Esas No: 2005/5-34
Karar No: 2005/54
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2005/5-34 Esas 2005/54 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2005/5-34 E., 2005/54 K.
"İçtihat Metni"
Zorla ırza geçmeye eksik kalkışma suçu sanıklarından;
Bahadır Y......"ın TCY"nın 191/2, 55 ve 647 sayılı Yasanın 4 ve 5. maddeleri uyarınca 1.110.330.000 lira ağır para cezası ile,
Evren G..."ün TCY"nın 191/2. maddesi uyarınca 1 yıl 6 ay hapis cezası ile,
Sıddık B....."in TCY"nın 191/2, 81/1-3. maddeleri uyarınca 1 yıl 6 ay 1 gün hapis cezası ile cezalandırılmalarına ilişkin Salihli Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 24.04.2001 gün ve 233-66 sayılı hüküm sanıklar Evren G... ve Bahadır Y...... müdafileri ile sanık Sıddık B..... tarafından temyiz edilmekle, dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesince 28.03.2002 gün ve 4410-2032 sayı ile;
"Toplanan kanıtlarla belirlenen oluş ve kabule göre; sanıkların eyleminin TCK.nun 61/son maddesi hükmü karşısında, 421/2. maddesinde tanımlanan sarkıntılık suçunu oluşturduğu gözetilmeden, tehdit olarak kabulü ile yazılı şekilde hüküm kurulması" isabetsizliğinden bozulmuştur.
Yerel Mahkeme 27.06.2002 gün ve 133-155 sayı ile; "24.4.2001 tarihli karar gerekçesinde de açıklandığı üzere sanıkların mağduru evinden çağırdıktan sonra birlikte kahvehaneden çıktıkları, sanık Bahadır"ın mağdura karşı mektup göndermediği halde neden cezaevine gelmediğini sorduğu, sanık Sıddık"ın sabıka kaydından da anlaşılacağı üzere suç işlemeyi alışkanlık haline getirdiği yine sanık Bahadır"ın da sabıka kaydında görünmese bile birçok suçtan tutuklanarak cezaevine girip çıktığının beyanlarla anlaşıldığı, sanıkların sabıkalı kişi görüntüsü ile ve belalı olarak oturdukları Çapaklı köyünde görüntü yaratmaya çalıştıkları, mağduru üç sanık birlikte köyün yaklaşık 100 metre uzağına götürdükleri, bulundukları yerden köyün gözüktüğü, düz bir tarla üzerinde sanık Bahadır"ın sanık Evren"e hitaben bıçak var mı diye sorduğu, Evren"in ise bıçak olmadığını ancak tabanca olduğunu söylediği, bu sözlerin mağduru korkutmaya yönelik olduğu, mağdurun bu sözlerden korkmadığının görülmesi üzerine mağdurun ben gidiyorum diye söylediği, gitmeye yöneldiği ancak sanıkların gitmesini engelleyerek yere oturttukları, sanık Evren"in toprağı kazıp bunu öldürelim diye konuştuğu, ölümle tehdidin mağduru yeterince korkutmadığını düşünen sanık Bahadır"ın daha etkili korkutacağını düşünerek mağdura karşı "geçen yıl sana tecavüz etmedik, bu sene tecavüz edeceğiz" dediği bu sırada sanıkların kendi pantolonlarını sıyırmaya çalıştıkları, ayrıca mağdurun pantolonunu ve kilodunu aşağı çektikleri ancak mağdurun oradan kaçarak uzaklaştığı anlaşılmış, bu oluşa göre ırza geçmeye yönelik aşamasına kadar olan tüm söz ve hareketlerin mağduru korkutmaya yönelik olduğu, sanıkların belalı tip olarak nam salmaya çalıştıkları cezaevine girip çıktıkları, ölümle tehdit sözlerinin işe yaramadığını düşünerek kendi donlarını sıyırırken mağdurun da pantolonunu ve kilodunu aşağı çektikleri, bu sırada mağdurun oradan kaçtığı, sanıkların sayısı, mağdurun pantolonu ve donunun aşağı çekilmiş olması gözönünde bulundurulduğunda ayaklarını rahat hareket ettiremeyen mağdurun oradan engellemelere rağmen kaçıp kurtulmasının olanaklı olmadığı, sanıkların yeterli korkuyu saldıkları düşüncesi ile mağdurun gitmesine izin verdikleri, asıl amaçlarının mağdurun ırzına geçmek olmadığı, isteselerdi köyden görünmeyen sesin duyulamayacağı uzak ve kuytu bir yere mağduru çekerek ırza geçme eylemlerini gerçekleştirmelerinin kendi ellerinde olduğu, sanıkların asıl amaçlarının mağdurda korku yaratarak onu tehdit etmek olduğu, seçilen yöntem olarak sanıkların sonuçta bu korkuyu oluşturdukları ve mağdurda sanıklar tarafından ırzına geçileceği inancının oluşturulduğu, bu şekilde kabul edilen oluşun ırza geçmeye teşebbüs, sarkıntılık suçunu değil sanıkların kasıtları gözönünde bulundurulduğunda birçok kişi ile tehdit suçunu oluşturduğu, nasıl silahla tehdit suçunda bir kişinin tabancayı karşısındakinin alnına dayayıp seni öldüreceğim demesinin silahla öldürmeye veya silahla yaralamaya teşebbüs suçunu değil silahla tehdit suçunu oluşturuyorsa bu olayda da yöntem olarak ırza geçilecekmiş düşüncesini uyandıran yöntemlerin ve davranışların vasıta olarak kullanıldığı, gerçek kastın vasıta olarak kullanılan bu yöntemlerle sonuca oluşmak ve ırza geçmek değil bu yöntemlerle mağduru korkutmak olduğu anlaşılmış, sanıkların kastının tehdit olduğu kabul edilmiştir." gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de süresi içinde sanıklar Bahadır Y...... ve Evren G... müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya Yargıtay C.Başsavcılığının 17.02.2005 günlü "bozma" isteyen tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle Yargıtay Ceza Genel Kurulunca okundu, sanıklar Bahadır Y...... ve Evren G... hakkında kurulan hükümlerle sınırlı olarak gerçekleştirilen temyiz incelemesi kapsamında; gereği konuşulup düşünüldü.
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanıklar Bahadır Y...... ile Evren G..."ün tehdit suçundan cezalandırılmalarına karar verilen olayda Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, sanıkların eyleminin hangi suç tipine uyduğu noktasında toplanmaktadır.
İnceleme konusu olayda;
Sanıklar Bahadır Y...... ile Sıddık B....."in 04.12.2000 günü 19.30 sıralarında diğer sanık Evren G..."ü mağdur İbrahim"in evine gönderip, Almanya"dan gelen amcasının kendisini köy kahvesinde beklediğini söyleterek çağırttıkları, mağdur geldiğinde oyalayıp konuşturarak köy kahvesine 300 metre uzaklıktaki bir tarlaya götürdükleri, burada sigara içen sanıkların birbirleriyle üzerlerinde bıçak olduğu intibaını verecek şekilde konuştukları, sanıklardan Bahadır"ın "geçen sene seni burada sinkaf edecektik, acıdık, ellemedik, ama şimdi sinkaf edeceğiz" diye söylediği, ardından kendi pantolonlarını çıkardıkları, daha sonra mağdurun pantolonu ile külotunu indirdikleri sırada mağdurun kaçmaya başladığı, sanıkların bu olayı kimseye söylememesi hususunda bağırarak uyardıkları, ancak sayısal yönden yeterli olmalarına ve zaman ve mekanın elverişliliğine rağmen mağduru yakalamak için herhangi bir davranışta bulunmayıp kaçmasına müsaade ettikleri, mağdurun beyanı, sanıkların gerek kendilerinin gerekse yekdiğerinin eylemdeki konumunu ortaya çıkarmaya elverişli beyan ve kaçamaklı ikrarları, keşif, B.....kişi ve doktor raporları gibi kanıtlardan anlaşılmaktadır.
Tehdit; ağır ve haksız bir zarara uğratılacağının mağdura bildirilmesidir. Gerçekleşmesi failin iradesine bağlı olan ve gelecekte vukubulacak bir kötülüğün gerçekleşebilecek gibi gösterilmesidir. Tehdit mağdurun karar verme ve serbest hareket etme özgürlüğünü kısıtlayan, iç huzurunu bozan, onu endişeye düşüren bir nitelik taşır. Failin sözleri mağdurun üzerinde ciddi bir korku yaratmıyorsa, sonuç almaya elverişli, yeterli ve uygun değilse, tehdit suçunun oluşmayacağı öğretide ve uygulamada kabul edilmektedir.
765 sayılı Türk Ceza Yasasının 421. maddesinde öngörülen sarkıntılık suçu ise; Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 16.09.1963 gün ve 47/47, 06.12.1979 gün ve 432/459, 26.12.1988 gün ve 287/557 sayılı kararlarında; "belirli bir kimseye karşı işlenen ve o kişinin edep ve iffetine dokunan ani ve hareketler yönünden kesiklik gösteren edepsizce davranışlar", 10.10.1988 gün ve 329/344 sayılı kararında "şehvet hissi ile başkalarını rahatsız edecek davranışların sürdürülmesi", 03.02.1998 gün ve 344/10 sayılı kararında ise; "belirli bir kimseye karşı şehvet amacıyla işlenen, edep ve iffete saldırı teşkil eden ani hareketler yönünden kesiklik gösteren edepsizce davranışlar" olarak tanımlanmaktadır.
Yine, 765 sayılı TCY"nın 415 ve 416/2. maddelerinde düzenlenen ırz ve namusa tasaddi suçu da öğretide ve çeşitli yargısal kararlarda; "cinsel ilişki derecesine varmayan, mutlaka mağdurla bedeni teması gerektiren ve devamlılık gösteren şehevi hareketler" olarak tarif edilmektedir.
Öte yandan, aynı Yasanın 61. maddesinin son fıkrasında, isteği ile icra hareketlerinden vazgeçen faile kalkıştığı suçtan ceza verilemeyeceği, ancak vazgeçme anına kadar yaptığı icra hareketlerinin başlı başına bir suç teşkil etmesi halinde, bu suçun cezasının verilmesi ile yetinileceği belirtilmektedir.
Somut olayda; sanıkların sarfettikleri sözler ile gerçekleştirdikleri davranışlar dikkate alındığında, bahane uydurup evden çağırdıkları mağduru boş tarlaya götürmelerinin şehevi amaçlı olduğu dosya kapsamına göre açıklık kazanmıştır. Mağdurun sanıklarda silah bulunmadığını bilmesi ve söylenen şehevi amaçlı sözlerin korku ve endişe verecek boyutlara ulaşmaması karşısında, eylemin tehdit suçunu oluşturmayacağı da açıktır. Yaşları büyük, sayıca üstün ve fizik olarak da güçlü olmaları nedeniyle mağduru ıssız ortamda çok rahat biçimde yakalamaları mümkün olduğu halde, bu hususta hiç bir çaba içine girmeyip sadece olayı başkalarına söylememesi hususunda uyarmakla yetinerek kaçmasına göz yuman sanıkların eylemlerinden ihtiyariyle vazgeçtikleri anlaşılmaktadır. O halde, sanıkların vazgeçme anına kadar gerçekleştirdikleri eylemlerinden sorumlu tutulmaları yasa gereğidir. Sanıkların, bedensel temasla şehevi amaçlarını tatmine yönelik bir davranışta bulunmaksızın salt kendi pantolonlarını çıkarmaları, ardından da mağdurun pantolon ve külotunu sıyırmaları şeklindeki sırnaşıkça davranışlar ise, 765 sayılı TCY"nın 421. maddesinde tanımlanan sarkıntılık suçunu oluşturur.
Bu itibarla, sanıkların eylemini tehdit suçu olarak nitelendiren Yerel Mahkeme direnme hükmü isabetsiz bulunduğundan bozulmasına, bozma kararının hükmü temyiz etmeyen sanık Sıddık B....."e teşmil edilmesine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne gerekçe yönünden katılmayan bir kısım Kurul Üyesi; olayda ihtiyariyle vazgeçmenin şartlarının bulunmadığını, sanıkların ırza geçmeye yönelik davranışlarını mağdurun kaçması üzerine gerçekleştiremediklerini, dolayısıyla eylemlerinin ırza geçmeye eksik kalkışma suçunu oluşturacağını belirterek,
Bir Kurul Üyesi ise; sanıkların ihtiyariyle vazgeçme anına kadar gerçekleştirdikleri eylemlerinin ırz ve namusa tasaddi suçunu oluşturduğunu ileri sürerek karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;
Yerel Mahkeme direnme hükmünün BOZULMASINA,
CYUY"nın 325. maddesi uyarınca bozma kararının hükmü temyiz etmeyen sanık Sıddık B....."e teşmiline,
Dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 24.05.2005 günü tebliğnamedeki düşünceye uygun olarak, gerekçede oyçokluğu sonuçta oybirliği ile karar verildi.