Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2014/761 Esas 2015/364 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2014/761
Karar No: 2015/364

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2014/761 Esas 2015/364 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Sanık S.A.'nın tehdit suçu nedeniyle yargılandığı bir davada, Bakırköy 26. Asliye Ceza Mahkemesi sanığın beraatine karar vermiş, Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilen bu karar Yargıtay 4. Ceza Dairesi tarafından isabetsiz bulunarak bozulmuştur. Ancak yerel mahkeme direnmiş ve öncelikle tehdit suçunun unsurlarının oluşup oluşmadığı ele alınmıştır. Direnme kararı sonrasında taraflar ve savcı tarafından temyiz edilmemiş ve resen temyize tabi olmayan bu karar dosya üzerinden incelenmiştir. Ancak kanun müsadesi olmaksızın dosyanın doğrudan incelenmesinin mümkün olmadığı, temyiz davası açılmaksızın direnme kararının Ceza Genel Kurulu tarafından incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu nedenle dosya, incelenmeksizin mahalline iade edilmiştir.
Kanun Maddeleri:
- Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu (Mülga) (1412) Madde 310: Temyiz Süresi
- Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu (Mülga) (1412) Madde 305: Temyiz İstek Şartı
Ceza Genel Kurulu         2014/761 E.  ,  2015/364 K.
  • TEHDİT SUÇU
  • TEMYİZ EDİLMEYEN YEREL MAHKEME DİRENME HÜKMÜ
  • RESEN TEMYİZE TABİ OLMAYAN DİRENME HÜKMÜ
  • CEZA MUHAKEMELERİ USULÜ KANUNU (MÜLGA) (1412) Madde 310
  • CEZA MUHAKEMELERİ USULÜ KANUNU (MÜLGA) (1412) Madde 305

"İçtihat Metni"

Tehdit suçundan sanık S.. A..’ın beraatine ilişkin, Bakırköy 26. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 20.02.2009 gün ve 311-45 sayılı hükmün Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 17.04.2013 gün ve 17362-11922 sayı ile;
“Tehdit fiili, kişinin ruh dinginliğini bozan, iç huzurunu, bilinç ve irade özgürlüğünü ihlal eden bir olgudur. Fiilin mağdur üzerinde ciddi bir korku yaratabilmesi açısından sonuç almaya objektif olarak elverişli, yeterli ve uygun olması gerekir. Ayrıca tehdidin somut olayda muhatap üzerinde etkili olması şart değildir. Bu nedenle mağdurun korkup korkmadığının araştırılması gerekmez.
Tehdit suçunun manevi öğesi genel kasttan ibaret olup suçun kanuni tanımındaki unsurlarının bilerek ve istenerek işlenmesini ifade eder. Olayda tasarlamanın varlığı aranmadığı gibi, saikin de önemi yoktur.
Kavga ve tartışma sırasında haksız bir fiilin kendisinde husule getirdiği şiddetli öfke ve elemin (gazabın) failin iradesini etkileyen bir etken olarak kusur yeteneğinde meydana getirdiği azalma nedeniyle koşulları varsa ancak kanuni indirim nedeni olarak kabul edilebilmesi olanaklı ise de, önceden ilke boyutunda kastı kaldıran ve suçun oluşumunu engelleyen bir husus olarak kabulü mümkün değildir.
Bu itibarla; sanığın çıkan tartışma üzerine, maket bıçağını eline alarak mağdurlara dışarı çıkmalarını söylediğinin kabulüne karşın, suçun unsurlarının oluşmadığı şeklindeki yasal ve yeterli olmayan gerekçe ile yazılı şekilde hüküm tesisi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 19.12.2013 gün ve 409-1000 sayı ile;
“Bakırköy H.. A.. İlköğretim okulunda İngilizce öğretmeni olarak sanığın görev yaptığı, olay günü çocuklarının karnesindeki düşük notları gören şikâyetçilerin çocukların durumunu konuşmak amacıyla öğretmenler odasında bulunan sanığın yanına gittikleri, sanığın çocukların derslerine çalışmadığını belirtmesi üzerine şikâyetçi İ.."ın öğretmen olan sanığa "hocam dışarı çıkın, bir bakın diğer öğretmen arkadaşlarınızın yanına, bütün öğrenciler çevrelerinde ve onlara sevgi gösteriyorlar, siz neden yalnızsınız hiç düşündünüz mü" şeklinde sözler söylemesi üzerine aralarında tartışma çıktığı, sanığın şikâyetçilere öğretmenler odasından çıkması için ikazda bulunduğu halde şikâyetçilerin sanık ile tartışmaya devam ettirdikleri, bunun üzerine sanığın karton kesmekte kullandığı maket bıçağını alarak şikâyetçileri odadan dışarıya çıkarmak amacıyla elinde tutarak "odamdan çıkın" şeklinde eylemde bulunduğu, bağırma sesleri üzerine araya giren tanık E.. B.."ın tarafları yatıştırdığı, daha sonrada şikâyetçilerin öğretmenler odasından ayrılarak sanık hakkında şikâyetçi olduğu söz konusu maddi olayda, öncelikle tehdit suçunun oluşması için bir başkasının ağır ve haksız bir zarara uğratılmasından söz edilmesi gerektiği, tehdit suçunda kendisinin veya yakınının hayatına vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırının gerçekleştireceğinden bahisle tehdit etmesi gerektiği, Yargıtay"ın yerleşik içtihatlarında da belirttiği üzere fiilin mağdur üzerinde ciddi bir korku yaratabilmesi açısından sonuç almaya objektif olarak elverişli, yeterli ve uygun olması gerektiği, kavga ve tartışma sırasında haksız bir fiilin kendisinde husule getirdiği şiddetli öfke ve elem ile sarf edilen sözlerde muhatap üzerinde ciddi bir korku endişe yaratacak nitelikte ve elverişlilikte olmadığı, söz konusu olayda da aralarında her hangi bir husumet bulunmayan ve öğretmen olan sanık ile tartışan şikâyetçilerin öğretmenler odasından dışarıya çıkarmaya çalışan sanığın ısrarına rağmen şikâyetçilerin odada kalmakta ısrar ettikleri ve sanık ile tartışmayı sürdürdükleri, bunun üzerine sanığın da maket bıçağı elinde olduğu halde "odamdan çıkın" şeklindeki eyleminde şikâyetçilerin hayatına vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik herhangi bir saldırı gerçekleştirebilecek nitelikte bir tehdit olmadığı kavga sırasında fevren söylenen söz olduğu ve bu sözün şikâyetçiler üzerinde ciddi bir korku ve endişe yaratmadığı anlaşılmakla unsurları oluşmayan suçtan sanığın beraatine karar verilmesi gerekli görülmüştür” gerekçesiyle önceki hükmünde direnmiştir.
Resen temyize tabi olmayan bu hükmün, taraflar ve Cumhuriyet savcısınca temyiz edilmemiş olmasına karşın, yerel mahkemece kendiliğinden Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmiş, dosya; Yargıtay C. Başsavcılığının 04.09.2014 gün ve 285957 sayılı “incelenmeksizin mahalline iade” istekli tebliğnamesiyle, Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın üzerine atılı tehdit suçunun unsurlarının oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkin ise de; taraflarca temyiz edilmeyen yerel mahkeme direnme hükmünün, Ceza Genel Kurulunca incelenmesinin mümkün olup olmadığı hususunun Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle ele alınıp değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Yerel mahkemece yokluğunda verilen direnme kararının sanığa usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, resen temyize tabi olmayan bu hükmün sanık ve Cumhuriyet savcısınca temyiz edilmemiş olmasına karşın yerel mahkemece kendiliğinden Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderildiği anlaşılmaktadır.
Olağan kanun yollarından olan temyiz incelemesinin yapılabilmesi için bir temyiz davası açılmış olmalıdır. Temyiz davasının açılabilmesi için de, 1412 sayılı CMUK"nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca yürürlükte bulunan 310. maddesine göre iki şartın varlığı gereklidir.
Bunlardan ilki süre şartıdır. Kanunun 310. maddesinde, genel kural olarak tarafların temyiz isteğinde bulunabilecekleri süre hükmün tefhiminden, tefhim edilmemişse tebliğinden başlamak üzere bir hafta olarak belirlenmiştir. Temyiz süresi 310. maddenin 3. fıkrasındaki farklı durum hariç olmak üzere, hükmün açıklanması sırasında hazır bulunanlar yönünden bu tarihte, yokluklarında hüküm verilenler yönünden ise gerekçeli kararın tebliği tarihinde başlar.
Temyiz davasının açılabilmesi için gerekli ikinci şart ise istek şartıdır. Yargılama hukukunun temel prensiplerinden olan "davasız yargılama olmaz" ilkesine uygun olarak temyiz davası kendiliğinden açılmaz, bu konuda bir isteğin bulunması gereklidir. 1412 sayılı CMUK’nun halen yürürlükte bulunan 305. maddesinin 1. fıkrası ile bu kuraldan uzaklaşılmış ve bazı ağır mahkûmiyetlerde istek şartından sanık lehine vazgeçilerek, temyiz incelemesinin kendiliğinden yapılması kabul edilmiş ise de, onbeş yıl ve daha fazla hürriyeti bağlayıcı cezalara ilişkin hükümler dışında kalan kararlarda, süre ve istek şartlarına uygun temyiz davası açılmamışsa hükmün Yargıtay’ca incelenmesi mümkün değildir. Yerel mahkemelerin direnme kararlarının temyizen incelenmesi bakımından da aynı şartlar geçerlidir.
Bu açıklamalar ışığında ön soruna ilişkin olarak yapılan değerlendirmede;
Re"sen temyize tabi olmayan direnme kararı yokluğunda verilen sanığa usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş olmasına karşın, sanık ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmemiştir. Bu nedenle açılmış bir temyiz davası bulunmaması ve kendiliğinden de temyize tâbi olmaması nedeniyle direnme kararının Ceza Genel Kurulunca incelenmesi mümkün değildir.
Bu itibarla, yerel mahkeme direnme kararına karşı açılmış bir temyiz davası bulunmaması ve kararın kendiliğinden de temyize tâbi olmaması nedeniyle dosyanın incelenmeksizin mahalline iadesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Bakırköy 26. Asliye Ceza Mahkemesinin 19.12.2013 gün ve 409-1000 sayılı direnme kararının, açılmış bir temyiz davası bulunmaması ve kendiliğinden temyize tâbi de olmaması nedeniyle, dosyanın İNCELENMEKSİZİN MAHALLİNE İADESİNE,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 03.11.2015 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.

Hemen Ara