Esas No: 2007/1-188
Karar No: 2007/242
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2007/1-188 Esas 2007/242 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2007/1-188 E., 2007/242 K.
"İçtihat Metni"
Kan gütme saiki ile iki kişiyi öldürmek ve ruhsatsız silah taşımak suçlarından sanık A.... K...."ın, 765 sayılı TCY"nın 450/10. ve 59. maddelerinin ayrı ayrı uygulanması suretiyle iki kez müebbet ağır hapis cezası ile mahkûmiyetine, 31. maddesi uyarınca müebbeten kamu hizmetlerinden yasaklanmasına, 33. maddesi uyarınca hapis halinin sona ermesine kadar yasal kısıtlılık altında bulundurulmasına, 6136 sayılı Yasanın 13/1, TCY" nın 59. maddeleri uyarınca 10 ay hapis ve 118.637.000 TL ağır para cezasıyla cezalandırılmasına,
TCY" nın 70. maddesi uyarınca sanığa verilen birden çok müebbet ağır hapis cezası nazara alınarak sanığın takdiren 12 ayı geceli gündüzlü bir hücrede tecrit edilmek suretiyle müebbet ağır hapis cezasıyla mahkûmiyetine,
TCY"nın 73. maddesi uyarınca sanığa verilen 6136 sayılı Yasaya muhalefet suçu ile ilgili olarak verilen ceza nedeniyle sanığa TCY" nın 70. maddesi uyarınca verilen 12 ay hücre hapsine 20 gün geceli gündüzlü bir hücrede tecrit edilmek suretiyle hücre hapsi eklenerek sanığın neticeten 12 ay 20 gün geceli gündüzlü bir hücrede tecrit edilmek suretiyle müebbet ağır hapis cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin Ödemiş Ağır Ceza Mahkemesince verilen 19.12.2003 gün ve 246-256 sayılı hüküm, Yargıtay 1. Ceza Dairesince 16.12.2004 gün ve 2852-4188 sayı ile, sanıktan alınmasına karar verilmiş olan maktu vekâlet ücretinin "müdahil vekili" yerine "müdahile" verilmesine karar verilmek ve iki kez kan gütme saikiyle adam öldürme suçu nedeniyle kurulan hükümlerde temel cezanın tayini ile ilgili olarak "4771 sayılı Yasa ile değişik TCK. nun 450/10. maddesi uyarınca müebbet ağır hapis cezalarıyla cezalandırılmasına" sözcüklerinin hüküm fıkrasından çıkarılmasına ve yerine "hüküm tarihinden sonra yürürlüğe giren 20.07.2004 gün 5218 sayılı Yasa ile değişik TCK. nun 450/10. maddesi uyarınca "ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezalarıyla cezalandırılmasına" sözcükleri ilave edilmek ve sonuç ceza ile sair hususları aynen muhafaza olunmak suretiyle düzeltilerek onanmasına karar verilmiş ve hüküm kesinleşmiştir.
Yeni yasa hükümleri karşısında hükümlünün hukuki durumunu duruşma açmadan evrak üzerinden inceleyen Yerel Mahkeme 05.07.2005 gün ve 344-246 sayı ile, kesinleşen ilamın sonuç kısmının "sanığın neticeten 12 ay 20 gün geceli gündüzlü bir hücrede tecrit edilmek suretiyle müebbet hapis cezasıyla cezalandırılmasına" olarak uyarlanmasına, ilamın bu şekilde infazına, diğer hususların aynen bırakılmasına karar vermiştir.
Re"sen temyize tabi olan hükmün, hükümlü müdafi tarafından da temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yüksek Yargıtay 1. Ceza Dairesince 02.10.2006 gün ve 4084-3937 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 18.07.2007 gün ve 147888 sayı ile;
"5237 sayılı yasaya göre ise aynı suçlardan hükümlü hakkında aynı yasa 82/1-j, 62/1 ve 53/1-2. maddeleri uyarınca iki kez müebbet hapis cezası ve güvenlik tedbirlerine hükmolunacağı, Yüksek Mahkemenin kararlılık gösteren uygulamalarına göre cezaların eşit olması halinde 5237 sayılı Yasada düzenlenen güvenlik tedbirleri 765 sayılı Yasanın 31 ve 33. maddelerinde yer alan feri cezalara göre daha lehe olduğundan hükümlü hakkında kan gütme saikiyle adam öldürmek suçundan 5237 sayılı Yasaya göre ceza tayin edilmesinin lüzumlu olduğu," görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurarak Özel Dairenin onama kararının kaldırılarak, Yerel Mahkemenin ek kararının bozulmasına karar verilmesi isteminde bulunmuştur.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulu"nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
İncelenen dosyada hükümlü müdafiinin temyizinin süresinden sonra olduğu saptandığından 5320 sayılı Yasanın 8. maddesine göre halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CYUY"nın 317. maddesi uyarınca temyiz isteminin reddi ile, re"sen de temyize tabi olan hükmün incelenmesinde;
Görüldüğü gibi, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, lehe yasa belirlemesinin her suç yönünden ayrı ayrı mı, yoksa infaz hükümleri de dikkate alınmak suretiyle içtimalı ceza miktarı üzerinden mi yapılacağına ilişkindir.
1-Lehe Yasanın belirlenmesine ilişkin hukuk normları:
Ceza yasalarının zaman bakımından uygulanmasına ilişkin kurallar, yürürlükten kalkmış bulunan 765 sayılı Türk Ceza Yasasının 2. maddesinde;
"…
…Bir cürüm veya kabahatin işlendiği zamanın kanunu ile sonradan neşrolunan kanunun hükümleri birbirinden farklı ise failin lehinde olan kanun tatbik ve infaz olunur."
Şeklinde,
1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe girmiş bulunan 5237 sayılı Türk Ceza Yasası"nın "Zaman bakımından uygulama" başlıklı 7/2-3. maddesinde ise;
"...(2) Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur.
(3) Hapis cezasının ertelenmesi, koşullu salıverilme ve tekerrürle ilgili olanlar hariç; infaz rejimine ilişkin hükümler, derhal uygulanır ..." biçiminde düzenlemeler yer almaktadır.
Her iki yasal düzenlemenin ilke düzeyinde benzerliği vardır.
5252 sayılı Türk Ceza Yasasının Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Yasanın "Lehe olan hükümlerin uygulanmasında usul" başlıklı 9/3. maddesinde;
"...(3) Lehe olan hüküm, önceki ve sonraki kanunların ilgili bütün hükümleri olaya uygulanarak, ortaya çıkan sonuçların birbirleriyle karşılaştırılması suretiyle belirlenir …
…" hükmüne yer verilmiş,
Anılan düzenlemenin esinlendiği 23.02.1938 gün ve 23/9 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında ise; "Suçun işlendiği zamanın yasası ile sonradan yürürlüğe giren yasa hükümlerinin farklı olması halinde, her iki yasanın birbirine karıştırılmadan, ayrı ayrı somut olaya uygulanıp, her iki yasaya göre hükmedilecek cezalar belirlendikten sonra, sonucuna göre lehte olanı uygulanmalı" şeklinde lehe yasanın tespitinde başvurulacak yöntem ilkelere bağlanmıştır.
Öğretide de özetle; uygulanma olanağı bulunan tüm yasaların leh ve aleyhteki hükümleri ile birlikte ayrı ayrı ele alınarak somut olaya göre sonuçlarının karşılaştırılmasının gerekeceği ve sonunda fail bakımından daha lehe sonuç veren yasanın belirlenip son hükmün buna göre verileceği görüşleri ileri sürülmüştür. (Ord. Prof. Dr. S.DÖNMEZER-Prof. Dr. S.ERMAN, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku, C.I, 11. Bası, sh.167 vd.; Ord. Prof. Dr. S.DÖNMEZER, Genel Ceza Hukuku Dersleri, sh.64 vd.; Prof. Dr. M.E. ARTUK-Doç. Dr. A.GÖKÇEN-Arş. Gör. A. C. YENİDÜNYA, Ceza Hukuku Genel Hükümler, C.I, sh.221 vd.)
5252 sayılı Yasanın 9/3. maddesi, 23.02.1938 gün ve 23/9 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ve öğretideki görüşler birlikte değerlendirildiğinde; lehe yasanın belirlenmesi yöntemi, sabit kabul edilen olaya her iki yasanın ilgili tüm hükümlerinin birbirine karıştırılmaksızın uygulanmak suretiyle ayrı ayrı sonuçlar belirlenmesini ve bunların karşılaştırılmasını gerektirmektedir. Ancak bu karşılaştırmada, hükmün tesisi aşamasında uygulanması gereken normlarla, hükmün infazına ilişkin normlar birlikte değil, ayrı ayrı değerlendirmeye tabi tutulacaktır. Bu değerlendirmede hüküm tesisi aşamasında uygulanması gereken düzenlemelerin aynı yasa kapsamında bulunup bulunmadığına bakılmaksızın, sadece bir yasa değil bir müesseseyle ilgili düzenlemelerin yer aldığı yasalar birlikte değerlendirilecektir.
2- Cezaların içtimaı, içtimaın sonuçları ve içtima hükümlerinin hukuki niteliği:
a-765 sayılı TCY"nda cezaların içtimaı ile ilgili hükümler ve kabul edilen ilkeler:
765 sayılı TCY"nın 68-77. maddeleri arasında cezaların içtimaı kurallarına yer verilmiş ve özetle şu ilkeler kabul edilmiştir.
Birinci ilke; cezaların mümkün oldukça toplanmasıdır. Buna göre, aynı nev"iden olan cezalar birbirleri ile toplanacak, cezalar ayrı nev"iden ise her biri ayrı ayrı infaz edilecektir. (765 sayılı TCY"nın 71/1, 72, 74 ve 75. md.)
Cezaların çevrilmesi ilkesi de denilen ikinci ilke; bazı cezalarda toplama sisteminin imkânsız olması veya fazla ağır sonuçlar doğurması halinde, nev"ilerinin değiştirilmesinden ibarettir. (765 sayılı TCY"nın 70, 71/2 ve 73. md)
Üçüncü ilke; içtima kurallarının uygulanması suretiyle elde edilecek cezaların yasada belirlenen genel bir yukarı sınırı aşmamasıdır.
b-Cezaların içtimaının hukuki niteliği:
Öğretide, cezaların içtimaına ilişkin hükümlere 765 sayılı TCY"nda yer verilmiş olunmasına karşın, gerek yargısal kararlarda gerekse öğretide, cezaların birleştirilmesinin "bir yaptırım hukuku-infaz hukuku" kurumu olduğu, birleştirmeye rağmen, cezaları birleştirilen her suçun cezasının "hukuken ortadan kalkmadığı" (Prof. Dr. Kayıhan İçel, Prof. Dr. Füsun Sokulu-Akıncı, Dr. İzzettin Özgenç, Dr. Adem Sözüer, Dr. Fatih S.Mahmutoğlu, Dr. Yener Ünver, Yaptırım Teorisi, İst-2000, s.277), yine benzer şekilde içtima sonunda verilen "toplam ceza" içindeki "unsur-cezalar"ın erimedikleri, kaybolmadıkları, cezaların içtimaı dışındaki haller bakımından "varlıklarını korudukları" savunulmuştur. (Prof. Dr. Faruk Erem, Prof. Dr. Ahmet Danışman, Prof. Dr. Mehmet Emin Artuk, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Ankara-1997, 14. bası, s. 918)
Öte yandan çeşitli yargısal kararlarda da; "İçtimaa dâhil olan cezalardan her biri hakkında zamanaşımının ayrı ayrı cereyan edeceği" (CGK. 3.6.1940 gün ve 125-108), "ehliyetnamenin muvakkaten geri alınmasının her ceza için ayrı ayrı uygulanması gerekeceği" (CGK.
15.3.1976 gün ve 105-108), "CYUY"nın 305. maddesi uyarınca kendiliğinden temyize tabi olma koşulları incelenirken, içtima sonucu belirlenen toplam ceza miktarına bakılmayıp, her bir mahkûmiyet hükmünde tayin olunan ceza sürelerinin ayrı ayrı göz önünde bulundurulacağı" (CGK. 20.2.2001 gün ve 21-25), "içtimaa konu cezaların, içtima sonunda belirlenen toplam cezadan ayrı olarak varlıklarını koruyup hüküm doğuracakları" ve yine "TCY"nın 68 ilâ 77. maddelerinde yazılı içtima hükümlerinin yasal tipe uygun ihlalin karşılığı olan ceza normları olmayıp, cezaların toplanması, çevrilmesi ve sınırlandırılmasına ilişkin infazı ilgilendiren kurallar olduğu ve kazanılmış hak oluşturmayacağı" (CGK 08.10.2002 gün ve 179-354) belirtilmiştir.
c-Yeni ceza mevzuatında cezaların içtimaı ile ilgili düzenlemeler:
5237 sayılı TCY"nda cezaların içtimaına yer verilmeyip 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Yasanın, 99. maddesinde, "Bir kişi hakkında hükmolunan herbir ceza diğerinden bağımsızdır, varlıklarını ayrı ayrı korurlar." kuralı benimsendikten sonra, bir kişi hakkında başka başka kesinleşmiş hükümlerin bulunması halinde, koşullu salıverilme hükümlerinin uygulanabilmesi yönünden mahkemeden bir toplama kararı isteneceği, 101. maddesinde ise 99 uncu madde gereğince cezaların toplanması gerektiğinde, bu hususta hüküm vermek yetkisinin en fazla cezaya hükmetmiş bulunan mahkemeye ait olacağı, yürürlükten kaldırılan 1412 sayılı CYUY"nın 402, 403 ve 405. maddelerindeki düzenlemelere benzer şekilde belirtilmiştir.
d- Özet değerlendirme:
Görüldüğü gibi gerek yargısal kararlarda gerekse öğretide tartışmasız kabul edilen ilkeler şunlardır.
1- Cezaların içtimaı bir infaz kurumu ve işlemidir.
2- İçtimaa dâhil olan suçlar hukuken bağımsızlıklarını korurlar ve her suç yönünden ayrı ayrı sonuç doğururlar,
3- İnfaza ilişkin uygulamalar kazanılmış hak oluşturmadığından, içtima uygulaması sırasında lehe oluşan hatalar da kazanılmış hakka konu olmazlar,
1412 sayılı CYUY, 765 sayılı TCY ve 647 sayılı CİY döneminde kabul edilen bu ilkeler, 5271 sayılı CYY, 5237 sayılı TCY ve 5275 sayılı CGTİH Yasa döneminde de geçerliliğini korumaktadır. Yeni yasal dönemde yasakoyucu cezaların içtimaına ilişkin kurallara 5237 sayılı Yasa içinde yer vermemek suretiyle, infaz hukukunu daha net ve daha doğru bir yasal temele kavuşturmuştur.
Bu ilkeler ve yasal düzenlemeler kapsamında, lehe yasa belirlenmesinde 765 sayılı Yasa kapsamındaki içtimalı cezaların değil, her suç yönünden ayrı ayrı değerlendirme yapılarak, her biri için tayin edilen cezanın dikkate alınması yasal zorunluluktur. Böyle bir kabul 5252 sayılı Yasanın 9/3 ve 23.02.1938 gün ve 23/9 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının da doğal sonucudur.
Ceza Genel Kurulunca ulaşılan sonuç:
1 Haziran 2005 tarihinden önce işlenen ve lehe olması nedeniyle 5237 sayılı TCY hükümleri uygulanan durumda, hükümde cezaların içtimaına karar verilmesine yasal olanak bulunup bulunmadığı sorusunun yanıtlanması gerekmektedir. 5275 sayılı Yasanın 99. maddesindeki "…
…bir kişi hakkında başka başka kesinleşmiş hükümler bulunur ise, 107 nci maddenin uygulanabilmesi yönünden mahkemeden bir toplama kararı istenir." hükmü uyarınca bu soruya olumlu cevap vermek ilk bakışta mümkün görülmemektedir.
Ancak, anılan maddenin atıfta bulunduğu 107. madde incelendiğinde, maddedeki toplama işleminin koşullu salıverilme süresinin hesaplanması amacına matuf ve matematiksel basit bir toplama işleminden ibaret bulunduğu, norm ile hâkime herhangi bir şekilde takdir ve değerlendirme yetkisinin tanınmadığı, değişmez ve dönüşmez süreleri ihtiva ettiği, gerek hükümde gerekse hükmün sonuçlarında herhangi bir değişiklik yaratmadığı, bu haliyle hükmün tesisi aşamasında içtima kararı verilmemesinin 5237 sayılı Yasanın yaptırım sistemine uygun olduğu ve kesinleşme koşulunun aranmasının herhangi bir hak kaybına da yol açmayacağı ortaya çıkmaktadır. Açıktır ki, anılan normun uygulamasında cezaları içtima eden hâkimin hiçbir şekilde takdir ve değerlendirme yetkisi bulunmamakta veya cezanın bir başka cezaya dönüşmesi söz konusu olmamakta, bir başka ifadeyle hâkim veya mahkemenin takdirine dayalı değişim olanağı bulunmamaktadır.
Çözümü gereken bir başka husus ise takdir ve değerlendirme gerektiren veya cezanın bir başka cezaya dönüşmesi icap eden ya da cezaların bir kısmının infaz rejiminin diğerinden farklı olduğu ahvalde 1 Haziran 2005 tarihinden önce işlenen suçlar yönünden hücre cezasının da varlığını koruduğu gerçeği karşısında hükmün kesinleşmesi koşulunun aranıp aranmayacağıdır. 765 sayılı TCY"nın 70. maddesi uyarınca birden çok ağırlaştırılmış müebbet (ağır) hapse mahkûmiyet halinde, bir yıldan altı yıla kadar, ağırlaştırılmış müebbet hapis ile müebbet (ağır) hapis cezasına mahkûmiyet halinde dokuz aydan beş yıla kadar, birden çok müebbet (ağır) hapse mahkûmiyet halinde altı aydan üç yıla kadar tayin ve takdir edilecek bir sürenin hücrede tecrit edilmek suretiyle, ağırlaştırılmış müebbet (ağır) ve müebbet (ağır) hapis cezalarının infazının gerekmesi, yine anılan Yasanın 73. maddesi uyarınca, şahsi hürriyeti bağlayıcı muvakkat cezaların ağırlaştırılmış müebbet (ağır) hapis veya müebbet (ağır) hapis cezalarıyla içtimaı halinde, maddedeki asgari ve azami sınırlar içerisinde takdir edilecek bir sürenin hücrede tecrit edilmek suretiyle bu cezaların infazının gerekmesi karşısında, 04.03.2003 gün ve 24-20 sayılı Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararında da vurgulandığı üzere, 765 sayılı Yasanın 70 ve 73. maddelerine göre yapılacak içtima işlemi sonunda hükümlünün hücrede geçirmesi gereken sürenin saptanması, takdir hakkının kullanılmasını ve bir değerlendirme yapılmasını gerektirdiğinden, bu durumda mutlak surette incelemenin duruşmalı olarak yapılması ve kararın da temyiz yasayoluna tabii olması zorunluluk arz edecektir. Bu açıklamalar ışığında varılan sonuçları şu şekilde belirlemek mümkündür.
a) 1 Haziran 2005 tarihinden sonra işlenen suçlarda içtima 5275 sayılı Yasa hükümlerine göre yapılacağından verilen hükümlerin kesinleşmesi zorunludur.
b) 1 Haziran 2005 tarihinden önce işlenen suçlarda, her suç yönünden ayrı ayrı yapılan değerlendirme sonucu, her suçla ilgili lehe yasa belirlendikten ve buna göre her suçun nihai cezası saptandıktan sonra, cezaların içtimaına 765 sayılı TCY"nın 68 ila 77. maddelerindeki ilkelere göre karar verilecektir. Bu uygulamada lehteki Yasanın 5237 sayılı TCY olmasının sonuca etkisi bulunmayacaktır.
Bu durumda;
1-Süreli cezaların içtimaı halinde yapılacak işlem matematiksel bir toplamadan ibaret bulunduğundan, içtimaa hükümle birlikte karar verilmemiş olması halinde bu hususta 5275 sayılı Yasanın 98-101. maddeleri uyarınca itiraz yolu açık olmak üzere her zaman karar verilmesi mümkün bulunduğu gibi kazanılmış hakka da konu olamayacaktır.
2- 765 sayılı Yasada ağırlaştırılmış müebbet (ağır) hapis veya müebbet (ağır) hapis cezasını gerektiren suçların yanında başkaca suçların işlenmesi halinde, cezanın mahkemece takdir edilecek bir süresinin hücrede tecrit edilmek suretiyle infazı gerektiğinden, kesinleşme koşulu aranmaksızın, duruşmalı inceleme gerektiren bu ahvalde içtima kararının 765 sayılı TCY"nın içtimaa ilişkin hükümlerinin uygulandığı yöntem doğrultusunda hükümle birlikte verilmesi cihetine gidilecek ve bu içtima işlemi de esas hükümle birlikte temyiz incelemesine konu olacaktır.
c) Hükümlerin kesinleşmesinden sonra içtima kararı verilmesi zorunluluğunun ortaya çıkması halinde, (1) nolu bentte belirtilen ahvalde 5275 sayılı Yasanın 98 ila 101. madde hükümleri uyarınca evrak üzerinde yapılacak inceleme sonunda itirazı kabil olmak üzere, (2) nolu bentte belirtilen ve hücrede geçirilmesi gereken ceza süresinin takdiri gereken durumda ise, duruşmalı inceleme yapılmak suretiyle, temyiz yasa yolu açık olmak üzere karar verilecektir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Hükümlü hakkında, Ahmet ve Tevhide Türkücü"yü kan gütme saikiyle kasten öldürme eylemlerine gerek 765 sayılı TCY"nın 450/10 ve 59. maddeleri uyarınca gerekse 5237 sayılı TCY"nın 82/1-j ve 62/1. maddeleri uygulandığında iki kez müebbet hapis cezasına hükmolunacaktır. Ancak 5237 sayılı Yasanın 53. maddesi, 765 sayılı Yasanın 31 ve 33. maddelerine göre daha lehe olduğundan bu suç yönünden 5237 sayılı Yasa hükümleri lehe sonuç doğurmaktadır. Bu nedenle 765 sayılı Yasayı lehe kabul eden Yerel Mahkeme hükmü ile bu hükmü onayan Özel Dairenin kararında isabet bulunmamakta olup tüm suçlardan tayin edilen sonuç cezaların 765 sayılı Yasanın 68-77 maddelerindeki ilkelere göre içtimaına karar verilmesi gerekmektedir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulü ile Özel Dairenin onama kararının kaldırılmasına ve Yerel Mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 02.10.2006 gün ve 4084-3937 sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,
3- Ödemiş Ağır Ceza Mahkemesinin 05.07.2005 gün ve 344-246 sayılı kararının BOZULMASINA,
4- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 20.11.2007 günü oybirliğiyle karar verildi.