde öngörülen biçimde sürdürüldüğü anlaşılan kanıtların tartışılması aşaması, maddedeki sıralamaya uygun olarak sonlandırılmıştır. Yargılamaya katılanların duruşmanın devamını gerektiren bir istemleri bulunmamaktadır. Mahkemece, hükmün gerekçesinin eklenecek kararda açıklanacağı ifade edilmek suretiyle, artık araştırılacak bir konunun kalmadığı ve duruşmanın devamı niteliğinde herhangi bir yargılama işlemi yapılmayacağı ortaya konulup hemen ardından da hüküm tefhim edilmiştir. Duruşmanın bitirileceği, maddede geçen sözcüklerin yinelenmesi suretiyle açıkça bildirilmemiş olsa dahi, Yerel Mahkemenin mevcut uygulamasının, savunma hakkının ihlali sonucunu doğurmadığı ve Usul Yasamızın 261. maddesinin hükmün sonradan tefhim edilmesine olanak sağladığı dönemde duruşmanın bittiğinin taraflarca bilinmesini sağlamak amacıyla yasalaştırılmış bulunan CYUY"nın 253/1 maddesine aykırılık oluşturmayacağı kabul edilmelidir.

    Bu itibarla Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının kabulüyle, Özel Daire bozma kararının kaldırılarak, diğer yönleri incelenmek üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.

    Çoğunluk görüşüne katılmayan bir kısım Kurul Üyesi; "Özel Daire kararının haklı nedenlere dayandığını belirterek itirazın reddi gerektiği yolunda karşı oy kullanmışlardır.

    Sonuç : Açıklanan nedenlerle, Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının KABULÜNE, Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 2.3.2004 gün ve 22781-2191 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA, dosyanın diğer yönlerinin incelenmesi için Yargıtay 6. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığına tevdiine, 22.6.2004 günlü birinci müzakerede karar için gerekli oy çoğunluğunun sağlanamaması nedeniyle 29.6.2004 günü yapılan ikinci müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.

    Hemen Ara