Esas No: 2006/2-248
Karar No: 2006/266
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2006/2-248 Esas 2006/266 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2006/2-248 E., 2006/266 K.
"İçtihat Metni"
İ... A..."in eşe karşı etkili eylem suçundan dolayı 765 sayılı TCY.nın 456/4, 457/1 ve 647 sayılı Yasanın 4. maddeleri uyarınca 379.641.600 Lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin olarak T... 2. Sulh Ceza Mahkemesince 02.07.2001 gün ve 115-709 sayı ile verilen karar, yasa yoluna başvurulmaksızın kesinleşmiş, bilahare 5237 sayılı Türk Ceza Yasasının yürürlüğe girmesi nedeniyle uyarlama isteminde bulunulması üzerine Yerel Mahkeme evrak üzerinde yaptığı inceleme sonunda 29.06.2005 gün ve 793 müt. sayı ile; kesinleşmiş önceki cezanın hükümlünün daha lehine olduğunu kabul ederek, önceki hükmün geçerliliğine, infazın önceki hükme göre yapılmasına karar vermiştir.
Adalet Bakanının yasa yararına bozma isteminde bulunması üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 2.Ceza Dairesince 10.10.2006 gün ve 7714-16384 sayı ile;
"Dosya kapsamına göre, 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK"nun 86/2-3. maddelerinde düzenlenen eşe karşı kasten yaralama suçu re"sen takibi gereken suçlardan ise de, sanığın eylemini 01.06.2005 tarihinden önce gerçekleştirmiş olması ve suç tarihi itibariyle atılı suçun şikayete tabi olması karşısında, sanık lehine olarak 5237 sayılı TCK"nun 73 ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 253. maddeleri uyarınca öncelikle uzlaşma hükümlerinin uygulanması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediğinden 5271 sayılı CMK.nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunmuştur.
Kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden T... 2. Sulh Ceza Mahkemesinden verilip kesinleşen 29.06.2005 gün ve 2005/793 müt. sayılı kararın 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesinin 4. fıkrasının (b) bendi uyarınca bozulmasına, müteakip işlemlerin mahallinde mahkemesince yerine getirilmesine" karar verilmiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise 01.11.2006 gün ve 163292 sayı ile;
"Somut olayda, mahkemece dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu verilen 29.06.2005 tarih ve 2005/793 müt. sayılı kararı, bir hükümdür ve temyiz yasa yoluna tabidir. Kararın yasal süresi içerisinde temyiz edilmediğinden 30.06.2005 tarihinde kesinleştiğine ilişkin şerh verilmiş ise de; kararın 30.06.2005 tarihinde Cumhuriyet savcısına tebliğ edildiği, ancak hükümlüye tebliğ edilmediği anlaşılmıştır. Buna ilişkin dosya içerisinde bir belge bulunmamaktadır. Sözü edilen karar kesinleşmediğinden kanun yararına bozma isteminin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı biçimde karar verilmesinin yasaya aykırı olduğu kanaatine varılmıştır.
Ayrıca, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 7. maddesinin ikinci fıkrasında, suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanunun uygulanacağı ve infaz olunacağı öngörülmüş, lehe yasanın saptanmasında başvurulacak yöntem ise 5252 sayılı Kanunun 9. maddesinde gösterilmiştir.
5252 sayılı Kanunun 9/3. maddesi ve değişen mevzuat karşısında halen geçerliliğini koruyan 23.02.1938 gün ve 23-9 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı uyarınca, kesin yargı haline gelmiş bir hükümde değişiklik yargılaması yapılması, önceki hükümde sabit kabul edilen olaya her iki yasanın ilgili hükümleri birbirine karıştırılmaksızın uygulanmak suretiyle ayrı ayrı sonuçlar belirlenmesi ve bunların karşılaştırılmasını gerekli kılmaktadır.
Somut olayda, işlendiği 02.01.2001 tarihinde şikayete bağlı olan eşe karşı etkili eylem suçu, 5237 sayılı Kanunun 86/2, 86/3-a maddesinde re"sen kovuşturulması gereken bir suç olarak düzenlenmiştir. Uzlaşma kurumu ise, 5237 sayılı Kanunun 73. maddesinde soruşturması ve kovuşturması şikayete bağlı suçlar için öngörülmüş bulunmaktadır...
Suçun işlendiği tarihte şikayete bağlı olduğundan hareket ile (suçun re"sen kovuşturulması gereken suç haline dönüştüğü göz ardı edilerek) uzlaşma hükümlerinin uygulanması gerektiğinin kabulü, her iki kanun hükümlerinin birlikte (karma) uygulama sonucunu doğurur. ...
Bu nedenlerle, kanun yararına bozma isteminin reddine karar verilmesi yerine, yazılı şekilde karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu kanaatine varılmıştır" görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurarak, Özel Daire kararının kaldırılmasına ve Adalet Bakanının yasa yararına bozma isteminin reddine karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Hükümlü hakkında eşine karşı etkili eylem suçundan cezalandırılmasına ilişkin kesinleşmiş hükmün, değişiklik yargılaması ile dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda önceki hükmün aynen infazına dair karar verilen olayda, Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasındaki hukuki uyuşmazlıklar;
1- Hükümlü hakkında değişiklik yargılaması sonucunda verilen kararın kesinleşip kesinleşmediği, buna bağlı olarak da yasa yararına bozma yasa yoluyla inceleme yapılması olanağının bulunup bulunmadığı,
2- Yasa yararına bozma yasa yoluna başvurulma olanağının varlığının kabulü halinde de somut olayda uzlaşma hükümlerinin uygulanıp uygulanamayacağının, belirlenmesi noktalarında toplanmaktadır.
Öğretide "olağanüstü temyiz" denilen, 23.03.2005 gün ve 5320 sayılı Ceza Muhakemeleri Yasasının Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Yasa"nın 18. maddesi ile yürürlükten kaldırılan 1412 sayılı CYUY"nda "yazılı emir" olarak adlandırılan bu olağanüstü yasayolu, 5271 sayılı CYY"nın 309 ve 310. maddelerinde "kanun yararına bozma" olarak yeniden düzenlenmiştir.
5271 sayılı Yasanın 309. maddesi uyarınca, hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanı, o karar veya hükmün Yargıtay"ca bozulması istemini, yasal nedenlerini açıklayarak, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak, Yargıtay ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtay"ca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.
İncelenen dosya içeriğine göre;
Yerel Mahkemece yapılan kesinleşmiş hükümde değişiklik yargılaması sonucunda verilen kararın, hükümlü İ... A..."e tebliğ edildiğine ilişkin herhangi bir evrak bulunmaması karşısında henüz kesinleşmediği anlaşılmaktadır. Zira, kendisi hakkında verilen uyarlama kararına karşı hükümlünün de olağan yasa yollarından temyiz yasa yoluna başvurma hakkı bulunmaktadır. Bu nedenle hüküm kesinlik kazanmadığından, artık olağanüstü yasa yollarından biri olan ve ancak kesinleşmiş hüküm ve kararlar için geçerli olabilecek "yasa yararına bozma" isteminde bulunulması olanaklı görülmemektedir.
Bu itibarla Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire kararının kaldırılmasına ve Adalet Bakanının yasa yararına bozma isteminin reddine karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;
1-Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2-Yargıtay 2. Ceza Dairesinin 10.10.2006 gün ve 7714-16384 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Adalet Bakanının yasa yararına bozma isteminin REDDİNE,
Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 28.11.2006 günü oybirliği ile karar verildi.