Esas No: 2006/167
Karar No: 2006/198
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2006/167 Esas 2006/198 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2006/167 E., 2006/198 K.
"İçtihat Metni"
3091 sayılı Yasaya aykırılık suçundan sanık İ…
……. G…
…."in 3091 sayılı Yasanın 15/A maddesinin birinci cümlesi, 765 sayılı TCY"nın 59 ve 647 sayılı Yasanın 4. maddesi uyarınca 1.090.350.000 lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına, 647 sayılı Yasanın 5. maddesi uyarınca cezanın taksitlendirilmesine, taksitlerden birinin zamanında ödenmemesi halinde 6183 sayılı Yasanın 51. maddesinde öngörülen gecikme zammı oranının yarısı oranında gecikme zammı uygulanmasına ilişkin olarak Çanakkale Sulh Ceza Mahkemesinden verilen 27.05.2003 gün ve 1119-438 sayılı hüküm sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 01.05.2006 gün ve 251-3849 sayı ile; sanığa para cezası tayin edilirken her aşamada "bir" Yeni Türk Lirası küsurunun atılması gerektiğinden bahisle ve bu yöntemle yapılan hesaplamaya göre sonuç ceza 900 Yeni Türk Lirası adlî para cezası olarak saptanmak suretiyle düzeltilerek onanmıştır.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise 30.05.2006 gün ve 127233 sayı ile;
"Suç tarihinde yürürlükte olmadığı halde 4786 sayılı Yasa ile değişik 647 sayılı Yasanın 5/5. maddesi sanık aleyhine uygulanmış olup, bu husus Yüksek Dairece nazara alınmadan karar verilmiştir.
647 sayılı Yasa 5275 sayılı Yasanın 122. maddesiyle 01.06.2005 tarihinde zaten yürürlükten kaldırıldığından ilam tarihinde de uygulanması imkânı bulunmamaktadır" görüşü ile itiraz etmiş, Özel Dairenin düzelterek onama kararına ek olarak, gecikme zammı uygulanması hususunun Yerel Mahkeme hükmünden çıkartılması suretiyle hükmün düzeltilerek onanmasına karar verilmesini istemiştir.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Yerel Mahkeme, sanığın 26.11.2002 tarihinde işlediği 3091 sayılı Yasaya aykırılık suçundan dolayı 3091 sayılı Yasanın 15/A maddesinin birinci cümlesi ile 765 sayılı TCY"nın 59 ve 647 sayılı Yasanın 4. maddeleri uyarınca 1.090.350.000 lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına, 647 sayılı Yasanın 5. maddesi gereğince cezanın taksitlendirilmesine, taksitlerden birinin süresinde ödememesi halinde bakiye ağır para cezasının tahsiline ve geri kalan miktarın muaccel olduğu tarihten başlayarak ödenmeyen para cezasına gecikme zammı uygulanmasına karar vermiştir.
Sanık müdafiinin temyizi üzerine Yargıtay 8. Ceza Dairesi, Yerel Mahkemenin gecikme zammı tatbikine ilişkin uygulamasını yasaya uygun bulmuş, para cezasının hesaplanmasındaki yanılgı nedeniyle hükmü düzelterek onamıştır.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise, süresinde ödenmeyen para cezalarına gecikme zammı uygulanmasına olanak sağlayan 647 sayılı Yasanın 5. maddesinin 5. fıkrasının suç tarihinde yürürlükte bulunmaması nedeniyle somut olayda uygulanamayacağını belirterek itiraz etmiştir.
Bu saptamalar karşısında çözümü gereken hukuki uyuşmalık; halen yürürlükte olan mevzuat itibarıyla sanığa verilen adlî para cezasının süresinde ödenmemesi halinde 647 sayılı Yasanın 5/5 madde ve fıkrası uyarınca gecikme zammı uygulanıp uygulanamayacağına ilişkindir.
Hukuki sorunun sağlıklı bir çözüme kavuşturulabilmesi bakımından öncelikle, para cezalarının tahsil yöntemine ilişkin yasal düzenlemeler tarihi süreç içinde ortaya konulmalı, 2003 yılında gerçekleştirilen ve süresinde ödenmeyen para cezalarına gecikme zammı uygulanmasını sağlayan yasal değişikliklerin sonuçları ve 647 sayılı Yasanın bilahare yürürlükten kaldırılmasının gecikme zammı uygulamasını hangi tarihte ve ne oranda etkilediği değerlendirilmelidir.
Mahkemelerce verilen ve esasen bir miktar paranın Devlet hazinesine ödenmesinden ibaret olan para cezaları ile diğer kamu alacaklarının takip ve tahsili hususları önceden beri ayrı kurallara konu edilmiş ve farklı yasalarda düzenlenmiştir. Genel olarak kamu alacakları, 21.07.1953 tarih ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Yasaya göre tahsil edilmektedir. Mahkemelerden verilen para cezaları ise önceleri 765 sayılı Türk Ceza Yasasının 19 ve 24. maddelerinde öngörülen yöntemle yerine getirilmekte iken, 13.07.1965 tarih ve 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Yasanın yürürlüğe girmesi ile birlikte bu Yasanın 5. maddesinde kabul edilen yönteme göre Cumhuriyet savcılıkları tarafından tahsil edilmeye başlanmıştır. Bilahare bu Yasa da 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Yasanın 122. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olup, hâlen adlî para cezaları 5275 sayılı Yasanın 106. maddesine göre Cumhuriyet savcılıkları tarafından tahsil edilmektedir.
647 sayılı Yasanın 5. maddesinde öngörülen yöntemde, kesinleşmiş mahkûmiyet ilâmı Cumhuriyet savcısına verildiğinde, bu makam tarafından bir ödeme emri çıkarılmakta, süresinde ödenmeyen adlî para cezası Cumhuriyet savcısının kararıyla hapse dönüştürülmekte, ceza bu suretle yerine getirilmektedir. Genel kural, mahkemelerce verilen adlî para cezalarının 647 sayılı Yasanın 5. maddesinde öngörülen şekilde tahsili ise de, üç farklı durumda bu yöntemin dışına çıkılması ve para cezasının diğer bazı kamu alacaklarının tahsilini düzenleyen 6183 sayılı Yasa hükümlerine göre yerine getirilmesi zorunlu hale gelmektedir.
Bunlardan ilki: Küçüklerin 18 yaşını bitirmeden önce işledikleri suçlardan verilen para cezalarının süresinde ödenmemesidir. Bu halde, para cezası hapse çevrilemeyecek, cezanın 6183 sayılı Yasa hükümlerine göre tahsili için ilâm, Cumhuriyet Savcılığı tarafından mahallin en büyük mal memurluğuna gönderilecektir. (647 s.Y.md. 5/7-son)
İkinci hal: Adlî para cezasını süresinde ödemeyen büyüklerin bu cezaları 3 yılı aşmayacak biçimde hapse çevrilmesine rağmen para cezasının tamamının karşılanmamasıdır. Bu durumda da, hapse çevrilemeyen artık para cezası bölümü 6183 sayılı Yasa hükümlerine göre tahsil edilecektir. (647 s.Y.md. 5/7-son)
Üçüncü durum ise, herhangi bir özel yasada, mahkemece verilen para cezasının 6183 sayılı Yasa hükümlerine göre tahsil edilmesi gerektiği yolunda özel bir hüküm bulunmasıdır. Nitekim, 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkındaki Yasanın 4. maddesindeki özel hüküm nedeniyle, anılan Yasanın 3. maddesine göre verilen para cezaları ile, halen yürürlükten kalkmış bulunan 1918 sayılı Yasaya göre hükmedilen tazmini nitelikteki para cezaları ve 353 sayılı Yasa gereğince askeri mahkemeler tarafından verilen istirdat, haciz ve tazminata dair hükümler 6183 sayılı Yasa hükümleri gereğince tahsile konu edilmektedir.
Bir kısım kamu alacaklarının takip ve tahsili yöntemi ise 21.07.1953 tarih ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Yasada düzenlenmiştir. Yasanın 1. maddesinde bu Yasanın uygulanabileceği kamu alacakları tanımlanmıştır. Buna göre, bir alacağın kamu alacağı sayılabilmesi için, Devlete, İl Özel İdarelerine veya Belediyelere ait bir alacak olması gerekir. Ayrıca bu Yasaya göre takip ve tahsil edilecek kamu alacakları da, kendi içinde aslî ve fer"i ayrımına tabi tutulmuştur.
Asli kamu alacaklar; vergi, resim, harç, ceza tahkik ve takiplerine ait yargılama gideri vergi cezası ve para cezasıdır.
Fer"i kamu alacakları ise; kamu alacaklarının vadesinde ödenmemeleri sonucu ortaya çıkan gecikme zammı, haksız çıkma zammı (213 s. VUK. md. 58) pişmanlık zammı (213 s. VUK. md. 371), faizler, tecil faizi ve takip giderlerinden oluşmaktadır. Maddenin ikinci fıkrası ile, Türk Ceza Yasasının para cezalarının tahsil şekli ve hapse çevrilmesi hakkındaki hükümleri saklı tutulmuştur. Saklı tutulan hükümler, 765 sayılı Türk Ceza Yasasının kamusal nitelikteki adlî para cezalarının tahsil ve infaz yöntemi ile ilgili 19 ve 24. maddeleri ile bu maddeleri değiştiren 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Yasanın 5. maddesidir. Ancak bu yasal normların yürürlükten kaldırılmış olması karşısında, saklı tutulan hükümlerin, bunların yerine ikame edilen 5237 sayılı Türk Ceza Yasasının 52. maddesi ile 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Yasanın 106. maddesi olduğu kabul edilmelidir. Bu demektir ki, genel kural itibarıyla mahkemelerce verilen para cezalarının tahsili 6183 sayılı Yasa hükümlerine tabi değildir. Bununla birlikte adlî para cezalarının, bazı özel yasalarda yapılan atıflardan dolayı veya 647 ve 5275 sayılı yasalara göre tahsil olanağı kalmadığı için ve bu yasalardaki açık hükümlerin gereği olarak 6183 sayılı Yasaya göre tahsili mümkündür.
Gecikme zammının 6183 ve 647 sayılı Yasalardaki düzenlemeleri değerlendirildiğinde; 6183 sayılı Yasanın 51. maddesinin 2003 yılında 5035 sayılı Yasa ile değiştirilmeden önceki halinde, süresi içinde ödenmeyen kamu alacağına gecikme zammı uygulanacağı, ancak 213 sayılı Vergi Usul Yasasına göre uygulanan vergi ziyaı cezası dışında, ceza mahiyetinde olan kamu alacaklarına gecikme zammı tatbik edilmeyeceği belirtilmiştir. Yine, 2003 yılında 4786 sayılı Yasa ile değişiklik yapılmasından önce, 647 sayılı Yasada, adlî nitelikteki para cezalarının süresinde ödenmemesi halinde gecikme zammı uygulanmasını öngören bir düzenlemeye yer verilmemiştir.
Ancak 647 sayılı Yasanın 5. maddesine 08.01.2003 tarih ve 4786 sayılı Yasanın 1. maddesi ile 5. fıkra eklenmiş ve mahkemelerin, 647 sayılı Yasaya göre takip ve tahsili gereken para cezaları süresinde ödenmediği takdirde gecikme zammı uygulanmasına karar verebilmesi olanağı sağlanmış, sadece gecikme zammının oranı bakımından 6183 sayılı Yasanın 51. maddesine gönderme yapılarak, o maddede belirlenen oranın yarısı kadar bir gecikme zammı uygulanacağı ifade edilmiştir. Bilahare, bu yeni düzenlemeyle paralellik sağlamak için bu kez 25.12.2003 tarih ve 5035 sayılı Yasanın 4. maddesi ile 6183 sayılı Yasanın 51/3. maddesi de değiştirilmiş ve mahkemeler tarafından verilen ceza mahiyetindeki kamu alacaklarından, diğer kamu alacakları bakımından 1. fıkrada öngörülen oranın yarısı kadar gecikme zammı alınması benimsenmiş, ayrıca önceki düzenlemede de mevcut olan, Bakanlar Kurulu"nun gecikme zammı oranlarını artırma ve indirme yetkisi muhafaza edilmiştir.
Oran bakımından benzer görülse de, bu iki yasada öngörülen gecikme zamları çeşitli yönleriyle birbirinden ayrılmaktadır. Öncelikle 647 sayılı Yasaya göre gecikme zammı uygulanması için, zorunlu olarak bir mahkeme kararına ihtiyaç bulunmaktadır. Oysa, 6183 sayılı Yasaya göre gecikme zammının uygulanabilmesi için mahkeme kararına gerek yoktur; koşulları doğduğunda tahsile yetkili makam kendiliğinden gecikme zammını takip ve tahsil edebilecektir. Öte yandan, 647 sayılı Yasanın 5/5. maddesinde öngörülen gecikme zammı, mahkemelerce verilen adlî nitelikteki bütün para cezaları bakımından uygulanabildiği halde, 6183 sayılı Yasanın 51/3. maddesindeki gecikme zammının uygulanabilmesi için, adlî para cezasının özel yasadaki bir hüküm nedeniyle doğrudan 6183 sayılı Yasa hükümlerine göre yerine getirilmesi gereken bir ceza olması veya 647 sayılı Yasaya göre infazı gereken bir para cezasının ödenmemesinden dolayı aynı Yasanın 5/7-son maddesindeki koşullar oluştuğu için cezanın 6183 sayılı Yasaya göre tahsil mecburiyetinin doğmuş bulunması gerekmektedir. Başka bir deyişle; bu para cezasının 6183 sayılı Yasa hükümlerine göre tahsili gereken bir kamu alacağı niteliğine dönüşmesi zorunludur. Bir diğer husus da, gecikme zamlarının başlangıç tarihlerinin farklı olmasıdır. Şöyle ki; 647 sayılı Yasanın 5/5. maddesine göre alınması gereken gecikme zammı, Cumhuriyet savcılığının ödeme emrinin tebliği üzerine 30 günlük süre içinde ödeme yapılmaması halinde, bu sürenin bitim tarihinden itibaren başlarken, 6183 sayılı Yasanın 51/3. maddesinde düzenlenen gecikme zammı, Yasanın 37. maddesinde belirlenen ödeme zamanı esas alınmak suretiyle hesaplanıp uygulanabilecektir.
İki ayrı yasada düzenlenmiş olan gecikme zamlarının farklarını bu şekilde ortaya koyduktan sonra, 647 sayılı Yasanın 01.06.2005 tarihinde yürürlükten kalkmasından sonraki hukuki durumu da değerlendirmek, bu tarihten sonra işlenen suçlar yönünden yürürlükteki mevzuata göre gecikme zammı uygulanması olanağının bulunup bulunmadığı, varsa hangi yasaya göre uygulanacağı sorununu da incelemek gerekmektedir.
Yeni ceza hukuku sistemimizde; para cezalarıyla ilgili olmak üzere; suça ilişkin yaptırım olarak adlî para cezası, kabahate ilişkin yaptırım olarak da idari para cezası kabul edilmiştir. 5326 sayılı Kabahatler Yasasının 17/4. maddesi uyarınca, idari para cezaları 6183 sayılı Yasa hükümlerine göre tahsil edilecektir. Adlî para cezaları ise 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Yasanın 106. maddesinde öngörülen yönteme göre yerine getirilecektir. Anılan madde, süresinde ödenmeyen adlî para cezaları bakımından gecikme zammı uygulanacağına ilişkin bir hüküm bulunmamaktadır. Ancak 647 sayılı Yasaya benzer bir düzenleme bu Yasada da mevcuttur. Gerçekten de, 5275 sayılı Yasanın 106/4-son maddesine göre, çocuklar hakkında hükmedilen adlî para cezası ile hapis cezasından çevrilen adlî para cezasının ödenmemesi halinde, bu cezalar hapse çevrilemeyecek, bu durumda ilâm, adlî para cezasının tahsili için Cumhuriyet Başsavcılığınca mahallin en büyük mal memuruna verilecek tahsilat da 6183 sayılı Yasaya göre yapılacaktır. Öte yandan, 106. maddenin 3, 5, 6, 7 ve 11. fıkralarına göre, büyükler hakkında hükmedilen adlî para cezaları ödenmediğinde Cumhuriyet savcısının kararıyla hapse dönüştürülecek, ancak tek bir hükümle verilen adlî para cezası yerine en fazla üç, birden çok hükümle verilen adlî para cezaları yerine ise en fazla beş yıl hapis çektirilebilecek, infaz edilen hapsin süresi adlî para cezasını tamamıyla karşılamadığı takdirde, geri kalan adlî para cezasının tahsili 6183 sayılı Yasa hükümlerine göre gerçekleştirilecektir.
Görüleceği üzere, 647 sayılı Yasanın yerine yürürlüğe girmiş bulunan 5275 sayılı Yasada, ödenmeyen adlî para cezalarına gecikme zammı uygulanmasını emreden bir düzenleme olmadığı için, bu Yasa hükümlerine göre tahsili gereken adlî para cezalarına gecikme zammı uygulanması olanağı da bulunmamaktadır. Buna mukabil, yukarıda açıklanan iki ayrıksı durumda, adlî para cezalarının 6183 sayılı Yasa hükümlerine göre tahsil edilmesi zorunlu hale gelecek, ayrıca bu Yasanın 51. maddesindeki koşullar oluştuğu takdirde, ödenmeyen adlî para cezasına gecikme zammı uygulanması da mümkün olabilecektir. Ancak bu gecikme zammı, 6183 sayılı Yasadaki özel düzenlemeden doğduğu için, gecikme zammı tatbikinin adlî para cezasına ilişkin mahkeme ilâmında ayrıca karar altına alınmasına ve açıklanmasına ihtiyaç bulunmamaktadır.
01.06.2005 tarihinden önce işlenen suçlar bakımından lehe yasa değerlendirmesi yapılarak, 765 sayılı Türk Ceza Yasası ile 647 sayılı Yasanın daha lehe sonuç verdiği saptanıp hüküm kurulduğunda, 647 sayılı Yasanın 5/5. maddesinde öngörülen gecikme zammına da hükmedilip hükmedilemeyeceği sorununu yukarıdaki açıklamalar ışığında incelediğimizde;
Gecikme zammının ihdas nedeni, 4786 sayılı Yasanın Genel Gerekçesinde şu sözlerle açıklanmıştır. "Uygulamada para cezasına hükümlü kişi uzun süre yakalanamadığında, para değerindeki düşüş nedeniyle ceza caydırıcı vasfını kaybetmekte, yakalandığında para cezasını ödeyerek hapis yatmaktan kurtulmaktadır. Tasarıyla kesinleşmiş para cezasını geç ödemek suretiyle bundan çıkar sağlayanların bu istifadelerine son vermek amacıyla, mahkemece para cezasına hükmolunduğunda, ödenmeyen para cezasından gecikme zammı alınmasına da karar verilmesi esası getirilmektedir."
4786 sayılı Yasa ile getirilen düzenlemenin amacı, Bakanlar Kurulu"na gecikme zammı oranını değiştirebilme yetkisinin verilmiş olması, "para cezasının bir miktar paranın Devlet hazinesine ödenmesinden ibaret" olduğu yolundaki yasal tanımlama ve gecikme zammının gerek kabahat gerekse suçlar bakımından öngörülen ceza ve tedbirler arasında sayılmamış olması karşısında, gecikme zammının ceza niteliğinde olmadığı, fer"i kamu alacağı niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. Bu alacağın doğumuna esas olan 647 sayılı Yasanın 5/5. maddesindeki düzenleme ortadan kaldırıldığına göre, Yasama Organının bu yeni tasarrufu ile, Devletin ileride doğması muhtemel fer"i alacağını tahsil etmeme iradesi ortaya çıkmış bulunmaktadır. Öte yandan, bu alacağın doğması, para cezasının süresinde ödenmemesi koşuluna bağlıdır. Alacağın doğumuna esas olan yasal dayanak 01.06.2005 tarihinde ortadan kalktığından, bu tarihten sonra artık böyle bir alacağın doğması ihtimali de bulunmamaktadır.
O halde, suç önceden işlenmiş olsa dahi, 647 sayılı Yasanın yürürlükten kalktığı 01.06.2005 tarihinden sonra, ödenmeyen adlî para cezası bakımından anılan Yasanın 5/5. maddesine dayanılarak gecikme zammı uygulanmasına karar verilemeyecektir. Bu tarihten önce verilen hükümlerin yasa yolu denetimi nedeniyle bu tarihten sonra incelenmesi evresinde de, gecikme zammı uygulanmasına ilişkin bölümün Yargıtay"ca 1412 sayılı CYUY"nın 322. maddesiyle tanınan yetki kullanılarak hüküm fıkrasından çıkartılması gerekecektir.
Bu gerekçelerle, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.
SONUÇ:Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 01.05.2006 gün ve 251-3849 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3- Çanakkale Sulh Ceza Mahkemesinin 27.05.2003 gün ve 1119-438 sayılı kararının, adlî para cezasının hesaplanması sırasında "bir" Yeni Türk Lirası küsurunun her aşamada atılması gerektiğinin ve ayrıca sanığa verilen cezanın süresinde ödenmemesi halinde gecikme zammı uygulanamayacağının gözetilmemesi nedenleriyle BOZULMASINA,
Yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu aykırılıkların 1412 sayılı CYUY"nın 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak düzeltilmesi mümkün bulunduğundan;
a) Sanık İ…
……. G…
…. hakkında 3091 sayılı Yasanın 15/a, 765 sayılı TCY"nın 59 ve 647 sayılı Yasanın 4. maddeleri uyarınca tayin edilen sonuç ağır para cezasının Dokuzyüz Yeni Türk Lirası adlî para cezası olarak saptanarak hükme ilavesi,
b) Süresinde ödenmeyen para cezasına gecikme zammı uygulanmasına ilişkin bölümün hüküm fıkrasından çıkartılması suretiyle,
Diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan Yerel Mahkeme hükmünün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
4- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 26.09.2006 günü oybirliği ile karar verildi.