Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2004/4-217 Esas 2005/15 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2004/4-217
Karar No: 2005/15

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2004/4-217 Esas 2005/15 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu 2004/4-217 E., 2005/15 K.

Ceza Genel Kurulu 2004/4-217 E., 2005/15 K.

  • SORUŞTURMANIN GENİŞLETİLMESİ
  • SUÇUN HUKUKİ NİTELENDİRİLMESİ
  • 647 S. CEZALARIN İNFAZI HAKKINDA KANUN (MÜLGA) [ Madde 6 ]
  • 647 S. CEZALARIN İNFAZI HAKKINDA KANUN (MÜLGA) [ Madde 4 ]
  • 647 S. CEZALARIN İNFAZI HAKKINDA KANUN (MÜLGA) [ Madde 5 ]
  • 765 S. TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) [ Madde 480 ]
  • 765 S. TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) [ Madde 482 ]
  • 765 S. TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) [ Madde 485 ]
  • 765 S. TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) [ Madde 59 ]
  • 1412 S. CEZA MUHAKEMELERİ USULÜ KANUNU (MÜLGA) [ Madde 255 ]
  • 1412 S. CEZA MUHAKEMELERİ USULÜ KANUNU (MÜLGA) [ Madde 384 ]
  • "İçtihat Metni"

    Gıyapta madde tayini suretiyle hakaret suçundan sanık Mehmet Y......."ın TCY.nın 480/1, 59, 647 sayılı Yasanın 4. maddeleri uY..ınca 302.200.000 lira ağır para cezasıyla cezalan-dırılmasına, bu cezasının 647 sayılı Yasanın 5. maddesi uY..ınca üç aylık taksitlerle 6 eşit taksitte alınmasına ve aynı Yasanın 6. maddesi uY..ınca cezasının ertelenmesine ilişkin Divriği Asliye Ceza Mahkemesince 24.05.2001 gün ve 98-53 sayı ile verilen kararın sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Y..gıtay 4.Ceza Dairesince 23.12.2002 gün ve 15677-18895 sayı ve oyçokluğuyla hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

    Bu karara karşı Y..gıtay C.Başsavcılığınca itiraz yoluna başvurulması üzerine dosyayı inceleyen, Y..gıtay Ceza Genel Kurulunca 04.03.2003 gün ve 46-14 sayı ile;

    "İncelenen dosyada, Özel Dairenin çoğunluk oyunu oluşturan dört Üyesi, sanığın yüklenen suçtan mahkûmiyetine ilişkin mahkeme kararının onanması doğrultusunda oy kullanarak esasa ilişkin görüşlerini açıklamışlardır. Azınlık oyunu oluşturan bir Üye ise, soruşturmanın genişletilmesi gerektiğini ileri sürmüştür. Bu görüş CYUY.nın 384. maddesi uY..ınca çözülmesi gereken bir ön sorundur. Azınlık görüşü, soruşturmanın genişletilmesi ve sonucuna göre elde edilen kanıtlar nazara alınarak sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerektiğine ilişkindir. Bu aşama sonuçlandıktan sonra esas hakkında oy kullanacağını belirtmiştir. Azınlık oyu davayı sonuçlandırıcı oy niteliğinde olmadığından, onama kararına katılmayan Üyenin CYUY.nın 384. maddesi uY..ınca davanın esası hakkında oy kullanması sağlandıktan sonra hüküm kurulması gerekmektedir.

    Bu itibarla, itirazın öncelikle bu değişik nedenden dolayı kabulü ile yukarıda açıklanan buyurucu usûl kurallarına aykırı olarak verilen Özel Daire onama kararının kaldırılmasına karar verilmelidir. Verilen kararın niteliği itibariyle bu aşamada, Y..gıtay C.Başsavcılığı itirazında belirtilen hususun görüşülmesine gerek görülmemiştir." gerekçesiyle Özel Daire kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.

    Bu karar üzerine dosyayı yeniden inceleyen Y..gıtay 4. Ceza Dairesince 26.10.2004 gün ve 8048-10510 sayı ile;

    "Sanığın hamile olan yakınan eşinin yokluğunda söylediği kabul edilen (beklediği çocuk benden değil, başka erkeklerle olan ilişkisinden) biçimindeki sözlerinin belli bir olay yükleme niteliğinde olmadığı gözetilmeden, TCY.nın 482/1. maddesi yerine, aynı Yasanın 480/1. maddesiyle hükümlülük kararı verilmesi" isabetsizliğinden hükmün oyçokluğu ile bozulmasına karar verilmiş, Daire Üyelerinden O.Yaşar ve E.S.Yalçın ise, "Sanık hamile olan mağdure eşinin yokluğunda iki tanığın beyanı ve sanığın iş arkadaşlarına da anlattığı yolundaki ikrarına göre; en az üç kişiyle iletişim kurarak (karnındaki çocuk benden değil ilişki kurduğu kişidendir) dediği ve ayrıca soy bağının reddi davasını açtığı anlaşılmıştır.

    Bu durum karşısında;

    Soy bağı davasının CYY.nın 255/3. madde-fıkrası uY..ınca bekletici sorun sayılması ve sonucuna göre;

    a) Çocuğun sanıktan olduğu belirlendiği takdirde, sanığın söylediği sözlerin, ilişki kurduğu kişinin o sırada adını belirtmemiş olsa da konu, zaman ve biçim gibi öğelerin varlığı nedeniyle hamile olan mağdure açısından somut ve belli olay yükleme niteliğinde olduğundan, TCY.nın 480/1. maddesinin uygulanması,

    b) Çocuğun başkasından olduğu saptandığı takdirde ise, hakaret suçunun genel kasıtla işlendiği ve gerçek olan bir durumu yaymanın suç oluşturduğu da gözetilmek suretiyle, sanığın suç işleme kastının bulunup bulunmadığının tartışılması ve bulunduğu kabul edildiği takdirde, mağdurenin haksız hareketiyle hakaret suçuna neden olmasına göre, TCY.nın 485/1. madde- fıkrasının uygulanması gerektiği;

    Ancak, soruşturmanın genişletilmesi isteği kabul edilmediğine göre, yukarıda belirtildiği gibi mağdure açısından somut bir olay yüklendiğinden CYY.nın 384. maddesi uY..ınca hükmün onanması görüşüyle sayın çoğunlukça verilen bozma kararına katılmıyoruz." şeklinde karşı oy kullanmışlardır.

    Y..gıtay C.Başsavcılığı ise 13.12.2004 gün ve 120327 sayı ile;

    "Kanunun 480. maddesinde cezalandırılan fiil, sanığın hakaret veya husumete maruz kılacak isnadının madde-i mahsusa teşkil etmesi; 482. maddesinde cezalandırılan fiil ise bir kimsenin namus veya şöhret veya vakar ve haysiyetine dokunacak söz veya davranışta bulunulmasıdır.

    Dava konusu olayda sanık Mehmet Y......., eşi müştekinin hamile kaldığı bebeğin kendisinden olmadığını düşündüğü için evde kız kardeşlerine, işyerinde boşanma sebebini soranlara ve Nüfus İdaresinde bir memura doğacak çocuğun kendisinden olmadığını söylemiştir.

    Sanığın, eşi mağdure hakkındaki söylediği sözler soyut bir yakıştırma değildir. Müştekinin hamile olduğu da nazara alındığında belli bir olayın isnat edilmesi söz konusudur. Bu isnat da müştekinin kendisinden başka bir kişi ile ilişkide bulunduğu ve hamile kaldığıdır. Hakaret suçunun genel kasıtla işlendiği, özel kasıt aranmadığı, gerçek durumu yaymanın da suç teşkil ettiği nazara alındığında, sanık hakkında TCK.nun 480. maddesi uY..ınca ceza tayininde yasaya aykırılık bulunmamaktadır.

    Ancak TCK.nun 485. maddesi ile, dava konusu suça mağdurun kendi haksız hareketi ile sebebiyet vermiş olması halinde cezanın azaltılması öngörülmüştür.

    Müşteki ile sanık resmi nikahla evlidir. Divriği Asliye Hukuk Mahkemesinin 2000/50 sayılı boşanma, aynı mahkemenin 2000/106 sayılı nesebin reddi, keza aynı mahkemenin 2001/6 esas sayılı nafaka davasından müşteki ve sanığın olay tarihinde resmi nikahla evli oldukları anlaşılmaktadır. Şikayet ve dava konusu sözler bu evlilik sırasında müştekinin hamile kalması üzerine söylenmiştir. Müşteki daha sonra bir çocuk dünyaya getirmiştir. Sanık mahkemedeki 08.02.2001 havale tarihli yazılı savunmasında, açtığı nesebin reddi davasında müştekinin dünyaya getirdiği çocuğun kendisinden olup olmadığının belirlenmesi için DNA testi yapılmasını talep ettiğini ifade etmektedir.

    Müştekinin dünyaya getirdiği çocuğu müşteki ile sanığın müşterek çocukları olup olmadığının yapılacak DNA testi ile kesin olarak belirlenmesi mümkün bulunmaktadır.

    Divriği Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmekte olan nesebin reddi davasında yaptırılması istenilen DNA testi ile sonunda ya da mahkemece yaptırılacak inceleme sonunda dünyaya gelen çocuğun müşteki ile sanığın müşterek çocukları olmadığı belirlendiği takdirde şikayet ve dava konusu fiile, müştekinin sanık ile evli bulunduğu sırada başka bir kişi ile ilişkide bulunup hamile kalmak suretiyle kendi haksız hareketi sonucu sebebiyet verdiğinin kabul edilmesi ve tayin olunacak cezanın TCK.nun 485. maddesi gereğince azaltılması icap edecektir.

    Mahkemece bu hususun nazara alınmamış olması hükmün bu gerekçe ile bozulmasını icap ettirmektedir." görüşüyle itiraz yoluna başvurarak, Özel Daire kararının kaldırılmasına, Yerel Mahkemenin kararının bozulmasına karar verilmesi talebinde bulunmuştur.

    Dosya Birinci Başkanlığa gönderilmekle, Y..gıtay Ceza Genel Kurulunca okunup, konu müzakere edilmiş ve açıklanan karara varılmıştır.

    CEZA GENEL KURULU KARARI

    Sanığın, gıyapta madde tayini suretiyle hakaret suçundan cezalandırılmasına karar verilen olayda Özel Daire ile Y..gıtay C.Başsavcılığı arasındaki hukuki uyuşmazlık;

    a) Sanığın ve yakınanın müşterek çocuğunun nesebinin tayini için soruşturmanın genişletilmesinin gerekip gerekmediği;

    b) Birinci nedenin sonucuna bağlı olarak sanığın sabit olduğu kabul edilen eyleminin hakaret mi yoksa sövme suçunu mu oluşturduğu;

    c) Sanık hakkında TCY.nın 485. maddesinin uygulanma yerinin bulunup bulunmadığının belirlenmesi noktalarında toplanmaktadır.

    İncelenen dosya içeriğine göre;

    Yakınan Naime Y....... 03.07.2000 tarihli dilekçesinde, sanıklardan Mehmet Y......."ın eşi, sanıklar Zeliha H......., Emine Y..... ve Safigül Y.."ın ise görümceleri olduğunu, kocasından 6 aylık hamile olmasına rağmen sanıkların, hamileliğin eşinden olmayıp başka kişilerle kurduğu ilişkiden olduğu konusunda laf üreterek kişiliğini rencide ettiklerini, sanıkların cezalandırılmasını talep ettiğini belirtmiş ve Nevin K..., Hasan K..., İlyas B......, Emine B...... ve Safigül Y....... adlı kişileri tanık olarak göstermiştir.

    Aynı gün C.savcılığınca alınan ifadesinde; sanık Mehmet ile bir yıldır evli olduklarını, birbuçuk ay önce ayrı yaşamaya başladıklarını, bu arada 6 aylık hamile olduğunu, eşinin açtığı boşanma davasının devam ettiğini, ayrı yaşamaya başladıklarından beri sanıkların çeşitli kişilerin yanında, hamileliğinin eşi Mehmet"ten değil başkalarından olduğunu, başkalarıyla ilişkisinin bulunduğunu söyleyerek hakkında asılsız sözlerle kendisine iftira ve hakaret ettiklerini, sanıklardan şikayetçi olduğunu bildirmiş, duruşmada da benzer şekilde anlatımda bulunmuş, ayrıca Davut D....., Gazi Yıldız ve Cemal Y......."ın tanık olarak dinlenmelerini istediğini söylemiştir.

    Sanık Mehmet Y......., 11.07.2000 tarihinde C.savcılığınca alınan ifadesinde, yakınan ile evli olduklarını, boşanma davası açtığını ve 6 aylık hamile olarak taşıdığı bebeğin kendisinden olmadığını düşündüğünün doğru olduğunu, ancak bu konuyu her yerde konuşmadığını, sadece evde kardeşlerine söylediğini, işyerinde de neden boşandıkları konusunda üzerine gelindiğinde boşanma nedeni olarak bu şüphesini anlattığını, bunun dışında yakınana hakaret etmediğini, yüklenen suçu kabul etmediğini beyan etmiş, duruşmada da önceki savunmasını ve mahkemeye sunduğu dilekçesini tekrar ettiğini söylemiştir.

    Mahkemeye sunduğu 08.02.2001 havale tarihli dilekçesinde; çocuğun kendisinden olmayıp başka erkeklerle cinsel ilişkisinden olması nedeniyle nesebin reddi davası açtığını, bu davada DNA testi yapılacağından sonucunun beklenmesini talep ettiğini, yakınanın başka erkeklerle aşıkane çekilmiş fotoğraflarını, yakınana yazılmış aşk mektuplarını ve hatıra defterinde yazdıklarını bulduğunu, tüm bunlara sinirlenen yakınanın kendisinden ve kız kardeşlerinden öç almak amacıyla hakaret ettiklerinden bahisle şikayetçi olduğunu, gösterdiği tanıkların yakın akrabaları olup beyanlarını kabul etmediğini, hiçbir zaman hiçbir yerde yakınanı küçültücü söz söylemediklerini, yakınan ile aralarındaki dava dosyaları getirtilerek incelendiğinde aralarındaki anlaşmazlığın boyutunun ortaya çıkacağını, hakaret kastı ile hareket etmediğini, bu konuda bilirkişi heyeti tayin edilerek rapor alınması gerektiğini belirtmiştir.

    24.05.2001 günlü oturumdaki son savunmasında ise, Y..gılamaya konu isnadı kız kardeşlerine ve işyerindeki arkadaşlarına, hatta adını tam hatırlamamakla beraber Behlül Ö...... adlı kişiye de söylediğini, ancak atılı suçu işlediğini kabul etmediğini belirtmiştir.

    Y..gıtay C.Başsavcılığı itirazının CYUY.nın 316. maddesi uY..ınca sanığa tebliği üzerine Ceza Genel Kurulu Başkanlığına sunduğu 07.02.2005 havale tarihli dilekçede; açmış olduğu nesebin reddi davasında, boşandığı eşi yakınan Naime ve çocuğu ile Adli Tıp Kurumuna giderken, yazılan müzekkerede yakınan ile yakın akraba oldukları hususunun belirtilmemesi nedeniyle Adli Tıp Kurumunda alt kan grubu çalışması yapılmadan bir sonuca varılarak DNA testi sonucunda çocuğun kendisinden olduğunun bildirildiğini, bu duruma itiraz ettiyse de dinlenmeyerek davanın reddedildiğini ve bu kararın da Y..gıtay"ca onandığını, karar düzeltme talebinin de reddedilmesi üzerine kararın kesinleştiğini belirtmiş ve suçsuz olduğuna ilişkin önceki savunmalarına benzer bir savunmada bulunmuş, dilekçesine ilgili davaların karar örneklerini eklemiştir.

    Haklarında aynı suçtan verilen beraat kararları kesinleşen sanıklar Emine Y....., Zeliha H....... ve Safigül Y.. ise aşamalarda suçlamayı kabul etmediklerini belirtmişlerdir.

    Tanık Emine B......, C.savcılığında, yakınan Naime"nin teyzesi olduğunu, yakınanın çocuğunun başkasından olduğunu belirttiklerini duyunca sanıklara yaptıklarının doğru olmadığını söylediğini, aynı sözleri daha sonra başka yerlerde de duyduğunu belirtmiş, duruşmada benzer şekilde beyanda bulunmakla beraber, ayrıca bir seferinde sanık Mehmet ile telefonda konuşurlarken, sanığın, yakınanın karnındaki çocuğun kendisinden olmadığını, başkasıyla ilişki neticesinde olduğunu, bu nedenle ayrılmaya karar verdiklerini belirttiğini söylemiştir.

    Tanık İlyas B...... ise, gerek yakınan Naime"nin gerekse sanık Mehmet"in uzaktan akrabası olduklarını, iki ay kadar önce sanık Mehmet"in, hakim havaleli bir boşanma davası dilekçesi ile işyeri olan nüfus idaresine gelip nüfus kaydı çıkarttırmak istediğini, daireden dışarı çıkıp ne olduğunu sorduğunda sanığın, "sen yabancı değilsin eşimin çocuğu benden değil" dediğini, bunun üzerine böyle şeylerin ulu orta söylenecek şeyler olmadığını, ayrılmak istiyorsa bunun normal olduğunu, ancak karşı tarafı kötülemeye hakkı olmadığını sanığa söylediğini, olay hakkındaki bilgisinin bundan ibaret olduğunu beyan etmiştir.

    Tanık Hasan K..., C.savcılığında, sanıkların hiç birisinin ağzından yakınanın iddia ettiği sözleri duymadığını, ancak mahalle halkından adlarını hatırlayamadığı bir kısım kişilerin sanıkların, yakınanın eşinden başka birinden hamile kaldığına dair sözler sarfettiklerini kendisine söylediklerini, mahallede bu tür yaygın bir dedikodu olduğunu, sanıkların bu tür şeyleri kimlere söylediklerini bilemediğini beyan etmiş, duruşmada da benzer şekilde anlatımda bulunmuştur.

    Tanık Nivin K... ise, şikayet dilekçesinde Nevin K... olarak geçen kişinin kendisi olduğunu, tarafları tanıdığını, sanıkların ağzından yakınana yönelik herhangi bir şey duymadığını, ancak mahallede yakınanın başkasından hamile kaldığına dair sözler söylediklerini duyduğunu beyan etmiştir.

    Yerel Mahkemece taraflar arasındaki dava dosyaları getirtilerek 29.03.2001 günlü oturumda incelenmiş;

    Divriği Asliye Hukuk Mahkemesinin 2000/106 esas sayılı dosyasının sanık Mehmet tarafından yakınan Naime aleyhine 15.02.2001 tarihinde açılan nesebin reddi davasına ilişkin olup Y..gılamanın devam ettiği;

    Divriği Asliye Hukuk Mahkemesinin 2001/6 esas sayılı dosyasının yakınan Naime tarafından sanık Mehmet aleyhine 10.01.2001 tarihinde açılan nafaka davasına ilişkin olup Y..gılamanın devam ettiği;

    Divriği Sulh Ceza Mahkemesinin 2000/45 esas sayılı dosyasında yakınanın Naime, sanıkların ise Zeliha H......., Emine Y..... ve Safigül Y.. oldukları, karşılıklı nezaket icaplarına aykırı olarak hırsızlık suçundan açılan davanın devam ettiği;

    Divriği Asliye Ceza Mahkemesinin 2000/63 sayılı dosyasında ise, yakınanların Mehmet Y....... ile Emine Y.., yakınan-sanıkların Kemal Arslan ve Nermin Y.. olduğu, silahla koşullu tehdit, tehdit ve alenen yüze karşı sövme suçlarından açılan davanın devam ettiği hususları tutanağa geçirilmiştir.

    Sanık tarafından Y..gıtay Başsavcılığı itirazına karşı diyeceklerini bildirdiği 07.02.2005 tarihli dilekçe ekindeki belgelerin incelenmesinde;

    Divriği Asliye Hukuk Mahkemesince 12.03.2002 gün ve 86-21 ayı ile;

    "Davalının (yakınan Naime) evlilik birliğinin gerektirdiği sadakati göstermediği, evlenmeden önce yabancı erkeklerle birlikte çektirdiği fotoğrafları hatıra defterinde sakladığı gibi davacı eşin kendisinden kuşku duyacak, güven duygusunu sarsacak nitelikte esrarengiz davranışlar içerisinde olduğu, dava açılmadan önceki bir tarihte yabancı bir erkekle uygunsuz bir vaziyette Devlet Hastanesinin alt katındaki bir odada soyunmuş vaziyette yakalandığı, davalının bu davranışının davacı kocada oluşan güven duygusunu aşırı derecede sarsacak ve birliğin devamını özellikle davacı koca tarafından çekilmez bir duruma soktuğu" gerekçesine dayalı olarak sanık Mehmet ile yakınan Naime"nin boşanmalarına kara verildiği, bu kararın taraflarca temyiz edilmediğinden 05.04.2002 tarihinde kesinleştiği;

    Divriği Asliye Hukuk Mahkemesince 02.10.2001 gün ve 106-121 sayı ile; sanık tarafından açılan nesebin reddi davasında, Adli Tıp Kurumu Biyoloji İhtisas Dairesince yapılan inceleme sonucunda, DNA tiplemeleri ve beyaz ırk için belirlenen gen frekanslarına göre yapılan tetkiklerde çocuğun babasının % 99.99 ihtimalle sanık Mehmet Y....... olduğunun belirlenmesine dayalı olarak ispatlanamayan davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.

    Bütün bu bilgi ve belgeler bir arada ele alınıp değerlendirildiği ve;

    Birinci uyuşmazlık konusu incelendiğinde; sanık tarafından sunulan belgelere göre, çocuğun nesebinin belirlendiği nazara alındığında, soruşturmanın genişletilmesine gerek olmadığı açıktır. Bu nedenle Y..gıtay C.Başsavcılığının birinci itiraz nedeninin reddine karar verilmelidir.

    İkinci uyuşmazlık konusu incelendiğinde; gerek sanığın aşamalardaki ifadelerinde suçu dolaylı kabulü, gerekse tanıkların anlatımları karşısında, sanığın ikiden fazla kişilerle ihtilat ederek yakınan hakkında, "karnındaki çocuk benden değildir" dediği ve bu sözlerin tahkir edici nitelikte olduğu tüm dosya kapsamıyla sabittir.

    Sanığın söylediği sabit olan ve tahkir edici nitelikteki, "karnındaki çocuk benden değildir" sözlerinin hangi suç niteliğine uyduğuna gelince; yerleşmiş Y..gısal kararlarda kabul edildiği üzere, belli bir olay yüklenmesine rağmen zaman, yer ve kişi gösterilmemesi nedeniyle madde tayini içermediği anlaşılmaktadır. Madde tayini suretiyle işlenmediği kabul edilen tahkir eylemi, TCY.nın 482. maddesindeki sövme suçunu oluşturacaktır. Bu nedenle Özel Dairenin, suç niteliğine yönelik bozma nedeni isabetli olduğundan, Y..gıtay C.Başsavcılığının ikinci itiraz nedeninin de reddine karar verilmelidir.

    Çoğunluk görüşüne katılmayan Kurul Üyesi E.S.Yalçın ise; "Madde tayini suretiyle hakaret suçlarında, belli bir olayın yüklenmesi, zaman, yer ve kişi gösterilmesinin gerekli olduğunu, ancak bu hallerin tamamının bir arada bulunmasının gerekmediğini, somut olayda sanık tarafından yakınana belli bir olay yüklendiğini, bunun da yakınanı, halkın hakaret ve husumetine maruz kılacak nitelikte bir eylem olduğundan, Yerel Mahkemece sanık hakkında TCY.nın 480/1. maddesinin uygulanması isabetlidir." görüşüyle karşı oy kullanmıştır.

    Üçüncü uyuşmazlık nedeninin incelenmesinde; yakınan ile sanığın şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşandıkları ve kesinleşmiş bir mahkeme ilamıyla yakınanın, evlilik birliğinin gerektirdiği sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığının kabul edildiği anlaşılmaktadır. Sanığın söylediği tahkir edici sözleri, yakınanın neden olduğu haksız bu hareket nedeniyle gerçekleştirdiği nazara alındığında, sanık hakkında TCY.nın 485. maddesinin uygulanması gerekmektedir. Yerel Mahkemece sanık hakkında hakaret suçlarına özgü tahrik maddesinin uygulanmaması, dosya kapsamına ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle Y..gıtay C.Başsavcılığının üçüncü itiraz nedeni kabul edilmeli ve Yerel Mahkeme hükmünün bu nedenle de bozulmasına karar verilmelidir.

    SONUÇ : Açıklanan nedenlerle Y..gıtay C.Başsavcılığının;

    1- Soruşturmanın genişletilmesi gerektiğine ilişkin itirazının REDDİNE, (oybirliğiyle),

    2- Suç niteliğine ilişkin itirazının REDDİNE, (oyçokluğuyla),

    3-Sanık hakkında tahrik nedeniyle TCY.nın 485. maddesinin uygulanması gerektiğine ilişkin itirazının KABULÜNE,

    Divriği Asliye Ceza Mahkemesinin 24.05.2001 gün ve 98-53 sayılı hükmünün, sanık hakkında TCY.nın 485. maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliği nedeniyle de BOZULMASINA,

    Y..gıtay 4. Ceza Dairesinin 26.10.2004 gün ve 8048-10510 sayılı kararına bu bozma nedeninin de eklenmesine, (oybirliğiyle),

    4- Dosyanın yerine gönderilmek üzere Y..gıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 01.03.2005 tarihinde birinci ve üçüncü nedenlerde oybirliğiyle, ikinci nedende ise oyçokluğuyla karar verildi.

    Hemen Ara