Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2019/206 Esas 2019/342 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Hukuk Bölümü
Esas No: 2019/206
Karar No: 2019/342

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2019/206 Esas 2019/342 Karar Sayılı İlamı

 

 

 

                    T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

ESAS NO       : 2019/206

KARAR NO   : 2019/342      

KARAR TR    : 29/04/2019

 

ÖZET: Davacının emekli sandığı sigortalısı olarak yaptığı çalışmasının sigorta başlangıcı olarak kabul edilemeyeceğine ilişkin kurum işleminin iptali istemiyle açtığı davanın İDARİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk

 

 

 

 

 

K A R A R

 

 

          Davacı                           : M. U.

          Vekilleri : Av. B. E. N. Av. M. Y.

          Davalı                           : Milli Eğitim Bakanlığı

          Vekilleri : Av. K. S. Av. N. T.

          Davalı                           : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı

          Vekilleri : Av.A. D. K. Av. N. O.

 

          O L A Y                        :Davacı dava dilekçesinde özetle; 14/11/1979 -23/11/1979 döneminde Emekli Sandığına tabi olarak 657 SY kapsamında Karşıyaka Maltepe ilkokulunda öğretmen vekili olarak çalıştığını, 25/03/2013 de emekli olmak için kuruma başvurduğunu, 15/05/2013 de aylığa hak kazanmadığının ve 14/11/1979 tarihinin başlangıç tarihi kabul edilemeyeceğinin bildirildiğini, 07/05/2014 de tekrar aynı konuda başvurduğunu, 60 günlük süre geçmesine rağmen cevap verilmediğini belirterek, 14/11/1979 tarihinin sigortalılık başlangıç tarihi olarak kabul edilmesi, aksine kurum işleminin iptali, 25/03/2013 den itibaren emeklilik aylığı bağlanmasına karar verilmesi istemiyle 25.08.2014 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.

          İZMİR 4. İDARE MAHKEMESİ: 14.10.2014 gün ve E:2014/1327, K:2014/1136 sayılı dosyada “5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu"nun "Uyuşmazlıkların Çözüm Yeri" başlıklı 101.maddesinde "Bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar iş mahkemelerinde görülür." hükmü yer almış; aynı Kanunun "Kurumca Verilecek İdari Para Cezaları" başlıklı 102"nci maddesinde ise, "...İdarî para cezaları ilgiliye tebliğ ile tahakkuk eder. Tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde Kuruma ya da Kurumun ilgili hesaplarına yatırılır veya aynı süre içinde Kuruma itiraz edilebilir. İtiraz takibi durdurur. Kurumca itirazı reddedilenler, kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde yetkili idare mahkemesine başvurabilirler. Bu süre içinde başvurunun yapılmamış olması halinde, idari para cezası kesinleşir." hükmüne yer verilmiştir.

          Aynı Kanunun Geçici 2.maddesinin 7.fıkrasında, "Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce sigortalı veya iştirakçi olup, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra aylık talebinde bulunanlardan, farklı sosyal güvenlik kuramlarına ya da bu Kanunda belirtilen sigortalılık hallerinden birden fazlasına tabi olanlara aylık bağlanmasına esas alınacak kanun, bu Kanunla mülga 2829 sayılı Kanun hükümlerine göre tespit olunur ve bunlar hakkında, bu Kanunun geçici maddelerindeki hükümler uygulanır. Ancak, bunlardan bu Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamına girmeyenlere 5434 sayılı Kanun hükümleri uygulanmaz. Bu Kanunla mülga 2829 sayılı Kanuna göre 5434 sayılı Kanun hükümleri uygulanması gerekenlerden, bu Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamına girmeyenler için, bu maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri esas alınır, (a) bendi hükümlerinin uygulamasına esas alınacak kanun, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında geçen süreler hariç, bu Kanunla mülga 2829 sayılı Kanun hükümlerine göre belirlenir. Bu Kanuna tabi hizmetlerle 506 sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesine tabi sandıklarda geçen hizmetlerin birleştirilmesinde de bu fıkra hükümleri esas alınmak suretiyle bu Kanunla mülga 2829 sayılı Kanun hükümleri uygulanır." hükmü yer almıştır.

          Mülga 2829 sayılı Kanunun 8.maddesinde, "Birleştirilmiş hizmet süreleri toplamı üzerinden, ilgililere; son yedi yıllık fiili hizmet süresi içinde fiili hizmet süresi fazla olan kuramca, hizmet sürelerinin eşit olması halinde ise eşit hizmet sürelerinden sonuncusunun tabi olduğu kuramca, kendi mevzuatına göre aylık bağlanır ve ödenir. Ancak, malullük, ölüm, 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununa göre yaş haddinden re"sen emekli olma (Ek ibare: 27/1/2000 - 4505/1 md.) süresi kanunla belirlenen vazifelere atanma veya seçilme ve bağlı oldukları kurumun kanunla değiştirilmesi hallerinde ilgililere hizmet sürelerinden sonuncusunun tabi olduğu kurumca, kendi mevzuatına göre aylık bağlanır." 10. maddesinde, "Bu Kanun uyarınca bağlanacak aylıkların ödenmesinde ve kesilmesinde, aylığı bağlayan kurum mevzuatındaki esaslar uygulanır." hükme bağlanmıştır.

          Dosyanın incelenmesinden, 14.11.1979 - 23.11.1979 tarihleri arasında vekil öğretmen olarak, 22.12.1989-01.12.1993 tarihleri arasında Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu (Bağ-Kur) iştirakçisi, 15.12.1994 ile 21.10.2010 tarihleri arasında ise Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK) iştirakçisi olarak çalışan davacı tarafından, emekli olmak için daha önce yaptığı başvurunun, prim ödeme gün sayısının yetersiz olduğundan bahisle 15.05.2013 tarihli işlemle reddi üzerine, vekil öğretmen olarak çalıştığı sürenin dikkate alınarak emekliliğe esas sigorta başlangıç tarihinin 14.11.1979 tarihi olarak belirlenmesi talebiyle 07/05/2014 tarihli dilekçeyle yapılan başvurunun cevap verilmemek suretiyle reddi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

          Olayda, davacının emekliliğe esas çalışmalarının tamamına yakınının mülga Bağ-Kur ve SSK iştirakçisi olarak geçtiği ve son yedi yıllık fiili hizmet süresi içinde fiili hizmet süresi fazla olan kurumun SSK olduğu görülmüş olup, yukarıda metnine yer verilen mevzuat hükümleri uyarınca, davacıya emekli aylığı bağlanıp bağlanmayacağı hususundaki değerlendirmenin 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ile 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu hükümlerine göre yapılması gerekmektedir.

          Bu itibarla, 5510 sayılı Kanunun "Uyuşmazlıkların Çözümü Yeri" başlıklı 101.maddesi uyarınca, aksine hüküm bulunmayan hallerde, anılan Kanun hükümlerinin uygulanmasından kaynaklanan uyuşmazlıkların iş mahkemelerinde çözülmesi gerektiğine ve bu Kanunun 102 maddesiyle yalnızca idari para cezalarına karşı açılacak davalarda idare mahkemeleri görevli kılındığına göre; davacının emekliliğe esas sigorta başlangıç tarihinin 14.11.1979 tarihi olarak belirlenip emekli edilmesi için yaptığı başvurunun zımnen reddi işlemine karşı açtığı işbu davanın görüm ve çözümünün adli yargının (Iş Mahkemelerinin) görev alanına girdiği sonucuna varılmıştır.

          Açıklanan nedenlerle, görüm ve çözümü adli yargıya ait olan davanın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 15/1 -a maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine" dair verdiği karar temyiz sonucu Danıştay 11. Dairesinin 17/04/2015 gün, E:2015/2202 K:2015/1610 sayılı ilamıyla onanarak kesinleşmiştir.

          Davacı, bu kez aynı istemle 31.08.2015 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

          Ankara 37. İş Mahkemesi: 04/10/2017 gün, E:2016/752, K:2017/429 sayılı dosyada "Davanın her iki talep bakımından da reddine" karar vermiş, karar istinaf edilmiştir.

          Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi: 20/03/2018 gün, E:2017/2569, K:2018/459 sayı ile "Davacının “14/11/1979 tarihinde başlayan ve 23/11/1979 tarihinde sona eren 5434 sayılı Yasa kapsamındaki çalışması nedeniyle, yaşlılık aylığına esas olacak şekilde başlangıç tarihinin 14/11/1979 olarak tespitine” şeklindeki talebi ile ilgili olarak, vekil öğretmenlerin; kadrolu bir öğretmenin raporlu olması, hamilelik ya da askerlik gibi geçici nedenlerle görev yapamadığı sürelerde öğretmen maaşının bir kısmı ödenmek ve Emekli Sandığı ile ve dolayısıyla 5434 sayılı Yasa kapsamında ilişkilendirilmek suretiyle görevlendirilen geçici statüde öğretmenler olduğu hususu da dikkate alınarak; vekil öğretmen olarak geçen hizmetlerinin tespiti istemi bakımından, hukuki uyuşmazlığın çözümünde ne 506 sayılı Kanun ne de 5510 sayılı Kanun"un uygulama yeri bulunmamaktadır. Bu durumda sözü edilen 101"inci madde hükümlerine göre sınırlı yetki ile donatılmış iş mahkemesi görevli olmayıp, idari yargının görevli olduğunun belirgin bulunmasına göre, "yargı yolu yanlışlığı nedeniyle dava dilekçesinin reddine" karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur.

          Açıklanan nedenlerle, Emekli Sandığı sigortalılığına ilişkin uyuşmazlık yönünden tefrik kararı verilerek, aylık bağlanmasına ilişkin istem bakımından idari yargı tarafından verilecek karar bekletici mesele yapılıp, davanın esasına ilişkin deliller toplanarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde her iki talep yönünden ret kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı bulunarak" istinaf başvurusu kabul edilmiş ve dosya mahal mahkemesine iade edilmiştir.

          Ankara 37. İş Mahkemesi 26/09/2018 tarihli duruşmada; Davacının 14/11/1979 başlangıç tespitine ilişkin dava dosyasının ayrılmasına karar vererek, bu talebe ilişkin davanın, esasın 2018/288 sırasına kaydını gerçekleştirmiştir.

          ANKARA 37. İŞ MAHKEMESİ: 05.12.2018 gün ve E:2018/288, K:2018/509 sayılı dosyada “Uyuşmazlık mahkemesinin 25/09/2017 tarih 2017/506 esas 547 karar sayılı ilamı da dikkate alınarak davaya bakma yetki ve görevi idari yargı mahkemesine ait olmakla HMK 114/1-b, 115/2 maddeleri gereği davanın usulden reddine,

          Daha önce aynı konuda İzmir 4. İdare mahkemesinde açılan 2014/1327 esas 1136 karar sayılı ilamda aksine karar verilmek sureti ile olumsuz görev uyuşmazlığı çıktığından mahkememiz kararının kesinleşmesi halinde davacı talepte bulunursa uyuşmazlığın giderilmesi için görevli mahkemenin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık mahkemesine gönderilmesine" dair verdiği kararın istinaf edilmeksizin 04/02/2019 tarihi itibarıyla kesinleştiği anlaşılmıştır.

          Davacı vekili Ankara 37.İş Mahkemesine verdiği dilekçesiyle görev uyuşmazlığının giderilmesi için dosyanın Mahkememize gönderilmesini talep etmiş, dava dosyaları Ankara 37. İş Mahkemesinin 12.03.2019 tarih ve 2018/288 esas sayılı üst yazısı ile Mahkememize gönderilmiş, başvuru 18.03.2018 tarihinde Mahkememizde kayıt altına alınmıştır.

          İNCELEME VE GEREKÇE :

          Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, Başkan Hicabi DURSUN, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Süleyman Hilmi AYDIN, Aydemir TUNÇ ve Nurdane TOPUZ"un katılımlarıyla yapılan 29/04/2019 günlü toplantısında:

          l-İLK İNCELEME :

          Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa"nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, adli ve idari yargı dosyalarının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacı vekilinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesine gönderildiği ve usule ilişkin işlemlerde herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

          II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Engin SELİMOĞLU"nun davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ve Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

  Dava, davacının davalı Bakanlığa bağlı ilkokulda 14/11/1979-23/11/1979 tarihinde emekli sandığı sigortalısı olarak yaptığını ileri sürdüğü çalışmasının sigorta başlangıcı olarak kabul edilemeyeceğine ilişkin kurum işleminin iptali istemiyle açılmıştır.

Dosya kapsamından davacının Emekli Sandığı 58.185.20 sicil numarası ile 14/11/1979-23/11/1979 tarihleri arasında Karşıyaka Maltepe İlkokulunda vekil öğretmen olarak görev yaptığını ileri sürerek, 25/03/2013 tarihinde emekli olmak için davalı SGK" na müracaat ettiği, ancak sigorta başlangıcı olarak 14/11/1979 tarihinin esas alınamayacağı, dolayısıyla emekli aylığına hak kazanamadığına dair işlem tesis edildiğinin bildirilmesi üzerine görev uyuşmazlığına konu davaların açıldığı, en son adli yargı yerince vekil öğretmen olarak geçen hizmetlerinin tespiti istemi bakımından, hukuki uyuşmazlığın çözümünde ne 506 sayılı Kanun ne de 5510 sayılı Kanun"un uygulama yeri bulunmadığı gerekçesiyle bu husustaki talebine ilişkin olarak tefrik ve görevsizlik kararı verildiği anlaşılmaktadır.

          31.05.2006 tarih ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 506, 1479, 2925, 2926 ve 5434 sayılı Kanunlar kapsamındaki hizmet akdine göre ücretle çalışanlar (Sosyal Sigortalılar), kendi hesabına çalışanlar (Bağ-Kur’lular), tarımda kendi adına ve hesabına çalışanlar (Tarım Bağ-Kur’luları), tarım işlerinde ücretle çalışanlar, (Tarım sigortalıları), devlet memurları ve diğer kamu görevlilerini (Emekli Sandığı İştirakçileri), geçici maddelerle korunan haklar dışında, sosyal güvenlik ve sağlık hizmetleri yönünden yeni bir sisteme tabi tutmuş, beş farklı emeklilik rejimini aktüeryal olarak hak ve hükümlülükler yönünden tek bir sosyal güvenlik sistemi altında toplamıştır. 5510 sayılı Kanunun iptali amacıyla açılan davada Anayasa Mahkemesi, 15.12.2006 tarih ve E: 2006/111, K: 2006/112 sayılı kararıyla, anılan Kanunun birçok maddesi ile birlikte, bu Kanunun yürürlük tarihinden önce 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine tabi olarak görev yapmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlilerini diğer sigortalılarla aynı sisteme tabi kılan (başta 4/c maddesi) hükümlerin iptaline karar vermiş; bu karardan sonra kabul edilen 17.04.2008 tarih ve 5754 sayılı Kanunla 5510 sayılı Kanunda düzenlemeler yapılmış ve anılan Kanuna eklenen Geçici 1 nci ve Geçici 4 ncü maddelerle, 5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 1 Ekim 2008 tarihinden önce 5510 sayılı Kanunun 4 ncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında olanlar (memurlar ile diğer kamu görevlileri) ile bunların dul ve yetimleri hakkında, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dâhil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılacağı hüküm altına alınmıştır. 5754 sayılı Kanunun kimi hükümlerinin iptali istemiyle açılan dava Anayasa Mahkemesi’nin 30.3.2011 tarih ve E: 2008/56, K:2011/58 sayılı kararı ile reddedilmiştir.

          5510 sayılı Kanunun 101 nci maddesinde yer alan “…bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar İş Mahkemelerinde görülür.” bölümünün iptali istemiyle yapılan itiraz başvurusunda Anayasa Mahkemesi, 22.12.2011 tarih ve E: 2010/65, K: 2011/169 sayılı kararıyla (RG. 25.1.2012, Sayı: 28184) davayı ret ile sonuçlandırmakla birlikte; söz konusu kararın Mahkememiz önündeki uyuşmazlığa ışık tutacak şekilde şu gerekçeye dayandırmıştır: “…5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, evvelce olduğu gibi 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacaklar ve bunların emeklileri bakımından da aynı Kanun hükümleri uygulanmaya devam edecek; ancak 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlileri olarak çalışmaya başlayanlar ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacak ve haklarında 5434 sayılı Kanun değil, 5510 sayılı Kanun’un öngördüğü kural ve esaslar uygulanacak; ihtilaf halinde de adli yargı görevli bulunacaktır. 5754 sayılı Kanunun yürürlüğüyle birlikte, artık Sosyal Sigortacılık esasına göre faaliyet gösteren ve yaptığı, tesis ettiği işlem ve muameleler idari işlem sayılamayacak bir sosyal güvenlik kurumunun varlığından söz etmek gerekli bulunmaktadır. 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce iştirakçisi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanun’a göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden ise Sosyal Güvenlik Kurumu’nun tesis edeceği işlem ve yapacağı muameleler idari işlem niteliğini korumaya devam edecek, bunlara ilişkin ihtilaflarda da evvelce olduğu gibi idari yargı görevli olmaya devam edecektir… Bu bakımdan 5510 sayılı Kanunun yürürlüğünden sonra, prim esasına dayalı yani sistemin içeriği ve Kanun kapsamındaki iş ve işlemlerin niteliği göz önünde bulundurulduğunda, itiraz konusu kuralla, yargılamanın bütünlüğü ve uzman mahkeme olması nedeniyle Kanun hükümlerinin uygulanması ile ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümünde iş mahkemelerinin görevlendirilmesinde Anayasa’ya aykırılık görülmemiştir.

          Ancak, yukarıda açıklandığı üzere 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce statüde bulanan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile ilgili sosyal güvenlik mevzuatının uygulanmasından doğan idari işlem ve idari eylem niteliğindeki uyuşmazlıklarda idari yargının görevinin devam edeceği açıktır…”

          Yukarıda sözü edilen mevzuat hükümlerinin ve Anayasa Mahkemesi kararının birlikte değerlendirilmesinden, 5510 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, daha önce olduğu üzere 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacakları gibi bunların emeklilikleri bakımından da aynı Kanun hükümlerinin uygulanmaya devam edileceği; ancak, bu Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmaya başlayanların ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacağı ve haklarında 5434 sayılı Kanunun değil 5510 sayılı Kanunun öngördüğü kural ve esasların uygulanacağı dolayısıyla ihtilafların da adli yargı yerinde çözümleneceği açıktır.

          Kaldı ki; T.C. Anayasası’nın 158.maddesindeki “…diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır ” hükmü uyarınca Anayasa Mahkemesi kararının bu uyuşmazlığın çözümünde esas alınacağı tartışmasızdır.

          Bu durumda, 5510 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden önce iştirakçi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanuna göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden Sosyal Güvenlik Kurumunca tesis edilen işlem ve yapacağı muamelelerin “idari işlem” ve “idari eylem” niteliğini korumaya devam edeceği, dolayısıyla, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2/1-a maddesinde belirtilen idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları kapsamında bulunan davanın idari yargı yerinde görüleceği sonucuna varılmıştır.

          Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin başvurusunun kabulü ile İzmir 4. İdare Mahkemesinin, 14.10.2014 gün, E:2014/1327, K:2014/1136 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

          S O N U Ç :Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle, İzmir 4. İdare Mahkemesinin, 14.10.2014 gün, E:2014/1327, K:2014/1136 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA 29/04/2019 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

      Başkan                               Üye                               Üye                              Üye

      Hicabi                              Şükrü                          Mehmet                          Birol      

    DURSUN                           BOZER                         AKSU                          SONER          

 

 

 

 

                                                  Üye                                Üye                              Üye    

                                        Süleyman Hilmi                 Aydemir                        Nurdane

                                              AYDIN                          TUNÇ                          TOPUZ  

 

Hemen Ara