Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2022/13764 Esas 2022/23820 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
4. Ceza Dairesi
Esas No: 2022/13764
Karar No: 2022/23820
Karar Tarihi: 29.11.2022

Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2022/13764 Esas 2022/23820 Karar Sayılı İlamı

4. Ceza Dairesi         2022/13764 E.  ,  2022/23820 K.

    "İçtihat Metni"

    KARAR

    Şantaj suçundan sanık ...'ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 107/2 ve 52/2. maddeleri uyarınca 1 yıl hapis ve 100,00 Türk lirası adli para cezaları ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve 5 yıl süre ile denetime tâbi tutulmasına dair ... Asliye Ceza Mahkemesinin 04/03/2021 tarihli ve 2019/607 esas, 2021/134 sayılı kararına karşı katılan kurum vekilince hem esas yönünden hem de vekalet ücreti yönünden yapılan itirazın vekalet ücreti yönünden kabulü ile hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kaldırılmasına dair ... Ağır Ceza Mahkemesinin 25/10/2021 tarihli ve 2021/173 değişik iş sayılı kararının, Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, 07/10/2022 gün ve 2022/105916 sayılı istem yazısıyla Dairemize gönderilen dava dosyası incelendi.
    İstem yazısında; “ Dosya kapsamına göre,
    1) Benzer bir olay sebebiyle Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 16/09/2020 tarihli ve 2020/1355 esas, 2020/10191 karar sayılı ilâmında "Ayrıntılarına Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 13/12/2019 tarihli, 2019/6 esas, 2019/7 sayılı kararında değinildiği üzere, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının, 6284 sayılı Kanun kapsamına giren bir suçtan dolayı yapılan yargılamada, anılan Kanunun 20/2. maddesine göre, gerekli görmesi halinde kamu davasına katılma hakkı bulunduğunda kuşku yoktur. Ancak yargılamayı yürüten mahkemenin, anılan Kurumu davadan haberdar etme zorunluluğu da bulunmamaktadır... adı geçen Kurumun davaya katılması, devletin, Anayasadan kaynaklanan ailenin korunması görevinin bir parçası olup, kamu görevi taşıması nedeniyle, sanık hakkında mahkumiyet yahut hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi halinde, kendisini vekil ile temsil ettiren Bakanlık lehine, sanık aleyhine vekalet ücretin hükmedilmemesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır..." ve Yargıtay 14. Ceza Dairesinin 21/02/2019 tarihli ve 2018/7458 esas, 2019/7439 karar sayılı ilâmında "Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının davaya katılmasının doğrudan Anayasa ve Kanundan kaynaklanan koruma yükümlülüğüne ilişkin bir kamu görevi olması nedeniyle vekalet ücretine yönelik talebin reddine" şeklinde yer alan açıklamalar karşısında, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının davaya katılmasının doğrudan Anayasa ve kanundan kaynaklanan koruma görevine ilişkin olup Bakanlığa yüklenen bir kamu görevi olduğu ve Bakanlık lehine vekâlet ücretine hükmedilemeyeceği gözetilmeden, itirazın reddi yerine yazılı şekilde kabulüne karar verilmesinde,
    Kabule göre de,
    İtiraz merciince itirazın vekâlet ücreti yönünden kabulüyle yerel Mahkemenin kararının kaldırılmasına, dosyanın Mahkemesine gönderilmesine karar verildiği anlaşılmış ise de, 5271 sayılı Kanun'un "İtiraz yerinde görülürse merci, aynı zamanda itiraz konusu hakkında da karar verir" şeklindeki 271/2. maddesi nazara alınarak, söz konusu eksikliğin itiraz merciince giderilebilecek eksikliklerden olduğu gözetilmeden, itiraz konusu hakkında bir karar verilmemesinde,
    İsabet görülmemiştir. ” denilmektedir.
    Hukuksal Değerlendirme;
    1 numaralı kanun yararına bozma talebi yönünden;
    Olağanüstü kanun yolu olan ve öğretide “Olağanüstü temyiz” olarak adlandırılan kanun yararına bozmanın amacı hakim veya mahkeme tarafından verilen ve istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen kararların Yargıtay tarafından incelenmesini sağlamak suretiyle ülke sathında birliğe ulaşmak, hakim veya mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıkları toplum ve birey açısından hukuk yararına gidermektir.
    Olağanüstü bir kanun yolu olan kanun yararına bozma müessesesinin konusunu oluşturabilecek kanuna aykırılık halleri, olağan kanun yolu olan temyiz nedenlerine göre dar ve kısıtlı tutulduğunda kesin hükmün otoritesi korunmuş olur.
    26/10/1932 gün ve 29/12 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ve bu karar esas alınmak suretiyle verilen Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve özel dairelerin süreklilik arz eden kararlarında belirtildiği üzere, kabul edip etmemenin hâkim veya mahkemenin takdirine bağlı olduğu istekler hakkında verilen kararlar ile delillerin değerlendirilmesine ve şahsi hakka ilişkin kararlar kanun yararına bozma konusu olamaz.
    Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 07/06/1971 gün ve 497-209, 07/02/1972 gün ve 447-72, 24/02/1975 gün ve 37-32, 14/06/2005 gün ve 66-65, 07/02/2006 gün ve 172-10, 22/10/2013 tarih ve 2012/11-1322-2013/421 sayılı kararlarında da vurgulandığı üzere, vekâlet ücretinin yargılama giderlerinden olması şahsi hak olma niteliğini değiştirmeyeceğinden ve kişisel hakka ilişkin olarak yapılan aykırılıklar nedeniyle kanun yararına bozma isteminde bulunulamayacağından, vekalet ücretine hükmedilmemesine ilişkin karara itiraz üzerine mercii tarafından Yerel Mahkemenin kararının diğer yönleri baki kalmak kaydıyla sadece vekalet ücreti yönünden ortadan kaldırılmasına yönelik karar kanun yararına bozma isteminin konusu olamayacağından talebin reddine karar vermek gerekmiştir.
    2 numaralı kanun yararına bozma talebi yönünden;
    ... Asliye Ceza Mahkemesi'nin 04/03/2021 tarihli ve 2019/607 esas, 2021/134 sayılı kararında hüküm fıkrasında kurum lehine vekalet ücretine ilişkin herhangi bir hüküm bulunmadığı, katılan kurum vekili tarafından açıklanması geri bırakılan hükme vekalet ücretine ilişkin olmak üzere itiraz edildiği, itiraz merciince itirazın kabulüyle Yerel Mahkemenin kararının diğer yönleri baki kalmak kaydıyla sadece vekalet ücreti yönünden ortadan kaldırılmasına, gereği için dosyanın Mahkemesine gönderilmesine karar verildiği anlaşılmış ise de,
    5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "İtiraz yerinde görülürse merci, aynı zamanda itiraz konusu hakkında da karar verir" şeklindeki 271/2. maddesi nazara alınarak, söz konusu eksikliğin itiraz merciince de giderilebileceği, mahkemesince yeniden yargılama yapılmasına gerek bulunmadığı gözetilmeden, merciince itiraz konusu hakkında bir karar verilmemesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir.
    5271 sayılı CMK’nın 231. maddesinde düzenlenen “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” müessesesinin uygulanabilmesi için, anılan maddenin 6. fıkrasında belirtilen objektif ve subjektif koşulların bulunması ve öncelikle sanığın isnad edilen suçu işlediğinin yapılan yargılama sonucu belirlenmesi gerekmektedir.
    CMK’nın 231. maddesinin 12. fıkrasına göre hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı itiraz yoluna başvurulabilecektir.
    Olağan kanun yollarından olan itiraz, 5271 sayılı CMK’nın 267 ila 271. maddeleri, arasında düzenlenmiş olup "İtiraz olunabilecek kararlar" başlıklı 267. maddesinde; "Hâkim kararları ile kanunun gösterdiği hâllerde, mahkeme kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir" şeklindeki düzenlemeye göre, kural olarak sadece hakim kararlarına karşı gidilebilecek olan itiraz yoluna, kanunlarda açıkça gösterilmiş olunması kaydıyla mahkeme kararlarına karşı da başvurulması mümkündür.
    CMK’nın 270 ve 271. maddelerine göre, itiraz incelemesi kural olarak duruşmasız ve dosya üzerinden yapılacak, merci gerekli görürse Cumhuriyet Savcısı, müdafii veya vekili de dinleyebilecektir. Bunun yanında merci, yazı ile cevap verebilmesi için itiraz istemini Cumhuriyet Savcısı ve karşı tarafa bildirebilecek, kendisi de inceleme ve araştırma yapabileceği gibi gerekli gördüğünde bunların yapılması konusunda emir de verebilecektir.
    CMK’nın itirazla ilgili yukarıda yer verilen maddelerinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yönelik itirazın yalnızca şekil yönünden inceleneceği, esasın inceleme dışı bırakılacağına dair bir düzenleme bulunmamaktadır.
    Yargıtay Ceza Genel Kurulu da 22/01/2013 tarih ve 2012/10-534 esas, 2013/15 sayılı kararında; “….Dolayısıyla, kanunda yer alan "İtiraz yerinde görülürse merci, aynı zamanda itiraz konusu hakkında da karar verir" hükmü, itirazı kabul eden merciin sadece "itiraz konusu" hakkında karar vermesi şeklinde anlaşılmalıdır. Buna karşın bu hüküm itiraz konusu dışında dosyanın esası hakkında da yargılamayı sonuçlandıracak (örneğin görevsizlik kararını kaldıran merciin dosyanın esası hakkında karar vermesi ya da hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararı kaldıran merciin hükmü açıklaması gibi) bir karar vermesi gerektiği şeklinde yorumlanmamalıdır. Nitekim Ceza Genel Kurulunun 26/10/2010 gün ve 182-209 sayılı kararında; hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına yapılan itirazı inceleyen merciin, itirazı yerinde görmesi halinde dosyayı hükmün açıklanması için yargılamayı yapan asıl mahkemesine göndermesi gerektiği kabul edilmiştir.” şeklindeki gerekçe ile itirazı kabul eden merciin dosyayı gereği için mahkemesine iade etmesi gerektiği vurgulanmıştır.
    Somut olayda itirazı incelemekle görevli ... Ağır Ceza Mahkemesinin itirazı yerinde gördüğü ve itirazın kabulüne karar vererek gereği için dosyayı mahkemesine iade ettiği, dolayısıyla uygulamasının yukarıdaki açıklamalar ışığında hukuka uygun olduğu görülüp bu talep yönünden de kanun yararına bozma talebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
    Sonuç ve Karar:
    Yukarıda açıklanan nedenlerle;
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görülmediğinden, CMK'nın 309. maddesi koşullarını taşımayan KANUN YARARINA BOZMA İSTEMİNİN REDDİNE, dosyanın Adalet Bakanlığına sunulmak üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na TEVDİİNE, 29/11/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

    Hemen Ara