Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2007/8-109 Esas 2007/115 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2007/8-109
Karar No: 2007/115

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2007/8-109 Esas 2007/115 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu 2007/8-109 E., 2007/115 K.

Ceza Genel Kurulu 2007/8-109 E., 2007/115 K.

  • EŞYA MÜSADERESİ
  • GENEL GÜVENLİĞİN KASTEN TEHLİKEYE SOKULMASI
  • KISA SÜRELİ HAPİS CEZASINA SEÇENEK YAPTIRIMLAR
  • SUÇTA TEKERRÜR VE ÖZEL TEHLİKELİ SUÇLULAR
  • TAKDİRİ İNDİRİM SEBEBLERİ
  • 5237 S. TÜRK CEZA KANUNU [ Madde 50 ]
  • 5237 S. TÜRK CEZA KANUNU [ Madde 54 ]
  • 5237 S. TÜRK CEZA KANUNU [ Madde 58 ]
  • 5237 S. TÜRK CEZA KANUNU [ Madde 62 ]
  • 5237 S. TÜRK CEZA KANUNU [ Madde 170 ]
  • 5271 S. CEZA MUHAKEMESİ KANUNU [ Madde 309 ]
  • 5326 S. KABAHATLER KANUNU [ Madde 24 ]
  • 5326 S. KABAHATLER KANUNU [ Madde 36 ]
  • 5326 S. KABAHATLER KANUNU [ Madde 18 ]
  • 765 S. TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) [ Madde 264 ]
  • "İçtihat Metni"

    Hükümlü Ahmet Ç......."nin; 18.06.2005 günü yapılan düğün sırasında kuru sıkı tabanca ile ateş ettiği iddiasıyla; genel güvenliği tehlikeye sokma suçundan yapılan yargılaması sonunda, Konya 4. Asliye Ceza Mahkemesince 21.12.2005 gün ve 537-1397 sayı ile; "..... 5237 sayılı TCY.nın 170/1-c ve 62. maddeleri gereğince 5 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, cezasının aynı Yasanın 50/1-d maddesi uyarınca ...... 1 yıl süre ile her türlü düğüne, alkollü içki tüketilen yere ve toplantıya gitmekten yasaklanmak tedbirine çevrilmesine, 5237 sayılı TCY.nın 58. maddesi gereğince mükerrirlere özgü infaz rejimine tabi tutulmasına, 54. maddesi gereğince suçta kullanılan ve emanetin 2005/2062 sırasında kayıtlı tabanca ve eklerinin müsaderesine..." karar verilmiş ve bu karar yasa yoluna gidilmediğinden kesinleşmiştir.

    T.C. Adalet Bakanlığı"nın talebi ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 14.03.2007 gün ve 46027 sayılı ihbarı ile; "....Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 264/7. maddesinde düzenlenen suçla ilgili olarak benzer bir olay hakkında vermiş olduğu 02.06.2005 tarihli ve 2004/3811 esas, 2005/3998 sayılı kararında da belirtildiği üzere, sanığın silah vasfında bulunmayan (kuru-sıkı) gaz tabancası ile düğün yerinde havaya ateş etmekten ibaret eyleminin, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 170/1. maddesinde düzenlenen, kişilerin hayatı, sağlığı veya malvarlığı bakımından tehlikeli olacak biçimde ya da kişilerde korku, kaygı veya panik yaratabilecek tarzda silahla ateş etme suçunu oluşturmayıp, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu"nun 36. maddesinde düzenlenen ve idari para cezası yaptırımını öngören suçu oluşturduğu gözetilmeksizin, yazılı biçimde mahkumiyet hükmü kurulmasında isabet görülmemiştir..." biçiminde yasa yararına bozma isteminde bulunulmuş; Yargıtay 8. Ceza Dairesince de 02.04.2007 gün ve 3014-2677 sayı ile; "....Silah niteliğinde bulunmayan "kuru sıkı" tabir edilen tabanca ile havaya ateş etme eyleminin 765 sayılı TCY"nın 264/7 ve 5237 sayılı TCY"nın 170/1-c madde-fıkrasında tanımlanan, içinde silah öğesi bulunan suç tipine uygun bulunmadığı, ancak eylemin 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 36. maddesinin (1) fıkrasında tanımlanan suç kapsamında kalmakla Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 1.3.2007 gün ve 10718 sayılı yazılarına atfen Yargıtay C.Başsavcılığının 14.3.2007 gün ve 46027 sayılı kanun yararına bozma talepli ihbarnamesi içeriği yerinde görüldüğünden Konya 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 21.12.2005 gün ve 2005/537 esas ve 2005/1397 sayılı kararının CMK.nun 309. maddesi uyarınca bozulmasına ve cezanın ortadan kaldırılmasına" karar verilmiştir.

    Bu karara karşı;Yargıtay C.Başsavcılığınca 07.05.2007 gün ve 46027 sayı ile;

    "5326 sayılı Kanunun 24. maddesi uyarınca kovuşturma konusu fiilin kabahat oluşturduğunun anlaşılması halinde mahkeme tarafından idari yaptırım kararı verilmesi zorunludur.

    Anılan Kanunun 18. maddesi gereğince kabahatin konusunu oluşturan veya işlenmesi suretiyle elde edilen eşyanın mülkiyetinin kamuya geçirilmesine, ancak kanunda açık hüküm bulunan hallerde karar verilebilir. 5326 sayılı Kanunun 36. maddesinde kabahatin konusunu oluşturan veya işlenmesi suretiyle elde edilen eşyanın mülkiyetinin kamuya geçirilmesine ilişkin bir hükme yer verilmemiştir.

    Yapılan açıklamalar ışığında; Yerel Mahkemece, kovuşturma konusu fiilin kabahat oluşturduğunun anlaşılması nedeniyle sanığın 5326 sayılı Kanunun 36. maddesinin 1. fıkrası uyarınca 50 YTL idari para cezası ile cezalandırılmasına ve emanette kayıtlı kuru sıkı tabanca ve eklerinin sahibine iadesine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi yasaya aykırıdır.

    Kanun yararına bozma istemi, davanın esasını çözümleyen mahkumiyet hükmüne yönelik olup, bozma nedeni hükümlüye daha hafif ceza verilmesini gerektirmektedir. Bozma nedeni cezanın tamamen kaldırılmasını gerektirmemekte, bozma kararı üzerine yerel mahkemece yeniden inceleme, araştırma, yargılama yapılarak bir karar verilmesine yasal olanak bulunmamaktadır. Bozma nedenine göre, Yerel Mahkeme hükmünü bozan Yargıtay Özel Dairesinin 5326 sayılı Kanunun 24. maddesi göz önünde bulundurmak suretiyle aynı Kanunun 36. maddesinin 1. fıkrası uyarınca idari para cezasına hükmetmesi, kuru sıkı tabanca ve eklerinin iadesine karar verilmesi yerine, cezanın ortadan kaldırılmasına karar verilmesinin yasaya aykırı olduğu kanaatine varılmıştır." açıklamasıyla, "Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 2.4.2007 gün ve 2007/3014-2677 sayılı kararından "cezanın ortadan kaldırılması" ibaresinin çıkartılmasına, kabahatli Ahmet Ç......."nin 5326 sayılı Kanunun 36. maddesinin 1. fıkrası uyarınca 50 YTL idari para cezası ile cezalandırılmasına, Konya Adli Emanet Memurluğunun 2005/2062 sayısında kayıtlı 1 adet Blov-Magnum Mod 2000 marka seri numarasız 9 mm çaplı kuru sıkı tabanca ve şarjör ile 4 adet dolu fişeğin kabahatliye iadesine karar verilmesi.." talebiyle itiraz yoluna başvurulmuştur..

    Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.

    TÜRK MİLLETİ ADINA

    CEZA GENEL KURULU KARARI

    A)Yargılama konusu maddi olayın;

    "Ahmet Ç......."nin 18.06.2005 tarihinde yapılan düğün sırasında kuru sıkı tabanca ile havaya birkaç el ateş etmesi" tarzında gerçekleştiği,

    B)Yargıtay 8. Ceza Dairesi ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nca çözülmesi gereken hukuki ihtilafın;

    Hükümlünün eyleminin, 5326 sayılı Kabahatler Yasasının 36. maddesindeki kabahati oluşturduğu kabul edildiğine göre; 5271 sayılı CYY.nın 309/4-d madde-fıkra ve bendi gereğince idari yaptırıma Özel Dairenin bizzat hükmetmesi gerekip gerekmediğine ve Kabahatler Yasasında açık bir hüküm bulunmadığı halde kuru sıkı tabancanın mülkiyetinin kamuya geçirilmesine karar verilip verilemeyeceğine ilişkin bulunduğu,

    C)Genel Kurul"ca yapılan değerlendirmede;

    1-Hükümlünün eyleminin düğün yerinde kuru sıkı tabanca ile ateş etmekten ibaret olduğu ve bu eylemin Kabahatler Yasasının 36. maddesinde düzenlenmiş olan gürültü çıkarmak kabahatini oluşturduğu konusunda Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında bir uyuşmazlığın bulunmadığı,

    2-Gerçekten de; söz konusu eylemin 5237 sayılı Yasanın 170. maddesindeki genel güvenliği tehlikeye sokmak, 123. maddesindeki kişilerin huzur ve sükununu bozmak ve 183. maddesindeki gürültüye neden olmak suçlarını oluşturmayacağı;

    Zira; 5237 sayılı Yasanın,

    123. maddesinde; "Sırf huzur ve sükununu bozmak maksadıyla bir kimseye ısrarla; telefon edilmesi, gürültü yapılması ya da aynı maksatla hukuka aykırı başka bir davranışta bulunulması halinde, mağdurun şikayeti üzerine faile üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir."

    170. maddesinde; "(1) Kişilerin hayatı, sağlığı veya malvarlığı bakımından tehlikeli olacak biçimde ya da kişilerde korku, kaygı veya panik yaratabilecek tarzda;

    a)...

    b).....

    c)Silahla ateş eden veya patlayıcı madde kullanan,

    Kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır."

    ..........

    183. maddesinde; "İlgili kanunlarda belirlenen yükümlülüklere aykırı olarak, başka bir kimsenin sağlığının zarar görmesine elverişli bir şekilde gürültüye neden olan kişi, iki aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır."

    Şeklindeki düzenlemelerin bulunduğu,

    123. maddede düzenlenen suçta; gürültü çıkartarak huzur ve sükunu bozma eyleminin belli bir kişiye yönelik olması şartı bulunduğundan,

    170. maddede düzenlenen suçta; "silah" kullanma koşulu arandığından ve "kuru sıkı tabancanın" 5237 sayılı Yasanın 6. maddesi uyarınca silah sayılamayacağından,

    183. maddede düzenlenen suçta; sağlığa zarar verecek elverişlilik ve düzeyde bir gürültü arandığından ve kuru sıkı tabanca ile çıkartılan gürültünün bu seviyede olduğuna ilişkin bir tespit bulunmadığından,

    Olayımızdaki eylemin bu suçların üçünü de oluşturmadığı,

    Buna karşılık; 5326 sayılı Kabahatler Yasasının 36. maddesinde yer alan;

    "(1)Başkalarının huzur ve sükununu bozacak şekilde gürültüye neden olan kişiye, elli Türk Lirası idari para cezası verilir.

    .......

    (3) Bu kabahat dolayısıyla idari para cezasına kolluk veya belediye zabıta görevlileri karar verir."

    Şeklinde düzenlenen kabahatin hükümlünün eylemine uyduğu,

    Yine Kabahatler Yasasının 24. maddesinde bulunan; "Kovuşturma konusu fiilin kabahat oluşturduğunun anlaşılması halinde mahkeme tarafından idari yaptırım kararı verilir." biçimindeki düzenleme nedeniyle, olayımız açısından söz konusu kararın mahkeme tarafından verilmesinin zorunlu olduğu,

    3-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının iki hususa yöneldiği;

    Bunlardan birincisinin; 5271 sayılı CYY.nın 309/4-d madde-fıkra ve bendi gereğince idari yaptırıma Özel Dairenin bizzat hükmetmesi gerektiğine,

    İkincisinin ise; Kabahatler Yasasında açık bir hüküm bulunmadığı halde kuru sıkı tabancanın mülkiyetinin kamuya geçirilmesine karar verilemeyeceğinden cihetle, kuru sıkı tabancanın sahibine iadesine de Özel Daire"nin bizzat karar vermesi icabettiğine,

    Yönelik olduğu,

    5271 sayılı Yasanın 309/4-d madde-fıkra ve bendi uyarınca; "Hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektiriyorsa cezanın kaldırılmasına, daha hafif bir cezanın verilmesini gerektiriyorsa bu hafif cezaya Yargıtay ceza dairesi doğrudan hükmeder."

    Bu durumda; itirazda da belirtildiği gibi, "daha hafif bir cezanın verilmesi" gerektiğine göre, Özel Dairenin önceki cezayı kaldırmakla yetinmeyip, daha hafif cezaya da kendiliğinden karar vermesi gerektiği,

    Yine Kabahatler Yasasının 18. maddesinde yer alan; "(1) Kabahatin konusunu oluşturan veya işlenmesi suretiyle elde edilen eşyanın mülkiyetinin kamuya geçirilmesine, ancak kanunda açık hüküm bulunan hallerde karar verilebilir........" hükmü göz önüne alındığında, Kabahatler Yasasında düzenlenen "mülkiyetin kamuya geçirilmesi" müessesesinin, Türk Ceza Yasasında düzenlenen "zoralım" müessesesinden farklı olduğunun görüldüğü, buna göre; "mülkiyetin kamuya geçirilmesine" karar verilebilmesi için yasada açık bir düzenlemenin bulunması gerektiği, nitekim; Kabahatler Yasasının 33.maddesinde dilencilik, 34. maddesinde kumar kabahatleri düzenlenirken mülkiyetin kamuya geçirilmesinden açıkça bahsedildiği, olayımızda söz konusu olan 36. maddede ise bu şekilde açık bir düzenlemenin bulunmadığı,

    Bunun gibi, işlenen eylemin bir kabahati oluşturduğunun kabulü halinde, Türk Ceza Yasasında düzenlenmiş bulunan zoralıma ilişkin hükümlerin de uygulanamayacağı,

    Bu itibarla, kabahatte kullanılan kuru sıkı tabancanın sahibine iadesi gerekirken, zoralımına karar verilmiş olması usulsüz olduğundan, idari yaptırım kararına bizzat karar vermesi gereken Özel Dairece, kuru sıkı tabancanın sahibine iadesine de karar vermesinin icap ettiği,

    4-5237 sayılı Yasanın 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezası ve buna bağlı olarak hak yoksunluğu ve güvenlik tedbiri uygulanmasını gerektiren 170. maddesine nazaran, Kabahatler Yasasının sadece 50 YTL idari para cezasını gerektiren 36. maddesinin daha lehe olduğu, kaldı ki; ilk bakışta sonuç olarak uygulanmasına karar verilen tedbirin, 5237 sayılı Yasanın 50/5 madde-fıkrası da nazara alındığında, 50 YTL idari para cezasına göre daha lehte olduğu düşünülebilirse de;

    a) 5237 sayılı Yasanın 50/6-7 madde-fıkralarına göre bu tedbirden dönülmesi veya tedbirin değiştirilmesi mümkün olduğundan,

    b)5237 sayılı Yasanın 54. maddesi gereğince güvenlik tedbiri (zoralım) uygulanması mümkün iken, 5326 sayılı Kabahatler Yasasının 18. maddesi uyarınca bu kabahatle ilgili olarak mülkiyetin kamuya geçirilmesine karar verilmesi olanaksız bulunduğundan,

    c)5352 sayılı Adli Sicil Yasası"nın 4-(1)-d madde-fıkra ve bendine göre; kısa süreli hapis cezası yerine seçenek yaptırıma mahkumiyet halinde, bu mahkumiyetin adli sicile kaydedilmesinin zorunlu olmasına rağmen, aynı Yasanın 5-(1)-c madde-fıkra ve bendi uyarınca idari para cezasına ilişkin kararlar adli sicile kaydedilemeyeceğinden,

    5326 sayılı Yasanın 36. maddesi ile yapılacak uygulamanın hükümlünün daha lehine olduğu,

    Görüş ve kanaati benimsenmekle;

    Hükümlünün eylemi 5326 sayılı Kabahatler Yasasının 36. maddesindeki kabahati oluşturduğundan ve aynı Yasanın 18. maddesi uyarınca bu kabahatle ilgili olarak olayda kullanılan kuru sıkı tabancanın mülkiyetinin kamuya geçirilmesi mümkün görülmediğinden, Özel Dairece; 5271 sayılı CYY.nın 309/4-d ve Kabahatler Yasasının 24. maddeleri gereğince 50 YTL idari yaptırıma ve olayda kullanılan kuru sıkı tabancanın sahibine iadesine karar verilmesi gerekirken, yerel mahkeme kararının bozulmasına ve cezanın ortadan kaldırılmasına karar verilmesi isabetli değildir.

    Bu itibarla; itirazın kabulüne, hükümlü hakkında 50 YTL idari yaptırım kararı uygulanmasına ve olayda kullanılan kuru sıkı tabancanın hükümlüye iadesine 1412 sayılı CYUY.nın kısmen halen yürürlükte bulunan 322. maddesindeki yetkiye istinaden bizzat Ceza Genel Kurulunca karar verilmelidir.

    Genel Kurul Üyelerinden M.Ünal Başoğlu ve Celal Aras; "Konya Cumhuriyet Başsavcılığının 18.7.2005 günlü iddianamesi ile sanık hakkında "18.6.2005 tarihinde katıldığı düğünde kuru sıkı tabanca ile korku-kaygı-panik yaratacak şekilde havaya ateş ettiği iddiasıyla" 5237 sayılı Yasanın 170/1-c, 54.maddeleriyle cezalandırılması talebiyle dava açılmış, yargılama sonunda Konya 4.Asliye Ceza Mahkemesince sanığın iddianamedeki sevk maddeleriyle cezalandırılmasına ve silahın müsaderesine karar verilmiştir.

    Kesinleşen bu karar aleyhine "kanun yararına bozma" yasa yoluna başvurulması üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8.Ceza Dairesi 2.4.2007 gün ve 3014-2677 sayılı kararı ile sanığa atılı suçun 765 sayılı Yasanın 264/7 ve 5237 sayılı Yasanın 170/1-c maddesinde tanımlanan suç tipine uymadığı, 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 36.maddesi kapsamında kaldığı gerekçesiyle kararın bozulmasına ve hükmedilen cezanın "ortadan kaldırılmasına" karar vermiştir.

    8.Ceza Dairesinin bu kararı isabetli olmayıp aşağıda gösterilen gerekçelerle hukuka aykırıdır.

    5237 sayılı Yasanın 170/1.maddesinde: "kişilerin hayatı, sağlığı veya malvarlığı bakımından tehlikeli biçimde, ya da kişilerde korku, kaygı, panik yaratabilecek tarzda;

    a- Yangın çıkaran,

    b- Bina çökmesine, toprak kaymasına, çığ düşmesine, sel ve taşkına neden olan,

    c- Silahla ateş eden veya patlayıcı madde kullanan,

    kişi altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır" hükmü yer almaktadır.

    170.maddede yazılı suç bir tehlike suçudur. Maddede yazılı seçimlilik hareketlerden birinin gerçekleşmesi ile suç oluşur (c) bendinde yazılı suçun maddi unsuru kişilerde korku-kaygı-panik yaratabilecek tarza silahla ateş etme eyleminin korku-kaygı-panik yaratabilecek yeterlilikte olması gerekir. Ayrıca sonucun gerçekleşmesi koşul değildir. Suçun manevi unsuru ise genel kasttır. Saik aranmaz.

    765 sayılı TCK.nun yürürlüğü döneminde 264/7.maddesinde yazılı suçun oluşabilmesi için maddede sözü edilen "silah"ın mutlaka 6136 sayılı yasa kapsamında sayılan ateşli silahlardan olması gerektiğine ilişkin görüş ve uygulama silah teriminin aynı yasanın 189.maddesindeki tanımından kaynaklanan bir husus olup burada uygulama yeri yoktur. Çünkü 5237 sayılı Yasanın 6.maddesinin (f) fıkrasında silahın tanımı yeniden yapılmış olup, 5.bentte saldırı ve savunma amacıyla yapılmamış olmasa bile fiilen saldırı ve savunmada kullanılmaya elverişli şeyler de silahtan sayılmıştır. Dolayısı ile 170.maddede sözü edilen ateşli silahın sadece 6136 sayılı Yasa kapsamında sayılan ateşli silah olarak değil, maddede yazılı korku-kaygı ve panik yaratabilecek elverişlilikte bir ateşli silah olarak anlaşılması gerekmektedir. Bu nedenle gerek görünümü gerekse ateş etme kabiliyeti yönünden gerçeğinden ayırt edilemeyen ve hatta basit bir ameliye ile 6136 sayılı yasa kapsamındaki silaha dönüştürülebilen ses tabancası yüksek ateş gücü nedeniyle mağdur üzerinde sonuç doğurmaya elverişli bulunması nedeniyle 170/1.maddede yazılı suçun oluşacağı açıktır. Bunun illa da 6136 sayılı Yasa kapsamında kalan silahlardan olması şart değildir.

    Örneğin Kamuoyunda isabetli olarak "maganda" olarak tanımlanan kişilerin spor müsabakaları, düğün ve şenlikler gibi toplumsal hassasiyetlerin yoğun olduğu ortamlarda veya geceleyin herkesin istirahate çekildiği meskun mahallerde bu maddede yazılı suçu işledikten sonra silahın ele geçirilememesi veya ele geçirilen silahın balistik muayenesi neticesinde 6136 sayılı Yasa kapsamında kalmadığının anlaşılması halinde mağdura ; kusura bakma korku ve kaygıya kapılmanı gerektirecek bir şey yokmuş demek kamu vicdanını tatmin edebilecek midir ?

    Nitekim Dairemizin görevi dahilinde bulunan tehdit suçlarında (765 sayılı Kanunun Md.188/3, 191/2, 5237 sayılı Kanunun Md.106/2-a) tehdit suçunda kullanılan ateşli silahın mutlaka 6136 sayılı Yasa kapsamında sayılan silahlardan olması koşul değildir. Oyuncak tabancanın dahi tehdit kastı ile karşısındaki kişiye doğrultulması korku doğurmaya elverişli bulunması nedeniyle silahla tehdit suçunu oluşturacağı kabul edilmekte ve bu uygulama istikrarlı bir şekilde sürdürülmektedir. (örneğin 4 C.D.3.10.2003 gün, 2002/27434 E. 2003/10566 K.)

    Bir diğer husus : 5326 sayılı Yasanın "gürültü" başlıklı 36.maddesinde tanımlanan suç öngörülen müeyyideden de anlaşılacağı üzere toplum olarak birlikte yaşamanın zaruri kıldığı ortak yaşam, mekan ve alanlarında başkalarının huzur ve sükununu ihlal edebilecek nitelikte gürültü teşkil edebilecek basit fiiller olup gürültü neticesinde kişinin korku-kaygı-panik duymuş olması da maddede yazılı suçun unsurlarından değildir. Bu nedenle 170.maddede yazılı suç çağdaş toplumlarda önemsenmeyecek, basite alınacak ve basit müeyyidelerle geçiştirilebilecek türden bir suç değildir. Yerel mahkemenin mahkumiyet hükmü isabetlidir ve yasaya uygundur.

    Sonuç olarak: Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının suçun 5326 sayılı Yasanın 36/1.maddesi kapsamında kalması nedeniyle özel dairece maddede belirtilen idari para cezasına hükmedilmesi ve suçta kullanılan silahın iadesine karar verilmesi yolundaki itirazı yasaya uygun bulunmamakla beraber yukarıda işaret edilen nedenlerle ve değişik gerekçeyle itiraz kabul edilerek 8.Ceza Dairesinin Kanun Yararına Bozma hükmünün kaldırılmasına ve Adalet Bakanlığının Kanun Yararına Bozma isteminin reddine karar verilmesi gerektiği görüş ve düşüncesi ile sayın çoğunluk görüşüne katılmıyoruz." şeklinde değişik gerekçe ile itirazın kabulü yönünde oy kullanırlarken,

    Bir kısım Genel Kurul üyesi ise; "hükümlünün eyleminin Kabahatler Yasasının 36. maddesindeki kabahati oluşturacağı ve bu durumda kullanılan aletin müsaderesine ya da mülkiyetinin kamuya geçirilmesine karar verilemeyeceği konusunda farklı düşünmemekle birlikte, bu durumda Kabahatler Yasasının 24. maddesinin Yargıtay Ceza Daireleri için uygulanamayacağı ve Özel Dairenin idari yaptırım kararı ile aletin sahibine iadesine karar veremeyeceğini" ileri sürerek itirazın reddi yönünde karşı oy kullanmışlardır.

    SONUÇ :

    Açıklanan nedenlerle;

    1-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,

    2-Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 02.04.2007 gün ve 3014-2677 sayılı kararının KALDIRILMASINA,

    3-Konya 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 21.12.2005 gün ve 537-1397 sayılı kararının BOZULMASINA, ancak; belirlenen hukuka aykırılığın düzeltilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, 1412 sayılı CYUY.nın kısmen halen yürürlükte olan 322.maddesindeki, 5271 sayılı CYY.nın 309/4-d madde/fıkra ve bendindeki ve 5326 sayılı Kabahatler Yasasının 24. maddesindeki yetkilere dayanılmak suretiyle, 5326 sayılı Kabahatler Yasasının 36. ve 18. maddeleri uyarınca, hükümlünün sonuç olarak 50 YTL idari para cezası ile CEZALANDIRILMASINA ve Konya Adli Emanetinin 2005/2062 sırasında kayıtlı bir adet Blov-Magnum Mod 2000 marka 9 mm. çaplı kuru sıkı tabanca, şarjör ve 4 adet dolu fişeğin kabahatliye İADESİNE karar verilmek suretiyle Konya 4. Asliye Ceza Mahkemesine ait 21.12.2005 gün ve 537-1397 sayılı hükmünün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

    4-Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine, 29.05.2007 günü yapılan müzakerede oyçokluğu ile karar verildi.

    Hemen Ara