Esas No: 2015/389
Karar No: 2015/401
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2015/389 Esas 2015/401 Karar Sayılı İlamı
T.C. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ HUKUK BÖLÜMÜ ESAS NO : 2015 / 389 KARAR NO : 2015 / 401 KARAR TR : 01.06.2015 |
ÖZET: 06.06.2010 tarihinde Silivri/Parkköy Kavaklı Kavşağı köprü üzerinde Karayolları Genel Müdürlüğü adına ihaleyi alan özel bir şirket tarafından yapılan yol kenarına bariyer kazığı çakma çalışmaları esnasında davacı şirkete ait kabloların hasara uğraması nedeniyle meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan davanın, 2918 sayılı Kanunun 110 ncu maddesi uyarınca ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk. |
K A R A R
Davacı : Türk Telekomünikasyon A.Ş.
Vekili : Av.H.D.
Davalı : 1-Karayolları Genel Müdürlüğü
Vekili : Av.Z.B.O.
2-Ö.İnşaat ve Madencilik Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi
İdari Yargıda
Davalı : Karayolları Genel Müdürlüğü
Vekili : Av.G.K.
O L A Y: Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; 06.06.2010 tarihinde Silivri İlçesi, Parkköy Kavaklı Kavşağı köprü üzerinde Karayolları Genel Müdürlüğü adına Ö. İnşaat ve Madencilik Sanayii ve Ticaret Limited Şirketi tarafından yol kenarına bariyer kazığı çakma çalışmaları esnasında, davacı şirkete ait Kavaklı- Gazitepe santralleri arasında çalışan 6’lık F/0-Y kablosu ile Parkköy Santraline ait 1800-04 KPD PAP ve 200-04 KPDF AP kablosunun hasara uğradığını; hasar nedeniyle davacı şirketin 22.105,35 TL maddi zararının meydana geldiğini belirterek; fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmak kaydıyla 22.105,35 TL hasar bedelinin 06.06.2010 hasar tarihinden itibaren T. C. Merkez Bankası’nın kısa vadeli krediler için öngördüğü avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.
SİLİVRİ 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ : 08.11.2012 gün ve E:2011/102 K:2012/642 sayılı kararında “… davalıların söz konusu tazminattan sorumlu tutulabilmeleri için öncelikle kusurlu olduklarının belirlenmesi gerektiği, zira borçlar Kanununun haksız fiilden sorumlulukta kusur şartını benimsediği, yani kusursuz bir taraftan tazminat talep edilemeyeceği, Mahkememizce zarar gördüğü belirtilen davacı şirkete ait hattın geçirildiği, Karayolları kamulaştırma sahası içinde kalan hatla ilgili gerek tesis gerekse sair yazışma ve krokilerin gönderilmesi için hem davacı hem davalı kurumlara yazılan yazılara verilen cevaplara göre, söz konusu hattın herhangi bir kroki, plan ya da onayına ilişkin bir belgenin bulunmadığı, bu durumda davalı karayolları vekilinin itirazlarının yerinde olduğu, zira kendi sorumluluk alanında görevi gereği çalışma yapan idarenin böyle bir hattın bilgisi yok ise hatta verilen zarardan sorumlu tutulamayacağı, bu durumda hem taşeron hem de iş sahibi davalıların kusurlarının bulunmadığı ve tazminattan sorumlu tutulamayacakları anlaşılmakla…” şeklindeki gerekçe ile davanın reddine karar vermiş ve verilen karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİ: 16.01.2014 gün ve E:2013/3516 K:2014/439 sayılı kararı ile, davalı karayolları Genel Müdürlüğü’nün sorumluluğunun esasının hizmet kusuruna dayandığından, davalı Karayolları Genel Müdürlüğü yönünden dava dilekçesinin yargı yolu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini belirterek; davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddi ile davalı Karayolları Genel Müdürlüğü yönünden davanın reddine ilişkin hükmün bozulmasına karar vermiştir.
SİLİVRİ 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 28.04.2014 gün ve E:2014/17 K:2014/180 sayılı kararı ile, bozma ilamına uyarak bozma ilamındaki gerekçelerle davalı Karayolları Genel Müdürlüğü aleyhine açılan davanın yargı yolu nedeniyle reddine karar vermiş ve verilen karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.
Davacı vekili bu kez aynı istemle idari yargıda Karayolları Genel Müdürlüğü ve Özarslan İnşaat ve Madencilik Sanayii ve Ticaret Limited Şirketi aleyhine dava açmıştır.
İstanbul 3. İdare Mahkemesi 09.06.2014 gün ve E:2014/889 sayılı ara kararında “ davanın doğru hasım olan Karayolları Genel Müdürlüğü husumetiyle incelenmesi gerektiğinden Özarslan İnşaat ve Madencilik Sanayii ve Ticaret Limited Şirketi’nin hasım mevkiinden çıkartılmasına,..” karar vermiş ve dava Karayolları Genel Müdürlüğü’ne karşı devam etmiştir.
İSTANBUL 3. İDARE MAHKEMESİ: 10.03.2015 gün ve E:2014/889 sayılı gönderme kararında “…2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; "Kapsam" başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartlan, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğin; sağlayacak durumda bulundurmanın gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkilen arasında olduğu belirtilmiştir.
Öte yandan 2918 sayı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde "işleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazılarında da bu Kanun hükümleri uygulanır." hükmü yer almaktadır.
Olayda, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi İle Anayasa Mahkemesinin benzer bir konuda İdare Mahkemesinin davaya bakmakla görevli bulunmadığı yolundaki kararları gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumluluklar ile. çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır…” şeklindeki gerekçe ile adli yargının görevli olduğuna, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 19. Maddesi uyarınca, görevli yargı yerinin belirlenmesi için Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvurulmasına karar vererek dosyayı Uyuşmazlık Mahkemesi’ne göndermiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE :
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR, Ali ÇOLAK, Nurdane TOPUZ, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT’un katılımlarıyla yapılan 01.06.2015 günlü toplantısında:
l-İLK İNCELEME:Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre, İdare Mahkemesi’nce anılan Yasa’nın 19. maddesinde öngörülen usul ve yönteme uygun biçimde başvuruda bulunulduğu anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık görülmediğinden esasın incelenmesine oy birliği ile karar verildi.
II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Filiz BUDAK’ın, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN’un davada adli yargı, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava, 06.06.2010 tarihinde Silivri İlçesi, Parkköy Kavaklı Kavşağı köprü üzerinde Karayolları Genel Müdürlüğü adına Özarslan İnşaat ve Madercilik Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi tarafından yapılan yol kenarına bariyer kazığı çakma çalışmaları esnasında davacı şirkete ait kabloların hasara uğraması nedeniyle meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılmıştır.
Dosyalar kapsamında yapılan incelemede; 06.06.2010 tarihinde E-5 Karayolu Parkköy Kavaklı Kavşağı köprü üzerinde Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından taşeron firmaya yaptırılan yol kenarına bariyer kazığı çakma çalışmaları esnasında, davacı şirketin Parkköy Santraline ait 1800-04 KPD PAP ve 200-04 KPDF-AP kablolar ile Kavaklı-Gazitepe Santralleri arasında çalışan 6’lık F/0-Y kablolarına zarar verildiği, hasarın tesbitinin ardından söz konusu hasarın davacı şirket tarafından giderildiği, hasara konu kabloların karayolundan geçirilmesi hakkında herhangi bir kroki, plan ya da onaya ilişkin bir belgenin bulunmadığı anlaşılmaktadır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun “Amaç” başlıklı 1. maddesinde: “ Bu Kanunun amacı, karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlamak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemektir.”
“Kapsam” başlıklı 2. maddesinde: “Bu Kanun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsar.
Bu Kanun, karayollarında uygulanır…” denilmek suretiyle 2918 sayılı Kanun’un genel olarak karayollarında uygulanacağı belirlenmiştir.
“Tanımlar” başlıklı 3. maddesinde: “…
Karayolu: Trafik için, kamunun yararlanmasına açık olan arazi şeridi, köprüler ve alanlardır.
Karayolu yapısı: Karayolunun kendisi ile karayolunun üstünde, yanında, al tında veya yukarısındaki; ada, ayırıcı, otokorkuluk, istinat duvarı, köprü, tünel, menfez ve benzeri yapılardır…” şeklindeki düzenleme ile karayolu ve karayolu yapısının ne olduğu açıklanmıştır.
“Karayolları Genel Müdürlüğünün görev ve yetkileri” başlıklı 7. maddesinde: “Karayolları Genel Müdürlüğünün bu Kanunla ilgili görev ve yetkileri şunlardır:
a) Yapım ve bakımdan sorumlu olduğu karayollarında can ve mal güvenliği yönünden gerekli düzenleme ve işaretlemeleri yaparak önlemleri almak ve aldırmak,
b) Tüm karayollarındaki işaretleme standartlarını tespit etmek, yayınlamak ve kontrol etmek,
c) (Mülga: 17/10/1996 - 4199/47 md.)
d) Trafik ve araç tekniğine ait görüş bildirmek, karayolu güvenliğini ilgilendiren konulardaki projeleri incelemek ve onaylamak,
e) Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında, İçişleri Bakanlığının uygun görüşü alınmak suretiyle, yönetmelikte belirlenen hız sınırlarının üstünde veya altında hız sınırları belirlemek ve işaretlemek,
f) Trafik kazalarının oluş nedenlerine göre verileri hazırlamak ve karayollarında, gerekli önleyici teknik tedbirleri almak veya aldırmak, (1)
g) Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında trafik güvenliğini ilgilendiren kavşak, durak yeri, aydınlatma, yol dışı park yerleri ve benzeri tesisleri yapmak, yaptırmak veya diğer kuruluşlarca hazırlanan projeleri tetkik ve uygun olanları tasdik etmek,
h) Yetkili birimlerce veya trafik zabıtasınca tespit edilen trafik kaza analizi sonucu, altyapı ve yolun fiziki yapısı ile işaretlemeye dayalı kaza sebepleri göz önünde bulundurularak önerilen gerekli önlemleri almak veya aldırmak, (1)
i) (Mülga: 3/5/2006 – 5495/4 md.)
j) (Değişik: 17/10/1996 - 4199/5 md.) Trafik zabıtasının görev ve yetkileri saklı kalmak üzere Bu Kanunun 13,14,16,17,18,47/a ve 65 inci maddeleri hükümlerine aykırı hareket edenler hakkında suç veya ceza tutanağı düzenlemek; 47 nci maddenin (b), (c) ve (d) bentlerinde belirtilen kural ihlallerinin tespiti halinde, durumu bir tutanakla belirlemek ve gerekli işlemin yapılması için en yakın trafik kuruluşuna teslim etmek, (2)(3)
k) Bu Kanunla ve bu Kanuna göre çıkarılmış olan yönetmeliklerle verilen diğer görevleri yapmaktır.
(Son fıkra Mülga : 28/3/1985 - 3176/16 md.)
“Karayolu dışında, kenarında veya üzerindeki diğer levhalar, ışıklar ve işaretlemeler” başlıklı 16. maddesinde: “Karayolu dışında, kenarında veya karayolu sınırı içinde, trafik işaretlerinin görülmelerini engelleyecek, anlamlarını değiştirecek veya güçleştirecek, tereddüte sebep olacak veya yanıltacak ve trafik için tehlike veya engel yaratacak şekilde levhalar, ışıklar, işaretlemeler ile, ağaç, direk, yangın musluğu, çeşme, parmaklık gibi yapı elemanları veya benzerlerini dikmek, koymak veya bulundurmak yasaktır.
(Değişik : 18/1/1985- KHK 245/5 md.; Aynen kabul: 28/3/1985 - 3176/5 md.) Zorunlu hallerde bunların bulunabileceği yer, nitelik ve nicelikleri ile hangi şartlarda bulunabileceği, hangilerinin izne bağlı olduğu ve bunlarla ilgili diğer esaslar ve 13 üncü maddede belirtilen karayolu yapısında yapılacak çalışmalar ile ilgili esaslar, İçişleri Bakanlığının görüşü alınarak Bayındırlık ve İskan Bakanlığınca çıkartılacak yönetmelikle düzenlenir.
Verilen izinler, ilgili valiliğe bildirilir.
(Değişik : 21/5/1997 - 4262/4 md.) Bu madde hükümlerine aykırı hareket edenler 72 000 000 lira para cezası ile cezalandırılırlar.
(Değişik son fıkra: 25/6/2010-6001/34 md.) Ayrıca bunlar, bütün sorumluluk ve giderler mal sahibine ait olmak üzere yolun yapımı, bakımı, işletilmesi ile ilgili kuruluşça kaldırılır.
“ belediye sınırları dışında karayolu kenarındaki yapı ve tesisler” başlıklı 17. maddesinde: “Karayollarında her iki taraftan sınır çizgisine elli metre mesafe içinde bağlantıyı sağlayacak geçiş yolları yönünden; akaryakıt, servis, dolum ve muayene istasyonları, umuma açık park yeri ve garaj, terminal, fabrika, işhanı, çarşı, pazar yeri, eğlence yerleri, turistik yapı ve tesisler, inşaat malzemesi ocak ve harmanları, maden ve petrol tesisleri, araç bakım, onarım ve satım işyerleri ve benzeri trafik güvenliğini etkileyecek yapı ve tesisler için, o karayolunun yapım ve bakımı ile sorumlu kuruluştan izin alınması zorunludur.
Verilen izinler, ilgili valiliğe bildirilir.
İzinsiz yapılan bu gibi tesislerin yapımı ve işletilmesi yetkililerce durdurulacağı gibi, yönetmelikteki şartlar yerine getirilmeden işletme izni verilmez ve bağlantı yolu, her türlü gider sorumlulara ait olmak üzere yolun yapım ve bakımı ile ilgili kuruluşça ortadan kaldırılır.
(Değişik: 21/5/1997 - 4262/4 md.) Bu madde hükümlerine uymayanlar 72 000 000 lira para cezası ile cezalandırılırlar.” hükümleri ve bu maddelere göre çıkarılacak yönetmelik hükümleri uyarınca karayollarında kenarında, dışında ve üzerinde yapılacak yapı, tesis, levha ışık ve işaretlemelerin belli koşullarda yerine getirileceği açıkça düzenlenmiştir.
2918 sayılı Kanunun 16. maddesine dayanılarak çıkarılan Karayolu Trafik Güvenliğinin Sağlanması Yönünden, Yolun Yapısında Yapılacak Her Türlü Çalışmalarda Alınacak Tedbirler ile Karayolu Dışında Kenarında veya Üzerindeki Diğer levhalar, Işıklar ve İşaretlemeler Hakkında Yönetmeliğin “Genel Esaslar” başlıklı 3. Maddesinde “ Karayolu yapısında herhangi bir çalışma yapılamaz. Yolun yapım ve bakımı ile görevli kuruluş tarafından yapılacak çalışmalar bu hükmün dışındadır. Başka türlü herhangi bir çözümün bulunmadığı hallerde: A) Kamu hizmetinin bahis konusu olduğu işler için ilgili kamu kurum veya kuruluşu ile yolun yapım ve bakımı ile görevli kuruluş arasında protokol yapılarak, B) Diğer işler için, özel hukuk gerçek ve tüzel kişilerince, yolun yapım ve bakımı ile görevli kuruluştan izin alınarak, çalışma yapılabilir. Yapılacak çalışmaların, protokol veya izin belgesinde belirtilen esaslara uygun olarak yürütülüp tamamlanması zorunludur. Protokol yapılmaksızın veya izin alınmaksızın yürütülen, protokol veya izin belgesinde belirtilen esaslara aykırı olarak yapılan çalışmalar zabıtaca veya yolun yapım ve bakımı ile görevli kuruluşça derhal durdurulur. Bu çalışmalar sırasında meydana getirilen tehlikeli durum ve engeller bütün sorumluluk iş sahibine ait olmak üzere zabıtaca veya gerekli hallerde yolun yapım ve bakımı ile görevli kuruluşla işbirliği yapılarak ortadan kaldırılır. Yapılan masraflar iş sahibine ödetilir.” denilerek karayolu trafik güvenliğinin sağlanması için, karayolu dışında, kenarında ve üzerinde yapılacak her türlü levha, ışık ve işaretleler hakkında ayrıntılı düzenlemelere yer verilmiştir.
Yukarıda açıklanan hükümler somut uyuşmazlık çerçevesinde değerlendirildiğinde; davacı şirkete ait kabloların bulunduğu yerin karayolu kenarında yer aldığı, davalı Karayolları Genel Müdürlüğü’nün 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu kapsamında kendisine verilen görev ve yetkiler çerçevesinde karayolu bariyer çalışmalarını taşeron şirket tarafından yerine getirdiği sırada meydana geldiği iddia edilen zararın tazmini istemiyle açılan davada 2918 sayılı kanun ve ilgili yönetmelik hükümlerinin birlikte değerlendirilmesi gerektiği, bu değerlendirmenin de 2918 sayılı Kanun’un 110. Maddesindeki; “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır./Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir.” şeklindeki özel düzenleme gereğince adli yargı yerinde yapılması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
Nitekim 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3. Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayrımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)
Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısiyle 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.
Bu durumda, 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında ve karayolları dışındaki alanlarda kamuya açık alanlarda, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla karayolu kenarına yapılan bariyer çalışmaları nedeniyle meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, davanın görüm ve çözümünde adli yargı görevli olduğundan, İstanbul 3. İdare Mahkemesi’nin başvurusunun kabulü ile, Silivri 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 28.04.2014 gün ve E:2014/17 K:2014/180 sayılı Karayolları Genel Müdürlüğü hakkında verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.
S O N U Ç : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle İstanbul 3. İdare Mahkemesi’nin BAŞVURUSUNUN KABULÜ İLE, Silivri 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 28.04.2014 gün ve E:2014/17 K:2014/180 sayılı Karayolları Genel Müdürlüğü hakkında verilen GÖREVSİZLIK KARARININ KALDIRILMASINA, 01.06.2015 gününde üye Eyüp Sabri BAYDAR’ın farklı gerekçesi ile OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.
Başkan Serdar ÖZGÜLDÜR
|
Üye Eyüp Sabri BAYDAR
Üye Alaittin Ali ÖĞÜŞ |
Üye Ali ÇOLAK
Üye Ayhan AKARSU |
Üye Nurdane TOPUZ
Üye Mehmet AKBULUT |