Esas No: 2004/6-85
Karar No: 2004/104
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2004/6-85 Esas 2004/104 Karar Sayılı İlamı
- DOLANDIRICILIK
- DESİSE VE HİLE
- TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) (765) Madde 522
- TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) (765) Madde 503
"İçtihat Metni"
Dolandırıcılık suçundan sanık Ahmet"in TCY.nın 503/1, 522 ve 81/1. maddeleri uyarınca 1 yıl 2 ay 1 gün hapis ve 235.660.000 lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin (Konya Üçüncü Asliye Ceza Mahkemesi)nden verilen 12.6.2000 gün ve 480-610 sayılı hüküm sanık tarafından temyiz edilmekle dosyayı inceleyen Yargıtay Altıncı Ceza Dairesince 18.3.2002 gün ve 431 -3228 sayı ile;
"Sanığın eyleminin hayvan alım satımından kaynaklanan ve senede de bağlı hukuksal nitelikte uyuşmazlık olduğu gözetilmeden yazılı şekilde hükümlülüğüne karar verilmesi" isabetsizliğinden bozulmuştur.
Yerel Mahkeme 20.9.2002 gün ve 370-525 sayı ile; "Sanığın, kendisini dini kuruluşun başkanı olarak tanıttığı, şikayetçiden ve arkadaşından satın aldığı koyunları kendisine ait olduğunu belirttiği yazıhaneye götürdüğü, peşin para karşılığı satın alma hususunda pazarlık yaptıkları halde buraya gittiklerinde para vermediği, ortağını para aramaya gönderdiği, ortağının dönmemesi üzerine de parayı temin edene kadar senet teklif ederek kendisine inanç duyulmasını sağlayıp, geçerliliği olmayan bir senet imzalayıp verdiği, söz verdiği saatte dönmediği, yazıhanesini kapattığı, hayvanları da birkaç saat içinde vadeli olarak bir başkasına sattığından, dolandırıcılık suçunun unsurları oluşmuştur." gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya Yargıtay C. Başsavcılığının 18.2.2004 günlü "bozma" isteyen tebliğnamesiyle Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
Sanığın dolandırıcılık suçundan TCY.nın 503/1, 522 ve 81/1. maddeleri uyarınca cezalandırılmasına karar verilen olayda Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, sanığa atılı dolandırıcılık suçunun unsurları itibariyle oluşup oluşmadığına ilişkindir.
İnceleme konusu olayda;
Şikayetçi Sabahattin Kollukta verdiği ifadede; koyunlarını satmak için Kurban Bayramı nedeniyle kurulan pazara getirdiğini, 16.00-16.30 sıralarında iki kişinin gelip kendisinin 12 koyunu ile arkadaşının 3 koyun ve bir keçisini toptan almak istediklerini, içlerinden birinin adının Ahmet olduğunu, İstanbul Caddesinde işyerinin bulunduğunu, akşam koyunların parasını vereceğini söylemesi üzerine bu şahısla 202.000.000 liraya anlaştıklarını, hayvanları arkadaşının arabası ile İstanbul Caddesinde ismet Paşa ilkokulunun yanına indirdiklerini, sanık Ahmet"in paranın bir saat sonra verileceğini söyleyerek kendilerini yazıhaneye çıkarttığını, "parayı göndereceğim, gelmezsem dahi arkadaşlar parayı sana verirler" dediğini, kendisine tarihsiz 202 milyon liralık bir senet verdiğini, bir ara aşağı indiğini, bir kişinin niye gezdiğini sorduğunu, kendisinin de "koyun verdik, bekliyoruz" diye cevap vermesi üzerine bu şahısların dolandırıcı olduklarını söylediklerini, bunun üzerine karakola geldiğini belirtmiş, duruşmada ise, sanığın kendisini dini bir kursun başkanı olarak tanıtıp, koyunları kurs adına satın almak istediğini, koyunları yazıhaneye götürüp paranı orada ödeyeceğim dediğini, koyunları arkadaşının kamyonuna yüklediklerini, kendilerinin de sanığın aracıyla yine sanığın kendisine ait olduğunu söyledikleri yazıhaneye gittiklerini yazıhaneye varıldığında paranın ödenmesi gerektiği halde, sanığın parayı 17.30"da ödeyeceğini söyleyerek kendisine 202.000.000 liralık bir senet verip, bu saatte yazıhaneye gelirsin, bu senedi gördüğünde arkadaşlarım senin paranı öderler diye söylediğini, kurs başkanı olması nedeniyle sanığa güvenip senedi aldığını, ancak yine de şüphelendiği için sanığın aracının plakasını da aldığını, yaptığı araştırmada kendilerine yazıhane olarak gösterilen yerin 2-3 günlüğüne geçici olarak kiralandığını ve sanığın bu şekilde halkı dolandırdığını belirlediğini, akşamüzeri yazıhaneye gittiğinde kimseyi bulamadığını iddia etmiştir.
Sanık Ahmet kollukta verdiği ifadede; İstanbul Caddesi Saray İşhanı No: 16 adresinde emlakçilik yaptığını, şikayetçi Sabahattin"le koyun alımında tanıştıklarını, şikayetçiden 12 koyun aldığını, 212.000.000 liraya anlaştıklarını, 10.000.000 lirayı peşin verdiğini, kalanı için senet verdiğini, senet bedelini 6.4.1998 günü ödemesi gerektiğini, ancak şikayetçiyi bulamayınca başka bir yere olan borcunu ödediğini, aldığı koyunları sattığını, şikayetçiye olan borcunu ödeyeceğini belirtmiş, duruşmada ise, pazarlıkla satın aldığı koyunların bedelinin bir kısmını peşin verdiğini, kalanı için bir ay vadeli senet verdiği, ancak senede vade yazılmadığını, kendisinin koyunları alıp gittiğini, şikayetçinin daha sonra parasını peşin olarak istediğini, koyunları 3-4 saat içinde on beş gün vadeli olarak sattığını, şikayetçiye olan borcunu da bir ay sonra ödeyeceği için o gün ödeme yapamadığını, belirtmiştir.
Tanık Osman; şikayetçi Sabahattin"le birlikte satmak için pazara hayvan götürdüklerini, 16 koyunun 4"ünün kendisine ait olduğunu, sanık Ahmet"in yanında bir kişi ile gelip hayvan alacağını söylemesi üzerine pazarlık yaparak 16 hayvanı 212.000.000 liraya sattıklarını, sanığın parayı İstanbul Caddesindeki bürosunda vereceğini söylediğini, koyunları kendisinin kamyonuna yükleyip İstanbul Caddesinde ismet Paşa Okulunun önünde araçtan indirdiklerini, sonra sanığın yazıhanesine geldiklerini, burada sanığın kendilerine çay ısmarladığını, bu arada yanındaki kişiye paralarını toplayıp geleceğini söylediğini, şüphe kalmaması bakımından da "senet yap imzalayayım" dediğini, kendilerinin "yarım saatlik müddet için senede gerek yok" demelerine karşılık sanığın "sağlam olsun, aklınızda bir şüphe kalmasın" diye söylediğini, bunun üzerine senedi kendisinin yazdığını, sanığın da imzaladığını, daha sonra kendisinin işleri nedeniyle oradan ayrıldığını, şikayetçi Sabahattin"e de parayı almasını söylediğini, bir süre sonra şikayetçinin telefonla kendisini arayıp adamın gelmediğini söylediğini, gittiklerinde yazıhanenin de kilitli olduğunu gördüklerini, senede vade tarihi yazılmadığını, ayrıca sanığın 10.000.000 lirayı koyun bedeline mahsuben değil taşıma ücreti olarak verdiğini belirtmiştir.
Suçta kullanılan senet fotokopisine göre; suça konu belgenin, matbu senet kağıdının bedel kısmının 202.000.000 lira olarak doldurulduğu, borçlu kısmına Ahmet"in adı ve adresi ile telefon numarasının yazılı olduğu, pul yapıştırıldığı, üzerine ve açığına imza atıldığı, düzenleme tarihi, vade ve tediye tarihlerinin yazılmadığı anlaşılmaktadır.
TCY.nın 503. maddesine göre dolandırıcılık cürmü; "Bir kişiyi kandırabilecek nitelikte hile ve desiseler yaparak, hataya düşürüp onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına haksız bir yarar sağlamaktır."
Dolandırıcılık cürmünün maddi unsurunun eylem kısmı "bir kimseyi kandırabilecek nitelikte hile ve desiseler yapılmasıdır." Bu cürmün maddi unsurunun sonuç kısmı ise "Hile ve desiseler sonucunda kendisine karşı bunların kullanıldığı kimsenin veya başkasının zararına olarak kendisi veya başkasına haksız bir yarar sağlanmasıdır.
Hile, maddi olmayan yollarla karşısındakini aldatan, yanılgıya düşüren, düzen, dolap, oyun, entrika vb. her türlü eylemdir. Bu eylemler bir gösteriş biçiminde olabileceği gibi, gizli davranışlar olarak da ortaya çıkabilir. Gösterişte, fail sahip bulunmadığı olanaklara ve sıfata sahip olduğunu bildirmekte, gizli davranışta ise kendi durum veya sıfatını gizlemektedir. Desise ise, maddi nitelikte fiil ve hareketlerle mağduru hataya düşürmede kullanılan vasıtadır. Ancak sadece yalan söylemek, dolandırıcılık suçunun hile unsurunun gerçekleşmesi bakımından yeterli değildir. Yasamız yalanı, belirli bir takım şekiller altında yapıldığı ve kamu düzenini bozacak nitelikte bulunduğu hallerde cezalandırmaktadır. Böyle olunca hukuki işlemlerde, sözleşmelerde bir kişi mücerret yalan söyleyerek diğerini aldatmış bulunuyorsa bu basit şekilde aldatma, ceza yaptırımını gerektirmez. Nitekim Ceza Yasamız ticari işlemlerde mücerret yalanı, her türlü kandırıcı dış unsurdan müstakil olarak cezalandırdığı zaman özel hüküm koymaktadır. Örneğin Yasamız 363. maddesinde "Bir kimsenin ticaret ettiği sırada müşterisine bir şey yerine aynı şey olmak üzere diğer bir şeyi yahut menşe ve evsafı ve miktarı beyan veyahut mukaveleye aykırı olarak bir şey vermesi" fiilini ayrıca cezalandırmaktadır.
Yapılan yalan açıklamaların dolandırıcılık suçunun hile ve desise unsurunu oluşturabilmesi için, bu açıklamaların doğruluğunu kabul ettirebilecek, böylece muhatabın inceleme eğilimini etkisiz bırakabilecek yoğunluk ve güçte olması ve gerektiğinde yalana bir takım dış hareketlerin eklenmiş bulunması gerekir.
Dolandırıcılık cürmünde hile ve desisenin ancak bu şekilde gerçekleşmiş sayılacağını kabul eden bu görüşe "sahneye koyma" (mise en scene) teorisi adı verilmektedir. (Ord. Prof. Dr. Sulhi Dönmezer, Kişilere ve Mala Karşı Cürümler, 16. bası, s. 453)
O halde dolandırıcılık suçunun unsurunu oluşturan hile ve desiseyi şu şekilde tanımlamak mümkündür. Olaylara ilişkin yalan açıklamaların ve sarfedilen sözlerin doğruluğunu kuvvetlendirecek ve böylece muhatabın inceleme eğilimini etkileyebilecek yoğunluk ve güçte olması ve bu bakımdan gerektiğinde bir takım dış hareketler ekleyerek veya böylece var olan halden ve koşullardan yararlanarak, almayacağı bir kararı bir kimseye verdirtmek suretiyle onu aldatması, bu suretle başkasının zihin, fikir ve eylemlerinde bir hata meydana getirmesidir. Böylece dolandırılanın iradesi fesada uğratılmakta, sakatlanmaktadır.
Yapılan açıklamalar ışığında somut olayı değerlendirdiğimizde;
Hayvanlarını satmak için pazara getiren şikayetçi ile İstanbul Caddesinde işyerinin bulunduğunu, emlakçilik yaptığını, aldığı koyunların parasını işyerinde peşin olarak ödeyeceğini söyleyen sanık arasında pazarlık yapılarak anlaşma sağlanmış, satılan hayvanlar sanığın yazıhanesinin yakınına getirilip teslim edilmiş, ödeme yapılmak üzere birlikte sanığın yazıhanesine gidildiğinde vaat ettiği parayı şikayetçiye ödemeyen sanık, çevredeki paralarını toplayıp getireceğini, karşılığında senet düzenlemelerini söyleyerek şikayetçinin arkadaşı olan ve aynı gün şikayetçi ile birlikte sanığa dört koyun satmış bulunan tanık Osman tarafından düzenlenen senedi imzalayarak şikayetçiye teslim etmiş, akşam üzeri gelip bu senedi verdiğinde arkadaşlarının senet bedelini ödeyeceklerini belirterek oradan ayrılmış, şikayetçi Sabahattin belirtilen saatte gittiğinde işyerinin kapalı olduğunu ve hayvanların da götürüldüğünü görerek kolluğa başvurmuştur.
Sanık aldığı koyunların bedeli karşılığında senet verdiğini, şikayetçi ise sanığın koyunların bedelini peşin olarak ve işyerinde ödeyeceğini söylediğini, sonradan yaptığı araştırmada sanığın kendilerini götürdüğü yazıhanenin 2-3 günlüğüne kiralandığını, sanığın bu şekilde dolandırdığını iddia ettiğinden, öncelikle soruşturmanın genişletilip, yazıhanenin sanığa ait olup olmadığı, bu yerin 2-3 günlüğüne kiralanıp kiralanmadığı ve telefonun kimin adına kayıtlı olduğu gibi hususların araştırılıp, sanığın satın aldığı koyunların bedelini önce işyerinde peşin olarak ödeyeceği, ardında da çevredeki alacaklarını toparlayıp ödemeyi hemen ve nakit olarak yapacağı yolundaki mücerret yalanlarını, yanında personel de çalıştıran sabit işyeri sahibi esnaf görüntüsü vermek şeklindeki bir mizansenle destekleyip desteklemediği, böylece mücerret yalanın hile ve desise boyutuna ulaşıp ulaşmadığı hususunun belirlenmesi gerekir. Bu itibarla, eksik incelemeye dayalı Yerel Mahkeme direnme hükmünün açıklanan nedenle bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan bir kısım Kurul Üyesi ise; toplanan kanıtların hüküm kurmaya yeterli bulunduğu, soruşturmanın genişletilmesinin gerekmediği görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
Sonuç : Yerel Mahkeme direnme hükmünün açıklanan nedenle (BOZULMASINA), dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığına tevdiine, 27.4.2004 günü sonucu itibariyle tebliğnamedeki düşünceye uygun olarak oyçokluğu ile karar verildi.