Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2004/8-92 Esas 2004/125 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2004/8-92
Karar No: 2004/125

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2004/8-92 Esas 2004/125 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2004/8-92 E.  ,  2004/125 K.
  • HALKTA KORKU VEYA PANIK YARATABILECEK BIÇIMDE SILAHLA ATEŞ ETMEK SUÇU
  • ZAMANAŞIMI
  • TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) (765) Madde 264
  • CEZA MUHAKEMELERİ USULÜ KANUNU (MÜLGA) (1412) Madde 257

"İçtihat Metni"

Silahlı tehdit ve 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçundan sanıklar Nuri, Hayrettin, Mülazim, Hayati ve Basri"ye atılı silahla tehdit suçunun vasıf değiştirerek silahla etkili eyleme kalkışma ve halkta korku, kaygı veya panik yaratabilecek biçimde ateş etme suçlarına dönüştüğünün kabulüyle haklarında tüm suçlardan açılan kamu davalarının 4616 sayılı Yasanın 1. maddesinin 4. bendi uyarınca kesin hükme bağlanmasının ertelenmesine ilişkin olarak Bulanık Asliye Ceza Mahkemesinden verilen 11.4.2001 gün ve 50-168 sayılı hüküm Üst C. Savcısı tarafından temyiz edilmekle dosyayı inceleyen Yargıtay Sekizinci Ceza Dairesince 26.2.2004 gün ve 9458-1524 sayı ile;

"1- Silahlı tehdit ve 6136 sayılı Yasaya muhalefet suçları nedeniyle açılan davaların 4616 sayılı Yasaya göre ertelenmesine ilişkin kararların niteliği ve temyiz nedenine göre temyiz olanağı bulunmadığından, Üst C. Savcısının temyiz isteminin CMUK.nun 317. maddesi uyarınca istem gibi oybirliğiyle reddine,

2- TCK.nun 264/7. maddesinden kurulan hükme yönelik temyize gelince;

iddianamede, sanıkların uzun namlulu silahları ile köy içerisinde gövde gösterisi yaparak havaya ve müştekinin evine bir çok kez ateş etmeleri şeklinde tanımlanan eylemlerinin mahkemece TCK.nun 264/7. madde ve fıkrasına uygun bulunduğu kabul edilmesine ve temyiz talebinin de suç vasfına yönelik olmasına göre, 4616 sayılı Yasa kapsamında kalmayan bu suçtan yargılamaya devamla sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde erteleme kararı verilmesi" isabetsizliğinden bozulmuştur.

Yargıtay C. Başsavcılığı ise 22.4.2004 gün ve 165802 sayı ile;

"Sanıklar hakkında düzenlenen iddianamede eylem, silahlı tehdit olarak tanımlanmış ve bu suçtan kamu davası açılmıştır. Açılan davadaki eylemin mahkemece yaralamaya tam kalkışma ve panik yaratabilecek şekilde ateş etme suçlarını oluşturduğu kabul edilmiştir.

CMUK.nun 150 ve 257. madde hükümleri gözetildiğinde panik yaratabilecek şekilde ateş etmek suçundan açılmış bir kamu davası bulunmamaktadır. Bir suçtan bahsedilirken yapılan dolaylı anlatımlar, dolaylı anlatıma konu olay hakkında kamu davası açıldığı şeklinde yorumlanamaz.

Silahlı tehdit suçundan açılan kamu davası, nitelendirmeye göre "yaralamaya tam kalkışma suçuna" dönüşebilir. Ancak TCY.nın 264/7. maddesi hükmü gözetildiğinde aynı zamanda "panik yaratabilecek şekilde ateş etme" suçuna dönüşemez. Çünkü, TCY.nın 264/7. maddesinde "bir başka suçu oluştursa bile" ibaresi mevcuttur. O halde, bir suçtan açılan dava, bir diğer suça dönüşebilir. Ancak tehlike suçu niteliğindeki TCY.nın 264/7. maddesindeki suça dönüşemez. Eylem bir başka suçu oluşturuyorsa, o eylem nedeniyle açılan kamu davasında aynı zamanda TCY.nın 264/7. maddesinden de hüküm kurulamaz. Bu halde TCY.nın 264/7. maddesinden ayrıca dava açılması gerekmektedir.

Olayda bir başka suçu oluşturan eylem hakkında, ayrıca TCY.nın 264/7. maddesinden açılmış bir dava bulunmadığına göre, eylemin dava konusu edilen niteliği "tehlike suçu" şeklindeki TCY.nın 264/7. maddesini kapsamadığından, dava konusu edilen eylem bölünerek aynı zamanda "panik yaratabilecek şekilde ateş etmek" suçunu oluşturduğundan bahisle ve 4616 sayılı Yasa kapsamında da kalmamasına rağmen verilen erteleme kararı hukuken yok hükmündedir. Dolayısıyla yok hükmünde olan bir hükme yönelik temyiz başvurusunun bu hükmün yokluğunun tespit edilerek reddi gerekmektedir.

Kaldı ki "panik yaratabilecek şekilde ateş etme" suçundan kamu davasının açıldığı kabul edildiğinde ise, TCY.nın 264/7. maddesinde düzenlenen suçun TCY.nın 102/4. maddesi uyarınca beş yıllık dava zamanaşımı süresine tabi olmasına, sanıklar hakkındaki zamanaşımını kesen son işlem olan Basri ve Hayati hakkında 30.9.1997, Hayrettin ve Mülazim hakkında 25.11.1998, Nuri hakkında ise gıyaben tutuklama kararı verildiği 2.6.1998 tarihleri gözetildiğinden, "beş yıllık" süre kesintisiz olarak Yüksek Daire kararına kadar gerçekleşmiş bulunmaktadır". Bu halde davanın var olduğunu kabul eden Özel Dairenin, zamanaşımı nedeniyle, panik yaratabilecek şekilde ateş etmek suçuna ilişkin hükmü bozarak ortadan kaldırması gerekmekteydi" görüşü ile Özel Dairenin panik yaratabilecek şekilde ateş etmek suçuna hasren verdiği kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

Dosya Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.

İnceleme konusu olayda;

iddianamenin olay kısmında, "sanıkların aralarındaki husumet nedeniyle şikayetçi Gıyasettin"in evini kalashnikof marka uzun namlulu silahlar ile taradıkları, gövde gösterisi yaparak havaya ateş ettikleri, etkili mesafe içerisinde bulundukları, şikayetçinin evine 6 mermi isabet ettiği, ancak herhangi bir yaralanmanın meydana gelmediği", belirtilerek sanıklar Nuri, Hayrettin, Mülazim, Hayati ve Basri"nin silahlı tehdit suçundan 191/2. maddesi uyarınca cezalandırılmaları istemi ile kamu davası açılmıştır.

Yerel Mahkeme; "iddianamede açıklanan olay kapsamında sanıkların etkili mesafe içinde ateş etmeleri eylemlerinin TCY.nın 456/4, 62, 457/1. maddelerinde belirtilen silahla etkili eyleme tam kalkışma, evi taramaları eyleminin de TCY.nın 264/7. maddesinde belirtilen korku, kaygı ve panik yaratabilecek biçimde ateş etmek suçu olarak nitelendirilmesi gerektiği ve her iki suçun da 4616 sayılı Yasa kapsamında bulunduğundan" bahisle, sanıklar hakkında açılan davaların 4616 sayılı Yasanın 1. maddesinin 4. bendi gereğince kesin hükme bağlanmasının ertelenmesine karar vermiştir.

Halkta korku, kaygı veya panik yaratabilecek biçimde ateş etmek suçundan kurulan hükmün temyizi üzerine Özel Daire; "iddianamede, sanıkların uzun namlulu silahları ile köy içerisinde gövde gösterisi yaparak havaya ve müştekinin evine bir çok kez ateş etmeleri şeklinde tanımlanan eylemlerinin mahkemece TCK.nun 264/7. madde ve fıkrasına uygun bulunduğu kabul edilmesine ve temyiz talebinin de suç vasfına yönelik olmasına göre, 4616 sayılı Yasa kapsamında kalmayan bu suçtan yargılamaya devamla sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde erteleme kararı verilmesi" isabetsizliğinden hükmün bozulmasına karar vermiştir.

Yargıtay C. Başsavcılığı ise; silahlı tehdit suçuna ilişkin eylemlerin yargılama sırasında nitelik değiştirerek etkili eyleme kalkışma suçuna dönüşmesi mümkün ise de, esasen bir tehlike suçu olan halkta korku, kaygı veya panik yaratabilecek biçimde ateş etmek suçuna dönüşemeyeceğini, ayrıca bir dava açılmaksızın bu suçtan hüküm kurulmasının mümkün bulunmadığını, kaldı ki, Özel Dairece incelemenin yapıldığı tarihte bu suça ilişkin dava zamanaşımının da dolmuş bulunduğunu belirterek itiraz yasa yoluna başvurmuştur.

Görüleceği üzere Özel Daire ile Yargıtay C. Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık, silahlı tehdit suçundan açılan davanın iddianamesinde gösterilen eylemlerin, ayrı bir davaya konu edilmeksizin, halkta korku, kaygı ve panik yaratabilecek biçimde silahla ateş etmek suçuna dönüşüp dönüşemeyeceği ve bu suça ilişkin olarak dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediği hususlarında toplanmaktadır.

Ancak, itirazın kapsamına ve öncelikler sıralamasına göre, bu suçtan dolayı öncelikle sanıklar hakkında usulüne uygun biçimde açılmış bir kamu davasının bulunup bulunmadığı hususunun incelenmesi gerekmektedir.

CMUK.nun 163/2. maddesi uyarınca iddianamede "sanığın açık kimliği, isnat olunan suçun neden ibaret olduğu, suçun kanuni unsurlarıyla uygulanması gereken kanun maddeleri, deliller ve duruşmanın yapılacağı mahkeme" gösterilecektir. Aynı Kanunun 150. maddesinde "tahkikat ve hüküm yalnız iddianamede beyan olunan suça ve zan altına alınan şahıslara hasredilir" hükmü yer almaktadır. 257. maddeye göre de, "Hükmün mevzuu, duruşmanın sonucuna göre iddianamede gösterilen fiilden ibarettir. Fiili takdirde mahkeme, iddia ve müdafaalarla bağlı değildir."

Bu hükümlerde belirtildiği gibi, hükmün konusu iddianamede gösterilen eylemdir, iddianamede açıklanan ve suç oluşturduğu ileri sürülen fiilin dışına çıkılması, dolayısıyla davaya konu edilmeyen bir eylemden dolayı yargılama yapılması ve açılmayan davadan hüküm kurulması kanuna aykırıdır. Bu bakımdan iddianamenin ayrıntılı olması, yüklenen suçun unsurlarını oluşturan fiil/fiillerin nelerden ibaret olduğunun hiçbir duraksamaya yer bırakmayacak biçimde açıklanması zorunludur.

Böylelikle sanık; sorgusundan önce iddianame okunduğunda üzerine atılı suçun ne olduğunu anlamalı, buna göre savunmasını yapabilmeli ve kanıtlarını sunabilmelidir. Yüklenen suç açık ve net olarak belirlenmeli, savunma hakkı kıskanmamalıdır.

Kaldı ki, iddianamede bir eylemin açıklanması sırasında başka olaylardan söz edilmiş olması, o eylemler nedeniyle dava açıldığını göstermez.

Öte yandan, TCY.nın 264. maddesinin 7. fıkrasında halkta korku, kaygı veya panik yaratabilecek biçimde silahla ateş etme suçunun ön şart ve unsurları açıklandıktan sonra, bu eylemlerin "başka bir suçu oluştursa bile" ayrıca bu madde uyarınca da cezalandırılacakları belirtilmektedir. O halde, böyle bir durumda koşulları oluştuğu takdirde faile her iki suçun cezasının da verilmesi ve her iki cezanın içtima ettirilmesi gerekir. Bu suretle anılan fıkra, "fikri içtima" kuralları gibi, suçların içtimaına ilişkin diğer esasların da (karma ve mürekkep suç kurallarının da) uygulanmasına olanak vermemektedir. Hal böyle olunca, esasen bir tehlike suçu olan halkta korku, kaygı ve panik yaratabilecek biçimde ateş etmek suçundan hüküm kurulabilmesi için münhasıran bu suça ilişkin olarak açılmış ayrı bir davanın bulunması zorunludur. Dolayısıyla, silahla tehdit suçundan açılan davada eylemlerin nitelik değiştirmesi ve etkili eyleme veya öldürmeye kalkışma gibi suçları oluşturması mümkün ise de, halkta korku kaygı veya panik yaratabilecek biçimde silahla ateş etmek suçuna dönüştüğünün kabulüyle bu suçtan hüküm kurulması olanaklı değildir.

Somut olayda, halkta korku kaygı veya panik yaratabilecek biçimde silahla ateş etmek suçundan dolayı açılmış bir dava bulunmamaktadır. Kaldı ki, bu suçtan dolayı usulünce açılmış bir kamu davasının varlığı halinde dahi, sanıkların sorgularının yapıldığı tarih ile Özel Dairece incelemenin yapıldığı tarih arasında, bu suç yönünden TCK.nun 102/4. maddesinde öngörülen 5 yıllık asli dava zamanaşımı süresinin de dolmuş bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu itibarla, yargılama usulüne ilişkin öncelikler sıralaması da dikkate alınarak, sanık hakkında korku, kaygı veya panik yaratabilecek biçimde silahla ateş etmek suçundan açılmış bir kamu davası bulunmadığı halde bu suçtan hüküm kurulması karşısında, Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının kabulü ile Özel Daire bozma kararının kaldırılarak Yerel Mahkeme hükmünün açıklanan bu nedenden dolayı bozulmasına karar verilmelidir.

Kabule göre de; TCY.nın 264/7. madde ve fıkrasında tanımlanan suçun, 4616 sayılı Yasanın 1. maddesinin 5. bendinde sayılan ve Yasanın kapsamı dışında bulunan suçlar arasında yer aldığı gözetilmeksizin, anılan Yasanın 1. maddesinin 4. bendinin uygulanması suretiyle davanın kesin hükme bağlanmasının ertelenmesine karar verilmesi de yasaya aykırıdır.

Sonuç : Açıklanan nedenlerle, Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının KABULÜYLE, Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 26.2.2004 gün ve 9458-1524 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA, öncelikler sıralaması da dikkate alınarak Yerel Mahkeme hükmünün, halkta korku, kaygı ve panik yaratabilecek biçimde silahla ateş etmek suçundan açılmış bir kamu davası bulunmadığı halde bu suçtan hüküm kurulması nedeniyle (BOZULMASINA), dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığına gönderilmesine, 25.5.2004 günü oybirliği ile karar verildi.

Hemen Ara