Esas No: 2005/3-87
Karar No: 2005/109
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2005/3-87 Esas 2005/109 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2005/3-87 E., 2005/109 K.
"İçtihat Metni"
Sanık ...... ....... 6831 sayılı Yasanın 93/1. maddesi uyarınca cezalandırılması istemiyle açılan kamu davasında; beraetine ve taşınmaz üzerindeki yapıların 6831 s.Y.nın 93/4. maddesi uyarınca müsaderesine ilişkin Eyüp 2. Sulh Ceza Mahkemesince verilen 1.4.2003 gün ve 544-364 sayılı hüküm, sanık müdafii ve katılan idare vekilinin temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesince 13.6.2005 gün ve 8952-5981 sayı ile;
"1987 yılında 3302 sayılı Yasa ile değişik 6831 sayılı Kanunu uygulayan 40 nolu Orman Kadastro Komisyonunca sanığın suça konu ev ile bahçeyi yapmış bulunduğu yerin kesinleşmiş orman tahdidi içerisinde kaldığının tespit edildiği her ne kadar dosya içeriğine göre, bu yeri önceki tapu malikinden satın aldığı için sanığın suç kastı bulunmamakla birlikte sanığın orman olarak tesbit edilen yere ev ve bahçe yaptığı anlaşıldığından mahkemenin müsadereye yönelik kararı sonuçta dosya içeriğine uygun bulunduğundan tebliğnamedeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir." gerekçeleriyle onanmıştır..
Yargıtay C.Başsavcılığınca 20.7.2005 gün ve 106196 sayı ile;
"Yargıtay İ.B.K.nun 22.03.1996, 1993/5 E. - 1996/1 K. Sayılı kararında; "... Maki Komisyonlarınca, orman sayılmadığı belirlenerek, hazine adına özel mülk olarak tescil edilen taşınmazlar, 2510 sayılı İskan Kanunu, 4753 sayılı Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu, 3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı Kanunu, 5658 sayılı Orman Kanununa ek kanun gibi, özel kanunlar uyarınca, hazine tarafından tahsis, temlik, dağıtım ve satış suretiyle kişiler adına tapuya bağlamış ve tapu kayıtları oluşturulmuştur. Hazine tarafından dağıtılan, satışa konu olan temlik ve tahsis edilen bu taşınmazların, ormanla hiçbir ilgisi bulunmamaktadır. Bu nedenlerle, özel kanunlar uyarınca oluşturulan tapu kayıtları yasal prosedüre uygun ve geçerli kayıtlardır. Tapu kayıtları, taşınmaz mallardaki mülkiyet hakkının belgesi ve göstergesidir. Anayasanın 36. maddesi gereğince, mülkiyet hakkı, temel insan hakkıdır. İnsan haklarına ve kazanılmış haklara saygı gösterilmesi hukuki devlet olmanın temel şartıdır.
Açıklanan nedenlerle, yönetmeliğin idare tarafından usulen yürürlüğe konulduğu, yönetmeliğin, üstün normlara aykırı hükümler taşımadığı, yönetmelikle kurulan komisyonların makilik alanları belirlemeye yetkili olduğu, orman sınırlandırması kapsamında iken, maki komisyonları tarafından makilik alan olarak belirlenerek, özel kanunlar uyarınca oluşturulan tapuların geçerli bulunduğu sonucuna varılmış; içtihatlar arasındaki aykırılığın, Hukuk Genel Kurulu, Birinci, Yedinci, Ondördüncü ve Onaltıncı Hukuk Dairelerinin kararları doğrultusunda, birleştirilmesine karar verilmesi gerekmiştir", gerekçesiyle, Yönetmelik uyarınca kurulan maki komisyonlarının ve yaptıkları işlemlerin geçerli olduğu, orman sınırlandırılması kapsamında iken söz konusu komisyonlar tarafından makilik alan olarak belirlenen taşınmazlar hakkında, özel kanunlar gereğince oluşturulan tapulara değer verilmesi gerektiği belirtilmiştir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurul Kararları benzer hukuki konularda, Yargıtay Genel Kurullarını, Dairelerini ve mahkemeleri bağlar. Nitekim Yüksek 20. Hukuk Dairesi 29.5.1997 gün ve 1997/9303-8255 sayılı kararında, bu hususu kabul ederek "... İçtihatları Birleştirme Kararı ile Maki Tefrik Komisyonlarının yaptıkları işlemler geçerli kabul edildiğinden, çekişmeli taşınmazın da içinde bulunduğu yerin makiye tefrik edilmek suretiyle orman tahdit sınırları dışına çıktığının kabulü gerekir. Bu gibi yerlerde yapılan ikinci bir orman sınırlandırması yok hükmündedir" şeklindeki gerekçe ile davacı özel şahsın, orman idaresine aleyhine açtığı davanın kabulü gerekirken, yerin tahdit içinde kaldığı nedeniyle reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirtmiştir. Aynı Dairenin 10.5.2001 tarih ve 2001/3179-3713 sayılı kararı ve genel uygulamaları da bu yöndedir.
Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin görüşü de bu yönde olup, bu doğrultuda mahalli bir mahkemenin onama şerhli bir kararı ekte sunulmuştur.
Belirtilen İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca orman tahdidi içinde bulunan taşınmazın, makilik alan olarak belirlenerek özel kanunlar uyarınca tapuya bağlanması orman dışına çıkarma niteliğindedir. Orman dışına çıkarılan bir taşınmazın tekrar orman dışına çıkarılması mümkün olmayacağından 40 nolu Orman Kadastro Komisyonunun bu yerin orman içinde ya da 2/B maddesi kapsamında kalıp kalmayacağını değerlendirmesi de mümkün değildir.
Aleyhine itiraz yoluna başvurulan Yargıtay 3. Ceza Dairesinin kararında; belirtildiği üzere, 1987 yılında 3302 sayılı Yasa ile değişik 6831 sayılı Kanunu uygulayan 40 nolu Orman Kadastro Komisyonunun sanığın suça konu ev ile bahçeyi yapmış bulunduğu yerin kesinleşmiş orman tahdidi içerisinde kaldığını tesbit ettiği bildirilerek, müsadereye yönelik kararın uygun bulunduğuna karar verilmiştir.
Belirtilen komisyonun yaptığı işlem, daha önceki tahdit çalışmalarını yerinde tatbik ile, noktaları belirleme anlamına gelen aplikasyon işlemi ve 2/B çalışmalarıdır. Bu komisyon 1945 yılında kesinleşen tahdit çalışmalarını yerinde tatbik etmiş, ancak Maki Tefrik Komisyonunun yukarıda belirtildiği üzere hukuki değer arz eden ve bağlayıcılık taşıyan çalışmalarını nazara almamış ve yerinde tatbik etmemiştir. Bu durumda yapılan işlem sadece eski tahdit tutanaklarının yerinde tatbikidir. Tahdit çalışması sonrasında yapılan Makiye Tefrik çalışmaları, önceki tahdidin sınırlarının, tefrik tarihinden sonra yerinde yeniden tesbiti ile hukuki durumlarını kaybetmezler.
Yüksek Dairenin yanlış uygulamaya dayanan ve Maki Tefrik Komisyonu çalışmalarını nazara almayan kadastro komisyonu çalışmalarını, İçtihadı Birleştirme Kurul kararını gözetmeden suç tarihindeki tahdit sınırlarının belirlenmesi şeklinde kabulü isabetli değildir.
Yargıtay Yüksek 3. Ceza Dairesi, ekte sunulan 12.12.2001 gün ve 2001/11624-13312 sayılı kararında Yargıtay İ.B.K. ile makilik olarak belirlenen taşınmazlar hakkında özel yasalar gereğince oluşturulan tevzi tapularına değer verileceğini belirtmiştir.
Mahalli mahkeme kararında da belirtildiği üzere suça konu yere ilişkin tapu hukuki değer arzetmektedir. Suça konu yer maki tefrik çalışmaları ve sonraki düzenleme ile orman arazisi olma vasfından çıkıp özel şahsa ait özel mülkiyet alanı kapsamına girmiştir. Sanığın hukuken geçerli tapusuna ilişkin yerde bulunan tesislerin müsaderelerine karar verilmesinde isabet bulunmamaktadır," gerekçeleriyle itiraz yasayoluna başvurularak, Yüksek Dairenin anılan kararının itirazın kaldırılması ile mahalli mahkeme kararının bozulmasına karar verilmesi istenilmiştir.
Dosya Birinci Başkanlığa gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık ...... ......."ın devlet ormanını işgal etmek suçundan beraetine, taşınmaz üzerindeki yapıların 6831 sayılı Yasanın 93/4.maddesi uyarınca müsaderesine karar verilen somut olayda; Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık, yapıların müsaderesine karar verilmesinde hukuka aykırılık bulunup, bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Sanık ...... ......."ın; Yayla köyü, 424 nolu bölme, bozuk baltalık ormanda tahminen 6-7 yıl önce 99 m2.lik alanda ev yapmak suretiyle işgal ve faydalanmada bulunduğu belirtilerek hakkında 3.4.2001 tarihli suç tutanağı düzenlenmiştir.
Sanık, suça konu yeri hisseli olarak satın aldığını, orman sınırları içinde kaldığını bilmediğini savunarak suç tutanağını imzadan imtina etmiş,
Duruşmada ise, suçlamaları red ederek, evinin bulunduğu yeri satın aldığını, buna dair satış sözleşmesi ve tapusunun bulunduğunu beyanla, suça konu yeri 155 m2 olarak üç milyon beşyüzbinliraya ...... ......"dan aldığına ilişkin, satış mukavele fotokopisi ve 1. İcra Müdürlüğünce 9.11.1998 tarih ve 133 sayılı cebri satışla pafta 4, parsel 302 nolu taşınmaza 144/63600 hissedar olduğuna ilişkin tapu senedi suretini sunmuştur.
Mahallinde 5.10.2001 tarihinde yapılan ilk keşif sonucu düzenlenen 30.10.2001 tarihli raporda;
3116 sayılı Yasaya göre yapılıp 1942 yılında kesinleşen orman tahdidine göre suça konu yerin tamamının orman tahdit sınırları içinde kaldığı ve devlet ormanı olduğu,
1969 yılında Eyüp Tapulama Müdürlüğünce yapılan tapulama çalışmalarında, suça konu yerin 1 pafta ve 302 parsel olarak tarla vasfı ile şahıslar adına tapulandığı, ancak orman idaresinin itirazı üzerine bu parsele Eyüp Tapu Müdürlüğünce orman olduğuna ilişkin şerhin konulduğu,
1987 yılında yapılıp, 28.4.1988 tarihinde ilan edilerek 28.10.1988 tarihinde kesinleşen 6831 sayılı Yasanın 3302 sayılı Yasa ile değişik 2/B uygulamasında ise 302 numaralı parselde sanığın işgal ettiği yerde 2/B uygulaması yapılmadığı ve Devlet ormanı içinde bırakıldığı,
Yapılan tespitlerde, suça konu yerin orman boşluğu olduğu ve ormandan ayırıcı unsurunun bulunmadığı, ev yapılarak işgal ve faydalanmada bulunulan yerin orman içi açıklık olduğu, herhangi bir ağaç kesilmediği,
Gecekondu tarzında, plansız ve projesiz yapılan 99 m2.lik evin kesinleşmiş orman tahdit sınırları içinde kaldığı ve devlet ormanı olduğu belirtilmiştir.
17.6.2002 tarihinde mahallinde ikinci kez ve üç kişilik bilirkişi heyetinin katılımıyla icra edilen keşif sonucu düzenlenen 26.8.2002 tarihli raporda ise;
Suça konu yerin, Eyüp İlçesi ...... köyü 4 pafta, 302 parsel içinde kaldığı, 99 m2 ev ve 34 m2 sundurma olmak üzere 133 m2"lik alanı kapladığı,
...... ......."ın, tapu kayıtlarına göre tarla vasfındaki taşınmaza 144/63600 oranında hissedar olduğu,
Taşınmazın bulunduğu yerde 3116 sayılı Yasaya göre 1939 yılında yapılan Orman tahdidinin 1945 yılında kesinleştiği, suça konu yerin kesinleşen tahdide göre orman sınırları içinde kaldığı,
1951 yılında Maki Tefrik Komisyonunca dava konusu parsellerin bulunduğu alanın maki alanı olarak tefrik edildiği,
302 sayılı parselin de içinde bulunduğu yerlerin 1955 yılında 4753 sayılı Çiftçiyi Topraklandırma Yasası hükümlerine göre, ihtiyaç sahiplerine borçlandırma yapılarak 25 yıl satılmamak koşuluyla Toprak Tevzii Komisyonlarınca dağıtıldığı,
1969 yılında ...... Köyünde Tapulama çalışmaları yapıldığı, 302 parsel sayılı taşınmazın Toprak Tevzii komisyonunun belirlediği şekilde tescil edilerek tapularının hak sahiplerine verildiği,
1987 yılında 3302 sayılı yasa ile değişik 6831 sayılı Yasa uygulanmak üzere yörede çalışan 40 nolu orman kadastro komisyonunca, sözkonusu parselin de içinde bulunduğu alanlarda, 1945 yılında kesinleşen orman sınırları araziye aplike edilerek, 302 parselin kuzey bölümünün ilk tahditte olduğu gibi orman sınırları içinde bırakıldığı, güney kısmı oluşturan 36.000 m2.lik kısmı ise 2/B sahası olarak ayırdığı, suça konu yerin 2/B sahasında bulunmadığı,
Sonuç olarak, 302 sayılı parselin 1939 ve 1987 yıllarında yapılan orman tahdit çalışmalarına göre orman sınırları içinde kaldığı, 1987 yılında parselin güney bölümünün 2/B sahası olarak ayrıldığı, 1951 yılında yapılan Maki Tefrik Komisyonunca dava konusu parsellerin bulunduğu alanın maki alanı olarak tefrik edildiği ve 4753 sayılı yasaya göre dağıtılan yerlerden bulunduğu, Maki Tefrik Komisyonunca yapılan işlemlerin geçerli olduğu ve bu şekilde oluşan tapuya değer verilmesi gerektiği, sanığın taşınmaza 144/63600 oranında hissedar olduğu belirtilmiştir.
Eyüp Tapu Sicil Müdürlüğünce, 2. Sulh Ceza Mahkemesine gönderilen 18.2.2002 tarihli yazıda ise, 4 pafta 302 parselin beyanlar hanesinde ormanla ilişkisinin olduğunu belirtir herhangi bir şerhe rastlanılmadığı bildirilmiştir.
Ayrıntıları 22.03.1996 gün ve 5-1 sayılı İBK."da açıklandığı üzere; "... Maki Komisyonlarınca, orman sayılmadığı belirlenerek, hazine adına özel mülk olarak tescil edilen taşınmazlar, 2510 sayılı İskan Kanunu, 4753 sayılı Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu, 3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı Kanunu, 5658 sayılı Orman Kanununa ek kanun gibi, özel kanunlar uyarınca, hazine tarafından tahsis, temlik, dağıtım ve satış suretiyle kişiler adına tapuya bağlamış ve tapu kayıtları oluşturulmuştur. Hazine tarafından dağıtılan, satışa konu olan temlik ve tahsis edilen bu taşınmazların, ormanla hiçbir ilgisi bulunmamaktadır. Bu nedenlerle, özel kanunlar uyarınca oluşturulan tapu kayıtları yasal prosedüre uygun ve geçerli kayıtlar olup, orman sınırlandırması kapsamında iken, maki komisyonları tarafından makilik alan olarak belirlenerek, özel kanunlar uyarınca oluşturulan tapulara değer verilmesi gerekmektedir.
Yargıtay İBK. Kararları benzer hukuki konularda, Yargıtay Genel Kurullarını, Dairelerini ve mahkemeleri bağlar. Maki Tefrik Komisyonlarınca orman tahdit sınırları içinde kalan taşınmazların makiye tefrik edilmek suretiyle, özel yasalar uyarınca tapuya bağlanması orman tahdit sınırları dışına çıkarılma niteliğinde bulunduğundan, orman dışına çıkarılan bir taşınmazın tekrar orman dışına çıkarılması mümkün olmayacağından bu yerin 6831 sayılı Yasanın 2/B maddesi kapsamında kalıp kalmadığının değerlendirilmesi mümkün olmadığı gibi, anılan İBK. Kararı uyarınca orman dışına çıkarma işleminin kesinleşmesinden sonra, bu yerlerde yapılan ikinci bir orman sınırlandırması da yok hükmündedir.
Bu nedenle, Maki Tefrik Komisyonunca, 1951 yılında dava konusu parsellerin bulunduğu alanın maki alanı olarak tefrik işlemini nazara almayan, 40 nolu Orman Kadastro Komisyonunca, 1945 yılında kesinleşen orman sınırları araziye aplike edilerek, 302 parselin kuzey bölümünün ilk tahditte olduğu gibi orman sınırları içinde bırakılması, güney kısmı oluşturan 36.000 m2.lik kısmının ise 2/B sahası olarak ayrılması işlemi, orman dışına çıkarılan bir taşınmazın tekrar orman dışına çıkarılması veya 2/B kapsamında kalıp kalmadığının değerlendirilmesi mümkün olmayacağından eski tahdit tutanaklarının yerine tatbikinden ibarettir.
Özel Dairece; 1987 yılında 3302 sayılı Yasa ile değişik 6831 sayılı Yasanın 2/B maddesini uygulayan 40 nolu Orman Kadastro Komisyonunca yapılan tespit, geçerli bir orman sınırlandırılması kabul edilerek, suça konu ev ve bahçenin kesinleşmiş orman tahdid sınırları içerisinde kaldığı dolayısıyla taşınmazların müsaderesine karar verilmesinin isabetli olduğu, ancak suça konu yerin önceki tapu malikinden satın alınması nedeniyle işgal ve faydalanma kastının bulunmadığı gerekçeleriyle, Yerel Mahkeme hükmü onanmış ise de, suça konu ev ve bahçenin bulunduğu alan hukuken geçerli tapu kapsamında bulunduğundan müsadere kararı verilmesi isabetsizdir.
Bu itibarla Yargıtay C.Başsavcılığı itirazı yerinde olup kabulüyle, Özel Daire onama kararının kaldırılmasına ve Yerel Mahkeme kararının bozulmasına, 1412 sayılı CYUY.nın 322. maddesinin verdiği yetki uyarınca hükümdeki "taşınmaz üzerindeki yapıların 6831 s.Y.nın 93/4. maddesi uyarınca müsaderesine" ilişkin bölümünün hükümden çıkarılması suretiyle hükmün onanmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan beş Kurul üyesi, 1987 yılında 40 nolu Orman Kadastro Komisyonunca yapılıp kesinleşen tespite göre, suça konu ev ve bahçenin bulunduğu yerin kesinleşmiş orman tahdidi içerisinde kaldığının tespit edildiği, sanıkta suç işleme kastı bulunmamakta ise de, mahkemenin müsadereye yönelik kararının 6831 sayılı Yasanın 93/4. maddesine uygun bulunduğu görüşüyle itirazın reddi yönünde oy kullanmışlardır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle,
1-Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2-Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 13.6.2005 gün ve 8952-5981 sayılı ONAMA kararının KALDIRILMASINA,
3- Eyüp 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 1.4.2003 gün ve 544-364 sayılı kararının BOZULMASINA,
4-1412 sayılı CYUY"nın 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, "taşınmaz üzerindeki yapıların 6831 s.Y.nın 93/4. maddesi uyarınca müsaderesine" ilişkin bölümün HÜKÜM FIKRASINDAN ÇIKARILMASI suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
5-Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 27.09.2005 günü yapılan müzakerede oyçokluğu ile karar verildi.