Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2006/6-204 Esas 2006/197 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2006/6-204
Karar No: 2006/197

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2006/6-204 Esas 2006/197 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu 2006/6-204 E., 2006/197 K.

Ceza Genel Kurulu 2006/6-204 E., 2006/197 K.

  • ÖZEL BELGEDE SAHTECİLİK
  • 5320 S. CEZA MUHAKEMESİ KANUNUNUN YÜRÜRLÜK VE UYGULAMA ... [ Madde 8 ]
  • 765 S. TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) [ Madde 522 ]
  • "İçtihat Metni"

    Özel belgede sahtecilik ve güveni kötüye kullanmak suçlarından, Sanığın TCY"nın, 345,80, 508, 80, 71 ve 74. maddeleri gereğince sonuçta: bir yıl beş ay üç gün hapis 339.270.000 TL ağır para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Ankara 10. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 10.06.2003 gün ve 328-748 sayılı hüküm, Sanık tarafından, temyiz edilmekle, dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 12.06.2006 gün ve 47-5888 sayı ile; dosyadaki bilirkişi raporları yeterli görüldüğünden ve 14/05/2003 tarihli oturumda bilirkişi Nuri Aydın tarafından düzenlenen rapora karşı diyeceklerinin sanık ile savunmanından sorulmuş olması ile Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 17/12/2002 gün, 2002/6-304 ve 2002/429 sayılı kararı karşısında; tebliğnamedeki bozma düşüncesi benimsenmemiş, güveni kötüye kullanma suçundan verilen cezanın, suça konu para miktarına göre arttırılması sırasında, uygulandığı anlaşılan 765 sayılı TCK"nun 522/1. maddesinin kısa ve gerekçeli karara mahkemesince yerinde eklenmesi olanaklı görülmüştür.

    Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp, karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulunun takdirine göre; suçun sanık tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı, 01/06/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCY"nın 7/2 ve 5252 sayılı TCK"nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Yasanın 9/3. maddeleriyle Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu"nun 23/02/1938 günlü 1937/23-1938/9 sayılı, Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 25/05/1999 günlü 133/142 sayılı kararları ışığında; somut olayla ilgili 765 sayılı TCY"nın 508, 80, 345, 80. maddeleriyle 5237 sayılı TCY"nın 155/1, 43, 207, 43. maddelerinin ayrı ayrı ve bir bütün olarak uygulanması sonucunda, Mahkemece 765 sayılı Yasa uyarınca kurulan hükmün sanık yararına olduğu anlaşılmış; diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

    Hüküm tarihinden sonra yürürlüğe giren 5083 sayılı Yasaya, 5335 sayılı Yasa ile eklenen 2/3. maddesi uyarınca para cezalarında bir Yeni Türk Lirası artıklarının hesaba katılamayacağının gözetilmesi zorunluluğu,

    Bozmayı gerektirmiş, sanık Şebnem Tekyurt"un temyiz itirazı ile tebliğname içeriği bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle bozulmasına, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi yollamasıyla CMUK"nun 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak sanık hakkında sonuç olarak hükmolunan 339.270.000 lira para cezasının 339 Yeni Türk lirasına dönüştürülmesi suretiyle, eleştiri dışında diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün" düzeltilerek onanmasına, karar verilmiştir.

    Yargıtay C.Başsavcılığınca 2.8.2006 gün ve 133325 sayı ile; sanık hazırlıktaki ve mahkemedeki savunmalarında, önceden tanıdığı müşteki M…

    ….. K…

    ….."ın şirket adına kayıtlı ancak, müştekinin yurtdışında okuyan kızının kullandığı cep telefonu faturasının yüksek geldiği ve kocasının bilgisi dışında ödeme yapamayınca Turkcell adına tahsilatın G…

    ….. Hukuk bürosunca yapıldığının ve müştekinin ricası üzerine adı geçen hukuk bürosu ile irtibat sağladığını, hatta M…

    ….. K…

    ….."ın ödemeyi nakit yapamayacağını mümkünse müşteri çekleri ile yapılmasını talep ettiğini, kendisinin bu durumu hukuk bürosu yetkilileri ile konuştuğunda, müşteri çeklerinin M…

    ….. K…

    ….. tarafından ciro edilmesi halinde kabul edilebileceklerini belirttikleri ve bunun üzerine, müştekiden aldığı müşteri çeklerini makbuz karşılığı hukuk bürosuna verdiğini, hatta ikinci çekin karşılıksız çıktığını daha sonra durumun müştekinin kocası tarafından öğrenildiğini, kendisinin ödeme için nakit para almadığı gibi, sahte makbuz veya başka bir evrakta düzenlemediğini belirtmiş olup,

    A- G…

    ….. hukuk bürosundan söz konusu icra takibi ile ilgili ödemelerin, sanığın savunmalarında belirttiği gibi, müştekinin cirosu bulunan müşteri çekleri ile mi yoksa nakit olarak mı yapıldığı sorulmadan,

    B- Adlarına şirket bulunan müşteki M…

    ….. K…

    ….."a çıkartılan davetiye tebliğ edilememesi üzerine adres araştırması yapılmadan dinlenmesinden vazgeçilmesi,

    C- Adli Tıp Kurumu fizik-grafoloji dairesinden rapor alınmadan Bilirkişi M…

    ….. K…

    …. ile yemin zaptı matbu olan ve Cumhuriyet Savcısı tarafından imzalamayan bilirkişi M. N…

    … A…

    ….."ın kesinlik arz etmeyen, yetersiz raporlarına dayanılarak,

    Eksik inceleme ile sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesinin yasaya aykırı olduğu gerekçeleriyle itiraz yasa yoluna başvurularak, Özel Dairece verilen düzeltilerek onama kararının kaldırılıp, yerel mahkeme hükmünün belirtilen nedenlerle bozulmasına karar verilmesi isteminde bulunulmuştur.

    Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.

    TÜRK MİLLETİ ADINA

    CEZA GENEL KURULU KARARI

    Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık, soruşturmanın genişletilmesine gerek bulunup, bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.

    Ancak uyuşmazlık konusunu incelemeye geçmeden önce, Yargıtay C.Başsavcılığınca düzenlenen 27.12.2004 günlü tebliğnamenin 1412 sayılı CMUY"nın 316/3. maddesine uygun olarak tebliğ edilip edilmediğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.

    5320 sayılı Ceza Muhakemesi Yasasının Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Yasanın 8. maddesi uyarınca yürürlükte olan 1412 sayılı Ceza Yargılamaları Usulü Yasasının 316. maddesine, 21.3.2003 gün ve 4778 sayılı Yasanın 2. maddesi ile eklenip, 19.3.2003 gün ve 4829 sayılı Yasanın 20. maddesiyle değiştirilen 3. fıkrasında; "Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen tebliğname, hükmü temyiz etmeleri veya aleyhlerine sonuç doğurabilecek görüş içermesi halinde sanık veya müdafii ile müdahil, şahsî davacı veya vekillerine dairesince tebliğ olunur. İlgili taraf tebliğden itibaren yedi gün içinde yazılı olarak cevap verebilir." hükmüne yer verilip, 4829 sayılı Yasanın 20. maddesi ile eklenen fıkrada ise; "Üçüncü fıkra uyarınca yapılacak tebligatlar, Tebligat Kanununun 35 inci maddesine göre ilgililerin dava dosyasından belirlenen son adreslerine yapılmasıyla geçerli olur" hükmü konulmuştur.

    Görüldüğü gibi maddenin üçüncü fıkrasında, hükmü temyiz etmeleri veya aleyhlerine sonuç doğurabilecek görüş içermesi halinde Yargıtay C.Başsavcılığınca düzenlenen tebliğnamenin, sanık veya müdafii ile katılan veya vekiline tebliğ olunacağı hükme bağlanmıştır. Adil yargılanma hakkı ve savunma hakkı ile ilgili bulunan bu hüküm buyurucu nitelikte olup, uyulması zorunludur.

    Anılan düzenleme, Anayasanın 90. maddesi uyarınca bir iç hukuk normu haline gelen, AİHS.nin 6. maddesi ile de ilgilidir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 09.11.2000 gün ve 36590-97 sayılı Göç/Türkiye kararında, Yargıtay C.Başsavcılığı tebliğnamesinin tebliğ edilerek buna karşı görüş bildirme olanağının tanınmaması nedeniyle silahların eşitliği sağlanmadığından adil yargılanma hakkına aykırı davranıldığı kabul edilerek, Sözleşmenin 6/1. maddesinin ihlal edildiği sonucuna varılması üzerine, 2003 yılında yasa koyucu tarafından bu düzenleme Yargılama Yasamıza eklenmiştir. Nitekim, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Yasasının 297. maddesinde de aynı hükme yer verilmiştir.

    Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

    Yerel Mahkeme hükmünün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosya Yargıtay C.Başsavcılığında iken, sanık tarafından 19.12.2003 tarihli dilekçe ile yeni adres bildirilerek, yapılacak tebligatların belirtilen adrese gönderilmesi isteminde bulunulmuş, hal böyle iken 27.12.2004 tarihli tebliğname, sanığın önceki adresine 7201 sayılı Tebligat Yasasının 35. maddesine göre 9.6.2005 tarihinde tebliğ edilmiş, Özel Dairece de, 12.6.2006 tarih ve 47-5888 sayı ile Yerel Mahkeme hükmü düzeltilerek onanmıştır. Tebliğ mazbatasında, tebliğin 7201 sayılı Yasanın 35. maddesine göre yapıldığı belirtilmiş ise de, anılan Yasanın 35. maddesi;

    "Kendisine veya adresine kanunun gösterdiği usullere göre tebliğ yapılmış olan kimse, adresini değiştirirse, yenisini hemen tebliği yaptırmış olan kaza merciine bildirmeye mecburdur. Bu takdirde bundan sonraki tebliğler bildirilen yeni adrese yapılır.

    Adresini değiştiren kimse yenisini bildirmediği ve yeni adres tebliğ memurunca da tespit edilemediği takdirde tebliğ olunacak evrakın bir nüshası eski adrese ait binanın kapısına asılır ve asılma tarihi, tebliğ tarihi sayılır.

    Hükmünü taşımakta olup, sanığın yeni adresini usulüne uygun bir şekilde bildirmesi ve çıkarılan tebligatın sanığın önceki adresine gönderilmiş bulunması nedeniyle, somut olayda 7201 sayılı Yasanın 35. maddesinin uygulanma koşulları bulunmamaktadır.

    Görüldüğü gibi, Yargıtay C.Başsavcılığınca düzenlenen 27.12.2005 günlü tebliğname sanığa usulüne uygun bir şekilde tebliğ edilmeksizin Özel Dairece inceleme yapılarak karar verilmiş olup, bu husus CYUY.nın 316/3. maddesinin buyurucu hükmüne aykırılık oluşturmaktadır.

    Bu nedenle Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının açıklanan değişik gerekçe ile kabulüne, Özel Daire kararının kaldırılarak, tebliğnamenin sanığa tebliğinden sonra temyiz incelemesi yapılarak bir karar verilmek üzere dosyanın Özel Dairesine gönderilmesine karar verilmelidir.

    SONUÇ:Açıklanan nedenlerle;

    1-Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının DEĞİŞİK GEREKÇE ile KABULÜNE,

    2-Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 12.06.2006 gün ve 47-5888 sayılı kararının KALDIRILMASINA,

    3- Dosyanın Yargıtay 6. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 26.09.2006 tarihinde yapılan müzakerede oybirliği ile karar verildi.

    Hemen Ara